"ATEŞ" Kimi çağrıyor?
Ne zaman bir Trabzon derbisi oynansa, aklımın bir köşesinde bu isim, çocukluğumu verdiğim içinde büyüdüğüm bu camiada yaşatılanları hazmedemediğim, üzüntüsü yaşlanınca da içimde olacak aynı isim, “Deniz Ateş Bitnel” !!!
Çıkarı için SUSANLARA ufak bir hatırlatma; sizin kamaranız daha güzel olabilir. Ama hatırlatalım. Aynı gemideyiz. Gemiye taş atanlar ise maalesef ki aynı. “Ateş” bir gün sizi de çağırabilir.
Tarihler 21 Şubat 2016’yı gösteriyordu. Bu tarih bilindiği üzere yılın en uzun gecesinin yaşandığı tarihtir. Deniz Ateş Bitnel kardeşim için belki de ömrünün en uzun, en zorlu gecesi oldu bu futbol gecesidir. Ligimizin iki önemli futbol kulübü Galatasaray ve Trabzonspor Türk Telekom Arena Stadında karşı karşıya geliyordu bu tarihte
Müsabakaya hakem olarak Deniz Ateş Bitnel atanmıştı. Buraya kadar her şey doğal ve olağandı.
Ama olağan olmayanlar maç sonrası olanlardı. Hepimizin net bir şekilde hatırladığı senaryoyu tekrar irdeleyecek değilim.
4 kırmızı kart, Salih Dursun’un hareketi ve hakareti...
Haftalar boyu konuşulan hengâmeli günler.
Benim üzerinde durmak istediğim husus, o günden sonra yaşananlar, Deniz’e yaşatılanlar… Eski bir hakem olarak onun yaşadıklarını, hissettiklerini, kendisinin ve ailesinin ne derece yıpratıldığını, nasıl günah keçisi ilan edildiğini çok iyi anlayabiliyorum. Zaten empati kurabilen her akl-ı selim zat da elini kalbine koyduğunda yaşananları hissedebilecektir.
Peki, tüm bu olanlarda, yaşananlarda tek sorumlu, tek suçlu hakem midir? Geleceğe ümitle bakan, yılmadan çalışan, azmeden, verilen görevi layıkıyla yapabilmek için kimsenin tahmin dahi edemeyeceği fedakârlıkları yapan genç bir hakemi günah keçisi ilan edip bitirmek, hangi adalete sığar, sormak istiyorum herkese…
Kader arkadaşları, O’nu her hafta arayıp hasbihal ederdiniz belki bir maça daha götürür diye,
Şimdi korkarsınız telefonunuzun ekranında “Deniz Ateş Bitnel Arıyor” yazar da yanınızdakiler görür diye…
Taraftara MHK yi sattı, MHK yi hedef yaptı diyenler, Tahkim ve Disiplin kurulu da dinlemedi ki adam gibi, kabul etmedi şahitlerini, Ama savcı bey kabul etti, Akladı Denizi tertemiz yaptı. Şimdi hepsi elinde yazılı delil, arayıp sorun inanmazsanız, bir gün koyacak onları da masanın üzerine...
Ve tüm bu adaletsizliğin yaşandığı bu ortamda MHK neredeydi? Neden sahip çıkılmadı bu hakemimize? Ve asıl soru şu ki: Aynı durumda Deniz Ateş Bitnel değil de ‘’Hamil-İ kart yakinimdir’’ diye tarif ettiğim bir veliaht hakem olsaydı, durum böyle mi olacaktı?
Hemen ben cevaplayayım: Tabi ki ‘’Hayır!’’…
Şu an ligimizde hakemlik kariyerinde iki kez, yanlış değil tamı tamına iki kez çift sarı karttan oyuncuyu oyundan atmayıp kural hatası yapan hakemler Üst klasmanlarda cirit atacaklar,
Seyirciyi sahaya indirenler üst üste maça gidip, yetenekli hakem kampları ile ödüllendirilecekler, sonra Deniz Ateş’e gelince herkes kenara köşeye çekilip 3 maymuna bürünecek.
Olmaz Sayın MHK, Olmazz Sn Namoğlu , Olamazzz Olmamalı.
Siz bir hakeminize Ahmet aradı, Mehmet aradı, Can aradı, sana neden maç verdiğimi, derdimi anlatamadım diye cevap veremezsiniz, verdi iseniz bu yanlıştır. Bu kurulu ben değil başkaları yönetiyor demektir. O zaman hiçbir hakeminizden eğilmeden bükülmeden görev yapmasını bekleyemezsiniz.
Hayat bazen bitti dediğimiz yerden başlar ya, yaşadığı kötü günlere rağmen umutsuzluğa kapılmayan ve inadına gülümseyen Deniz Ateş Bitnel için de umarım yeni günler aydınlık ufuklar doğurur. “Ateş” kor olabilir ama talimaten de tamamen “Deniz” üzerine dökülüp te sönene kadar camiada kalacak. Kimse istifa etmesini beklemesin.
Son sözümde anlayana, her devirde geminizi yürütmekte usta olabilirsiniz ama, ne demiş atalarımız “Derviş, Dervişin eşşeğine sıra ile binermiş”