Ah, Cüneyt Çakır!

Senin kötü bir hakem olduğunla ilgili olarak her hafta memlekette destanlar yazılırken, uluslararası alanda bu işi kanıtlara dayanarak yapan bir kuruluş, son 20 yılın en iyi ikinci hakemi olduğunu gösterebiliyor. Yetmiyormuş gibi çok fiyakalı biçimde ifade ediliyor. 21.yüzyılın en iyi ikinci hakemi gibisinden… Hem de kimleri gerilerde bırakarak. Hepimizin hayran olduğu İtalyanların ünlü Collina’sının ilk 10’a bile giremediği bir listenin tepesindeki iki adamdan biri olabiliyorsun.

Hani sana verilen maçlarla ilgili olarak, ‘Bu adam oralarda birilerini bağlamış galiba’ gibisinden birtakım tezviratlara başlayacağız ama ona da imkan bırakmıyorsun. Baksana, Blatter ve Platini’nin halleri ortada. Onların yönettiği FIFA ve UEFA’yı da temiz kuruluşlar olarak göremeyiz, deyip topa gireceğiz ama bu noktada inandırıcı olabilmek pek kolay değil. Biz yine ‘içerde başka maç yönetiyor, dışarda başka’ yolundan yürüyelim!

Patolojik bir durum!

İşin vahim bir tarafı şu: Senin ya da başka hakemlerimizin ne kadar kötü olduğu, sürekli hatalar yaptığı hatta bunların birtakım kirli hesaplardan kaynaklandığı yolundaki dayanaksız birtakım saçmalıklar toplumda kesin kabul görüyor ve milyonlarca insan tarafından çok kolay paylaşılıyor. Bir allahın kulu çıkıp da bunun patolojik bir durum olduğunu söylemiyor.

Ruh sağlığı yerinde insan için, herhangi bir hakemi hiç olmayacak şeylerle suçlamak aslında utandırıcı davranış. Ancak milyonlarca kişi tarafından bu kadar büyük bir istekle paylaşıldığında artık öyle olmaktan çıkıyor, şark usulü bir eğlenceye dönüşüyor. Evet, bizde eğlencenin de utandırıcı biçimleri yok değil. Bu da onlardan biri.

Aslında bütün bu saçmalıklara nasıl dayanabildiğini merak etmemek de mümkün değil. Seni iyi-kötü tanıdığı halde, yorum yapıyorum diye en olmayacak sözleri eden, çirkin ve aşağılık yakıştırmalarda bulunanları bir yana bırakalım. Seni hayatında hiç görmemiş, hakkında hiçbir bilgiye sahip olmayan milyonlarca insan, seninle ilgili olarak iğrenç birtakım hükümlere varıp aşağılık sözler etmekte hiçbir sakınca görmüyor.

Galatasaraylıya göre Fenerbahçeli, Trabzonsporluya göre Beşiktaşlısın. Maçlara çıkarken de tuttuğun takımın galibiyetinden başka hiçbir şey düşünmüyor, ona göre düdükler çalıyorsun. Somut gerçekler bu söylenenlere asla uymuyor ama olsun! Biz yine söyleriz. Milyonlarca insanın en büyük gıdasının başarısızlıktan doğduğu bir ülkede sen dünya çapında başarılar kazanırsan elbette ki bunun bedelini ödersin! Darılmaca yok.

Cezasız kalmaması gereken bir başarı

Yıllar boyu hiçbir hakemimizin 2.kategoriden öteye geçemediği FIFA listesinde önce 1.kategori, sonra Elit hakem olmak, elbette ki bizim için affedilmez bir durumdur. O kadarla kalmayıp Dünya Kupaları ve Avrupa Şampiyonalarının en önemli maçlarını almak, Şampiyonlar Ligi ve UEFA Avrupa Ligi’nde kritik maçları yönetmek, bizim asla katlanamayacağımız türden işlerdir. Dolayısıyla başına gelecekleri de kabulleneceksin.

Evet, galiba en kritik nokta burası. Baksana, şu anda Avrupa’da hiçbir takımımız yok. Bunun sorumlusu olan kişiler birtakım mazeretler uydurup masallar anlatıyorlar… 2002’den sonra yine Dünya Kupası yüzü göremiyoruz ama sen gidip oralarda maçlar yönetiyorsun, hem de ne maçlar! Demek ki yapılabiliyor, işini iyi yapan uluslararası alanda yükselebiliyor. Dolayısıyla yaratılan mazeretlerin, anlatılan masalların bir anlamı yok. Yani bu insanlar bizi aldatıyor.

Yooo, bunlara dayanabilmek mümkün değil. Şu anda Türk futbolunun uluslararası alanda zirvedeki adamı olduğunu gözümüze bu kadar sokmamalısın. Bugüne kadarki başarıların için seni yeterince cezalandırmaya çalıştık. Bunları yeterli görmüyorsan, daha fazlasını da yaparız.

Nasıl olsa o günler geldiğinde biz birdenbire 180 ya da 360 derece dönüp bugün söylediklerimizin tam tersi ifadeler kullanır, oralarda ülkemizi en üst düzeyde temsil etmenle ilgili olarak ‘Gururumuz Cüneyt Çakır’ gibisinden şeyler yazıp söyleriz ama sen bunlara fazla kapılma. Dönüşte yine başına gelecekler bellidir, haberin olsun!