Alperen Şengün çocukken yaşadığı kazayı anlattı: "Annem öldüğümü sanmış"
NBA'de Houston Rockets forması giyen milli basketbolcu Alperen Şengün, Türkiye'deki hayatıyla ilgili verdiği röportajda annesinin öldüğünü sandığı çocuk yaşta geçirdiği kazayı anlattı. İşte detaylar...
Başarılı performansıyla NBA otoritelerinden her gün yeni övgüler alan Alperen, dünya basketbolunda popülerliğini de her geçen gün artırıyor. Yıldız oyuncu The Athletic’ten Sam Amick’e verdi röportajda küçüklüğünden basketboldaki ilk yıllarına kadar birçok konu önemli açıklamalar yaptı. Eurohoops'un derlediği Alperen Şengün'ün açıklamaları şöyle:
"İki kez bana araba çarptı, neredeyse ölüyordum"
“Çocukken birçok kez yaralandım, neredeyse vücudumda yara almayan hiçbir yer kalmadı. Kollarım, dizlerim… Küçükken sürekli bir yerlere tırmandığım için vücudum yaralarla ve izlerle dolu. İki kez bana araba çarptı, neredeyse ölüyordum. Başımdan bu tür çok fazla olay geçti. Şimdiyse her maça çıkıyorum (gülüyor)."
"Annem öldüğümü sanmış"
"6-7 yaşlarındayken kapısı olan bir tane ev vardı, o evin içinde oyun oynuyorduk. Tabii oynarken dışarıyı göremiyorsunuz. Ben de kapıya doğru koşuyordum, dışarı kaçmak için kapıyı açtım ve açar açmaz karşıma bir araba çıktı. Bir anda bana çarptı, ayağımın üstünden geçti. Gerçekten çok kötüydü. Arkadaşlarım hemen yanıma gelip beni hastaneye götürdüler. O sırada ayağımda sandaletler vardı, komşular düşen sandaletlerimi alıp anneme götürmüşler ama hastanede olduğuma dair hiçbir şey söylememişler. Annem öldüğümü sanmış, gerçekten çok kötüydü. Sağ ayağım berbat haldeydi.”
"Michael Jordan ve LeBron James videoları izlerdim"
“İlk koçum (Salim Taşlı) babamın (Kemal Şengün) çocukluk arkadaşıydı. Küçükken beraber sıkça basketbol oynuyorlarmış. Uzun süre, yaklaşık 10 yıl boyunca Amerika’da yaşamış. Benzinlikte çalışmak gibi ağır işler yapmış. Türkiye’ye döndüğünde ise ben yedi yaşındaydım. Döndükten sonra bir gün ‘burada basketbol hakkında bir şeyler yapmak istiyorum’ dedi. Üç çocuğu vardı ve uzun süre Amerika’da kaldığı için onları büyürken pek görememişti. Türkiye’ye döndüğünde ise ‘Amerika’ya geri dönmek istemediğini, bir basketbol okulu açmak ve insanlara basketbol öğretmek istediğini’ söyledi.
Abimin de (Alican Şengün) boyu uzun, dolayısıyla o da 15 yaşındayken babamın arkadaşının basketbol okuluna gitmeye başladı. Yine de çok geç kalmıştı… Her gün abimin idmanlarını izlemeye gidiyordum, idman bittiğinde ben de sahaya girip şut atmaya çalışıyordum. Bir sene sonra ise ben de basketbol oynamaya başladım. O günlerden 12 yaşıma kadar küçük kasabamdaydım ve babam beni her izlediğinde ne kadar iyi olduğumu görüp çok şaşırırdı. Ben de daha iyi olabilmek adına sürekli videolar izlemeye çalışırdım. İnternet kafeye gidip YouTube’dan Michael Jordan ve LeBron James videoları izlerdim.
"Her gün basketbol oynuyordum"
Tabii o zamanlar telefonum yoktu. Babam balıkçılık yapıyordu, annem ise çalışmıyordu. Benim için kötü zamanlardı. Babamın kendine ait bir teknesi vardı ama maddi durumumuz pek iyi değildi. Babam teknesiyle Karadeniz’e açılıp farklı şehirlere giderdi. Sonrasında büyük gemilerle çalışmaya başladı ve 6 ay boyunca evden uzak kaldı. Bense o sıralar basketbol oynuyordum ama yüzmeye de başladım. Gerçekten çok iyi bir yüzücüydüm. Babamla sık sık yüzmeye giderdik ama yüzücülük bana göre sıkıcıydı.
