A Milli Takımımızın Avrupa Şampiyonaları Tarihi!
A Milli Takımız tarihinde beşinci kez Avrupa Şampiyonası'na katılma hakkı elde etti. Peki bundan önceki dört organizasyonda neler yaptık? İlk golümüzü kim attı? İlk puan hangi maçta geldi? Ve daha da önemlisi maçlarda neler yaşandı? Tüm detaylar burada...
EURO 96
1996 Avrupa Futbol Şampiyonası bizim tarihimizdeki ikinci büyük organizasyondu. Öncesinde sadece 1954 Dünya Kupası’nda boy gösterebilmiştik.
60, 70 ve 80’li yılları pas geçtikten sonra Sepp Piontek ve Fatih Terim’le bir çıkış yakalamayı başardık.
EURO 96’da takımın başında Fatih Terim vardı. Portekiz, Hırvatistan ve Danimarka’yla birlikte D Grubu’nda yer alıyorduk. İlk maçımız Hırvatistan’a karşıydı. İyi direndik ama 86’da Vlaovic’in golüne engel olamayarak sahadan 1-0 yenik ayrıldık. Alpay Özalan’ın Vlaovic’i düşürmemesi turnuvanın en çok konuşulan olaylarından biri olmuştu. Zaten kendisi de daha sonra bu hareketi dolayısıyla Fair-play ödülüne layık görüldü.
Portekiz karşısında da farklı bir senaryo yoktu. İkinci yarıda Fernando Couto’dan yediğimiz golle 1-0 kaybettik.
Son maçtaki rakibimiz Danimarka’ydı. Brian Laudrup’un iki ve Nielsen’in golleri sonucu 3-0 mağlup olduk. Bu üç maçta da dikkat çeken konu hiç gol atamamamız ve ilk yarıları 0-0 berabere tamamlamamız oldu. İkinci yarı performansları bize pahalıya mal olmuştu.
EURO 2000
İlk deneyiminde gol atamayan ve puan alamayan A Milli Takım, Belçika-Hollanda ortaklığında düzenlenen organizasyonda ilkleri yaşadı.
Teknik direktörlük koltuğunda Mustafa Denizli vardı. İrlanda’yı eleyip EURO 2000 bileti aldıktan sonra “İrlanda’yı yendik ama önemli olan içimizdeki İrlandalıları yenmek” sözüyle gündem oluşturmuştu. Bu ifade bugün bile sık kullanılır.
EURO 2000’de İtalya, Belçika ve İsveç ile B Grubu’nda yer alıyorduk. İlk maç İtalya’ya karşıydı. Conte 52’de Gök Mavililer’i 1-0 öne geçirdi. Okan Buruk, Sergen Yalçın’ın ortasında attığı golle skoru eşitlerken Filippo Inzaghi’nin penaltısı sonucu belirledi. İlk maçı kaybetmiştik belki ama turnuva tarihindeki ilk golümüzü kaydetmiştik.
İkinci maçta rakip İsveç’ti. Henrik Larsson, Kenneth Andersson ve Freddie Ljungberg’li kadroyla başa baş mücadele ettik ama üstünlük sağlayamadık. Maç 0-0 sona erdi. Böylelikle ilk puanımızı almış olduk.
Grubun son maçında ev sahibi Belçika’yla karşılaştık. Tur için kazanmamız ve İsveç’in İtalya’ya kaybetmesi gerekiyordu. Ne istiyorsak oldu. A Milli Takımımız Belçika’yı Hakan Şükür’ün iki golüyle mağlup ederken İtalya da İsveç’i 2-1 yendi. Turnuva tarihindeki ilk galibiyetimizi almıştık.
Çeyrek finalde rakip bir kez daha Portekiz’di. 1996’nın rövanşı için sahaya çıktık ama sonuç değişmedi. Nuno Gomes’in iki golü Portekiz’i yarı finale taşıdı. Alpay Özalan’ın erken kırmızı kartı ve Arif Erdem’in penaltı kaçırması da işlerimizi daha da zorlaştırmıştı.
Bu maçta bizim adımıza bir ilk yaşandı. Turnuva tarihindeki ilk 6 maçın hiçbirinde ilk yarı kalesinde gol görmeyen Milliler 44’te Nuno Gomes’in golüne engel olamamıştı.
EURO 2008
Adım adım üzerine koyan A Milli Takımımız için EURO 2008 adeta bir ustalık eseriydi. Turnuvada teknik direktörlük koltuğunda Fatih Terim oturuyordu. Portekiz, İsviçre ve Çek Cumhuriyeti ile birlikte A Grubu’nda yer alıyorduk. Geleneği bozmayıp yine Portekiz’le eşleşmiştik. İlk maçta karşı karşıya geldik ve yolu sonraları Süper Lig’e düşen Pepe ve Meireles’in gollerine engel olamayarak sahadan 2-0 mağlup ayrıldık. Portekiz’le Avrupa Futbol Şampiyonaları tarihinde üç kez oynayıp üçünde de gol atamadan mağlup olmuştuk. Belalımız haline gelmişlerdi adeta.
Sırada İsviçre vardı. İçimizdeki İsviçrelilerden Eren Derdiyok pası vermiş Hakan Yakın attığı golle takımını 1-0 öne geçirmişti. İkinci yarı önce Semih Şentürk, ardından da uzatma dakikalarında Arda Turan sahneye çıkarak A Milli Takımımızı 2-1’lik galibiyete taşıdılar.
