Alper Saruhan: "Gönlümden geçen takımlar var"
Trabzonspor'dan bazı sebeplerden dolayı ayrılmak durumunda kaldım.
Ben tabii sezon ortasında katıldım. Öncesinde Trabzonspor'un kaptanıydım. Fakat bazı seplerden dolayı ayrılmak durumunda kaldım. Bu kişisel sebeplerdi. Orada Sakarya böyle bir teklifte bulundu ve şampiyonluk adayı bir takımdı, öyle kurulmuş bir takımdı. Bende hiç tereddüt etmeden, hem de arkadaşlarımı tanıdğım için hem Kerem Gönlüm gibi bir kaptanımız olduğu için değerli başkanımız, yöneticilerimiz, değerli antrenörlerimiz olduğu için ben orayı tercih ettim. Çok doğru bir karar verdiğimi de gördüm.
Maçlar çok sert geçiyor.
Bu zamana kadar Süper Lig'de oynadığım kariyerim boyunca hiç bir alt ligi tam olarak takip edememiştim. Bilmiyordum ama geldikten sonra takıma bir alt liginde çok kaliteli, çok değerli oyuncuların özellikle üstten aşağı inip o ligde mücadele eden oyuncuların, takımların ciddi yatırımlar yapılabildiğini gördüm. Ve orada hiç hafife alınmayacak bir lig var. Çok sert geçiyor. Özellikle kafaya oynayan takımların bir birleri arasında oynadıklar maçlar kesinlikle Süper Lig kalitesinde. Yabancı kaliteside arttığı sürece o ligin önümüzdeki zamanlar daha iyi olabileceğini düşünüyorum.
Türk oyuncuları kendilerini kanıtlayabilmesi için bir fırsat
Statü değiştiği için yukardaki ligde 6 yabancı oyuncu statüsü var, aşağıdaki ligde 2 yabancı oyuncusu statüsü var. Burada hem genç oyuncunun hem Türk oyuncunun kendini kanıtlayabilmesi için fırsatlar doğuyor. Tabii, dediğim gibi yatırımı doğru yapmış kulüplerin içerisinde bulunmak onların parlamasını da sağlıyor. Şimdi, Sakaryaspor Büşükşehir Belediyespor büyük başarı elde etti. Ve bunun karşılığında bütün oyuncular bunun değerini görüyorlar. Yani alt ligde başarılı olmak ya da kafaya oynayan bir takımın oyuncusu olmak oyuncuyu belli bir noktaya getiriyor.
Bir gün uyandığımda bu semptomları yaşamaya başladım.
Bu hastalığın kamu spotu Trabzon'da yapıldı. Bu çalışmalarda halen daha devam ediyor. Ben hekimlerle bir arayım, destekliyorum onları. Çünkü ben bir örnek teşkil ediyorum. Özellikle küçük yaş grupların çözebilmeleri kolay olmuyor. Hayatta bir baskı, bir yeniden yapılanma gelmesi gerekiyor. Bu tanının semptomları şu; sık idarara çıkıyorsun, ağzınızda kuruluk oluyor, uyku hali oluyor, yorgunluk hissi oluyor bunlar genel tanımını oluşturan şeyler. Eğer çocukta ya da yetişkin de olabilir belli bir yaşa kadar, bunu hissediyorsa çabuk acıkma. Şeker hastalığı takip edilmesi gereken bir durumdur. Bir gün uyandığımda bu semptomları yaşamaya başladım. Dediğim gibi bir gün öncesinde hiç bir şey yoktu, bir gün sonrasında bunlar çıktı ve bunun devamında tedirginlik hissi vardı. Kendimi böyle normal hissetmiyordum, doktora gittim doktor basit bir kan tahliliyle şekerime bakarak orada ki yüksekliği farketti. Sonra pankreasındaki hücrelere bakılıyor, oradaki pankreas hücrelerimin artık insilün üretmediğini ve bu sayede insilüne bağlı olarak yaşamaya başladık.
