Arda Turan'ı şampiyon yapan Cevat Güler: O, hırsını ve gücünü kaybetti
Galatasaray'ı 6 hafta yöneterek Arda Turan'ın sarı kırmızılarda yaşadığı tek şampiyonluğa imza atan teknik direktör Cevat Güler, Fatih Terim'den Domenec Torrent'e, İsmail Kartal'dan Önder Karaveli'ye kadar birçok konuda önemli açıklamalarda bulundu.
"SAĞ KANATTA OYNUYORDUM"
-Futbol tutkunuz ne zaman ve nasıl başladı?
Futbol oynamaya herkes gibi sokak aralarında ve okul bahçesinde başladım. İlk okuldan lise çağına hatta üniversiteye kadar bu böyle devam etti. Daha sonra amatör olarak Perşembespor’da futbol oynadım. Sağ kanatta oyuncusuydum.
"METİN OKTAY, LEFTER GİBİ DEĞİL KENDİM OLMAYA ÇALIŞTIM"
-İdolünüz veya örnek aldığınız biri var mıydı?
Çok ilginçtir orta okuldaki felsefe hocasının bıraktığı tesirle birilerine benzemek, birileri gibi olmak fikri bizde yoktu. Metin (Oktay) olalım, Lefter olalım gibi bir derdimiz olmadı hiç. Onlar iyi futbolcuydu. Ama onlardan birine benzemek gibi bir amacımız yoktu. Her çocuk gibi gol atanlar sevilirdi. O ayrı bir olay tabii. Daha sonraki yaşamımda beğendiğim çok insan oldu fakat onun gibi olayım diye düşünmedim. Ben oyuncularıma da ‘sen kendin ol, başkasına benzemek gibi bir derdin olmasın’ diye telkinlerde bulundum.
"MERDİVENLERİ YAVAŞ YAVAŞ ÇIKTIM"
-Teknik direktör olmaya ve bu mesleği akademik anlamda yapmaya ne zaman karar verdiniz?
1984 yılında İstanbul Üniversitesi Beden Eğitimi Bölümü’nü kazandım. Üniversite bittikten sonra akademide birçok spor branşıyla ilgili eğitim aldım. İlk antrenörlük deneyimim ise Küçükköy Kültürspor’da oldu. Daha sonra Gaziosmanpaşa Spor Kulübü’ne geçince bu iş olacak dedim. Orada da başarılı olunca devam etti. Bazen çok istersiniz ama işler yürümeyince vazgeçmek zorunda kalırsınız. Ben de öyle olmadı. Ardından rahmetli Abdullah Gegic ile çalıştım. Onunla birlikte Gaziosmanpaşa’da önemli işlere imza attık.
"GALATASARAY’DAN ÖNCE DE KARİYERİM VARDI"
-Türk futbolseverleri sizi Galatasaray’da tanıdı. Fakat siz daha önce Beşiktaş’ta da görev yaptınız.
Evet… Davut Şahin zamanında altyapıda hocalık yaptım. 2.5 senelik bir çalışmamız oldu. Sonra ayrıldım. O dönem Saffet Sancaklı’nın başkanlığını yaptığı Yıldırım Bosnaspor’un başına geçtim. Şampiyon olduk. Takımı 2.Lig’e çıkardık. 6 ay Yıldırım Bosnaspor’u çalıştırdıktan sonra 2002’de Galatasaray’a gittim. Fatih Terim’in Galatasaray’daki ikinci dönemiydi. Bir kısım insanlar beni son dönemdeki şampiyonlukta tanıdı ama ondan önce profesyonel ligde teknik direktörlük yapıyordum.
"6 HAFTA BİR ÖMÜR GİBİ GELDİ"
-Galatasaray’da Feldkamp’ın ayrılmasından sonra takım size emanet edildiğinde neler hissettiniz? Üzerinizde baskı oluştu mu?