Son maçta rakip o zamanki adıyla Çek Cumhuriyeti’ydi. Gruptan çıkmak için matematik gayet basitti: Kazanmak. Beraberlik durumunda averaj, atılan ve yenen goller eşit olacağı için seri penaltı atışlarına geçilecekti.
Maç yine istediğimiz gibi başlamadı. 34’te Koller, 62’de Plasil attıkları gollerle Çekleri 2-0 öne geçirdiler. Fakat İsviçre maçında göstermiştik, bu takımın kolay kolay pes etmeye niyeti yoktu. Nitekim yine öyle oldu. 75’te Arda Turan’ın golüyle umutlandı. 87’de Petr Cech’in büyük hatasında Nihat Kahveci fırsatçılığını konuşturup maçı beraberliğe taşıdı. Maçın şartları gereği bu bile bizim için fazlayken 89’da Nihat Kahveci okullarda ders olarak okutulacak kalitede bir son vuruşla bizi sevince boğdu. Artık çeyrek finaldeydik. Ama adrenalin dolu son dakikalara bağımlı hale gelmiştik adeta.
Hırvatistan’la 90 dakikası 0-0 biten karşılaşmanın son anları yine nefes kesmişti. Hırvatlar 119’da Klasnic’le öne geçip sevince boğulurken bizim tarafta hüzün hakimdi. Ama çok kısa sürede toparladık. Rüştü’nün uzun topu sonrası topla buluşan Semih Şentürk sol ayağıyla çektiği şutla Pletikosa’yı mağlup etti ve maçın penaltılara kalmasını sağladı. Yine gazetecilerin bütün yazdıkları çöp olmuştu. Artık Türkiye’nin maç haberleri hazırlanırken erken davranılmaması gerektiğini öğrenmek durumundaydılar.
Penaltılarda şans bizim yanımızdaydı. Modric, Rakitic ve Petric vuruşlardan yararlanamadılar. Hırvatlar adına tek sayı Srna’dan geldi. Bizde ise Arda Turan, Semih Şentürk ve Hamit Altıntop’un penaltıları yarı final için yeterli oldu.
Turnuva boyunca sakatlıklarla boğuşan milli takım yarı finaldeki Almanya maçına ideal ilk 11’inden birçok eksikle ve sadece 16 futbolcuyla çıkabildi. Almanlar ise tam kadro karşımızdaydı. Turnuva boyunca geriden gelmeyi adet edinen Milli Takım bu sefer ilk golü atan taraf olmuştu. Ama büyü bozuldu. İlk golü atmak işimize gelmedi. Almanlar Schweinsteiger ve Klose ile 2-1 öne geçtiler. Semih Şentürk 86’da skoru eşitlese de 90’da Lahm’ın golüne engel olamadık ve turnuvaya yarı finalde veda ettik.
Almanya’ya kaybetsek de Geri Dönüşlerin Takımı olarak turnuvanın en çok konuşulan Milli Takımı olmayı başardık.
EURO 2016
EURO 2016 katıldığımız dört Avrupa Şampiyonası arasında ağızlarda kötü bir tat bırakan yegane turnuva oldu. Oysa ki her şey ne kadar güzel başlamıştı. Eleme grubunun son maçında şansın bizim yüzümüze gülmesi için birçok senaryonun aynı anda gerçekleşmesi gerekiyordu. Nitekim de öyle oldu. Biz de Konya’da İzlanda’yı Selçuk İnan’ın harika frikik golüyle mağlup ederek en iyi üçüncü biletiyle turnuvaya katılma hakkı elde ettik.
Yaşanan prim tartışması ise EURO 2016’nın önüne geçti. Takımın deneyimli futbolcularıyla Fatih Terim’in arası açıldı. Onu dinlemiyor, kendi başlarına hareket ediyorlardı. Gazeteler prim tartışmalarını manşetlere taşıyor, milli takımın performansı gölgede kalıyordu. Zaten oynadığımız ilk iki maçtaki görüntümüz yaşanan tartışmaların bir sonucu olarak karşımıza çıkıyordu.
İlk maçta rakip Hırvatistan’dı. Luka Modric’in golüyle 1-0 kaybettik. Ama oynadığımız oyun da tatmin edici olmaktan uzaktı.
İkinci maçta güçlü İspanya’ya kafa tutmaya çalıştık ama olmadı. Morata’nın iki ve Nolito’nun golleriyle sahadan 3-0’lık skorla mağlup ayrıldık. O dönem İspanya’da Barcelona forması giyen Arda Turan karşılaşmada Türk taraftarlar tarafından ıslıkla protesto edildi.
İlk iki maçtaki mağlubiyete rağmen hala gruptan çıkma şansımız vardı. 24 takımın katıldığı turnuvada en iyi dört grup üçüncüsü de bir üst tura yükselecekti. Bizim kazanmamız ve diğer gruplardaki sonuçlara göre son 16’ya kalabilirdik. Ne de olsa buraya da zaten böyle bir şansla gelmemiş miydik? Biz Çekleri Burak Yılmaz ve Ozan Tufan’ın golleriyle yenmeyi başardık. Diğer gruplarda ise istediğimiz sonuçlar gelmeyince turnuvaya grup aşamasında veda ettik.
Ama geriye dönüp bakıldığında EURO 2016’yı her daim prim tartışmalarıyla hatırlayacağız.