1996-97'de Terim ile yarışan Kara: Şampiyonluğu nasıl kaybettiğimizi herkes biliyor zaten
Beşiktaş’ın unutulmaz isimlerinden kaleci Rasim Kara, öğrencisi Sergen Yalçın’dan Rüştü Rençber’e, şu an MHK’da bulunan Metin Tokat’ın hatasıyla kaçırdığını söylediği şampiyonluktan kurtardığı ve attığı gollere kadar birçok konuda ‘maskesiz açıklamalar’da bulundu. İşte detaylar…
LUNAPARKTA ÇALIŞTIM PENALTI USTASI OLDUM
-Çocukluk yıllarınızdan kısaca bahsedip kaleciliğe nasıl başladığınızı anlatır mısınız?
Eskişehir’de doğdum ve büyüdüm. Benim hiç futbol altyapım yoktu. Lise birinci sınıfta okurken bir arkadaşımın sayesinde lisansım çıktı. Mahalle maçları oynarken o arkadaşım ‘Kaleciye ihtiyacımız var. Gelir misin?’ dedi. Eskişehir Işıkspor’a gittim. Ardından her sene bir üst lige çıktım. Belki de bu Türkiye’de nadir bir olaydır. Mesela Rıza Çalımbay, altyapıdan yetişti ve Beşiktaş’a geldi. Ama ben ikinci amatör, birinci amatör, üçüncü lig genç takımı, üçüncü lig, ikinci lig derken Beşiktaş’a kadar geldim.
-Kaleci olmanıza rağmen iyi penaltı atışı yapardınız. Bu meziyetinizi neye borçluydunuz?
Eskişehir Ticari Akademisi’ne gidiyordum. O zamanlar Eskişehir’de Porsuk kenarında lunapark kurulurdu. Bir gün arkadaşlarla lunaparka gittik. Orada penaltı bölümü vardı. Orayı Fatihspor’da santrfor oynayan ‘Yorgancı Recep’ lakaplı arkadaşım işletiyordu. Beni görünce, ‘Kaleci lazım, gelmez misin?’dedi. Baktım kum dökülmüştü. Biz de doğru dürüst kaleci antrenmanı yapamıyorduk. ‘İyi geleyim. Kaç para vereceksin’ dedim. ‘Şu kadar yevmiye vereceğim. Akşam 6’da gelip gece yarımda gideceksin’ dedi.
HER VURDUĞUM TOPU DOKSANA ATIYORDUM
-Sizin için idman gibi bir şey olmuş?
Evet...Sol tarafıma iyi yatamıyordum. Bol tekrar imkânı bulmuştum. “Kaleciliğimi geliştiririm” dedim. Boş kalınca diğer kaleci ile birbirimize penaltı atıyorduk. Artık öyle vuruşlar yapmaya başladık ki nokta atışlar yapıyorduk. Doksan dediğimiz yerlere topu atıyorduk. Profesyonel olduktan sonra da kaleci arkadaşlarla birbirimizi çalıştırırdık. Bursaspor’da oynarken eski takımım Eskişehir Demirspor’a karşı kupa maçında bir penaltı kurtardım bir de penaltıdan gol attım. Öyle başladı penaltı atmam. Zaten bütün kaleciler iyi penaltı atarlar. İyi topa vururlar. Saymadım ama toplamda 20 civarı penaltı golü atmışımdır.
‘BECKENBAUER’İN PENALTISINI KURTARAMAZ Kİ!’
-Penaltı kurtarışlarınız da çoktu. Hatta Batı Almanya ile oynanan milli maçta Franz Beckenbauer'in penaltısını kurtardınız. O maçı hatırlıyor musunuz?
İlk A Milli Takımı maçımda İrlanda’da Yasin (Özdenak) çıktı ben girdim. Bir penaltı oldu. Penaltıyı kurtardım. Dediğiniz gibi Batı Almanya maçında Beckenbauer’in penaltısını kurtardım. Ancak benden dönen topu başka bir rakip oyuncu tamamladı ve gol oldu. Tabii bizim futbolcular Beckenbauer nasıl olsa golü atar sandı. Benim kurtaracağımı tahmin etmiyorlardı. O yüzden dönen topu takip etmediler herhalde.(Gülerek)
"RÜŞTÜLERİ, ERGÜNLERİ, ALPAYLARI BİZ KEŞFETTİK"
-Sepp Piontek ve Fatih Terim ile birlikte A Milli Takım'a uzun yıllar hizmet verecek bir kadro kurmuştunuz. Bunu nasıl başardınız?