O zamanki yönetim kurulu ve başkan öyle uygun görmüştü. Bilhassa Adnan Sezgin, benim daha önce teknik direktörlük kariyerimin olduğunu biliyordu. Benim için sürpriz olmuştu. Cuma gününden pazar gününe hayatımda birden değişiklik yaşandı. İnsan hayatında bu kırılmalar kolay olmaz. 6 haftalık bir dönem çok farklı gelişti. Stresin ve baskının yoğun olduğu bir süreçti. Bir de bu işin insani boyutu var. Sonuçta kazanırsanız şampiyonluğa gideceksiniz.
"FELDKAMP’IN YOKLUĞUNU HİSSETTİRMEDİK"
-Ligin son 6 haftasında Galatasaray’ın başına geçerek Fenerbahçe derbisi dahil oynanan tüm maçları kazanarak takımı şampiyonluğa taşıdınız. Bunu nasıl başardınız?
Ben hep söylerim başarısızlık için birkaç etken yeter ama başarı için en 7-8 etken lazım. Futbolcuların yarattığı ruh, yönetim kurulu, taraftar, kulubün genel ambiansı, teknik adamlar, doğru tercihler gibi…Bunlar bir araya gelirse başarı da beraberinde geliyor. Yani nasıl başardınız sorusunun karşılığı için şöyle şöyle yaptım, bunları yaptım demek çok doğru değil. Feldkamp’ın gidişiyle birlikte futbolcularla güzel bir sinerji oluşturduk. Ben zaten işin içindeydim. Yardımcı antrenördüm. Takımda ne olup bittiğini biliyordum.
"TARİHE GEÇTİĞİMİ SONRADAN FARK ETTİM"
-Şampiyonluktan sonra Türk futbol tarihine isminizi yazdırdınız. O anda neler hissettiniz peki?
Hiç öyle düşünmedim. Çok sonradan yaptığımız işin önemli olduğunu gördük. O anda onu düşünmüyorsunuz. Elde edeceğiniz başarının kulüp tarihine nasıl yansıyacağına bakmıyorsunuz. Sadece maçı kazanmaya odaklanıyorsunuz. Bazen yaptığınız işlerin önemi sonradan ortaya çıkıyor. Yağmurlu bir hava ve çamurlu bir zeminde Gençlerbirliği maçıyla başlayan Oftaş maçıyla biten zorlu periyotu başarıyla tamamlamıştık. Bugün hızlı geçti gibi gözüküyor ama o günlerde çok stresli geceler geçirdik. Ama ilk maçın alınması halinde her şeyi değiştirecekti. Orada kırılma maçı Gençlerbirliği galibiyetiydi.
"TARAFTAR HER ZAMAN VEFALIDIR"
-Galatasaray’da teknik direktör boşluğu olduğu dönemler bazı taraftarlar sosyal medyada sizin göreve gelmenizi istiyor. Hatta en son Fatih Terim’in gidişinde de isminiz zikredildi.
Sosyal medyayı pek takip etmedim. Bu tür ayrılıklar her zaman olabiliyor. Daha önce sık oluyordu. Şu anda giden hoca Fatih Terim olduğu için camia içerisinde lehte ve aleyhte tepki de çok. Sağolsun taraftarlar bana her zaman olumlu bakıyor. Onlara teşekkür ediyorum. Kendimize göre düzgün işler yaptık. Çoğunlukla futbol kulüpleri için vefasız denir ama taraftarlar yapılan iyi şeyleri unutmazlar. Biz de Galatasaray’da sıkıntı yaratmadan 7-8 yıl çalışıp kendi köşemize çekildik.
"FATİH HOCA’YA BU GİDİŞ YAKIŞMADI"
-Galatasaray’da Fatih Terim ile yolların ayrıldığını öğrendiğinizde şaşırdınız mı?
