“Ben buraya sata sata değil, asa asa geldim...”
ADI TANJU GÜVENDİREN...
Kimdir bu kişi? Tanju Güvendiren... Kimdir Tanju Güvendiren? Askeri Yargıtay Onursal üyesi ve Devlet Güvenlik Mahkemesi Hakimi...
Futbol camiasında hiç tanınmayan bir isim.
Hatta Tahkim Kurulu’nda bile pek tanınmayan bir isim.
****
DEVLET GÜVENLİK MAHKEMESİ HAKİMİ...
Tahkim Kurulu’na nasıl girdi peki!
İddia şu... Haluk Ulusoy’un federasyon başkanlığı sürecinde etkin bir rol oynadı, Anayasa Mahkemesi’ndeki bir dosya hakkında çok özel bir çalışma yaptı.
Haluk Ulusoy’un önündeki tahsil engelini kaldırdı.
Hatırlatayım. O dönem Haluk Ulusoy’un tahsili, Türkiye Futbol Federasyonu mevzuatı gereği, başkan olabilmesi için yeterli değildi.
İşte, aynı Tanju Güvendiren, Askeri Yargıtay Onursal Üyesi ve Devlet Güvenlik Mahkemesi Hakimi olarak, Haluk Ulusoy adına bu sıkıntıyı giderdi.
****
GÜVENDİREN GÜVENDİREMEDİ!
Mevzuyu dağıtmayayım, toplantıya döneyim.
Tanju Güvendiren “Ben buraya sata sata değil, asa asa geldim” deyince...
Kısa bir şok yaşanır.
Tabii gereken hemen yapılır.
Birbirinden değerli diğer 8 üye, Tanju Güvendiren’e uygun bir dille tepki gösterir...
Prof. Dr. Aziz Can Tuncay “Teessüf ederim” şeklinde karşılık verir. Türker Arslan “Saygılı olalım” der. Ümit Kocasakal da sert çıkar.
Hiçbir üye kayıtsız kalmaz.
****
ULUSOY SÖZ VERMİŞ
Tanju Güvendiren ise açık açık şunu söyler:
-“Haluk Ulusoy bana söz verdi...”
****
8’E 1 YENİK DÜŞTÜ
Demokrasilerde çare tükenmez.
Oylamaya geçilir... Nasıl biter bu oylama? Nasıl bitecek! ! 8’e 1 biter... Türker Arslan kazanır.
Söylememe gerek yok, Tanju Güvendiren’e verilen 1 oy, kendisi tarafından verilen 1 oydur.
****
CEKETİNİ ALIP GİTTİ
Sonra ne olur?
Tanju Güvendiren toplantıyı terk eder.
Ceketini alıp gider.
****
TOPLANTILARA DA KATILMADI
Bu kadarla da kalmaz Tanju Güvendiren... Sonraki toplantılara da katılmaz. Katılmadığı için haliyle nasıl bir süreç işlemesi gerekirdi.
Mevzuat gereği, üyeliğinin düşmesi gerekirdi...
Ama buna da pek yanaşmaz!
Haluk Ulusoy’dan destek almış olmanın gücüyle adeta “küstüm” der.
Günler aylar böyle geçer.
****
YÜZ YÜZE GÖRÜŞTÜM
O süreçte Ankara Kavaklıdere Tunalı Hilmi Caddesi’nde yüz yüze görüştüm Tanju Güvendiren ile... Yanımızda son derece değerli gazeteci ağabeyim ve dostum Saygı Öztürk de vardı. Samimi bir sohbet yaptık. Tanju Güvendiren açık açık “Haluk Ulusoy bana Tahkim Kurulu başkanlığı teklif etti, ben de kabul ettim. Ben futboldan pek anlamam. Bir hakim olarak hangi şehirde ya da ilçede görev yaptıysam, o şehrin ya da ilçenin kulübüne beni hemen üye yaptılar” dedi.
****
BU NE CÜRET!
