80 yılda 48 branşın sadece 6'sında varız
1936 yılından beri olimpiyatlara katılan Türkiye'nin aldığı madalya 39 altın, 25 gümüş ve 27 bronz olmak üzere toplam 91. Bu madalyaları 6 spor dalında almayı başardık. Bunlar; güreş, boks, tekvando, judo, atletizm ve halter. Yani 80 yılda 6 spor dalında toplam 91 madalya almayı başardık. Olimpiyat madalyaları sıralamasına baktığımda ABD'yi başta görüyorum. Ardından Rusya geliyor ama arada neredeyse %40'lık bir fark var. Hakan Demiray yazdı: 80 yılda 48 branşın sadece 6'sında varız.
Hakan Demiray
İnsan beyninin ilk kez gördüğü bir şeyi anlamlandırabilmesi için daha önceden duyduğu, okuduğu, bildiği benzer bir şeyle kıyaslaması gerekir. Ancak o zaman o gördüğü ya da duyduğu şey bir anlam kazanır. “Haa anladım… şunun gibi bir şey!” deriz çoğu zaman.
Spor hayatım boyunca bir kişiye ya da topluluğa hiç aşina olmadıkları bir şeyi aktarmaya çalıştığımda ben de benzer yolu uygularım. Bir sporcunun fiziksel kapasitesinin (yükseğe sıçrama, hızlı koşma, kuvvet vs.) dış görünüşüyle değerlendirilmesinin yanlış olduğunu anlatırken şu örneklemeyi yaparım; “Hani çoğumuz iri yarı bir adam gördüğümüzde “Şuna baksana dağ gibi adam” benzetmesini yaparız ya oysa gerçek bu değildir. Çünkü önemli olan o kişinin kas yapısı, enerjisi, eklem dayanıklılığı gibi hücresel özellikleri hatta sahip olduğu DNA bazlı verileridir. Sporcuyu tüm bu özelliklere göre değerlendirmek gerekir.”
Bir de şunu hayal edin…
İki araç yarışacak birisi kırmızı bir Ferrari diğeri de kırmızı bir Vosvos, hani şu kaplumbağa dediklerimizden. Yarışı kim kazanır dediğimde eminim Ferrari dersiniz ama ya yarış sonunda kaplumbağa dediğimiz Vosvos kazanırsa. O zaman hemen bitiş çizgisine gideriz ve Vosvos'un motor kapağını kaldırıp “ya bir dakika bunun motorunda ne var yahu bu normal bir sonuç değil” deriz. Kaputun altına baktığımızda bir de ne görelim?… Vosvos motorunun yerinde güçlendirilmiş bir motor ve bu motorun gücünü daha da artıran özel aksamlar var. O zaman anlarsınız neden Ferrari'yi geçtiğini ve sonuç size normal gelir. Çünkü önemli olan Ferrari'nin dış kaputunun şekli değil onu hızlandıran motordur.
Özetle, bir sporcuya dış görünüşüne bakıp “fiziksel performansının değerlendirmesi” yapmak son derece yanlış olur. Şimdi buraya kadar okuduklarınızı bir kenarda dinlendirin. Çünkü, buradan olimpiyat oyunlarına geçiş yapacağım. Konu yarım kaldı demeyin şimdi devamı gelecek…
Türkiye 1936 yılından itibaren olimpiyatlara katılıyor. O tarihten itibaren bugüne kadar geçen 80 yıl içerisinde aldığımız madalyalarımızın açılımı rakamlar ile şöyle;
39 altın, 25 gümüş, 27 bronz olmak üzere toplam 91 madalya… Bu madalyaları 6 spor dalında almayı başardık. Nedir bunlar derseniz; güreş, boks, tekvando, judo, atletizm ve halter. Yani 80 yılda 6 spor dalında toplam 91 madalya almayı başardık. Şimdi elde edilmiş bu sonucun değerlendirmesini yapmak adına bir şekilde ölçümlemek istesek yani bu madalyaların ne derecede bir başarı olduğunu anlamlandırmaya çalışsak… İlk yapacağımız şey bu konuda bugüne kadar en iyi sonuç almış olan ülke hangisi ise onunla kıyaslarım ki buna göre artılarımı ve eksilerimi görerek daha iyi bir değerlendirme yapabilirim. Bu durumda olimpiyat madalyaları sıralamasına baktığımda Amerika Birleşik Devletleri'ni başta görüyorum. Ardından Rusya geliyor ama arada neredeyse %40'lık bir fark var. Kısacası Amerika Birleşik Devletleri açık ara önde. O halde şimdi onların da rakamlarına bakalım ki, kıyaslayabilmemiz için elimizde analitik bir veri olsun. Amerika Birleşik Devletleri'nin bugüne kadar olimpiyatlarda aldığı madalya sayıları; 1127 altın, 907 gümüş, 794 bronz olmak üzere toplam 2828 madalya…