İşlerin iyi gitmediği görülüyordu. Avrupa’da iyi gidiyoruz demek yetmez. Çünkü Avrupa’da nereye kadar gideceğiniz belli değil. Türkiye Kupası’ndan bile elenmişsiniz. Ama bir ayrılık olmalı mıydı? İşin başka bir boyutu. Benim için sürpriz oldu tabii ki. Fakat yönetim kurulu ile Fatih Terim arasında neler yaşandı onu bilmek zor. Ancak ben Fatih Hoca'nın bu şekilde gideceğini beklemiyordum.
"HAKSIZLIK VAR AMA TAKIM DA İYİ DEĞİLDİ"
-Fatih Terim’e haksızlık yapıldığı yönünde yorumlar var. Siz buna katılıyor musunuz?
Herkese bir takım haksızlıklar yapılıyor. Fatih Hoca’ya da olmuştur. Tamamıyla haksız bir durum diyemem. Netice de iyi gitmeyen Galatasaray futbol takımı vardı. Ancak geçtiğimiz yaz yapılan kongrede Fatih Hoca ile çalışma kararı alan bir başkan ve ekip vardı. Dediğim gibi taraflar arasında perde arkasında neler yaşandığını bilemiyorum. Belki de Fatih Hoca ayrılmak istedi.
"FOTOĞRAF, YÖNETİME BİR GÖNDERMEYDİ"
-Fatih Terim’in ilk ve son imzam şeklinde sosyal medyadan görsel bir paylaşım yaptı. Sizce bu ne anlama geliyor?
Ben ondan bir şey çıkaramadım. İlk fotoğraf tamam fakat ikinci resimdeki imzalı fotoğrafın ne anlama geldiğini çözemedim. Çünkü birlikte imza attığı kişilere gönderme yapmış. Bizim anlayacağımız bir gönderme değil gibi geldi bana.
"FATİH HOCA, YENİDEN KAVGANIN İÇİNE GİRMEZ"
-Sizin tanıdığınız Fatih Terim, gelecek dönemlerde Galatasaray’da başkanlık için kendisine hedef koyar mı?
Tabii ki olabilir. Eğer yeniden o stresin içine girmek isterse başkanlığı düşünebilir. O da divan üyelerine bağlı. O çok kolay bir iş değil. Çünkü Galatasaray camiasında başkan olmak önemli bir olay. Ama Fatih Hoca, bunu ister mi konusunda emin değilim. ‘Fatih Terim başkan olmak istiyor’ sözlerini sürekli çevresinden duyuyoruz. Ancak hocanın o kavganın içine gireceğini sanmıyorum. Türkiye’de şu anda başkanlık yapmak çok stresli bir iş. Hocanın bu saatten sonra böyle bir mücadeleye gireceğinden emin değilim.
"TORRENT NE İŞ YAPAR BİLMİYORUM!"
-Galatasaray’ın yeni teknik direktörü Domenec Torrent hakkında bilgi sahibi misiniz?
Hiçbir bilgim yok. Bir ara Fatih Hoca’nın yardımcısı olacak diye duymuştuk. Onun haricinde ne yapar ne eder, nasıl yapar, futbolla ilgili ne öngörüsü vardır bilmiyorum. Onu 2-3 hafta sonra öğrenmeye başlarız.
"İSMAİL KARTAL VE ÖNDER KARAVELİ EMANETÇİ DEĞİL"
-Fenerbahçe İsmail Kartal’ı, Beşiktaş da Önder Karaveli’yi göreve getirildi. Ancak futbol kamuoyunda her iki teknik adama ‘emanetçi’ gözüyle bakılıyor. Fenerbahçe ve Beşiktaş yönetimleri bu konuda doğru mu yaptı?
