Advocaat, F.Bahçe'ye randımanlı oynamayı öğretti
(Tolga Kuru - Fstats) Fenerbahçe sezonu Vitor Pereira ile açmıştı. Başta taraftarlar olmak üzere camia, Portekizli teknik adam ile Fenerbahçe’nin kan uyuşmazlığı olduğu konusunda hemen hemen hemfikirdi. Geçen sezon son yılların en güçlü kadrosu kurulmuş ancak üç kulvarda da başarılı gelmediği gibi üstüne üstlük oyun da tatmin etmemişti. Hele ki, Robin van Persie ile yaşananlar üstüne tuz-biber ekmişti. Bu halde sezonu açan Fenerbahçe, UEFA Şampiyonlar Ligi 3.Ön Eleme turu’nda AS Monaco’ya elenmişti. Aslında Fenerbahçe çok da kötü oynamamış ancak 3-5-2 denemeleri bardağı taşırmıştı.
Fenerbahçe, apar topar tecrübeli Advocaat ile anlaşıp lige girdi. Hollandalı teknik adam, henüz oyuncularını ve rakipleri tanımadan ligin en sert deplasmanlarından M.Başakşehir’e gitti ve kaybetti. Hücumda özellikle üretici orta saha bölgesinde eksiği olan takımla önce Kayserispor ardından Bursaspor kayıpları gelince camia karıştı. Zorya maçında sonra tecrübeli isim bazı kararlar verdi. Bazı isimleri takımdan keseceğini açıkladı. Doğrudan oyunculara yönelik açıklamalar yaptı. Sezon başında kendisine anlatılanın aksi bir takım devraldığını farketti. Orta sahanın Josef-Mehmet Topal ikilisi ile başlayacağını açıkladı. Advocaat’ın şansı teknik kadroda Mario Been ve Cor Pot gibi iki önemli teknik direktörün yer almasıydı. Bu ikilinin analizleri, bu takımı “Kasım” ayı içinde görün açıklamaları ile takımın fizik gücünü yükseltmeye yöneleceğini gösterdi. Advocaat başka sorunlarla da uğraşıyordu. İkilinin önünde önce Ozan’ı kullandı ancak istediği verimi alamadı. Derken sistem biraz daha değişti. Geçen sezon Vitor Pereira döneminde yapılan önde pres, hızlı geçiş hücumu ve kanat oyuncularının ürettiği akınlar yapmaya başladılar. Burada Volkan Şen de etkili olmak için çok çabaladı ancak Lens hemen farkını ortaya koydu. Fenerbahçe, topu rakibe daha çok verip ardından kazanılan toplarla birden baskın yapan özellikle Lens, Volkan, Alper ile hatta sağ kanattan Şener ile çıkan takım oalrak sonuca gitti. Savunmada Kjaer-Skrtel, önlerinde Josef-Mehmet Topal duvarını delip geçecek Süper Lig’de az takım var ve bu plan tuttu. Ligin en az gol poz. veren takımı Fenerbahçe (53), en az gol yiyen üç takımından biri (12), en golcü takım (34), en iyi gol averajı olan takım (+22) oldu.
İlk üç hafta sonunda bir puanı olan Fenerbahçe, son 13 haftada 30 puan alıp bu zaman diliminin lideri oldu. Ezeli rakipleri Galatasaray ile farkı iki, Beşiktaş ile dört ve lider M.Başakşehir ile beş yaptı. Fenerbahçe bu arada bu sistemle Manchester United ve Feyenoord’u geçip Avr. Ligi grup lideri oldu.
Peki Advocaat yönetimindeki Fenerbahçe başarılı sonuçlar alırken neyi en iyi yaptı? Randımanlı oynadı. Fenerbahçe 179 şut ile ligin en çok şut çeken takımları listesinde 13.sırada. Evet yanlış okumadınız 13.sırada. Fakat ligin en çok gol atan takımı. Fenerbahçe bu sezon Süper Lig’de bir gol atmak için sadece 5,26 şut çekti. Bu oran Galatasaray için 8,17 ve Beşiktaş için 8,18 olarak gerçekleşti. Hatta bu alanda en kötü ekip Trabzonspor bir gol için 19,17 şut çekti.