Baktığımızda iki ülkenin toplam madalya sayıları arasında büyük bir fark var. 2016'da görev aldığım Rio De Janerio / Brezilya Yaz Olimpiyat oyunlarında Amerika Birleşik Devletleri'nin aldığı madalya sayıları şöyleydi; 46 altın, 37 gümüş, 38 bronz… Toplamda 121 madalya…
Kısacası Amerika Birleşik Devletleri'nin 2016 Rio Olimpiyatları'nda aldığı madalya sayısı bizim 80 yılda aldığımız madalya sayısından fazla. Aynı Ferrari ve Vosvos'un yarışında olduğu gibi. Ortada bir sonuç var. Arabaların yarışı sonucunda ortaya çıkan sonucun şaşırtıcı olması birinci olan Vosvos'un motorunun incelenmesi için arabanın kaputunun altına bakılması gayet mantıklı bir sonuçtu. Şu anda ülkelerin olimpiyat başarılarına baktığımızda da elimizde bir veri var. Şimdi önemli olan bu verilerle ne yapılacağı. Elbette ki hepimiz şunu anlıyoruz; ülkelerin kişi başına düşen gelirleri, sosyal olarak spora bakış açıları, medyanın spor dediğinde tüm spor dallarına verdiği ortak değer, ülke çapındaki spor tesislerinin yaygınlığı ve işletilme süreçleri, devletin spora verdiği destek, okullardaki yetenekli çocukların eğitim süreçlerindeki avantajları vs. hepsi ama hepsi bu sonuca etki eden faktörler. Sonuçta “ama onlarda bu uygulamalar böyle ve bizde de böyle olduğu için sonuç bu” diyeceğimiz çok fazlaca konu var. Sanıyorum bu konuda hemfikiriz.
Benim ise dikkat çekmek istediğim başka bir yer var. O da şu… Biz gerçekte olimpiyatlarda başarılı olmak istiyor muyuz, bizim böyle bir motivasyonumuz var mı ve bu seviyeye gelmek için güçlü nedenlere sahip miyiz? Çünkü güçlü nedenleri olanların başaramayacağı bir şey yoktur.
Tesis, maddiyat, ödül mekaniği, devlet destekleri, spor endüstrisindeki vergi ve sponsor dinamiği, federasyonların hedeflerine yönelik çalışmaları, okulların beden eğitimi derslerinin dizaynı, çocukların aileleri ile birlikte spor yapabilecekleri alanların fonksiyonelliği ve daha sayısız detay… Hepsi ama hepsi gerçekleştirilebilir… Sıralamada bizden yukarıda olan ama nüfus olarak yarımızdan bile az olan ülkelerin önüne geçebiliriz. Olimpiyatlarda yer alan 48 spor dalının sadece 6'sında değil hepsinde başarılı olabiliriz. “Su sporları” diyene 3 tarafımızın denizle çevrili olduğunu ve kapalı havuz yapılanmasının kolaylıkla tüm illerimizde gerçekleştirilebileceğini, “kış sporları” diyene her mevsim kar yağan illerimizde tesisleşmenin hızlıca gerçekleştirilebileceğini, “spor akademisyenleri ve yöneticileri” diyenlere spor akademilerinin kısa zamanda dünya çapında eğitmen ve sporcu kaynağı yetiştirebileceğini, var olan diğer tüm spor dalları için de yerimizin, imkanımızın, yeterli insan gücümüzün var olduğunu göğsümü gere gere söyleyebilirim.
Ama yine soruyorum… Gerçekten başarılı olmak istiyor muyuz?
Çünkü cevap “evet” ise devletin, özel sektörün desteği ve toplumun yönlendirilmesi ile bırakın olimpiyatlarda madalya almayı, spor turizminde ve spor teknolojilerinde bile dünya liderliğine oynarız. Bu vizyonda kişiler var, bu vizyonda destek veren kurumlar da var, bu vizyonda girişimciler de var. Ancak bir şekilde sistemin çarklarının gerekli şekilde işlemesi adına sağlıklı bir kurguya ihtiyacımız var.
Çünkü başarıyı tatmak için bu ülkenin çok güçlü nedenleri var.
Kaynak 1