Ahmet Ağaoğlu'ndan çarpıcı sözler! Trabzonspor, Sosa, Süper Lig...
1.5 yıllık süreci özetlemek için 1.5 aya ihtiyaç var. Kolay özetlenebilecek bir süreç değil. Geldiğimiz zaman idari disiplinin kaybolduğu, mali disiplinin tamamen ortadan kalktığı, sportif disiplinin kaybolduğu ve taraftar bazında momentumun ortadan kalktığı bir takım vardı. Coğrafi olarak umudunu kaybetmeyen bir toplumda dahi böylesine bir uzaklaşma en büyük handikaptı. Taraftarlar yan yana olduğumuz zaman altından kalkamayacağımız bir zorluk yok. Öylesine sıkıntılı bir süreçte göreve geldik. Açık ve net söyleyeyim güzel günler değildi. Bu 1.5 yıl hayatımda 15 sene ifade ediyor. Sabah kalktığınız andan itibaren her taraftan sorunlar, problemler yağmaya başlıyor. Stresinizi üzerinden kolay atamadığınız ve o şekilde mücadele olan bir gün. 6 lig maçı oynadık ve en sıkıntılı dönemlerden olan transfer dönemine girdik. Para ve bütçenin olmadığı, UEFA’da 32 tane dosya, bazı oyuncuların kulübe çektiği ihtarlar ve 6 aydır maaşını alamayan oyuncular… Malatya maçına kadar olan süreç kolay geçmedi. Bir taraftan idari disiplini oluşturmaya çalışır ve ekonomik disiplinlikle boğuşurken, takım disiplini de tam oturmamıştı. Malatyaspor maçından sonra idari ve sportif açıdan Trabzonspor için dönüm noktasıydı. Göz ucuyla bakılmayan altyapı, dışarıdan gelen oyuncular.. Siz yıllık gelirinizin 2-3 katı bir kadro oluşturursanız bunu karşılamanız zaten mümkün değil ve sıkıntı orada çıkıyor. Biz Malatya maçından sonra 40 milyon Euro olan kadro maliyetini 16 milyon Euro’ya indirdik ve sezon sonu 13.5 milyon Euro civarına kadar çektik. Uğurcan Çakır, milli kadroya girdi ve 20’li rakamlarla transferde adı geçen bir kalecimiz. Yusuf’umuz, Abdülkadir’imiz… Sakatların olduğu döneme onlara eklenen Abdülkadir Parmak. Biz kadromuzdaki tecrübeli oyuncularımızla bizim altyapımızdan yetiştirdiğimiz oyuncuların takım ruhu ve Trabzonspor ilkeleri, ülküleri doğrultusunda mücadele eden bir kadro oluşturduk.
Trabzon seyircisi o kadar bilinçlidir ki, mağlubiyetin neden kaynaklandığının bilincine vardı ve takımı tribüne çağırdı. O desteği hiç arkadan çekmedi ve sürekli artırdı. Bununla işleri biraz daha kolaylaştırdık. Bir taraftan ağır borç yükünden kurtulmanın hesaplarını yapıyorduk. Bizden önceki süreçte efektif olarak kullanılamayan ticari ürünlerdeki artış ve böyle genç bir kadronun ülke genelinde yarattığı sempati bize sinerji, enerji ve sempati kazandırdı. UEFA Avrupa Ligi’ne dördüncü olarak katıldık ve elemeler sonucu gruplara kaldık. Bu şehirde heyecan yarattı ve gruplara kalmakla birlikte kasamıza nakit girdisi oldu.
Yapılandırmanın şartlarını yönetime geldiğimizden itibaren oluşturmaya çalıştık. Bizim gelir-gider tablomuz 1’e 5.5’tu. Yani yıllık gelirimizin 5.5 katı borcumuz vardı. Tabii kur farkı, faiz yükü ile 6’ları bulduk. Biz bunu belirli bir düzene, ödenebilir bir programa oturtabilmek için yoğun çaba harcadık. Federasyon ve Bankalar Birliği’nin koyacağını ilan ettiği programı biz 6 ay önceden uygulamaya başlamış ve eli en rahat olan kulüplerden biriydik.