Doğru ve yanlış yaptılar demek istemem. Şartları değerlendirdiler. Beşiktaş, zaten Avrupa’dan elenmiş, ligde de epey geride kalmıştı. Böyle bir dönemde kaç tane iddialı ve iyi sevide hoca bulabilirsiniz ki? Futbolda bu sene nasıl olsa küme düşmeyiz demek olmuyor. Üst üste başarısızlıklar geldiği zaman herkese bu başarısızlıktan pay düşer. Fenerbahçe, Beşiktaş ve Galatasaray göreve getirdiği bu hocalar başarı gelmezse ne yapalım idare edelim demeyeceklerdir. Bu arkadaşlara ‘emanetçi’ demek doğru değil. Geçmiş kariyerlerine ve mevcut durumlarına haksızlık olur. Sonuçta yönetim onlara güvenip birlikte bir iş yapmaya karar vermişler. Kaldı ki İsmail Hoca da daha önce Süper Lig’de ve Fenerbahçe’de önemli işler yapmış bir isim. Diğer taraftan Önder Hocanın Beşiktaş U19 ve U21 takımlarını çalıştırırken A Takım’a geçmesi gayet doğal.
"HOCA YETİŞTİRMEK ONLARIN GÖREVİ DEĞİL"
-Fatih Terim, Şenol Güneş ve Mustafa Denizli için çoğu zaman arkalarından gelecek teknik direktör yetiştirmiyorlar, ‘pastayı kendileri yiyorlar’ şeklinde eleştiriler var?
Bunu neresinden görmek istiyorsan oradan görürsün. Bazıları hocayı görüyor musun hiç adam yetiştirmedi der. Bazıları da teknik direktörlerin işi hoca yetiştirmek değildir diyebilir. Ben her ikisini birlikte görüyorum. Hocalık yapmak isteyen kişiler bir takım ustaların yanında çalışırlar. Devamında hoca olurlar. Teknik adamlara öyle bir zorunluluk yüklenebilinir mi? Bilemem. Mesela ‘Fatih Hocanın görevi teknik adam yetiştirmek’ şeklinde bakarsan mantıklı olmaz. Ama ileride hocalık da yapabilecek birilerini yanlarında çalıştırmadılar dersen o başka bir şey.
"ARTIK YENİ AKTÖRLER SAHA KENARINDA"
- Bu üç teknik adam (Fatih Terim, Şenol Güneş, Mustafa Denizli) da ilk kez aynı anda işsiz kaldı. Bunun için yorumunuz nedir?
Artık buna benzer ayrılıklar daha fazla olacaktır. Çünkü sonuçta futbol yeni aktörleri ile birlikte hayata geçiyor. Tabii ki bu durum söz konusu üç hocanın yeniden çalışmayacağı anlamına gelmez. Kulüpler, yeni sezonda böyle tecrübeleri kenarda tutmazlar diye düşünüyorum. Aynı şekilde Aykut Kocaman, Ersun Yanal, Bülent Korkmaz, Okan Buruk gibi isimler de boşta.
"DİPLOMANIZ YOKSA HENTBOLDE BİLE HOCALIK YAPAMAZSINIZ"
-Emre Belözoğlu, Nuri Şahin ve Volkan Demirel gibi pro-lisansı olmadan teknik adamlık yapmaya başlayanlar var. Sizce doğru mu?
Ben doğru bulmuyorum. Bu soruyu Futbol Federasyonu’na sormak lazım. Nasıl buna müsaede ediyorlar diye. Çünkü Türkiye’de kadın-erkek basketbol ve hentbolda bile bunları yapamazsın. Saha kenarından takımı yönetecek kişi o kulübün en üst kademede diploması olan hocadır. Öyle bizdeki gibi biri çalıştırıyor biri saha kenarında konuşuyor, demeci de o veriyor… Onun olmaması lazım... Ama bunun karşılığı şu değil: Bu adamlar pro-lisans diplomasına sahip değil, bunlar futboldan anlamaz demiyoruz. Kulüpler, ’Biz bu isimlere güvenip takımı emanet ediyoruz Federasyon bu konuda karar merci olmamalı’ gözüyle bakıyor. Bu bakış açısı doğru değil.