Futbol Federasyonu o dönem 1989’da özerk olmuştu. Şenes Erzik başkandı. Rahmetli Tamer Güney danışmandı. Teknik Direktör Piontek, yardımcısı da Fatih Terim’di. Ben bölge sorumlusuydum. Sonra beraber çalışmaya başladık. 9 bölge vardı. Yeni kurulmuştu. Tamer Güney’in projelerinden biriydi. Şimdi 14 bölge var. O zaman 9 bölge arasında ümit seçmeleri yapmıştık. Serpil Hamdi Tüzün, Genç Milli Takım’ın hocasıydı. Sonra orası için de seçmeler yaptık. Çok yetenekli oyuncular keşfettik ve onları davet ettik. Örneğin kaleci Rüştü (Reçber) Antalya bölgesinden gelmişti. Ergün Penbe, Kilimli Belediyesi’nden, Hakan Ünsal, Emlak Bankası Eyüpspor diye bir amatör takımdan, Emre Aşık, Balıkesir’den, Alpay Özalan, Somali Linyit’ten gelmişti. Onlara şans verdik. Onlar da bunu iyi kullandı.
"ZİDANE’LI FRANSA’YI ELEDİĞİMİZİ YILLAR SONRA ÖĞRENDİM"
-O jenerasyonla ilk başarı 1993 Akdeniz Oyunları’nda gelmişti.
Evet... Akdeniz Oyunları’nda şampiyon olmuştuk. Akdeniz Oyunları genelde hafife alınan bir turnuva ama o şampiyonada ev sahibi Fransa’yı yarı finalde 1-0 yenmiştik. Sonradan baktım. Thuram, Zidane, Nouma ve Blanc’lı takımı yenmişiz. O zaman onlar daha popüler değillerdi. Bizim jenerasyon da hem 1996 Avrupa Şampiyonası’na katıldı. Hem de 2002 Dünya Kupası’nda üçüncü olduğumuz takımın iskeletini oluşturdu. Şimdi de sanki öyle bir jenerasyon yakalandı.
"BEŞİKTAŞ’A ZARAR GELMESİN DİYE HEP SUSTUM AMA..."
-Beşiktaş'ı sadece 1 sezon (1996-97) çalıştırmanıza rağmen önemli izler bıraktınız. Ligde ikinci olurken, en çok gol atan, derbilerde hiç yenilmeyen ve Avrupa kupalarında o ana kadar ki en büyük başarıyı yakaladınız. İki sene daha da sözleşmeniz olmasına rağmen neden ayrıldınız?
Yönetimde bazı problemler yaşadık. Mesela Uğur Ekşioğlu diye bir yöneticimiz vardı. Bunun gibi birkaç tane daha yaşını başını almış isimler vardı. Yine de vefat edenlere rahmet diliyorum. Çok sıkıntılar yaşadık. Bunları Beşiktaş’a zarar gelmesin diye ifşa etmek istemiyorum. Devam etmemem gerekiyordu. Mesela benden sonra (John) Toshack geldi. 12 mağlubiyet aldı. Ligi 6. sırada bitirdi ve ertesi sene devam etti. Toshack’lara, bilmem kimlere bu şans veriliyor!
"BUGÜNKÜ VAR SİSTEMİ OLSAYDI ŞAMPİYONDUK"
-Bu ayrılık sürecinde rahmetli Başkan Süleyman Seba’nın tavrı nasıldı?
Süleyman (Seba) Ağabey ile karşılıklı oturup ayrıldık. 400 bin dolar da tazminatım vardı. “Onu da almadan gidiyorum” dedim. Süleyman Ağabey de sadece teşekkür edip “Sağol Rasimcim” demişti. O konuyu çok kurcalamayalım. Şampiyonluğu nasıl kaybettiğimizi herkes biliyor zaten. VAR olsaydı biz şampiyonduk. İnşallah Beşiktaş bu sene benim öğrencimle Sergen (Yalçın) hoca ve ekibiyle beraber bu işi götürür.
