Arda Turan: Yeniden başarabildi mi, yoksa hikayesi sona mı erdi?
Galatasaray haberleri... Süper Lig ekibi Galatasaray forması giyen ve geçtiğimiz günlerde 2 maç ceza alan takım kaptanı Arda Turan'ın; Atletico Madrid, Barcelona ve Başakşehir günlerinden bugüne... Arda Turan, yeniden başarabildi mi, yoksa hikayesi sona mı erdi? Detaylar haberimizde...
Özellikle ekranların kullanımının artmasıyla birlikte gerçeklik ve hakikat kavramları önemini kaybederken; gölgeler ve görüntüler dünyası başat konuma gelmiştir. Şeyler hakkında söylenenler, şeylerden daha güçlü olmuştur.
İnsan da bir figürden başka bir şey değildir. Duyguları, hataları, telafi çabaları, seçimleri ve isyanlarının hiçbir kıymeti kalmamıştır; yaşadığı trajedi bir süre sonra keyifle izlenir hale gelir ve medya ondan alabileceği her şeyi aldıktan hiçliğin denizinde yüzmesine izin verir. Hele ki bu insan, toplumun geniş bir çevresi tarafından tanınıyor olmasın...
"Bu çöplüğe ait değiliz
Süper Lig'de sezonun ikinci yarısı devam ederken Arda Turan'ın sportif performansını bir kenara bırakıyorum. İnsanı hikayenin öznesi haline getiriyorum: "Arda Turan, Galatasaray'a ne kattı" ya da "Gelecek sezon da bu takımda kalmalı mı?" gibi soruları önemsemiyorum. Bir şeye odaklanıyorum. Birdman'ın gölgesindeki Arda Turan.
Alejandro Gonzalez Inarritu'nun 5. uzun metraj filmi olan 'Birdman ya da Cahilliğin Umulmayan Erdemi' modası geçmiş bir aktörün (Riggan Thomson) kendisini yeniden kanıtlama arzusuna odaklanır. Ya da filmdeki tiyatro eleştirmeni Tabitha Dickinson'ın da dediği gibi o, aktör değil sadece bir ünlüdür.
Sürekli içsel bir 'öteki' ile mücadele eden Riggan için film 'Bu çöplüğe ait değiliz' repliğiyle başlar.
Riggan'ın kendini ispat yolu bir zamanlar canlandırdığı Birdman'la tıkanmıştır. Birdman'ın sesi film boyunca Riggan'ın alter egosu olarak kafasının içindedir. Ve Birdman'ın yapmak istediği tek şey eski güzel günlere, anılara tutunmak ve yeniyi yok saymaktır. Hatta Riggan'ın Raymond Carver'dan esinlenerek sahnelemeye çalıştığı 'Aşk Hakkında Konuşmalıyız' yapımını hiçleştirme çabası içindedir. Ancak modası geçmiş aktör/ünlü hayatındaki her şeyi riske ederek ve kaybetmeyi de göze alarak bu Broadway oyununa odaklanmıştır.
Riggan amacını ise avukatına şu şekilde açıklamıştır: "Amaç saygı görmek ve onaylanmak." Yani insanın kendini gerçekleştirmesi. Olmak istediği şeyle olduğu şey arasındaki boşluğu doldurmak. Ya da bir zamanlar olduğuna inandığı kişiye yeniden kavuşmak. Neticede Riggan'ın özlemi kendisinedir bu da gayet doğaldır. Dante'nin söylediği ışık tutar bize: "Yaşam yolumun ortasında karanlık bir ormanda buldum kendimi." Ve karanlığın aydınlığına dönüşmesi için Riggan'ın yapması gereken kendisiyle hemhal olacağı yolu bulmaktır. Bu sebeple Riggan'ın Broadway eleştirmeni Tabitha Dickinson, kızı, eski karısı ve Mike Shiner ile yaşadığı gerilim bir süre sonra yaşamdaki yerini bulmaya yardımcı olacaktı.
Yazgının ortak paydası
Peki Riggan Thomson ile Arda Turan'ın ortak paydası ne?
9 Haziran 2006'da Galatasaray Şampiyonlar Ligi ön eleme maçında Ali Sami Yen Stadyumu'nda Mlada Boleslav'ı 5-2 yener. Sarı kırmızılı takımın o maçta 2 golünü atan 66 numaralı sol kanat oyuncusu herkesin dikkatini çeker: Arda Turan.
Henüz ilk maçındaki performansı bir yıldızın parladığına işaretti. Kadim uygarlık hikayelerinde kutlu doğum zamanlarında, doğa kendi dilinde bazı işaretler sunardı insanlara. Teşbihte hata olmaz: Arda Turan için Mlada Boleslav maçı kadim bir hikayenin sunumu gibiydi.
O maçtan 2 yıl sonra Arda Turan, EURO 2008'de yarı finale yükselen Türkiye'nin en önemli yapıtaşlarından biri oluyordu. Ve Arda Turan, Avrupa takımları için de yapılması gereken bir transfer hamlesine dönüşüyordu. Ancak Galatasaray'da daha yazması gereken bir hikayesi vardı.