Diyabet hastası olanlara Türkiye'de ön yargı ile yaklaşılıyor. Eskiden, annelerimiz, büyüklerimiz anlatırlar; şeker hastası askere gidemediği için kız vermezler, ondan sonra iş hayatında problemlidir. Bunların hepsi bir ön yargı ve bu ön yargıları çürütmek çok zor. Özellikle spor camiasında bunu yapmak daha da zor. Çünkü spor da, basketbol da sürekli kendini kanıtlaman gerekiyor. Yani bu ön yargıları yıkmak gerek.
Yapamazsın diyenlere inat yapmalısın.
O dönem bir şok yaşıyorsun. Beklediğin bir tanı değildi ama burda ne yapmak istediğin çok önemli neye karar verdiğin. Zaten benim bir felsefem oluştu bundan sonra, 'yapamazsın' diyenlere inat yapmalısın. Yani orada çünkü senin önüne çok büyük bir tıp dünyası engel koyuyot ve diyor ki; sen şeker hastasısın o yüzden fazla performans sporu yapman doğru değil. Ama aslında bu onların hani çağ ile her şey değişiyor ya belki çağı takip edememiş olmasından kaynaklıda olabilir. Ben bunu değiştireceğim dedim. Çünkü ben hayatımda tutkuyla bağlandığım şeyi yapıyorum, sevdiğim işi yapıyorum. Bununla hayata bağlıyım ve bundan para kazanıyorum.
Başarılı da olabilecektim o zaman. O yüzden buna ne yapılması gerekiyorsa yapmak için bir savaş açtım bu bir savaştır. Bu bir sana yapamazsın diyenlere inattır. Ve ben bunu başarmak için Türkiye'deki en iyi doktorlardan biri olan Diyabet Vakfı Başkanı Temel Yılmaz'ın yolunu tuttum. Onunla uzun süreler boyunca görüştüm ve bana hastalığımı doğru tanırsan, kendini doğru anlarsan kendi kendimin doktoru olabileceğimi, yediğimi-içtiğimi hepsini kendim ayarlayabileceğimi. Zaten düzenli bir insandım ben, daha da düzen getirerek bunu yürütebileceğimi bana öğrettiler. Bunu öğrendikden sonra anladım ki, bu ön yargıların tamamı kırılabilmek üzere bir fırsat. Şu an belki ben bunun için çok mücadele verdim, çok zaman harcadım, çok acı çektim ama ben bundan sonraki nesillere örnek olabilmek için hep onlara destek veriyorum.
Maç günleri 20 defa parmağımı delerek ölçüm yapıyorum.
Tıp 1 Diyabet hastalığı ile maçta şu ana kadar bir sorun yaşadın mı soruna Alper Saruhan, " Maçlardaki performansımı etkileyen bir durum yok, ruh halimi etkileyen bir durum yok. Sadece maç günleri daha fazla ölçüm yapıyorum. Çünkü biz parmağımızdan kan alarak şekerimizin durumuna bakıyoruz. Onun belli bir aralıkları var 90 ile 120 arasında olması gerekiyor ama o bir normal insanda. Benim biraz daha yüksek. Diyor ki, o maç esnasındaki performanstan, adrenalinden düşecek. Çünkü ben o gün 20 defa falan parmağımı delerek ölçüm yapıyorum. Allah'tan bunun farklı yöntemleri çıkmaya başladı. Bu aletin bir kısmını devlet karşılıyor, bir kısmını kendin karşılıyorsun.
Maddi durumu olamayan insanlar bu ölçümleri daha az yapıyor. Spor yapmak isteyenler kola takılan ya da vücuda entegre olan bazı sensörler var günde 500-600 şekerini her an istediğin de görebiliyorlar. Pompa denilen bir şey var bunu taktığın zaman insilünü dışardan kendiniz vurmuyorsunuz o pompa yardımıyla her saniye pankreasmış gibi gönderen bir sistem var. Ama bunların vücuduna taktığında, ben kendimi robot gibi hissediyorum.