"İYİ HOCALAR ÇIKABİLİR"
-Yeni jenerasyondan beğendiğiniz teknik adam var mı?
İyi hoca olabilir mi diyebileceğimiz birçok isim var. Şans buldular. İyi değerlendirenler oldu. İlhan Palut, Ömer Erdoğan, Emre Belözoğlu şu anda iyi gidiyor. Tabii ki bunlar yıllarca futbol oynamış, yardımcı hocalık yapmış, bu işin mutfak kısmında bulunmuş insanlar. Ancak söylediğim gibi bu arkadaşlar keşke diplomalarını alıp çalışsalardı.
"ABDULLAH GEGİC, BİZDEN 30 YIL ÖNDEYDİ"
-Birlikte görev yaptığınız hocalardan olumlu ve olumsuz iz bırakanlar kimlerdi?
Klasik bir söz vardır; her teknik adamdan bir şeyler aldım diye. Ben de onu söyleyeceğim. Gerçekten benim teknik direktör olmamı sağlayan Abdullah Gegic’tir. Uzun yıllar onunlar çalıştım. İlerlemiş yaşına rağmen oldukça modern fikirlere sahip olan. O yaşta futbol doktorası yapmak, kafayı oraya vermek çok kolay değil. Düşünün henüz 90’lı yıllarda rakip analiz yapıp her oyuncuya bir konu bulan biriydi. Bugün baktığınızda kolay bir iş gibi görünüyor ama teknolojinin bu kadar yaygınlaşmadığı 30 yıl öncesinden bahsediyoruz. Rakip analizinin ne olduğunu ve taktik çalışmayı Gegic hoca ile öğrendim.
"GERETS’İN BÜTÜN PLANLARI HAZIRDI"
-Galatasaray’da çalıştığınız teknik adamların belirgin özelliklerinden de kısaca bahseder misiniz?
Fatih Hoca da rakibe baskı kurmak ve heyecana dayalı bir yapı; Eric Gerets de tümüyle planlanmış bir sezon ve ilişkiler; Felkamp'ta da grup dinamiği ön plandaydı. Oyuncular arasında yarattığı stres sahaya yansırdı. Onun için her oyuncuya farklı davranabilecek, yaşına rağmen sürekli aktivite içinde olan bir hocaydı. Oyuncu grubunu diri tutan, beklenmeyen işler yapan hoca tarzıydı. Gegic, Fatih Terim, Gerets ve Felkamp gibi Davut Şahin’den de bahsetmem lazım. Hocaları idare etmeyi ondan öğrendim. Çünkü onları bir arada tutmak çok zordur. Kariyer olarak küçük büyük her hocanın egosu vardır. Her hocanın 'ben yaparım'ı vardır. Davut Şahin, hocaları yönetme konusunda gayet başarılıydı.
"YOKLUKTAN FUTBOLU BIRAKANLAR OLDU"
-Hocalık kariyerinizde hangi öğrenciniz kendini geliştirdi?
Beni kariyer yönünden şaşırtan oyuncum olmadı. Fakat futbola devam etseydi çok iyi yerlere gelebilir diyeceğim oyuncularım vardı. Ailevi ve ekonomik şartlar nedeniyle futbolu bırakanlar oldu. Onun haricinde çalıştırdığımız oyuncuların gelişme gösterebileceğini ön görebiliyorduk. Onları çok ciddi elemelerden geçiriyorduk. Ayrıca önemli testlere tabi tutuyorduk.
"GENÇLERİN HAYAL DÜNYASINI YIKMAMAK LAZIM"
-Galatasaray ve Beşiktaş’ın alt yapısından dönem dönem A Takım’da banko oyuncular çıkmasına rağmen Fenerbahçe’de bunu göremiyoruz. Bunun sebebi ne olabilir?
