Aptallık, haksızlık ve adalet...
lkenin önemli değerlerinden biri olan Fenerbahçe kafilesine yapılan saldırı, hepimizin malumu... Bu saldırı sonrası takım otobüsünde bulunanların faciadan kıl payı kurtulmuş olması, bizlere yalnızca bir teselli... Birşeyleri anlayabilmek için, birilerinin ölmesi şart değil.
Bazen yazı (makale) yazmak zordur. Ne kadar güzel cümle kurarsanız kurun, bazı şeyleri ifade edebilmek pek bir çetin, pek bir meşakkatlidir. Bu yazıyı yazarken de aynen öyle bir hissiyatla dokunuverdim klavyenin tuşlarına...
Ülkenin önemli değerlerinden biri olan Fenerbahçe kafilesine yapılan saldırı, hepimizin malumu... Bu saldırı sonrası takım otobüsünde bulunanların faciadan kıl payı kurtulmuş olması, bizlere yalnızca bir teselli... Birşeyleri anlayabilmek için, birilerinin ölmesi şart değil. Lâkin; birilerinin değerini, kıymetini de kaybetmeden anlayabiliyor muyuz?
Fenerbahçe en doğru olanı yaptı
Saldırı sonrası Fenerbahçe'nin olaya karşı yaklaşımı ve sahaya çıkmak istememeleri bence çok isabetli bir karar. Hele ki; can güvenliğinizin olmadığını düşündüğünüz bir coğrafyada istatistiklerin de, sportif başarıların da değeri yok hükmünde ve çöp kutusuna atılmaya mahkûmdur.
TFF ve Kulüpler Birliği'nin, her şey bittikten sonra almış olduğu "sözde" acil eylem planı da, lige verilen 1 haftalık ara da her şeyin çözümü değil elbette. Ayrıca gerçek faillerin(!) yakalanmasını istemek, Fenerbahçe'nin ve kamuyounun en doğal hakkıdır...
Ne işe yaradığı konusunda çeşitli fikirler oluşturan, doğuran Kulüpler Birliği'nin Başkanı Göksel Gümüşdağ ile Galatasaray'ın ancak "tonton bir dede" olabilecek geçici başkanı Duygun Yarsuvat'ın konu hakkında söyledikleri, acı gerçeklerin ve olaylara karşı vahim bakış açısının bir göstergesi. Sizce bu sağlıksız ortamda, hiçbir şey olmamış gibi yola devam etmek normal midir?
Göstermelik, sözde ziyaretler
Bu trajediyi yaşayanlar (futbolcular, teknik heyet, güvenlik görevlisi vs.) en çok destek verilmesi gereken kişiler. Kulüplerin saygıdeğer başkanlarının, yöneticilerinin sadece Fenerbahçe Kulübü'ndeki yöneticilere yaptığı iyi niyet göstergesi ziyareti ise çok samimiyetsiz. Nedenine gelince; Samandıra'ya yapılacak bir ziyaret çok daha anlamlı ve şık olurdu!
Süper Lig'e verilen aranın isabetli olduğunu düşünsem de, Beşiktaş-İstanbul Başakşehir maçının, olaydan kısa bir süre sonra neden oynandığını ve alt liglere herhangi bir "erteleme" uygulanmamasını anlayabilmiş değilim. Sanırım karar vericiler, henüz afyonu patlamadan böyle bir karara varmışlar!
Sporun bir keyif aracı olduğunu, insanları bütünleştiren, kaynaştıran özelliğini gör(e)meyen ve sürekli eleştirdiğimiz zihniyetler kendisine yer bulmaya devam ettikçe yeni sıkıntılar baş gösterecektir. Şiddetten, gerginlikten beslenenlerin de, böyle dönemlerde bir kurtarıcı ve otorite pozisyonunda olması ve bu minvalde yorumlarda bulunması ayrı bir skandaldır.
Şiddet, çaresizliğin açık bir göstergesi, düşmanlık ise su katılmamış bir aptallıktır. Şiddet, kötü sonuçlar doğrurur. Düşmanlık ise belki karşı tarafın değil, sizin canınızı daha çok yakar. Şiddetin, düşmanlığın olmadığı bir ortam, atmosfer dileyelim!
Kadınlara yapılan haksızlık!
Eczacıbaşı Vitra'nın Avrupa Şampiyonluğu çok kıymetli. Böyle bir başarının gözardı edilmesi en büyük haksızlık olur. Eczacıbaşı Vitra'yı ve üçüncü olan Vakıfbank'ı tebrik edelim.
Kadın sporculara yapılan haksızlığın artık son bulması şart. Hatırlayacaksınız. Bir kenara itilmeye çalışılan ve verilen cezalar yüzünden futbolda seyirciz maçlara malzeme edilmeye uğraşılan o kadınlardan bahsediyorum.
Haksızlığın büyüğü, küçüğü olmaz. Haksızlık, motivasyonu düşürür. Tıpkı kendisine yer bulamayan diğer sporlara yapıldığı gibi. Ötekileştirme çok tehlikelidir ve bundan sıyrılabilmek spor kültürü adına önemli bir adım olacaktır.