Bazen kullanıyorum, bazen bırakıyorum ama sürekli kullanabilirliği var bunu kullanan insanlar var çok rahat ederler. Müthiş rahat ederler. Ama ben aktif spor yaptığım için, vücudumun kaslarını kullandığım için kaslarım vücuduma yapışık ya da temas yaptığım için kullanamıyorum. Maç esnasında bu sene denediğim tecrübe ettiğim bir özel bir şey vardı, uzakdan parmağımı delmeden yapaileceğim bir sensör. Bunu denedim, bunların çalışmaları var. Maddi bir problem ama çözümleri var. Söylediğim gibi sigorta anlamında bizim toplu bir harekete geçmemiz gerekiyor.
Özellikle Türkiye'de diyabetliler olarak. Çünkü Sağlık Bakanlığı'nın bazı medikal ürünlerinin geri ödemesi düşük ve bunu her bütçeden insan temin edemiyor. Bizim bir diyabet çatısı oluşturup bütün diyabet vakıflarının bir araya gelerek çocuk diyabet, yetişkin diyabet olarak buna acil müdahale etmemiz gerekiyor. Bunlar içinde bir mücadele veriyoruz. Tek ben değil benim gibi üzlerce arkadaşım var. Bir grubumuz var takip ediyoruz bunu Twitter'dan da, İnstagram'dan da diyabetizden takip edebilirler. Bana hesaplarımdan herkes ulaşabilir. Kafasına takılanlar varsa.
Bu mücadeleyi bırakmamak bana hayatta çok şey öğretti.
Sağlık Bakanlığı, Spor Bakanlığı'nın bir arada yürütebileceği bir organizasyon olabilir. Ya da bunun özelinde Basketbol Federasyonu ile yapılabilecek organizasyonlar ya da bu tip ya bu şöyle bir şey, belki bundan 20 yıl sonra benim gibi bir sporcu tekrar profesyonel olamayacak, bir sürü alttan yetişmek, isteyen basketbol oynamak isteyen, spor yapmak isteyen diyabetli kardeşim var. Fakat bunların önündeki hep engeller onların geleceklerine umutla bakmasını engelliyor. Ve çağımızdaki obezite, kronik rahatsızlıklara çok büyük yatkınlık sağlıyor.
O yüzden Sağlık Bakanlığı ve Sor Bakanlığı'nın bir arada yürütebileceği Türkiye çapında bir organizasyon Türkiye çapında bir spor hareketi zaten başlaması gereken bir durum. Türkiye zaten spor yapmıyor. Ben yurt dışına, Amerika'ya, Avrupa'ya dünyanın bir çok yerine gittiğimde gözlemlediğim spor hayatın bir biçimi. Onsuz yaşayamıyor insanlar. Ama bizde hayat koşturması içinde bir lüks oluyor. Bunu tamamıyla değiştirmemiz gerekiyor. Ben kendi başıma düşen görevi bu zamana kadar ufak tefek desteklerle idare ettim. Bundan sonraki kısımda tabii ki devletimin bana sunacağ imkanlar ve destek olursa tabii ki göğüslemek isterim. Dünya'daki 3-4 sporcudan biri olabilmek ve bunun mücadelesini her şartta verebilmek gerçekten zor. Bu mücadeleyi bırakmamak bana hayatta çok şey öğretti.
Basketbol Sokaklar'da projesi.
Basketbol Sokaklar'da projesi, Trabzonspor Basketbol Kulübü Başkanımız sevgili Abiş Hopikoğlu'yla bir görüşmemiz olmuştu geçen yaz. Kendisiyle konuşurken Trabzonspo'u destekleyecek çünkü Trabzon gerçekten spor menşınlı bir şehir. Yani futbolla yatıp futbolla kalkıyor. Bunun yanı sıra bizim yarattığımız bir basketbol sevgisi var ve devam ediyorlar. İnşallah çok daha iyi yerlerde göreceğiz onları. Bir 15 Temmuz sürecinden sonra ülkemizin yaşadığı derin bir sıkıntı zamanında kulübüm hem hareketli olması taraftarla bütünleşmesi açısından hem de şehrin bu tarz durumları birlik ve beraberlikle atlatabileceğini düşündüğümüz bir proje yaratmayı bir teklif ettim.