Mutlaka çıkıyordur ama Fenerbahçe A Takımı’nda oynamıyordur. Anadolu takımlarında Fenerbahçe’den yetişmiş birçok oyuncu var. Bu sezon Muhammet Gümüşkaya’yı ve Arda Güler Fenerbahçe’de şans buldu. Özellikle Arda’yı çok erken oraya attılar. 14-15 yaşındaki bir oyuncuyu A Takım’a çıkarmak doğru değil. O çocukların hayal dünyasını yıkmamak lazım. Onlar bütün enerjisini A Takım’da oynamak için harcıyor. Bir bakıyor daha 14 yaşında Süper Lig’de Fenerbahçe’de resmi maçta forma giyiyorsun. Sonra da medyada haklı olarak manşetler çıkarıyor. Peki 3 ay sonra ne oldu? Yok…14 yaşında o çocukta yaratılan psikolojik tramvayı ne yapacağız? Aynı şey Beşiktaş, Galatasaray ve Trabzonspor’da da oluyor. Burada ciddi bir sıkıntı var.
"REKLAM İÇİN OYUNCU OYNATILMAZ"
-Peki bu genç oyuncuları erkenden kaybetmemek adına ne yapmak gerekiyor?
Genç oyuncuları Liverpool’da da seyrediyoruz. Sağ bekte, sol bekte, orta sahada 2003-2004’lü oyuncular oynatılıyor ama kadroda tutuyorlar. İhtiyaç olduğunda tekrar oynatılıyorlar. Kendi yaş grubuna geri göndermiyorlar. Eğer o oyuncu hakkında fiziksel, taktiksel ve psikolojik olarak karar verdiysen onu 23-25 kişilik kadroya sürekli al. Sadece genç oynattık demek için onları harcamayalım. En son Galatasaray’da oynayan genç stoper Kaan Işık’a yazık oldu. Sadece Fenerbahçe özelinde değil bütün kulüplerin genç oyuncu oynatma konusunda ortak yanlışlarımız var. Sonuçta aynı ülkenin insanlarıyız. Aynı futbol kafasıyla insanlara bakıyoruz. Umarım orada da olumlu değişiklik olur.
"ARDA TURAN, BU KADAR KİLOLU OLAMAZ!"
-Eski öğrenciniz Arda Turan, Barcelona’dan döndükten sonra düşüşe geçti. Onun için neler söylersiniz?
Arda, bazı sportif sakatlanmalar geçirdi. Özel yaşamında birtakım fırtınalar yaşadı. Bu da performansına yansıdı. Başakşehir’de az oynaması, ilk 11’de şans bulamaması onu daha da geriye itti. Galatasaray’da da ayak bileğinden sakatlandı. Çok uzun süre oynamadı. Bir ara sanki futbol hayatı bitecekmiş gibi davranıldı. Böyle bir stresli ortamda sahaya sürüldü. Ardından medyada servis edilen kilo almış hali fotoğrafını gördük. Bunun bir benzeri Sabri (Sarıoğlu)’ye de yapılmıştı. Gerçekte Arda’nın kilosu öyle midir? Ben inanmıyorum. Ama genel olarak Arda o hırsını ve gücünü kaybetti. Yeniden ayağa kalkması ona bağlı. Eğer ben de burada var olacağım derse, o mücadeleyi gösterirse eski günlerine döner. Çok yetenekli bir oyuncu. Kaç tane oyuncumuz İspanya’ya gitmiş, Barcelona, Şampiyonlar Ligi ve Süper Kupalarda final oynamış? Çok kolay değil o işler.
"HAGİ’Yİ ALEX İLE KIYASLAMAM BİLE"
-Teknik adam olarak Hagi’yi mi yoksa Alex’i mi takımınızda görmek istersiniz?