Naklen yayın için bir anlaşma yapıyorsunuz ve netice olarak yayıncı kuruluşa bir ürün satıyorsunuz. Marka değeri düşünce aldığınız paranın karşılığını veremiyorsunuz. Ligin para cinsinden değeri artsın istiyorsak marka değerini yüksek tutmalıyız. Mücadele gücü yüksek, seyredilebilirliği yüksek olacak. Tüm futbolseverler keyif almaya başlayacak. Keyif aldığınız bir şeyi defalarca izlersiniz. Biz son yıllarda ürünün değerini aşağıya çekmek için neredeyse her çabayı sarf etmişiz ve yapılmaması gereken her şeyi yapmışız. Sponsorluk gelirlerinde Trabzonspor’un çok ciddi bir artışı oldu. Bunun sebebi oynanan futbol ve ülke genelinde kazanan sempati.
Ekonomik olarak baktığımız zaman Şampiyonlar Ligi gelirlerini dışarıda tutarsak gelirlerini en çok artıran kulüp Trabzonspor Kulübü 2018-2019 sezonunda. Şampiyonlar Ligi işin içine girince Galatasaray bizden yukarıda. Seyirci sayısı Türkiye genelinde %9 artarken, Medical Park Stadı’nda %24 arttı. Ticari satışta %300’ün üzerinde bir artış söz konusu. Bayan taraftarların en fazla ilgi gösterdiği iki ya da üçüncü takımız. Gelirinin altı katı borcu olan kulüpten üç - üç buçuk katı borcu olan duruma çekmiş durumdayız. Sadece Yusuf Yazıcı'nın transferinden 17 milyon euro gibi bir gelir elde ettik. Yanılmıyorsam 2010 yılından bu yana da ilk defa borsada 106 milyon lira kâr açıkladık. Bir anda sportif tarafı kâr eden bir kulüp haline geldik. UEFA ile imzalanan anlaşmada 5 milyon Euro zarar taahhüt edilmişti ancak zarar 55 milyon Euro idi. Orada kendilerine anlatmaya çalıştık.
Gelir-borç dengenize karşılık size bir limit belirleniyor. Bizim 1’e 5 buçuk olan dengeden dolayı gelirlerin %30’unu harcayabiliyorsunuz gerçekleştireceğiniz transfer ve kulüp harcamalarına. Trabzonspor gibi bir kulüp oraya en alt limitten girdi. Gelir-gideriniz denkse, 100 liralık oyuncu satarsanız 100 liralık oyuncu alabilirsiniz. O dönemki bilançolara bakıldığı zaman Yusuf’un satışı gerçekleşmemiş, sponsorluk anlaşmaları imzalanmamış. Ürün satışlarında bizden önceki dönem 45 bin civarı satış vardı. Sezon sonuna kadar hedefimiz şimdi 200 bin forma.
Bu kulübün kimsenin parasına ihtiyacı yok. Trabzonspor 250-260 milyon lira ile şampiyonluk yarışı verir ve her sene kenara 50-60 milyon lira para koyar. Böyle bir şey mümkünken, bu kulüp nasıl bu kadar borçlandı?
Göztepe, Karşıyaka gibi kulüplerde kulüp başkanı, anonim şirketin ceo’su konumunda olan şahıs, aynı zamanda kulübü yönetiyor. Dernekler yasası söz konusu olduğu için diğer kulüpler böyle bir yapıya dönüştürülebilir mi ve yansımaları ne olur çok iyi düşünmek lazım. Biz geldiğimiz zaman bu kulübün ileriye dönük olarak bu sıkıntıları yaşamaması adına ivedilikle bir tüzük değişikliğine gittik. Kulüp başkanı artık istediği gibi kulübü yönetemez. Tüzük değişikliğinden dolayı taahhüt imzaladık kefaleti kabul ediyorum diye. Aynı kefaleti Bankalar Birliği’nde yapılan anlaşmada da imzaladım. Bu bir anlamda delege ve kulüp yönetimlerinin elinde. İlle de şirket olarak yönetmeniz gerekmiyor. Belki de Trabzonspor Kulübü tarihinde ilk defa bu kadar kurumsal yönetiyor. Hiçbir kararı başkan tek başına almıyor. Alınan kararları onaylıyor.