Başkanımız da bu açık kapıyı bana daha önce bana vermişti. Sen kaptan olarak kulübüne verdiğin değeri biliyorum, şehre verdiğin değeri biliyorum, bunu taçlandıralım sen elinden gelen her şeyi yap ben arkandayım demişti. Bende aklımda bir sabah uyandığımda bunu yapmak geldi. Çünkü futbol menşınlı olan bir şehrin basketbol sevgisini de içinde yaşasın. Zaten çubuklu formayı giyen herkes benim ne demek istediğimi anlıyordurlar. Benim arkamdan gelen herkeste basketbol ve futbol forması vardı. Biz oraya hep beraber tamamıyla gönüllü olarak bu hareketi başlattım. (Basketbol Sokakta)
Basketbol Sokaklar'da Projesi Tükiye çapına yayılsın istiyorum.
Basketbol sevgisi yayılsın, kulübümüzün birlik ve beraberliği daha güçlü olsun diye. Bunda da başarılı olduğumu gördüm. Kendi kendine doğaçlama oldu. Arkasına baktığında büyük bir kitle oldu. Çıktım ve basket oynadım. Sonra kemikleşen bir grup beni sürekli takip etti. İlçelere gittim hiç bilmediğimiz, potalara filelere taktık, oraları düzelttik, süpürdük arkadaşlarımla imece usulü çalıştık. Saatlerce top oynadım herkesle, çok çeşit insanlar geldi aklını alamayacağın toplumda görüp göremeyeceğin tarzda maçlara gelmeyen ama bizi bilen bir sürü arkadaşımla tanıştım. Bu hareket Tükiye çapına yayılsın istiyorum.
Benim gibi basketbolu profesyonel oynayan bütün arkadaşlarım kendi mahallelerinde kendi çevrelerinde yapsın isterim. Bizim bir potaya ihtiyacımız oluyor ama o potaları boş görüyorum. Otopark yapıyorlar, arabaları park ediyorlar biz bunu hak etmiyoruz. Dediğim gibi bu toplum bir hareketi olması lazım. Ben bunu elimden geldiğince amatör olarak başlattım. Benim devamında pek kendim kurgulayamadım, yapamadım ama bir detsekle ya da toplu bir hareketle çok büyük bir şeye ulaşabilir. Şöyle düşünmemek lazım. Basketbol küçük şehirlerde daha bakir ve daha özel şartlara sahip. Çünkü orada ben yaşadıkça, gördükçe insanların doğallığı ve güzelliği sevgisi hiç bozulmamış. Belki beni o yüzden çok sevdiler, beni o yüzden içlerine kabul ettiler.
Gittiğim hiç bir kulüpten de olumsuz şartlarda ayrılmadım ve bunu gölemliyorum. İnsanlara sevgini verirsen kat be kat karşılıksız olarak görüyorsun. Bu zamana kadar bunu yaşadım. Hayatımın en güzel anlarından biriydi 'Basketbol Sokaklar'da'
Gönlümden geçen takımlar var onuda zaten biliyorlar.
Şimdi biz bayrağı teslim ettik. Sezonu bitirdik, şimdi bir transfer sürecindeyim ama benim hayata bakış açım hem sporun içinde olabilmek hemde yaptığım mesleği en iyi şekilde yapabilmek. Ben zaten yıllardır özel antrenmanlar ile geçiriyorum. Bu sezonda belli bir tatil sürecinden sonra tekrar antrenmanlarıma başladım yoğun şekilde. Dediğim gibi fiziksel aktivite ne kadar çok yaparsan benim insilüme olan bağımlılığım o kadar azalıyor. O yüzden kendimi tam anlamıyla bir yaz antrenmanı sistemine soktum.