Hagi’yi Alex ile kıyaslamam bile. Tabii ki Hagi. Alex Türkiye’de var olan bir oyuncu. Hagi ise İspanya, İtalya’da oynamış; uluslararası maçlarda başarılar elde etmiş birisi. Avrupa’da da 'Messi mi Ronaldo mu?' diye sorulur. Birine yetenekli diğerine de çalışkan oyuncu gözüyle bakılır. Bu işler nereden baktığınıza bağlı. Evet Alex, Fenerbahçe’de önemli işler yaptı. O dönemki başarılarda rolü var. Ama genel anlamda onu Hagi ile kıyaslamak mümkün değil.
"DERWALL VE PİONTEK EŞİK ATLATTI"
-Size göre Türkiye’ye gelen en iyi yabancı teknik direktörler kim?
Avrupa’daki başarılara baktığınız zaman Del Bosque, Löw ile Galatasaray ve Türkiye’de futbolun daha modern hale gelmesini sağlayan Derwall’i sayabilirim. Aynı şekilde Derwall’in tavsiyesi ile alınan Sepp Piontek’i de ayrı tutmak gerek. Organizasyon ve hazırlık yönünden Türk futboluna büyük katkı sağladı.Genç milli takımlardan itibaren işin içindeydi. Gordon Milne’yi de unutmamak lazım.
"SAHASIZ FUTBOLCU YETİŞMEZ"
-TFF Başkanı olsanız ilk icraatınız ne olurdu?
Öncelikle Futbol Federasyonu Başkanı olmak istemezdim. (Gülüyor) Fakat öyle bir konumda olsam futbolu yeniden yapılanması için sahalara el atardım. Çünkü şu anda sahalar yetmiyor. Futbola çok önem veriyoruz ama futbol sahalardan gelen bir organizasyon. Bugün İstanbul’da çocukların futbol oynayacakları alanları yok. Futbol okulları sayısı ise oldukça fazla. Burada sıkıntı yok. Fakat her boş alan futbol okulu oldu. Oraya gitmek için para veremeyecek çocuklarımız var. Ailenin oraya ayıracak bütçesi yoksa futbol oynamayacaklar. Onlara futbol oynama imkanları yaratmamız lazım. Futbolla ilgili hangi kurum varsa hepsinin denetlenmesini isterdim.
"HER ŞAMPİYONLUK KIYMETLİDİR"
-Unutamadığınız maç veya bir olay var mı?
Çok var ama Galatasaray’da yaşadığım o şampiyonluk önemliydi tabiî ki. Daha önce genç takımlarda, üçüncü lig şampiyonlukları da yaşadım. Her kazanılan kupa unutulmazdır.
"PİŞMANLIKLARIM VAR AMA…"
-Pişmanlık duyduğunuz veya keşke dediğiniz bir şey?
Hayatımda keşke dememeye çalışan biriyim. Pişmanlıklarım, öyle yapmasaydım dediğim şeyler odu. Hem akademik hem de futbol kariyerimde tercihler konusunda mutlaka olmuştur. Ama onlar bende kalsın.
"TEKRAR HOCALIK YAPMAK İSTİYORUM"
-Gelecekten beklentileriniz veya planlarınız var mı?
Teknik direktörlük yapmak istiyorum. Oyuncu yetiştirme, planlama ve performans geliştirme konusunda görev almak istiyorum. Gerek yurt içinde gerekse yurt dışında teknik adam olarak önümüzdeki sezon yeniden sahalarda olacağımı düşünüyorum.Tabii ki bu işler kısmet.
KİMLİK KARTI
Adı soyadı: Cevat Güler
Doğum tarihi: 3 Aralık 1959 (62 yaşında)
Doğum yeri: Ordu
Teknik direktörlük kariyeri: 1985 Küçükköy Kültürspor, 1985-1997 Gaziosmanpaşa, 1997-2000
Beşiktaş (Altapı Sorumlusu), 2000-2002 Yıldırım Bosnaspor, 2002-2009 Galatasaray (Yardımcı antrenör), 2008 Galatasaray (Geçici Teknik Direktör), 2013 Orduspor.
Başarıları: 2007-2008 sezonunda Galatasaray ile Süper Lig şampiyonluğu.