Ahmet Çakır yazdı: Ajax’ı sevdik ama…
Şampiyonalar Ligi’nin iki yarı finali de yıllarca unutulmayacak izler bırakarak tamamlandı. Barça’nın elenmesinin şaşkınlığının ardından Tottenham’ı ezip de geçecek gibi başlayan Ajax’ın finale çıkamayışı sanıyorum pek çok futbolseveri üzdü. Ben de Hollanda temsilcisini hayranlıkla izledim ama elenmesine de üzülmek bir yana çok sevindim.
Bu konuları yarım-yamalak bilen insanlar gereksiz gevezeliklerle bilgi kirliliği yaratıyor. O bakımdan bazı noktaları çok zor anlayanların bile kavrayabilecekleri şekilde açıklamak gerekiyor. Ajax’ın finale çıkma olasılığı aslında Türkiye olarak bizim için çok endişe verici bir durumdu. Çünkü Avrupa sıralamasında şu anda biz 10. sıradayız, Hollanda 11.likte. Onlar bizi geçtiği anda şampiyonumuz öneleme oynamak zorunda kalacak.
Aslında Hollanda’nın Avrupa’da daha iyi bir yerinin olması gerekir. Sonuçta Dünya Kupalarında final oynamış, Avrupa Şampiyonasını kazanmış, takımları kaç kez Avrupa Şampiyona olmuş bir ülkeden sözediyoruz. Nitekim 2002’de de yine onlarla Avrupa sıralamasında 6.lık için mücadele ediyorduk. O dönemde büyük bir sıçrama yapan Yunanistan ikimizi de geride bıraktı.
Hollanda son yıllardaki kulüp takımları başarısızlığı nedeniyle 16.lığa kadar gerilemişti. Bu yıl yaptığı müthiş bir atakla 11.liğe yükseldi. Ajax daha büyük başarı gösterse bizi bu sezon geçemezdi ama gelecekte bunun başımıza geleceği gün gibi aşikardı. Eksik olmasınlar, takımlarımız Avrupa başarısını artık defterden silmiş gibiler. Gerçi içerde de birşey yaptıkları yok ama Avrupa perişanlığımız dehşet verici bir boyutta.
Son güncellemele göre bizim puanımız 34 600, Hollanda’nın 32 433. Rakibin nerelerden buraya sıçradığı düşünüldüğünde aradaki fark çok az. Dolayısıyla önümüzdeki sezon takımlarımızın en az Hollanda ekipleri kadar başarılı olma zorunluluğu var. Daha sonraki hesaplar yapılırken bizim 6 000, onların 6 083 puanı silinecek. Burada Avusturya daha büyük tehdit oluşturabilir çünkü şu anda 31 250 puanı var, gelecek sezon hesaplamasında 4 125 puanı gidecek.
Sadece Hollanda’ya geçildiğimizde bile şampiyonumuz öneleme oynamaya başlayacak. (Tekrarda yarar var, bu sezonun şampiyonu ile ilgili değil söylediğimiz, gelecek sezon şampiyonluk olacak takımımız böyle bir sıkıntıyla karşılaşabiliyor.) Birkaç yıldır sürekli bıçak sırtındayız. Kupalara katılan 5 takımdan sadece 1’i iyi-kötü birşeyler yapabiliyor da kurtuluyoruz. Tabii bir de Ajax’ın yıldızlarını satıp işe yeni baştan başlaması durumundan doğabilecek başarı seviyesinin düşmesinden umutlanabiliriz.
Ajax’ınkine benzer bir başarıyı geçmişte biz de kazandık. Galatasaray 2000’de UEFA Kupasını kazanırken 22 000 puan toplamış, ülke puanınına müthiş katkısının yanında kendisi de 78 000 puanla 2. kategoriye yükselmişti. Bir sonraki sezon da Şampiyonalar Ligi’nde bu başarısını sürdürmüştü. Şu anda Cim Bom’un puanının 29 500 olduğunu düşünürsek düşüşün ne kadar korkunç olduğunu anlayabiliriz.
Bizim de günün birinde bir Ajax yaratabileceğimizi kimse aklının kıyısından bile geçirmiyor. Hatta böyle bir hayali olan bile yok. Baksanıza, sezon biter gibi olurken o iğrenç transfer palavraları yine bütün medyayı kaplamaya başladı. Üstelik, tiraj ve reyting getirmediği çok açık biçimde ortadayken medya bundan bir türlü vazgeçemiyor. Bir Allahın kulu da çıkıp “Ajax örneğinden ne ders almalıyız?” filan demeye kalkmıyor çünkü buna kimsenin kulak asmayacağını herkes biliyor.
Sportstv’deki Sporsever programımda biraraya geldiğimiz Prof.Dr. Acar Baltaş, daha 1997’lerde Hollanda’ya gidip Ajax’ın çalışmalarını incelediklerini ancak sonrasında oradan birşeyler alma ya da kendi Ajax’ımızı yaratma konusunda en küçük bir adım bile atılmadığını söyledi. Şunu da eklemek zorunda kaldı: Bilimsel çalışmaya inanmayan bir toplum sadece futbolla ilgili olanları değil öteki sorunlarını da çözemez.
Çözemiyor da zaten…