Süper Lig’i kulüplerin yönetmesi konusu üzerine…
Bu konu yeteri kadar irdelenmedi. TFF’yi kim seçer? Kulüpler… Amatör kulüplerden tutun Süper Lig’e kadar. Amacı, tüm kulüpler bir araya geliyor, bir başkan ve yönetim kurulu üyesine bizim adımıza Türk futbolunu yönetmek için yetki veriyoruz. O federasyonu göreve biz getiriyoruz. Gelirinizin %92’sini de biz ödüyoruz. Yapılan yatırımlar, tesisler… Transfer ettiğimiz, lisans çıkardığımız her oyuncuya yapılan kesintilerden ödüyoruz, kulüp başkanına verilen yüzde elliler falan… Teknolojik bir sistem çıkıyor, onun parası da bizden kesiliyor. Biz fazla bulaşmayalım, kendi işimizle uğraşırken bütçenizi de temin edelim, siz görev ve yetki sorumluluklarınız içerisinde futbolu yönetin diyoruz. İdare edin demiyoruz. Bunun karşılığında maddi olarak ödüyoruz. Kulüpler Birliği vakıf olmanın ötesine gidemedi. Bizim federasyonumuz ve İngiliz futbolundaki gibi federasyon modelleri de var. Biz cömert ve adil davranıyoruz. Başkan ve yönetim kuruluna, oluşturdukları kurula güvenerek görev başına getiriyoruz, giderlerini karşılıyoruz ama sıkıntı yaşıyoruz. Sıkıntı yaşandığı açık ve net. Öncelikle TFF’nin bu reformu kendi içerisinde ve bu gerçekler doğrultusunda düzeltmesi lazım.
Dört büyük kulüp değil 18 kulüp olarak değerlendirmek çok daha doğru olacak. Biz tüm rakiplerimize saygı duyuyor ve aynı değerlendiriyoruz. Ligin son sırasındaki kulüp neyse, lider ya da son sene şampiyon bitirmiş kulüp aynı saygıda baktığımız kulüpler. Bu sene puan tablosuna baktığımız zaman bazı şeyleri sistemdeki yanlışlığın pozitif yansımaları olarak görebiliriz. Sivasspor’un lider, Alanyaspor’un lider olması, Trabzonspor’un zirve yarışında olması tesadüfi değil. Bazı kulüplerin yanlışlarının doğal neticesi. Siz 40 milyon Euro bütçeli bir kadro oluşturur, maaşları, bonservisleri ödemezseniz… Dışarıdan transfer ettiğimiz oyuncular buraya emeğinin karşılığı bir gelir elde etmek için geliyor. 7 ay para vermeyip o topluluktan verim bekleyeceksiniz… Belki biri aidiyet duygusu içinde mücadele eder ama diğerleri neden geldiğinin hesabını yapar. Kulüpler Bİrliği’nde geçen sene bir sorun yaşandı. Galatasaray’ın dışında 17 kulüp iştiraki ile imzanladığı söylenen bildirge. Buna ilk tepkiyi gösteren de Trabzonspor’dur. Böyle bir bildirinin altında imzamız yok. Trabzonspor'un anlayışına, etik ve ahlak kuralları anlayışına ters düştüğü bildirinin altında imzamız yok. Bizle beraber sanıyorum 6-7 kulüp aynı tepkiyi gösterdi. Bu nedenle bir sıkıntı yaşandı ve bazı kulüplerimiz toplantılara katılmadı. Bizim sıkıntılı olduğumuz hiçbir kulüp yok.