12 Eylül döneminde hakimlik yapan... Bu doğrultuda insanları idama gönderdiğini açık açık söyleyen... “Ben buraya sata sata değil, asa asa geldim” diye övünme cüretini bile gösterebilen Tanju Güvendiren... Ne yazıktır ve ne acıdır ki... Ülke futbolunun en kritik koltuklarından birine oturtuldu.
****
AYRILDI
Neyse ki, bu antidemokratik uygulamanın sonucunda demokrasi galip geldi. Tahkim Kurulu toplantısında yapılan oylama sonucu masayı 8-1 mağlup terk eden Tanju Güvendiren, Futbol Federasyonu bünyesinden ayrılmak zorunda kaldı.
****
TORPİL HİÇ BİTMEDİ
Lafı şuraya getireceğim.
Futbolumuzda torpil mekanizması hep işledi, hep de işleyeceğe benziyor.
Yıllar boyu çeşitli yönetimlerde ve de değişik kurullarda pek çok torpilli isim görev yaptı.
İşinin ehli ve dürüst kişilerin yanına, ne yapıldı, edildi, eline kartvizit tutuşturulan isimler yerleştirildi.
****
BİRAZ AHBAP ÇAVUŞ İŞİ OLMUŞ
Geldik bugüne.
Hemen sormak isterim.
Nihat Özdemir başkanlığında oluşan Futbol Federasyonu yönetim kurulunu nasıl buldunuz?
Ben fikrimi söyleyeyim. Biraz ahbap çavuş işi olmuş.
Aralarında çok değerli isimler var ama bazı beyefendiler de araya dahil olmuş.
Dilerim el ele verirler ve başarılı olurlar.
****
MHK’YE DİKKAT...
Tabii gözler şimdi diğer kurullarda.
Hangi kurullar bunlar? Merkez Hakem Kurulu başta olmak üzere Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu ve Tahkim Kurulu.
Tahmin ediyorum yarın yapılacak federasyon yönetim kurulu toplantısında bu isimler belli olur.
Önemle belirteyim. Özellikle Merkez Hakem Kurulu’na şöyle bir baktığımız zaman, neyin ne olduğu çok net anlaşılır.
Her zaman için liyakat unsurunun ön planda tutulması gereken Merkez Hakem Kurulu... Torpilli isimlerden oluşursa eğer... Balık baştan kokar.
****
HAKEMLER BİRBİRİNİ İYİ TANIR!
Hakem camiasında kimin ne olduğu, herkes tarafından çok iyi bilinir.
Argo tabirle, kimse kimseye yediremez.
Bu bakımdan aman dikkat!
Birbirinden değerli, önemli ve güvenilir isimlere görev verilmesi şart...
9 isimden oluşan Merkez Hakem Kurulu, her zaman için ülke futbolunun gerçeklerini kabak gibi ortaya koyar.
****
ÖZDEMİR’İN İŞİ ZOR!
Nihat Özdemir’in de işi elbette inanılmaz zor.
Geçmiş hadiselere dayanarak şunu söyleyebilirim. Bu 9 kişilik Merkez Hakem Kurulu listesi için, kendisine en az 100 ismin önerildiğini tahmin ediyorum.
Her türlü kesim, torpil için gece gündüz çalışıyordur şimdi.
Yanlış anlaşılmasın, Nihat Özdemir’in şahsına yönelik değil bu olay, bu değerli koltuğa kim oturursa otursun, bu torpil mekanizması ile karşı karşıya kalacaktır.
Eski Federasyon başkanlarına ve eski Merkez Hakem Kurulu Başkanlarına bu mevzuyu açarsanız eğer... Bu vahim tablo daha iyi ortaya çıkacaktır.
Şu da var. Bu torpil mekanizması karşısında direnebilmek inanılmaz zor.
Çünkü, herkesin değişik bir gücü var.
****
TORPİLE DUR DENİLSİN
Tabii sadece Merkez Hakem Kurulu ile bitmiyor.
Bu işin bir de hakem klasmanı var. Gözlemci kadrosu var. Temsilci kadrosu var.
Var oğlu var.
Kimler düşecek, kimler çıkacak?