2004-05 sezonundan beri şut istatistiklerine sahibiz ve ilk kez Fenerbahçe 16.hafta sonunda ligin şut sıralamasında ilk 5 sıra içinde değil. Neden? Çünkü sarı-lacivertli takım, genellikle bekliyor hızlı hücum ediyor, rakip ceza sahası içinde dengesiz yakaladığı savunmaya karşı şutlarını penaltı noktası ile altı pas civarından çekiyor. Haliyle gol olma şansı yüksek şutlar oluyor. Gelen goller sonrası Fenerbahçe, daha fazla şut çekmek yerine daha temkinli oynuyor. Fenerbahçe %52 topla oynama oranı ile son 13 sezondaki en düşük değerlerinden birine ulaştı. Aykut Kocaman, Ersun Yanal, Daum, İsmail Kartal hatta Pereira ile bile bu istatistik başlığında hep zirvede olan Fenerbahçe yine son 13 sezonun en düşük isabetli pas değerine ulaştı. Neden? Çünkü topu rakibe veriyor artık. Topu rakibe verip kazanmak planı özellikle ilk gol için geçerli. Bu oyun planı kısmen Vitor Pereira dönemine benziyor. Şöyle hızlıca yazayım; Trabzonspor maçı 4 isabetli şut-3 gol, Gençlerbirliği maçı 4 isabetli şut-3 gol, Ç.Rizespor 7 isabetli şut-5 gol, Galatasaray maçı 2 isabetli şut-2 gol…vb. şeklinde gidiyor.
Fenerbahçe 34 golle ilk 16 haftanın en çok gol atan takımı olmasında en büyük etken, öne geçtiği maçlarda farkı kolay arttırması oldu. Ligin handikap analizine baktığımızda Fenerbahçe en çok handikap (iddaacı diliyle en az iki farklı kazanılan maç) yapan takım. Fenerbahçe bu sezon 9 galibiyetinin 7 tanesinde handikaplı kazandı ki bu alanda lig lideri. Geçen sezon analizler hazırlayıp twitter hesabından paylaşırken hep Fenerbahçe’nin tek farklı kazandığı konusunda eleştiriler vardı ki haklıydı. Fenerbahçe geçen sezon ilk 16 haftada toplam 11 galibiyet alırken 8 tanesi tek farklı gelmişti.
Fenerbahçe’nin ilk golü atınca farkı arttırmasına son ve en yakın örnek Trabzonspor maçı. Penaltı golü ve öncesindeki pozisyona kadar isabetli şutu olmayan Fenerbahçe, hem skor olarak öne geçip hem de rakip eksik kalınca farkı özellikle Lens’in etkili oyunu ile arttırdı. Fakat Fenerbahçe rakibi eksik olmasına rağmen hocaların meşhur lafı “Final Pası” işini hep iyi yaptı. Hep son ana kadar bekledi. Fenerbahçe ilk golü atıp öne geçtiği 9 maçın 8 tanesini kazanması da zaten bunu destekleyen bir başka istatistik.
Şimdi madalyonun diğer yüzüne bakmak lazım. Fenerbahçe topu rakibe veriyor, ilk golü bulmak için pres+rakibi hatası yada duran top arıyor. Golün ardından ani baskınlarla ve randımanlı/garanti akınlarla fark yapabiliyor. Fakat ligin topla oynamayı sevmeyen (örn. Akhisar topla oyn. ort. %44) takımları var. Bu takımlar kapanınca açmak gerekecek. Ligin ikinci yarısında puanları toplamak biraz daha zordur her zaman. İşte burada nasıl bir çözüm olacak? Bekleyip göreceğiz. Bir istatistik de bu nokta için verelim. Fenerbahçe bu sezon ilk golü yediği 9 resmi maçın sadece bir tanesini çevirdi. Bu hastalık geçen sezonun tamamındaki 17 maçta da vardı.
2004-05 sezonunda beri Süper Lig’in istatistiklerini detaylı tutan FSTATS’ın verilerini kullanıyorum. Son 13 sezonda Fenerbahçe’nin bu kadar az şut attığı, bu kadar az pas yaptığı sezon yok. Fakat bu durumun tecrübeli teknik adam tarafından özellikle tercih edildiğini düşünüyorum. Bu tarz, biraz da oyuncu kümesinin yapısından kaynaklanıyor. Kimi zaman Alper, bir-iki maç Robin van Persie, bazen Ozan Tufan, bazen Aatıf’ın denendiği pozisyona, yani “10 numara/üretici orta saha” diye tabir edilen noktaya bir takviye gelecek ve takım belki de biraz daha farklı oynayacak. Fakat eğer ki bu noktaya transfer olmaz, ya da olur da gelen oyuncu uyum sağlayamazsa Advocaat’ın takımı özellikle iç saha maçlarını kazanmakta zorlanabilir. Bu oyun tarzı sizi sonuca götürebilir ama sevilir mi? işte orası soru işareti!