Ahmet Ağaoğlu’nun kurduğu hayal ve kulüp başkanının yüz yüze oldukları çok farklıdır. Burada çok tezatlar yaşıyorum. Bana göre Ahmet Ağaoğlu’nun kulübü her maçı kazanır, her sene şampiyon olur… Taraftar Ahmet Ağaoğlu olarak gözlerimi kapattığım zaman uçup gidiyorum. Kulüp içerisinde de gerçekler var. Sabır kelimesinin hiçbir anlam ifade etmediği bu topraklarda 4-5 seneye ihtiyacımız var demiştim ancak zirve yarışının içerisinde olacağımızı söylemiştim. İstikrarlı bir yönetim ve teknik kadromuz var. Sayın Ünal Karaman’ın göreve gelmesinden sonra kaç kulüp aynı hoca ile devam ediyor? Benim bildiğim Fatih Terim görevdeydi. Hemen hemen hepsi değişti. En yaşlı ve belki de en fazla tecrübe birikimine sahip başkanlardan biriyim. İstikrarı yakalayamadığımız zaman hedeflediğiniz noktaya varmanız çok kolay olmaz. Burada önemli olan sizinle aynı bakışta olan insanlarla çalışma zorunluluğunuz var. Şartlar ne olursa olsun zirve yarışının içerisindeyiz. Zirve yarışı mücadelesinde olmadığınız zaman ileriye dönük hedeflerde tesadüfler içinde kalır. ‘Biz bu sene şampiyon olacağız’ desem diğer kulüp başkanı bunun hakkında ne düşünür? Peki onlar ne olacaklar? Daha geride 23 maç var, aralarında gazozuna mı oynayacaklar? Biz bu mücadeleyi vereceğiz ve sezon ne şekilde tamamlanacak hep beraber göreceğiz.
Novak, antrenmanda milli takımda ciddi bir darbe alıyor. Novak, Sosa, Mikel, Sturridge önemli oyuncular ama sakatlıklar bu oyunun bir parçası. Laylaylom futbol oynadığınız zaman mı sakatlık riski ile daha çok karşı karşıya kalırsınız, yoksa üst düzey mücadele verdiğiniz zaman mı? İkincisi tabii ki. Bu takım son 1.5 senedir olağanüstü mücadele veriyor. Kapasitenizin üstüne çıktığınız ve üst düzey performans sergilediğiniz zaman sakatlıklar kaçınılmazdır. Trabzonspor takımında yedek diye bir kavram yok. Sezon sonuna kadar aynı 11 ile mücadele edeceksiniz diye bir kural ve öyle bir dünya yok.
Biz üretip satmak zorundayız. Trabzonspor Kulübü, her sene 10-20 milyon Euro aralığında bir oyuncu üretip satmak zorunda. UEFA’ya üye ligler içerisinde en yaşlı futbolcu oynayan 5 takımdan 4 tanesi Süper Lig içinde. Yaşlı oyuncu dendiği zaman Emre Belözoğlu ve Sosa’yı tenzih ediyorum. Yaşlı futbolcuların %85’i yabancı oyuncular. Oyuncu üretmek dünyanın belki en zor işlerinden biridir. Altyapısından gelen oyunculara en fazla süre veren takım Süper Lig'de Trabzonspor, UEFA liglerinde ise 22. takımız. Ne kaybetti Trabzonspor? 6 senedir kaybettiklerini kazandı.
Bu ay sonu itibariyle bu anlaşmanın biteceğini söylemiştim. Kulübün ekonomisi, Sosa’nın değer belli. Sosa’nın takıma olan bağlılığı, mücadelesi, taraftarların onlara sevgisi belli. Sosa bizim çok önemli değerlerimizden birisi. Kasım 2018’den önceki Sosa ve sonraki Sosa için nelerin değiştiğini biliyorum ama anlatmayayım. Bu soruyu Sosa’nın kendisine sorun. Dünyanın en iyi futbolcularını da getirseniz, oynayabileceği ortamı sağlayamazsanız başarı beklemeniz saflık olur. Sosa’nın kalma olasılığı %99. Kaldı da, asbaşkanımız bir takım şeyler görüşüyor. Sosa takımın kaptanı. Aktif futbol yaşantısını bitirdikten sonra, kendi adıma Trabzonspor içinde görmeyi umduğum bir oyuncu.
VAR üzerine...