"BEŞİKTAŞ’TA DEVAM ETSEYDİM KUPALAR GELİRDİ"
- O kaybedilen şampiyonluk sizin teknik adamlık kariyerinizin kırılma anı olarak görülüyor. Siz buna katılıyor musunuz?
Hayır. Sonra Bursaspor’u çalıştırdım ve başarılı olduk. Çanakkale Dardanelspor, Yimpaş Yozgatspor ve Kocaelispor’u çalıştırdım. Rizespor'u 2. Lig'den 1. Lig'e çıkarttık. Kanada'da Ottawa Wizards’da şampiyonluk yaşadım. 4.5 sene Azerbaycan'da Hazer Lankeren ve Karabağ'da görev yaptım. Ama tabii ki Beşiktaş’ta devam etseydim mutlaka birkaç şampiyonluk yaşardık. Çünkü Milli Takım’da uzun süre çalıştığım için Avrupa’daki futbolcuları iyi tanıyordum. Aynı Daniel Amokachi transferinde olduğu gibi nokta atışı yapabilirdik. O zaman 3 yabancı hakkı vardı. Kaleci (Marjan) Mrmic ve (Zlatko) Yankov’u da almıştık. Üç yabancımız kendi milli takımlarında banko oynuyordu.
"AMOKACHİ’Yİ TRANSFER ETMEK KOLAY DEĞİLDİ"
-Amokachi’den söz açılmışken. Onun transferini nasıl gerçekleştirdiniz?
1996 Atlanta Oyunları vardı. Nijerya’nın çok iyi kadroya sahipti. Uche ve Okocha da oynuyordu. Amokachi de o ekipteydi. Ben süratli bir forvet arıyordum. Gündemimize Amokachi geldi. Sağolsun o günkü yönetim bu transferi başardı. Nijerya, olimpiyatlarda şampiyon oldu. Hiç unutmuyorum Amokachi, Avrupa Kupası’nda Dinamo Minsk ile deplasmanda oynadığımız maça gelmişti. İlk defa orada takım arkadaşlarıyla tanışmıştı.
"ABOUBAKAR İLE SÜPER İKİLİ OLURLARDI"
-Amokachi ile Vicente Aboubakar arasında seçim yapsanız kimi tercih ederdiniz peki?
İkisinin ayrı meziyetleri var. Aboubakar santrafor. Amokachi daha çok kanat oyuncusu gibi oynardı. İnanılmaz fizik gücü vardı. Gol atmaktan ziyade attırmayı seviyordu. Abobakar’ın ise golcü özelliği var. Ama ikisi aynı takımda olsa fevkalade iş yaparlardı.
"HAKEM HARİÇ, HERKES PENALTI OLDUĞUNU GÖRDÜ"
-Tekrar 1996-97 sezonuna dönelim. Vanspor-Beşiktaş maçında hakem Metin Tokat’ın tartışmalı kararı hala hafızalarda. Sizce Metin Tokat, penaltıyı vermek mi istemedi yoksa pozisyonu mu süzemedi?
VAR olsaydı penaltıyı verirdi.(Gülerek) Öyle cevap vereyim sadece. Rakip oyuncu topa smaç yaptı. Herkes penaltı olduğunu gördü. Belki hakem görmedi. Ben maçtan sonra “Penaltıyı niye vermedin hoca,” diye sordum. Tokat da “Kafasına çarptı,” dedi. Yani Metin Tokat ipe un serdi!
"METİN TOKAT İLE SELAMLAŞIYORUZ"
-Yakın zamanda Metin Tokat ile karşılaştınız mı?
Ben federasyonda eğitimde görev yapıyorum. Bazen Riva Tesisleri’nde karşılaşıyoruz. Hiçbir şey olmamış gibi selamlaşıyoruz. Hayat devam ediyor.
