Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turu Başladı. İlk Etap
Bisiklette Tour of Türkiye heyecanı başladı. Bisiklet turları nasıl yapılıyor, sporcular yarış öncesi ve sonrası neler yaşıyor? İşte birinci elden tanıklıklar.
Çocuğum sayesinde bisiklet
Ben de çocukken bisiklet hayali kurdum ama itiraf edeyim ki binmeyi baba olunca öğrenebildim. Ona eşlik etmek için 40’ımdan sonra pedal çevirmeyi öğrendim. Geç ama güzel oldu. Bir nevi çocuğunun bisiklet aldığı bir babayım. Ve şimdi de bir gazeteci olarak ilk kez bir bisiklet yarışını takip ediyorum. Türkiye Bisiklet Federasyonu Başkanı Emin Müftüoğlu’nun davetlisi olarak 57. Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turu’na geldim.
Halikarnas Balıkçısı’nın Bodrum'u gitmiş!
İlk etap için startı Halikarnas Balıkçısı’nın; yani trajik bir öyküsü olan Cevat Şakir’in Bodrum’dayız. Yarıştan bir gün önce ağaç dikiyoruz. Bir nevi geçen yaz yanan ormanlara ağıt yakıyoruz. İki gün geçirdiğimiz Bodrum’da bisiklet kadar ilçenin artık o Halikarnas’ın mirasını koruyamadığını da konuşuyoruz.
Bizi ziyarete gelen belediye başkanı Ahmet Aras da duygularımızı paylaşıyor. Nüfus 400 bini bulmuş. İki kattan fazla izin verilmiyor. Bu güzel ama diğer yandan da yatay yerleşim arttığından doğa gün be gün zarar görüyor. Çare ruhsat vermemek ama nasıl?
Hedefim, 10 Nisan’da Bodrum’dan başlayan ve 17 Nisan’da Taksim’de son bulacak turun tüm etaplarını takip edip izlenimler aktarmak. Bir nevi benimkisi ‘Bir Aceminin Bisiklet Notları’ olacak. Başlayalım:
Peki biz de turu görecek miyiz?
Sabah erken kalkıp, apar topar kahvaltı yaptıktan sonra Bodrum yat limanına yollanıyoruz. Turun ilk etabı ve önce startı izleyeceğim sonra da arabaya atlayıp bitiş noktasına; yani Kuşadası’na doğru yola çıkacağım. Peki biz de turu görecek miyiz? Hayır, yarış kuralları gereği starttan önce bizim önden yola çıkmamız gerekiyor.
Çünkü bisikletçilerin bir metre dahi yanına girmemiz mümkün değil. Geçmiş yıllarda turu izleyen ve bugün de turun medya direktörlüğünü yapan kıdemli gazeteci Faik Gürses, “Hatırlıyorum, bir aracın arkasına, podyum gibi bir eklenti yaparak turu izlemiştik” diyor.
Motosikletin terkisine atlasam!
Evet, o zamanlar gazeteciler bisikletçilerin arasına girip istedikleri gibi görüntü alabiliyormuş. Bugün ise şöyle bir olanak var: Motosiklet… Organizasyon komitesinin tahsis ettiği ve bir de sürücünün olduğu motosikletlerin terkisine atlayıp, yarışın içine daha fazla girebiliyorsunuz. Ama bu benim gibi bir aceminin harcı değil, ki bu kontenjanı işin ehillerine bırakmak da en doğrusu.
İmza yoksa yarış da yok!
Bodrum’da Başak Koç ve Sarper Günsal’ın sunumlarıyla önce takımlar podyuma sırayla geliyor. İkişer kişi podyumdaki panoya imza atıyor. Bu bisikletin olmazsa olmaz geleneklerinden. İmza yoksa yarış da yok! Takımların geçit töreni bitince starttaki yerlerini alıyorlar.
Güya onlardan 15 dakika önce yola düşecektik, ayak bağı olmamak için. Ama aynı aracı paylaşan grup buluşup arabaya gidene kadar… Yakalandık! Fakat bu bize bir süre turu arkadan takip edip biraz olsun yarış ambiyansını yaşama olanağı da yaratıyor.
Takım araçları için kura çekiliyor
Tüm takımları ikişer adet araç takip ediyor. Bunlar yedek bisiklet ve diğer ihtiyaç malzemelerini taşıyorlar. Takım araçları çekilen kuraya göre sıralanıp bisikletçileri izliyor. Elbet en avantajlısı ilk sırayı kapan oluyor. Ola ki sporcusunun yardıma ihtiyacı oldu, çok kolay şekilde yetişiyor.
Sporcu sıkışırsa tuvalete mi gider?
Bir acemi olarak şöyle bir şansa da sahip oluyorum: Benim aracımda dünyayı iki kıymetli bisikletçi var. Biri bisiklet gezgini Ahmet Mumcu, diğeri eski bisiklet sporcusu Ferhun Oğünç. Tüm cahilce sorularıma sabırla yanıt veriyorlar. “Sporcular sıkışırsa ihtiyaçlarını nasıl gideriyorlar, tuvalete mi gidiyorlar” diye soruyorum mesela! Müsait bir bölgede hem sürüp hem de ihtiyaçlarını gideriyorlarmış. Anlayın işte! Yağmur yağıyorsa ne ala…
Kestirmeden en öne geçiyoruz
Bir saat kadar turu arkadan takip ettikten sonra kestirme bir yola sapıp öne geçiyoruz. Etap üzerindeki yerleşim yerlerinde sporcuları selamlayan zeybekler göze çarpıyor. Tüm yollar bisikletçiler geçen kadar kesiliyor. Trafiğin yeniden açılmasını bekleyenler içinde bir çocuk bizim konvoyun yavaşlamasını fırsat biliyor ve bir takım aracına yanaşıp şapkayı kapıyor. Mola verdiğimiz halde iki saat önce de bitiş yeri olan Kuşadası’nın Güvercinada mevkisine ulaşıyoruz. Bisikletçiler ise Şirince yokuşunu tırmanıp gelecekler.