Geçen sene üzerine baktığımız aman ilk senemiz, bir takım aksaklıklar var, önümüzdeki sene daha efektif kullanmaya devam edeceğiz denip bu sene gri pozisyon, hakem çağrılmaz vs denerek içinden çıkılmaz, benim de çözmekte zorlandığım bir yapı içerisine sokarsanız, geçtiğimiz haftaya kadar olan VAR uygulamaları bana göre yok hükmündedir. Sonra da VAR’a gidilmeye başlandı. Önünüzde teknoloji var, bu kadar zor bir şey değil. Hakemlerin maaşları, eğitimleri, seminerlerini biz kulüpler veriyoruz. Ya hakem eğitimlerinde sıkıntı var ya da bazı hakemlerin yeteneklerinde sıkıntılar var. Yayıncı kuruluşa kale arkası kameralarını kaldırılması söylenmiş, kulağıma geldi. Bu kadar tartışılması maalesef futbolun marka değerini aşağıya çekiyor. Bu değeri yükseltmek için TFF’ye de büyük görev düşüyor.
Sürekli spor yapan bir insanım. O beni biraz güçlü ve zinde tutuyor. Bu tür görevlerde bir holdingin başına CEO olarak gelmiyorsunuz. Burada bir gelir söz konusu değil, burada bir özveri söz konusu.
Bizim gerçeklerimizi, sıkıntılarımızı ve kayıplarımızı bilen, bu kayıpların ortadan kalkması için bizimle birlikte mücadele edecek hoca ve teknik ekibe ihtiyacımız vardı. Buna uyan birkaç isimden bir tanesi Ünal Karaman’dı. Sağlam karakterli, spor ahlakına sonuna kadar bağlı, bana göre futbol bilgisi kimsenin tartışamayacağı, Trabzonspor’a bağlı ve doğru kararları verebilecek bir teknik adamdı. Fatih Hoca ile birlikte görevine devam eden tek hoca. İstikrar her zaman başarıyı getirir.
Sturridge transferi uzun sürdü çünkü kariyeri boyunca İngiltere’den dışarı çıkmamış bir yıldız oyuncudan söz ediyoruz. Kendisinin bu anlamda tereddütleri vardı. İnanılmaz bir yeteneği konuşuyoruz. Bu herkesin ortak görüşü. Top ayağına geldiği zaman topa bakmayan, vuracağı yere bakan ve oraya gönderen bir yetenek. Kolay olmadı tabii. Bu sürecin uzaması bizim ve kendisinin aleyhine oldu. Kendisi de bunu söylüyor zaten. Sturridge isminin ön planda olmasını benim de işime geliyordu. Sürekli olarak isminin ön planda olması, Sörloth’un transferini ciddi şekilde kolaylaştırdı. Bu bir takım başarısıdır ama Sörloth bana kalırsa son dakika attığı gol ile gruplara kalmamızda en önemli rol oynayan oyunculardan oldu. Sturridge çok duygusal bir oyuncu. Bu kadar ayrı kalması ve geç başlaması ciddi bir handikaptı. Bu benim ve hocanın karşı olduğu bir şeydi. Şu anda öyle bir sıkıntıyı yaşıyoruz biz ama oynadığı süre içerisinde yaptıkları belli.
Yusuf, Çağlar, Cengiz, Umut Meraş, Kaan… Nerdeydi bu adamlar? 2002 yılında bir hoca bu ülkeyi dünya üçüncüsü yapıyor ve ondan sonra bu insan bir takım saçma nedenlerde sistem dışı bırakılıyor. İlle de yabancı ile bu işi götüreceğiz uğruna koca milli takımın 14-15 senesini yedik. Gençlere inanmazsan, yatırım yapmazsan, başarı elde edebilirsin bir şekilde ama tamamen tesadüfidir. Merih, bu ülkede futbola başladı. Biz Sporting’den transfer ediyorsak şapkamızı önümüzde koyup düşünmemiz lazım. Bundan önce bir milli takımımız vardı, tekrar söylüyorum Sosa, Emre, Pereira’yı tenzih ediyorum, Avrupa’da en yaşlı oynayan ilk 5 kulüpte 4 kulüp var. Hatalardan biri buydu. Şenol Güneş milli takımın başına getirildi, ben de ‘2020’ye gideriz, Fransa’yı hırpalayarak gidersek sürpriz olmasın’ demiştim. Benim için sürpriz olmadı.