Yüzme kursuna giderken normalde bir şeyler öğrenmek için para ödersiniz ama yüzme antrenörü boyum ve vücudum konusunda o kadar heyecanlıydı ki, “senden hiçbir şey istemiyoruz, sadece gelip çalışmanızı istiyoruz.” dedi. Babama sürekli ‘sana söz veriyorum, oğlunla Olimpiyatlara gideceğiz’ diyordu. Söylediklerinden çok emindi ama yüzmek bana göre değildi. 4-5 ay boyunca yüzücülüğü denedim, haftada 2-3 gün yüzüyordum. Basketbolu ise her gün oynuyordum.”
"Kaybetmeyi hiçbir zaman sevmedim, ne zaman kaybetsek kavga çıkarırdım"
“ Açıkçası karakterim basketbolla çok uyumluydu. Ben sokaklarda büyüdüm ve kaybetmeyi hiçbir zaman sevmedim, ne zaman kaybetsek kavga çıkarırdım. İdmanlarda herkesle kavga ederdim, koçum bendeki rekabetçi ruhun farkındaydı. 8, 9, 10 yaşlarında ise Jordan, Kobe ve LeBron gibi oyuncuların videolarını izlemeye başladım. Videolarda gördüğüm şeyleri sahada yapmaya çalışıyordum. Bunu gören koçum babama ‘ona göstermediğim hareketleri bile yapmaya başladı’ diyordu. Benim hakkımda her zaman çok heyecanlıydı. 12 yaşındayken Giresun’daki takımımla bir turnuvaya katıldık, o turnuvaya bazı önemli takımların koçları da oyuncu izlemek için gelmişti. Orada en büyük basketbol organizasyonlarından biri (Banvit) vardı, bence o kasabanın (Bandırma) çocukları için olabilecek en iyi koça (Ahmet Gürgen) sahiplerdi. Bana basketbolu o öğretti."
"Ailemi göremediğim için her gün ağlıyordum"
Giresun’dan ayrılıp evimden çok uzaktaki bir şehre gitmemi isteyen kişi de oydu. Tabii o zamanlar yakınlarda bir havaalanı yoktu, bu yüzden otobüsle 15-16 saat süren bir yolculuk yaptım. Babam evden uzakta çalışıyordu, bu yüzden ailemi bir sezon içerisinde en fazla bir hafta görebiliyordum. Saha, mutfak gibi her şeyin mevcut olduğu bir tesiste yaşıyorduk. Bazı odalarda dört, bazı odalarda ise on çocuk birden kalıyordu. Tesislerde 50 kişi kalıyorduk, bazıları benden beş yaş daha büyüktü. Tabii o zamanlar telefonum yoktu, dolayısıyla ailemle çok sık görüşemiyordum. Ailemi aramak istediğim zaman güvenlik kulübesine gidiyordum, sadece orada telefon vardı. Güvenliğin yanında ailemi arayıp ‘beni buradan alın, yapamıyorum’ diye ağlıyordum. Ailemi göremediğim için her gün ağlıyordum.”
"Bu işi yapacağım’ dedim ve yola devam ettim"
“Sürekli ‘burada olmak istemiyorum’ diyordum ama Giresun’da yaşadığım yerde hiçbir şey yoktu. Gerçekten çok küçük bir kasabaydı ve orada büyüseydim muhtemelen hiçbir şey olamazdım. Muhtemelen b*ktan yerlerde çalışırdım. Ailemle konuştuğum zaman onlar da benimle birlikte ağlıyorlardı ama ‘Alpi, buraya geri dönersen hiçbir şey yapamazsın. Burada senin için hiçbir şey yok’ diyorlardı. Özellikle annem sürekli ağlıyordu, beni çok özlüyordu. Yine de bir noktada ailem için devam etmem gerektiğini anladım. Dolayısıyla çok çabuk bir şekilde olgunlaşmam gerekiyordu. Bu işe ailem için devam etmem gerektiğini anladım ve yaşadığım sorunların üstesinden geldim. Dediğim gibi ben sokaklarda büyüdüm, açıkçası kötü bir çocuktum. O yüzden bir noktada ‘s*kerler, bu işi yapacağım’ dedim ve yola devam ettim.”