"RASİM KARA İÇİN DEĞİL, BEŞİKTAŞ İÇİN ŞAMPİYON OLSUNLAR"
-Beşiktaşlı taraftarlar o pozisyonun kahramanı Sergen Yalçın'ın bu sezon takımı şampiyon yaparak, bir bakıma sizin kaybettiğiniz kupayı alacağına inanıyor. Sosyal medyada 'Rasim Karaiçin alın bu şampiyonluğu' şeklinde yorumlar yapıyor.
Taraftarlara çok teşekkür ediyorum. Fakat önce Beşiktaş için şampiyon olmak lazım tabii. Ben Beşiktaş’ın her şampiyonluğunda çok mutlu oluyorum. Öğrencim Sergen Hoca’nın bu işi bitirmesine de ayrıca sevinirim. Taraftarların böyle düşünmeleri beni mutlu ediyor. Onlara şampiyonluk yaşatamamıştım. Hiç değilse öğrencim bunu başarsın. Dualarımız Sergen Hoca ve Beşiktaş ile.
"KUTLAMALARA DAVET OLMADAN DA GİDERİM"
-Olası bir şampiyonlukta kutlamalarına sizin de davet edilmeniz isteniyor.
Beşiktaş’ın şampiyonluk kutlamasına gidilmez mi? Davet edilmesek bile koşa koşa gideriz.(Gülerek)
"BEN BIRAKMASAM SERGEN’LER NASIL ORTAYA ÇIKACAK?"
-En son yaklaşık 20 yıl evvel Süper Lig'de takım çalıştırdınız. Bunun sebebi nedir? Teklif mi almadınız yoksa şartlar mı uymadı?
Azarbaycan’da 4.5 sene kaldım. Orda da güzel işler yaptık. Ondan sonra artık yeter dedim. Biraz da gençlere bıraktım. Biz çekilmesek gençler, Sergen Hoca’lar nasıl ortaya çıkacak? Benim eğitimci yanım da var. O yüzden bu yönümle Türk futboluna katkım olsun istedim.
"BEŞİKTAŞ’I BIRAK FENER’E GEL DEDİLER"
-Arşivlere baktığımda 2012'de Fenerbahçe ile isminizin geçtiğini gördüm. Teklif aldınız mı?
2012’de değil de 1996-97 sezonunda Beşiktaş’ta çalışırken bana,’Beşiktaş’ı bırak gel’ diyen yönetici vardı Fenerbahçe’de. Bursaspor’da kaleciyken de Fenerbahçe’den teklif almıştım. Ama gerçekleşmedi.
"EN İYİ ÜÇ FUTBOLCU ARASINA SERGEN YALÇIN’I YAZARIM"
-Sergen Yalçın’ın oyuncu olarak artıları ve eksileri nelerdi?
Gelmiş geçmiş en iyi üç oyuncudan biri desek, yeridir. Ben o zaman onunla problem yaşamadım. Ama başka teknik adamlarla çok sorunlar yaşadığı söyleniyor. Çalışmadığı söyleniyor. Onun idmanlarda çalışmadığını, maçta koşmadığını görmedim. Şu anki işine dört elle sarılmış olması, iş ciddiyeti, futbolculara olan yaklaşımı üst düzeyde. Onlara güvendiğini hissettiriyor. Maçlarda bağırıp çağırmıyor. Oyunculuktan daha büyük sorumluluk aldığını düşünüyorum. Ki öyle olması lazım. Oyuncuyken kendinden sorumlusun. Ama şimdi oynayan oynayamayan 26 futbolcudan sorumlusun. Ekibiyle de uyum içinde.
"BU SENE ŞAMPİYON YAPARSA ARKASI GELİR"
-Teknik direktör olarak Sergen Yalçın'ın böyle bir çıkış yakalaması sizi şaşırttı mı?
Hayır, üzerine koyarak gidiyor. Sadece daha önce çalıştırdığı takımlarla sezonu tamamlayamıyordu. Şimdi Beşiktaş’la bir istikrar yakaladı. İnşallah uzun süre kalır. Bizim yapamadığımızı o yapar. Devam eder. Bu sene ipi göğüslerse birkaç sene daha şampiyonluk yaşayabilir.