Ve hepsi birbirine bağlı...
Şöyle bir düşünün... Merkez Hakem Kurulu’nun içinde torpilli üye olursa eğer, ona bağlı olarak torpilli hakemler geliyor, bu bağlamda aslan gibi bazı isimlerin de hakemliği sona eriyor.
Zincirleme devam ediyor.
Sonuçta sahaya yansıyor.
****
KİMLER NİYE AZ CEZA ALIYOR?
Peki, Disiplin Kurulu ve Tahkim Kurulu’nda nasıl oluyor bu işler?
Şu kadarını söyleyeyim. Bilirsiniz, bazı futbolcular 5 maç ceza alması gerekirken, 2 ya da 3 maçla kurtuluyor.
Keza... Bazı teknik adamlar, yöneticiler ve de kulüpler paçayı ucuz kurtarıyor.
İşte işin sihri burada...
Kulüp olarak federasyon kurullarına adamlarınıza yerleştirdiğiniz takdirde, hiç dert etmeyin, gelecek ceza minimum olur.
Aksi durumda ise... 2 maç ceza almanız gerekirken, ne olduğunu anlayamadan, 5 maç cezaya çarptırılırsınız.
Nihayetinde, torpille o koltuğa oturtulan kişi, yine o koltuğu koruyabilmek için, başkaları adına torpil yapıyor.
Yani, diyet ödeniyor!
****
YAMUK TABLO...
Birbirinden değerli pek çok ismi tenzih ederim ama bu kurullarda görev yapan torpilli isimlerin çokluğu, hem ülke futbolu için, hem de bu değerli isimler için, çok büyük bir sorun teşkil etmektedir.
Hatırlayın lütfen, hemen her sezon vatandaşın önemli bölümü isyan ediyor, “Kardeşim, bu futbolcu 6 maç ceza alması gerekirken 2 maçla nasıl kurtuldu” diyor...
Oysa... Mekanizmayı iyi bilenler için hiç şaşırtıcı değildir bu tablo...
Ortada yamukluk vardır.
Yine ortada... Baştan kokan bir balık vardır.
****
ADALET ARANIYOR!
“İyi de, son Disiplin Kurulu ve Tahkim Kurulu’nun genel görüntüsü nasıldı” diye soracak olursanız eğer...
Önce bir hatırlatmada bulunayım. Bu her iki kurul da 7’şer üyeden oluşuyor.
Şimdi cevabımı veriyorum.
Son Disiplin Kurulu’nun 7 üyesinden 4’ü, bir büyük kulübümüzün sempatizanı ya da kongre üyesi idi.,
Tahkim Kurulu’nda ise... Yine 7 üyenin 4’ü diğer bir büyük kulübümüzün sempatizanı ya da kongre üyesi idi.
Tabii, hukuki anlamda herhangi bir sıkıntı olmaması ve de hiç olmazsa bu haftayı küfür yemeden geçirebilmek için, bu kulüplerin hangi kulüpler olduğunu şimdilik söylemek istemiyorum.
Ama şunu söyleyebilirim. Bu 2 kurulda gücü ve etkinliği bulunmayan bir başka büyük kulübümüz, geçmiş yıllarda hem federasyon yönetiminde, hem de tüm kurullarda son derece güçlü ve etkindi.
****
LİYAKAT SAHİBİ İSİMLER GEREKİYOR
Açık konuşalım.
Nihat Özdemir, tüm kurallarda liyakat sahibi isimlere görev verirse eğer...
Sezon boyunca her maçı gönül rahatlığıyla izler.
Ve haliyle maçlar adil bir mecrada oynanır.
Bu doğrultuda Türk futbolu gelişir.
****
SONUÇ FACİA OLUR
Yok, bazı güçler devreye girer de...
Karşımıza torpilli isimlerden oluşan kurullar çıkartılırsa eğer...
Sonuç facia olur.
Berbat ötesi günler yaşarız.
Öyle ki...
Yıldırım Demirören ve hatta Haluk Ulusoy dönemini bile mumla ararız.
ATİLLA TÜRKER