2009 yılında Arda Turan, 22 yaşındayken Hagi'nin 10 numarasını aldı ve takım kaptanı olarak belirlendi. Belki de pedagojik bir hataydı bu. Zira bu dönemlerde Arda Turan ile taraftarların arası açılmaya başlandı. Galatasaray 2009-2010 ve 2010-2011 sezonlarında beklentinin altında kaldı. Sorumlulardan biri de kaptan Arda Turan'dı... 2011 yaz döneminde Fatih Terim'in takıma 3. defa teknik direktör olarak gelmesiyle Galatasaray, Anka Kuşu misali küllerinden doğacaktı. Ve bu takıma Arda Turan'ın neler katacağı hayal ediliyordu; taraftarı heyecanlandırıyordu.
Ancak Arda Turan için Atletico Madrid'den gelen teklif kabul edilir. 2006 yılında başlayan yükseliş İspanya'da zirveyi bulacaktır. Bir kez başladı mı zirveye yolculuk, durmak yoktur. İleriye doğru yapılan tek yönlü yolculuğun tek bir sorunu vardır: Zirve yaşanılacak yer değildir, şöyle bir uğranılacak yerdir ama bunun için henüz erken...
Atletico Madrid'de Diego Simeone ile birlikte gösterdiği performans ve takıma sunduğu katkının ardından Barcelona'nın transfer iştahını artırır. 2015 yılında Arda Turan, Barcelona'nın yolunu tutar.
Bu transfer trajik bir öneme sahiptir. Arda Turan'ın Barcelona'ya transferi Avrupa'da yükselen bir değer olduğuna işaret ederken; Türkiye'de durum tam tersi yönündedir. 2015 yazından itibaren Arda Turan'a Türkiye'deki bakış giderek negatifleşecektir. Ama Galatasaray taraftarı ile arasındaki özel bağ, varlığını sürdürüyordur.
Ta ki Barcelona'nın transfer yasağı sebebiyle 6 ay futbol oynamayacak Arda Turan'ın Galatasaray hakkında söylediği transfer sözlerine kadar:
"Barcelona'ya geldik, ben kulübe ve bu kadar yatırıma sadakat göstermek için kiralık gitmedim. Galatasaray kiralamak istedi. Orada yapılan teklif kötü ve komikti. Ama ne yapalım Galatasaray'ı seviyoruz."
Ve ardından... A Milli Takım'ın EURO 2016'da yaşadığı ve kimsenin bilmediği ama birçok kişinin, herkes ne yaşandığını biliyor diyerek ima ettiği prim tartışması... Arda Turan yine başroldeydi. Galatasaray'ın efsanesi Fatih Terim'le ters düşmesi, uçakta Bilal Meşe'nin darp edilmesi derken Arda Turan; Riggan Thomson'ın karbon kopyasına dönüşür. Bir zamanların başarılı futbolcusu denir! Zirveden kendi kendini uzaklaştırır.
Barcelona onu kadroda düşünmediği zaman Galatasaray, Arda Turan'ı istemez. Ve yolu Türkiye'de Başakşehir'e düşer. Çok sevdiği Galatasaray taraftarlarınca ıslıklanır. Başakşehir'de futbol oynarken Yaşar Kemal Uğurlu'yu itmesi ve şarkıcı Berkay ile yaşadıkları: Artık futbolun Arda Turan'ı terk ettiği herkesçe kabul edilir.
2016'nın ardından duraklama dönemine giren kariyeri; tıpkı Riggan Thomson'u anıştırır. İşte o zaman yeniden varolma süreci kendini gösterir. Ve bir zaman onun tutkuyla bağlı olduğu, bir gün tekrar dönmek istediği Galatasaray; tıpkı Riggan'daki "Aşk Hakkında Konuşmalıyız" yapıtı gibi ormandaki karanlığı aydınlığa çevirmek için bekliyordu. Hayat tek yönlü değildir, yaşamın biricik olmasının en büyük sebebi belki de kendisini sürekli yenilemesidir: İnsan hatasını telafi edecek fırsatı neden bulamasın?
22 Kasım 2019'da Arda Turan, Başakşehir formasıyla Türk Telekom Stadyumu'na konuk olur ve bu maç öncesinde eski teknik direktörü Fatih Terim'in elini öper. İkili arasındaki tüm kırgınlıklar böylece geçer ve Arda'nın tek isteği çok sevdiği Galatasaray'a geri dönmektir. Ancak bu o kadar kolay olmaz... Çünkü zirveden inmiş değil, kendisini uzaklaştırmış biridir Arda Turan.
Fatih Terim ile Arda Turan arasındaki sorunları çözülmesinden yaklaşık 9 ay sonra, eski yıldız futbolcu Galatasaray'la sözleşme imzalar.
14 Ocak 1950'de İtalyan yazar Pavese'nin de günlüğüne yazdığı gibidir durum: "İstek, özlem, bir şeyi almak, yapmak, yeni bir şeye sarılma dürtüsü. Yeniden başarabilir miyim?"
Peki yeniden başarabildi mi yoksa hikayesi sona mı erdi? Bunu biz bilemeyiz: Arda Turan yazmaya devam ediyor.