Ali Koç neyin peşinde?
Sayın Ali Koç, ezici bir üstünlükle Fenerbahçe kulübü başkanlığına getirildiğinde sadece Sarı-Lacivertliler için değil genel olarak futbolumuz için de güzel şeyler olacağını düşünüp umutlanmıştık. Aziz Yıldırım’ın yarattığı gereksiz gerilimlerden dolayı çekilen sıkıntılar herkesi bezdirmişti. Barış ve dostluk özlemi büyüktü.
Gelgelelim, Sarı-Lacivertli takımın geçtiğimiz sezondaki dramatik durumu ve bundan doğan kayıplar, Ali Koç’a bağlanan her türlü umudun yerle bir olmasına yol açtı. Gerek sezon içinde yapıp-söyledikleri gerekse sezon sonunda bunları hala sürdürüyor oluşu, kendi taraftarlarınca bile şaşkınlıkla karşılanıyor. Ondan beklenen bu değil.
Fenerbahçe’ye UEFA’dan herhangi bir ceza gelmemiş olması elbette ki sevindirici bir gelişmedir. Fakat aynı zamanda akıl erdirilmesi zor bir durumdur. 4 yıllık bir anlaşmaya uymak bir yana zerre kadar aldırış bile edilmiyor görüntüsüne UEFA’nın kayıtsız kalabileceğini düşünmek, bugüne kadar o konuda öğrendiğimiz herseyini çöpe atmak anlamına gelir. Memlekette basın filan kalmadığından işin gerçeğini öğrenebilmek de kolay değil. Ancak durumun Ali Koç’u rahatlattığını görebiliyoruz.
Ancak özellikle Fatih Terim’in TFF’den alıp Çocuk Esirgeme Kurumu’na bağışladığı parayla ilgili eleştirilerine bir anlam verebilmek kolay değil. Ancak bunları laf olsun torba dolsun diye de yapıyor olamaz. Üstelik, mutlaka dikkat edilmesi gereken bir muhataplık sorunu var ortada. Bir kulüp başkanının rakip kulübün teknik direktörünü hedef alan açıklamalar yapması olacak iş değil. Ancak Ali Koç de bunu göremeyecek biri olamaz. Kuşkusuz ki bir amacı ve hedefi var.
Bu kadar berbat bir sezonun ardından Kruse transferi ve Vedat Muriç’i Galatasaray’a kaptırmamak gibisinden bir hamle taraftarı mutlu etmek için yeterli sayılmaz. Ayrıca E.Elmas’ın satışı gibisinden gelişmelerin de taraftarı nasıl etkileyeceği pek kestirilemez. Dolayısıyla Sarı-Kırmızılılara şampiyonluk keyfini yaşatmayacak başka hamleler gerekir. En duyarlı oldukları nokta da teknik direktörleridir. Dolayısıyla oraya hücum isabetli olabilir.
Fatih Terim’in bu tür saldırılara aldırış etmeyip işine-gücüne bakacak yapıda biri olmadığı biliniyor. Elbette ki anında karşılık verecektir ve vermiştir. Ancak bu durum bir süre sonra Terim ile Galatasaray yönetimini karşı karşıya getirebilir. Terim, “Bu çatışmada beni yeterince savunmadınız” gibi bir pozisyon alabilir. Bunun örnekleri geçmişte görülmüştür. Nitekim Galatasaray Kulübü Başkanı da hemen bu doğrultuda harekete geçmiştir.
Dolayısıyla Koç’un Terim’e dönük hamlelerinin önümüzdeki günlerde de süreceğini tahmin etmek zor değildir. Ancak bu, onun istediği sonucu verebilecek kadar garantili bir oyun değildir. Takımının istenen sonuçları alamayışı gibi çok bilinen bir sorun ortaya çıktığında, bu yaptıklarının ne kadar yanlış olduğu kendi camiasında da dillendirilmeyece başlanacaktır.
Ali Koç’un bu hamlelerine karşılık olarak Galatasaray taraftarının tepkisi değişik sıkıntılara yol açabilir. Nitekim sosyal medyada bu yönde bir hareket başlamış durumdadır. Dolayısıyla Koç’un kullanmaya çalıştığı silah bir bumeranga dönüşebilir yani dönüp kendisini vurabilir. En kötüsü, onu bu tehlikeli oyundan vazgeçirebilecek birilerinin çevresinde olmayışıdır.
Ali Koç ya da başka herhangi bir kulüp başkanı için tek çıkış yolu, kulübünün iyi yönetilmesi ve takımının başarısıdır. Bunun dışındaki işlerin mutlaka tahmin edilenden çok daha büyük faturaları olur. Geçen sezonki korkunç başarısızlığın oluşturduğu travma sonrasında ne yapılacağını pek de bilmemek yüzünden, Ali Koç’un böyle tehlikeli bir sürükleniş içine girdiğini görüyoruz. Umarız ki B.Münih karşısındaki hezimet, Fenerbahçe’nin gerçek sorununun ne olduğunu ve nereye odaklanmak gerektiğini sayın Koç’a hatırlatır.