Takımların çoğuda antrenmana başladı. Bende inşallah doğru bir kimyanın içerisinde bulunacağım, verek mutlu olacağım bir takıma gideceğim. Ama bu bir zaman. Hani bizim profesyonel de bir yapımız var. Her şey duygusal oluşmuyor tabii. O profesyonel yapının zamanı şartı ne zaman uygunsa yakın zaman diye düşünüyorum. Yeni takımıma kavuşacağım. Ama şu an bende bilmiyorum. İnşallah seveceğim, mutlu edeceğim, mutlu olabileceğim, başarı sağlayabileceğim bir kulüp olur. Gönlümden geçen takımlar var onuda zaten biliyorlar. Ama söylemeyelim şu an.
Cedi'nin, Furkan'ın NBA'ye gitmesi.
Ben yabancı kuralı sistemini eleştiriyorum. Fakat eğer Türkiye'yi kaliteli yabancılar gelip biizim onlarla vereceğimiz antrenman ve mücadele bizi bir yere taşıyorsa ve taşıdığınıda Fenerbahçe'nin başarısıyla görüyoruz. Tabii ki bizim orada bir lider oyuncu çıkartmamız ve o sahada en azından milli bir ruhla bizi destekleyen orda önemli bir şey. Bu belki bir kaç sene içerisinde daha çıkabilecektir. Cedi'nin, Furkan'ın NBA'ye gitmesi bu oyuncuların demek oluyor ki bu seviyelerde çok rahat yükselebildiğini gösteriyor. Kaliteli yabancı geldiği sürece Türk oyuncunun önüne getiriliyor çünkü, antrenmanlarda onlarla vereceğimiz mücadele bizi belli bir noktaya taşıyacaktır. Bizim kendimizinde yapacağı özel çalışmalarla, çünkü sadece takım antrenmanları oyuncuyu bir noktaya getirmez, ekstra ve ekstra çalışması lazım. Dediğim gibi, yabancı kalitesinin bu sistem için çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Çok keyifli bir program oldu.
Öncelikle Başak sana teşekkür etmek istiyorum buraya beni davet ettiğin için. Çok güzel, çok keyifli bir program oldu. Çok hızlı geçti. Umarım tekrar davet edersin. Hayatta hiç beklenmedik bir anda beklenmedik sürprizlerle karşılaşabilir insanlar. Ben bunlardan birini yaşadım ve bunlardan dolayıda hayatımda hep bu mücadeleyi verdim ve vermeye devam edeceğim. Ben şanslıydım spor yapıyordum. Sporun aslında çok güzel bir ruhu var biliyorsun sende. İçinde olmak başka bir iştahla kendini vermeni engelliyor. Ya da işte bıraksan burada Radyo programı yapabiliyorsun. Ya da yorumcu olabiliyorsun, antrenör olabiliyorsun.
Yani gurur sayesinde aslında ben mücadelemi düzgün ve doğru verdim. Ben, benim gibi bu rahatsızlığa sahip olan, etrafımda olan, duymuş olan, görmş olan ya da ben iyi gitmiyorum bak görüyormusun hayat şeklim güzel değil, benim düzene girmem gerek diyen herkese örnek olabilmek için sporu teşfik etmeye çalışıyorum.
Burdan da sadece baskebol olarak değil, bütün spor dallarını öncelikle ülkemizin daha fazla yapabilmesini, daha çok sporcu çıkarabilmesini bunun yanında tabii ki diyabetli olan kardeşlerimin, arkadaşlarımın da yapamazsın denilmesine rağmen, çünkü mutlaka ve mutlaka karşılarına böyle insanlar çıkacaktır, ona rağmen her şeyi bırakıp sadece sporlarını yapıp kendi doğrularını, kendi hayatlarını, kendi düzenlerini yaratmaları ve hiç bir şeyden korkmamaları. Bana sosyal medya hesaplarımdan ulaşabilirler. Twitter hesabım @AlperSaruhan, İnstagram hesabım
YASAL UYARI: BU HABER AJANSSPOR.COM TARAFINDAN YAZILMIŞTIR. KAYNAK GÖSTERİLMEDEN KULLANILMAZ.