"SERGEN YALÇIN, BEŞİKTAŞ’IN FATİH TERİM’İ OLABİLİR"
-Şöyle de bir görüş var; ‘Sergen Yalçın, Beşiktaş’ın Fatih Terim’i olacak’ şeklinde.
İnşallah. Olabilir, niye olmasın. Tabii bu Sergen Hoca’nın tek başına yapacağı bir iş değil. Burada Başkan Ahmet Nur Çebi ve yönetiminin ona verdiği destek de çok önemli. Ona güven ortamı yaratmaları lazım. Ahmet Başkan, daha önce futbol şubede yapmıştı. Futbolculara nasıl davranacağını iyi biliyor. Herhalde ödemelerde sıkıntı yaratmıyor ki işler iyi gidiyor.
"BEŞİKTAŞ’I YILLARCA KÖY İÇİNDEN ÇIKARTAMADIK!"
-Çoğu zaman Fenerbahçe ve Galatasaray'a nazaran Beşiktaş'ın yeteri kadar lobisinin olmadığı, özellikle medya gücünün etkisiz olduğu iddia edilir. Sizce öyle mi?
Oynadığımız zamandan itibaren Beşiktaş’ın bu konuda üçüncü plana itilmiş olduğunu hissediyorduk. Hâlâ da öyle. Lobileşmek çok önemli. Sadece medyada değil her alanda lobileşmek lazım. Daha kurumsal düşünmek lazım. Beşiktaş’ı yıllarca köy içinden çıkartamadık. Uluslararası platforma taşımak önemli. Lobileşme açısından Beşiktaş’ı diğer kulüplerin seviyesine getirmek lazım.
"TELEVOLE’YE YASAK GETİRİNCE BANA CEPHE ALDILAR"
-Beşiktaş’ı çalıştırırken bir demecinizde Televole programlarından yakınmıştınız. O programlar sizi olumsuz mu etkilemişti?
Etkiledi... Ben “Futbolcuları Televole’lere göndermeyeceğim” dedim. İki gün sonra Galatasaray’da Fatih Hoca ve Trabzonspor’da Şenol Hoca, “Rasim Hocayı destekliyoruz” dediler. İki kanalda Televole’ler vardı. Futbolun dışında magazine ağırlık veriliyordu. O kanalların gazeteleri de vardı. Onların işlerine mani olduğumuzu düşündüler ve tabii bize karşı cephe aldılar. Mesela senin bana sorduğun hiçbir soruyu bu gazetelerden kimse sormadı bana; “Şu kadar başarı elde ettiniz” falan diye. Çünkü onların kuyruklarına bastığımızı düşündüler. Ben çok mutluyum. Başım dik. Alnım açık gezebiliyorum. Benim açımdan problem yok.
SEZONA ERSİN VE UTKU İLE BAŞLAMAK RİSK MİYDİ?
-Siz Beşiktaş'ın teknik direktörü olsaydınız sezona, Sergen Yalçın gibi iki genç kaleci ile başlar mıydınız? Yoksa tecrübeli bir kaleci daha mı alırdınız? Size göre bu risk miydi?
Risk tabii. Ama hayat risklerle dolu. Antrenörlükte de risk almak zorundasın. Mesela Kayseri maçında santrforsuz oynadı değil mi? Bu bir risk. Ama başarılı oldu. “Eğer başarın yoksa demek ki hiç risk almamışsın,” diye bir söz vardır. Sergen Hoca’yı, öyle bir risk aldığından dolayı kutluyorum. Çünkü Türkiye’de kaleci antrenörlüğünü ben kurdum. Bizim yetiştirdiğimiz ve benden sonra çalışan kaleci antrenörlerin yetiştirdiği bu gençlerle çalıştılar. Bundan ben büyük keyif alıyorum.
LİDER TAKIMIN KALECİSİ OLMAK KOLAY DEĞİL
-Ersin Destanoğlu’nun performansını beğeniyor musunuz?