Helikopterlerin üstünde uçak var!
Kuşadası’nda güzel bir kalabalık var. Bando takımı da popüler şarkılarla insanları coşturuyor. Televizyonlar, yaklaşık 5 saatlik etabın son 2 saatini yayınlamaya başlıyor ve biz de meydana kurulmuş dev ekranlardan izliyoruz.
Yayın demişken ilginç bir notu vermek istiyorum. Türkiye Turu’nun TV yayınları karanın yanı sıra havadan da 2 helikopter tarafından çekiliyor. İlginç olan şu: Helikopterlerden de daha yüksek fitte bir uçak uçuyor. Helikopterden gelen görüntüler bu uçaktaki vericiler tarafından tekrar yeryüzüne gönderiliyor. Yani uçak, uydu vazifesi görüyor.
Uçağın tercih nedeni uydu görüntülerinde yaşanan kırılmalar ve kesintiler. Bu da yeniden ‘World Tour’ klasmanına yükselmek isteyen Türkiye’nin notunu kırabilir. Söz konusu uçak dünyada bir çok üst seviye bisiklet turunun yayınında da kullanılıyor.
Varış anını yakalayana aşk olsun!
Tour of Türkiye’nin en uzun etabında final anı yaklaşıyor. Medya mensupları da seyirciler de telefonlarını açıp hazırlanıyor. Herkes varış anını kayda almak istiyor. Ben de! Fakat ne mümkün! Deklanşöre basıncaya kadar Caleb Ewan podyuma çıkıyor neredeyse! Acemiyiz ne de olsa! Tecrübeli meslektaşlardan Barış Timurlenk, ‘o anı’ çekebilmem için 300 metre kala deklanşöre basmam gerektiğini salık veriyor. Artık bir sonraki etapta…
Finiş çizgisinde temizliğe dikkat
Şayet finiş çizgisi alanı tertemiz olmazsa, yaralanabilirsiniz! Çünkü bir anda onlarca bisikletin attığı sprintten müthiş bir enerji oluşuyor ve çerçöpü sağa sola fırlatabiliyor. Bu da bitiş çizgisine yakın olanlar için bir tehlike oluşturuyor. Ve şunu da yaşamanızı ben tavsiye ediyorum: Bitiş noktasında onlarca bisikletin çıkardığı ses ne yalan söyleyeyim, meftunlarını kızdırsam da F1 araçlarınınkinden daha şahane. Bir sonraki etapta sesi de kaydetmem gerektiğini not düşüyorum kendime.
Bir yanda parıltı arkada acı
Evet, uzun etap bitiyor. Sporcular podyuma çıkıyor. İlk etabı daha önce Türkiye’de 3 etap kazanmış olan Lotto-Soudal takımından Caleb Ewan alıyor. Kuşadası-Alaçatı etabında en değerli mayo olan Turkuvazı kapıyor.
Meydanda parıltılı ödül töreni yapılırken, arka mahalde; yani sporcuların araçlarının park ettiği alanda bambaşka bir hava solunuyor. İlk dikkatimi çeken sırtlarındaki numara kağıdının arasına sıkıştırdıkları çöpler! Evet, yol boyunca aldıkları takviye yiyeceklerin ambalajlarını doğaya atmayıp, sırtlarına sıkıştırıyorlar.
Yarış öncesi o enerji fışkıran bedenler şimdi yorgunluktan bitap düşmüş. Yine de kimisi hemen cep telefonuna sarılmışken, kimisi açlığını ve susuzluğunu gidermenin derdinde önce.
Etapta 4-5 defa düşüşler olduğundan yaralananlar var. Araçlar arasında gezerken yarasına buz basan sporcu da görüyorum, bandaj yapıyor. Az ileride Hollanda ekibi Team DSM’den bir sporcuyu bir kadının kolunda güç bela yürürken görüyorum. Fena düşmüş. Forması üzerinde paralanmış. Güç bela yürürken, inleyip duruyor.
Yaklaşıp soruyorum, biraz da çekinerek: “İyi misin?” “İyiyim” diyor ama bu biraz hastanelik olmaması anlamında. Çünkü “Yarın yaraşabilecek misin” diye sorunca da “Bilmiyorum, bilmiyorum” diyor ve kısa yanıtını “Ahh!” diyerek bitiriyor. Sırt numarasını not ettiğim bu sporcu Belçikalı Niklas Markl…
Vitaliy'nin kirpiğinin ucundaki yaşlar
Evet, Attilla İlhan’ın dizeleri düşüyor ansızın: “Şenlik dağıldı, bir acı yel kaldı bahçede yalnız…” Acıyı en çok ortalığa düşüren Ukraynalı bisikletçi Vitaliy Buts oluyor. Türk takımı Sakarya Belediyesi için yarışan sporcu, 'Türkiye Güzellikleri' mayosunun sahibi olarak kürsüye çıkıyor; elinde Rus işgalindeki ülkesinin bayrağı, kirpiklerinin ucunda zorlukla tuttuğu göz yaşlarıyla. Herkesin bir kez daha savaşa lanet okuduğu anlar...
Ve günün sonunda seyirciler dağılıyor, sporcular otellerine gidiyor… Biz de.. Ertesi gün ikinci etap olan Selçuk-Alaçatı için dinlenmeye çekiliyoruz. Elbet sporcularınkinin yanında bizim yorgunluğumuzun lafı olmaz…