26 yaşındayken bana 'Tip 1 Diyabet' tanısı kondu.
Profesyonel olalı 14 sene falan oldu. 7-8 yaşından beri bu topun arkasından koşturuyorum. 26 yaşındayken bana 'Tip 1 Diyabet' tanısı kondu. Ve bunu anlayıp bunu özümseyip bunla yaşamak gerçekten hayatımdaki en büyük sınavlardan biri. Şöyle ki benden önce kardeşime Tip 1 Diyabet tanısı kondu. 6 ay sonra bana kondu fakat, ben o sürede profesyonel basketbol oynuyordum. Oyak Renault'daydım. Sağlık kontrollerimin hepsinden geçmiştim ama bir anda yaşadığım bir şoktu. Şöyle ki, ben bunun spor elçiliğini yapmaya çalışıyorum açıkcası kendi çapımda gönüllü olarak. Çünkü çok fazla örnek var şeker hastası olan.
Gerçi biz buna hastalıkta demiyoruz bu aslında iyi tanınırsa, iyi idare edilebilirse insanın sadece zorunlu hayat kalitesi sunan bir rahatsızlık. Ve burdan yola çıkarak sporu da buna entegre ettiğimizde kişi hem spor yaparak hem diyabetin doğru kontrol edilerek çok kaliteli bir yaşama sahip olabilir. Düzenli bir yaşama sahip olabilir. Ben hep bunu anlatmaya çalıştım. Tabii ki örnekleri zor, yani anlatması zor, yaşaması zor. Bunu yaşayan bilir, ailesinde olan bilir. Çünkü sanmasınlar insanlar asla ve asla şeker hastası olabilirler veya olamazlar gibi, her an olabilir, herkesin başına gelebilir bu durum. Bu şeker hastalığı için asla başımıza gelmeyecek diye bir durum yoktur, her an herkesin başına gelebilir. Belli faktörler tetikliyor bunu. Stres, kaygı, genetik faktörler, yediğimiz GDO'lu besinler. Özellikle çocuklarda rastlanan bir rahatsızlık tipi. Çünkü şeker hastalığının 2 tane şeyi var. Biri Tip 1, diğeri Tip 2. Tip 2 olanlar daha çok yaşı 35 ve üzeri 40 yaşında olan insanlarda çıkıyor. Bizim tamamıylen pankreasımız çalışmadığı için insilün bağımlısıyız. Dışardan insilünümüzü kendimiz yapıyoruz ve bu hayattaki en zor adaptasyonlardan biri.
Benim şansım Sakarya'ya gittiğimde çok fazla Karadenizli, Trabzonlu olmasıydı.
Dediğim gibi çok keyifli geçirdiğim geçekten kariyerimde keşke niye vs gibi sözler söylemeyip, şehrin bana çok sahip çıktığı, taraftarla uyum sağladım. Bir de benim şöyle bir avantajım var; Ben Trabzonspor'da 2.5 seneye yakın forma terlettim. Benim şansım Sakarya'ya gittiğimde çok fazla Karadenizli, Trabzonlu olmasıydı. Onlarda hani gurbetten gelmiş gibi beni abi, kardeşleri gibi sahip çıktılar. Maçta sürekli Trabzonspor forması giyen arkadaşlarım, kardeşlerimle görüştüm. Hepsi Trabzon'daki taraftarla Sakarya'daki taraftarla bağlantılıydı. Konuşuyorlar, bak Alper Saruhan geldi bizim kaptanımızdı. Trabzon'daki değeri Sakarya'da gördüm. Hem Trabzon'a hem Sakarya'daki arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.
Spor yapabilmemin çok zor olduğunu söylediler.