Ersin, bir iki hatalı gol yemesine rağmen işi gayet güzel götürüyor. Lider takımın kalecisi olmak, bu baskıyı kaldırmak da kolay değil. Tecrübeli kalecilerin de nasıl hatalı goller yediklerini biliyoruz. İşte Uğurcan (Çakır), Altay (Bayındır), Doğan (Alemdar), Gökhan (Akkan) gibi gençlere baktığımızda kaleci olarak arkadan çok güzel bir jenerasyonun geldiğini söyleyebiliriz. Bu da beni ayrıca mutlu ediyor.
"BEN DE ‘EN İYİ KALECİ RÜŞTÜ’ DİYORUM"
-Şenol Güneş, geçtiğimiz günlerde ‘Türkiye'nin gelmiş geçmiş en iyi kalecisi Rüştü Reçber’ dedi. Sizce de öyle mi?
Cihat Arman’ları, Turgay Şeren’leri çok seyretmemiş biri olarak bence de Rüştü en iyisi. Ona benim de emeğim geçti. Uzun süre oynama ve başarılı olma açısından ben de Rüştü diyorum. En çok milli olan kaleci de aynı zamanda.
"BEN DE SÜLEYMAN AĞABEY GİBİ PARASIZ BAŞKANLIK YAPABİLİRDİM"
-Bir dönem Beşiktaş'a başkan olmak gibi bir düşünceniz vardı.
Azarbaycan’da Mübariz Mansimov vardı. Benim gittiğim Hazer Lenkeran’ın sahibi. O fanatik Beşiktaşlıymış. Bir gün bana, “Seni Beşiktaş’a başkan yapayım mı,” diye sordu. Ben de “Yap,” dedim. Ama o zaman 70 milyon dolar borç vardı. Bir 70’de harcamak lazım iddialı geliyorsak. “Tamam,” dedi. Fakat sonra olmadı. “Ben de öylesine başkan olurum,” dedim. Süleyman Ağabey de parasız başkanlık yaptı. Önemli olan senin bakış açın. Yeteneğin. Paraya çözüm bulunabilir. Belki yapabilirdik. Günün birinde mutlaka eski sporculardan biri tekrar başkan olabilir. Mesela Rıza Çalımbay. O da “Başkan olmak isterim,” dedi. Olabilir de.
"FATİH TERİM’E BAŞKANLIK YAKIŞIR"
-Fatih Terim'in de adı Galatasaray başkanlığı için adı geçiyor.
Niye olmasın? Bütün bilgisini tecrübesini her şeyini oraya aktarabilir. Gayet de güzel olur. Almanya gibi Avrupa ülkelerinde nasıl eski sporcular hem yönetime giriyor hem başkan oluyor. Türkiye’de işin içine sokmuyorlar maalesef. Başka sebepler giriyor araya!
"ZİRVE YARIŞINDAKİ 3 TAKIM DA PUAN KAYBEDEBİLİR"
-Şampiyonluk yarışında favoriniz hangi takım?
Beşiktaş, şu an itibarı ile avantajlı. Ancak zor bir fikstürü var. Küçük takımlar da kaderi etkileyebilir. İşte Ankaragücü geldi İstanbul’da puan aldı. Her şey olabilir. Beşiktaş, Kayserispor maçında santrforsuz oynaşına rağmen iyi bir futbol sergiledi. O yüzden ümitliyim. Ama Rize deplasmanı, içeride Hatay ve Galatasaray deplasmanı var. Bu maçları iyi atlatırsa Beşiktaş, ipi göğüsler. Buna karşılık yarıştaki 3 takımın da puan kaybedeceğini düşünüyorum.
"MAÇI ESKİŞEHİR’E SATTI DEDİRTMEDİM!"
-Unutamadığınız maç hangisi?
1982’de Eskişehir’de oynadığımız ve yarıda kalan maç çok önemliydi. Ben Eskişehirliyim. Öyle bir maça geldik ki biz (Beşiktaş) yenersek 15 yıl sonra şampiyon oluyoruz. Eskişehir ise küme düşüyor. Yenilirsek biz ikinci, onlar kümede kalıyor. Bir de ben sonradan girdim. Adem (İbrahimoğlu) sakatlandı. Böyle bir durumda kötü gol yesen şampiyonluk gitse, istenmeyen adam ilan edilirsin. “Maçı Eskişehir’e sattı,” diyenler çıkar. O işler böyle, biliyorsun. Ama Allah yardım etti 2-1öndeyken maç yarıda kaldı. Eskişehir’in ligden düşmesine de üzülmüştüm.
"CEMİL TURAN’A TEKME ATAN SAKATLANIRDI"
-Kaleciyken sizi zorlayan rakip oyuncular kimlerdi?
Zorlayan demeyelim de iyi oyuncular vardı. Fenerbahçe’de Cemil Turan vardı. Süratli, tekme atan adam sakatlanırdı o sakatlanmazdı. Yine Osman Arpacıoğlu, Gökmen Özdenak gibi iyi oyunculara karşı oynadık. İyi golcüler vardı. Ben büyük maçlara daha çok konsantre olurdum. Antrenörlükte de öyle. Mesela Beşiktaş’ta hiç derbi kaybetmedik. Büyük maçı oynamak bana muazzam keyif veriyordu.
"FENERBAHÇE MAÇLARI BAMBAŞKAYDI"
-Büyük maçlardan Fenerbahçe mi yoksa Galatasaray derbileri mi sizi daha çok heyecanlandırırdı?
Beni Fenerbahçe maçları daha çok etkiliyordu. Hep Fenerbahçe’ye karşı kazanmak isterdim.
"EN BÜYÜK ÜZÜNTÜM KAÇAN ŞAMPİYONLUK"
-Pişmanlık duyduğunuz ya da içinizde ukde kalan bir şey var mı?
Her şeyi yaptım. Vicdanen rahatım. Rahatsız olan varsa bu onların sorunu. Beşiktaş’ı şampiyon yapamamanın büyük üzüntüsünü yaşadım. O sezon Beşiktaş’a şampiyonluk yakışırdı. En büyük üzüntüm bu.
RASİM KARA İLE BİR KELİME BİR CEVAP
KALECİ: Rüştü (Reçber)
DOLMABAHÇE: Beşiktaş’ın mabeti
ARKADAŞ: Olmazsa olmaz
PARA: İhtiyaç kadar
FUTBOL: Herşeyim
ESKİŞEHİR: Memleketim
ŞÖHRET: Gelip geçici
SÜLEYMAN SEBA: Büyük başkan, büyük insan
SAĞLIK: En önemlisi
DERBİ: Bayılıyorum
GOL: Futbolun meyvesi
TARAFTAR: Onlar güzel şeylere layık
KİMLİK KARTI
ADI SOYADI: Rasim Kara
DOĞUM TARİHİ: 10 Haziran 1950 (70 yaşında)
DOĞUM YERİ: Eskişehir
MEDENİ HALİ: Evli
OYNADIĞI MEVKİİ: Kaleci
FORMA NUMARASI: 1
FUTBOLCULUK KARİYERİ: 1971-1972 Eskişehir Demirspor, 1972 Uşakspor,1972-1976 Bursaspor, 1976-1984 Beşiktaş.
MİLLİ TAKIM KARİYERİ: 9 kez A Milli
TEKNİK DİREKTÖRLÜK KARİYERİ: 1986-87 Antalyaspor, 1988-89 Uzunköprüspor,1990-1996 A Milli Takım (Yardımcı Antrenör), 1996-97 Beşiktaş, 1997-98 Bursaspor, 1998-99 Çanakkale Dardanelspor, 2000 Çaykur Rizespor,2000-01 Kocaelispor, 2001-02 Yimpaş Yozgatspor, 2002-03 Ottawa Wizards,2004-06 Hazar Lenkeran, 2007-08 Karabağ, 2008-09 Hazar Lenkeran.
BAŞARILARI: 1981-1982 sezonunda futbolcu olarak Beşiktaş ile lig şampiyonluğu, 1996-97’de teknik direktör olarak Beşiktaş ile TSYD Kupası şampiyonluğu, 2002-03 Ottawa Wizards ile Kanada Kupası şampiyonluğu.
ŞU ANKİ GÖREVİ: Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Futbol Gelişim Direktörlüğü Bölgeler Sorumlusu.