Ben ilk Diyabet tanısı konulduğunda, hekimler benim spor yapabilmemin çok zor olduğunu söylediler. Çünkü, hem dünyada hem Türkiye'de bunun bir örneği yoktu. Bir örneği olsaydı onu taklit edebilirdim. Ama ben çok uğraştım, çok savaştım, çok iyi öğrendim şekerimi, Diyabeti mi kontrol altına alabilmeyi. Bunun sayesinde dünyada ki bir kaç sporcudan profesyonel sporcudan biriyim. Dünya da bakıldığında 300 milyona yakın Diyabetli var. Çağımızın en fazla yayılan kronik rahatsızlığından biri.
Dediğim gibi buna bir sürü etken var. Bununla beraber basketbol oynayabilmek, ekmeğimi buradan çıkartmaya devam edebilmek tabii ki zordu. Benim için zor değil, bana her zaman destek olan ailem, eşim, annem, babam onların hakkını hiç bir zaman ödeyemem. Çünkü en zor şeyi yaşayan onlarda oluyor senlen beraber. İşte yemek yiyorsun onlar hazırlıyor, sinirli olabiliyorsun, gergin olabiliyorsun bunun bazı semptomları var sana yaşattığı. O yüzden burda bir tek ben değil bütün ailemin de katkısı oldu başarımda, spor hayatıma devam etmem de. Takımlarda, özellikle takım arkadaşlarım, koçlarım hep bana detsek olmuşlardır, hep beni belli zamanlarda idare etmişlerdir. Çünkü aktif bir spor yapıyorsun ve bu performans sporu. Bazen dengeyi koruyamayabilirsini şekerin düşebilir ya da çıkabilir. Bu dönemlerde normal olmanın dışına çıkıyorsun. O yüzden bu zaman kadar ki bana destek olan herkese teşekkür ediyorum.
Doktor da gönül rahatlığıyla spor yapabilir diye imza attı.
Sosyal Sorumluluk Projelerinde bulunuyorum, diyabet kamplarına gidiyorum. Doktorla paylaştığım bu durumu Karşıyaka Spor Kulübü'nde oynarken bir kez daha yaşadım. Takımın rutin sağlık kontrollerine gittiğimizde doktorlar rutin olarak sorar; Kronik bir rahatsızlığın ve devamlı olarak kullandığın bir ilaç var mı. Bende insilün kullanıyorum dediğimde direk diyabetli olduğum ortaya çıkıyor ve bu süreçte hekim kendisi sağlıklıdır raporuna imza atmak istemiyor haklı olarak. Sonra beni belli bir testlerden geçirdi, ve bu testleride sağlıklısın ama kendini öğtüyütosun bu sağlıkla. Doğru şekilde yönettiğim için diyabetimi o sağlık testlerinden çok rahatlıkla geçtim. Doktor da gönül rahatlığıyla spor yapabilir diye imza attı.
Ama ben şimdi karşılaşıyorum bir sürü genç kardeşim spor akademisine hazırlanan ya da işte üniversite okuyacak olan ya da bir takımda oynamaya çalışan, ya da beden eğitimi derslerine girmeye çalışan arkadaşlarım hep spor yapabilir belgesini sağlıkçılardan almakta zorlanıyor. Ve beden eğitimi derslerine katılmaları engelleniyor.
Yani ön yargı dediğim şey aslında bu. Bu çocuklar spor yapabilmeli ki şekerleri regüle olsun ve daha az insilüne bağımlı olarak yaşasınlar. Bugün yakınlarda Elif diye bir kardeşimizin ailesi bana ulaştı, ona da Tıp 1 Diyabet teşhisi konmuş, Fenerbahçe Bayan takımında oynuyor. Şimdi bütün hayatını düzene geçirdik, tecrübelerimle bir şeyler aktarmaya çalışıyorum. Bir çok kardeşime böyle ulaşmaya yardım etmeye çalışıyorum. Çünkü onlar ne yapacaklarını şaşırmış durumdalar. Bu insanlar sadece bir tek spor dalında değil, Avukat olacaklar, Öğretmen olacaklar her yerde bunların karşısına bu engel çıkacak.