Berna Gözbaşı: "41 milyon kadının desteği arkamda!"
Süper Lig'in ilk ve tek kadın başkanı Berna Gözbaşı, 8 Mart Kadınlar Günü'nde dikkat çeken açıklamalarda bulundu.
Fanatik'e konuşan Gözbaşı'nın ifadeleri şöyle:
Başkanlık süreci...
Bir akşam evde oturuyordum, saat 22:00 civarı. Şehrin ileri gelenleri aradılar, tekliflerini söylediler. Elbette ‘Hayır’ dedim! Sonra iş dünyasından kıramayacağım bir başkan aradı. Halâ daha önce söylediğim yerdeyim! Ki zaten kulüp bu durumda olmasaydı, teklif edeceklerini düşünmüyorum! Fabrikada personelden oluşan bir futbol takımımız vardı, turnuvalara katılırdık. Üretimi durdurup davul, zurna maça giderdik; ama bir gün Süper Lig Kulüp Başkanı olacağımı hayal etmemiştim. Futbol büyük bir endüstri. İçine girdikten sonra ‘kadın ya da erkek’ olmanın çok da önemli olmadığını anladım. Burada cinsiyete değil, başarıya ya da nasıl bir yönetici olduğunuza bakmak gerekiyor. Çünkü çıkıp sahada ben oynamıyorum, sonuçta bunu yapan futbolcular var.
"Geldiğimde ortada takım yoktu"
Takım, kulüp çalışanları ve yöneticiler; aynı hedefi, aynı vizyonu koyduğunuz zaman aile oluyorsunuz. İlk geldiğimde ortada bir takım yoktu, U19’la oynuyorduk. Sanırım Trabzonspor maçıydı, alelacele 7 çocuğumuzu profesyonel yaptım. Devre arasında toparladık. Bence hocamızı doğru seçtik. Elimizdeki bütçe çok kısıtlıydı. O bütçeyle, yani eskiden 1 futbolcu alınan paraya, 9 oyuncu aldık. Altyapıyı geliştirmeye çalışıyoruz, şehirle bütünleşmeye çalışıyoruz. Çünkü bir nesil kayıp burada. Onları yeniden kazanmak, çocuklara ve gençlere kulübü sevdirmek... Kapımızı onlara açıyoruz.
1 yılda 3 başkan, 4 hoca
Herkesin ümidini kaybettiği bir takımdı. Şu anda oluşan hava, ilk geldiğimize göre çok farklı. Başarırsak da bir mucize olacak. Şu an tam başardık diyemiyorum! Çünkü 3 başkan değişti ve 4. hocamız. Tüm bunlar 1 yılda oldu. Geldiğimde futbolcular ellerine fesihlerini almış, küs haldeydi. Kaç grup olduğunu anlamam bile 1 hafta sürdü! Tek tek konuştum, gitmek isteyenlerle anlaştım, sözleşmelerini feshettim. Kulüplerin en büyük sorunu şu: Borcu ertelemek. Bu bir kültür olmuş ve kulüpleri batırıyor. O futbolcuları gönderdiğimde 20.6 Milyon TL bütçemiz vardı. Süreci hızlı ve iyi yönettim. Bugün mücadele eden bir takımımız var. Ben sözümü tutarım. Bu artık personele de, futbolculara da yerleşti.
"Hiç pes etmedim"
Hayatımda hiç pes etmedim. Çok dibi de gördüm ama hep mücadele ettim, çıktım. Burada da devam edeceğim. Hiç kolay bir şey olmadı hayatımda. Hep erkek egemen yerlerde çalıştım. O kadar çok ilkim var ki... Kayseri sanayide kadın fabrikatör olmak da kolay değildi. O yüzden ‘erkek-kadın’ diye bakmam. Gereken neyse onu yaparım. Kimse iş dünyasında ‘sen kadınsın’ diye ‘çekini 1 ay sonra öde’ demiyor!
"Prosinecki "Noluyor" dedi!"
Hocayla hikayemiz ilginç. İlk başta ‘Hayır’ dedi. Direkt hocaya ulaştım. Hırvatistan’da ‘markam’ bilinir, orada ürünlerimi satan ve iş birliği yaptığım kadın arkadaşlarım sırayla hocayı aradılar. Bir o arıyor, bir diğeri, bir ben. Hoca ‘noluyor’ demiş! Dedim ki hocaya: “Ben hiç başarısız olmadım. Şimdi sana ihtiyacım var.” Kader birliği yaptık. Hoca elinden geleni yapıyor. Takım ruhunu vermekte çok etkili. O kadar çok yabancı oyuncu vardı ki takımda. Bu nedenle Türk hocalarla olmazdı, alınmasınlar.
"Doğallık güven getiriyor"
Konya maçında 2-0 geriye düştük. Yan locaya baktım, kızımın gözyaşını gördüm. O anki üzüntüm yüzüme çok yansıdı herhalde. Pazar sabahı ailemle kahvaltıya gittik. Yolda gelinimiz dedi ki; “Abla seni gördüm!” Bir baktım ki, bütün bilboardlarda fotoğrafım var. Sağolsun Belediye Başkanımız o gece 03:00’te ‘Hep birlikte kazanırız’ sloganıyla şehri donatmış. Göztepe maçından sonra da ağladım, onu da çekmişler. Çok doğal ve bu güven getiriyor.
- Sizi Futbol Federasyon Başkanı olarak görür müyüz?
Nihat bey (Özdemir) Başkan seçildiğinde, ben de Divan’da görevliydim. Ama böyle bir kariyer planım yok, Başkanımız’dan memnunuz.
"41 milyon kadının desteğini arkamda hissediyorum"
Bütün kulüp başkanlarıyla ilişkim iyi. “Lige renk getirdin, kal, devam edelim” diyorlar. Yendiğimiz maçlardan sonra tebrik ediyorlar, bu çok normal bir şey değil! Türkiye’nin Her yerinden destek var. Futbolla hiç alâkası olmayan kadınlar, profesyoneller, herkes... Ülkemizde 41 milyon kadın var, onların desteğini hissediyorum. Ligin hem sonuncu takımı olacaksınız hem de en sempati duyulan takımlarından biri olacaksınız.
"WhatsApp grubumuz var"
Kulüplerdeki kadın yöneticilerle ‘WhatsApp Grubumuz’ var. Süper Lig’de böyle bir şey sadece Kulüpler Birliği’nde var, o da sadece duyuru amaçlı! Ama biz kadın yöneticiler, grubumuzdan her maç öncesi birbirimizi arar, başarılar dileriz. O arkadaşlarım da kulüplerine çok emek veriyorlar. Farklı bakış açılarımız var. Başkanları, en azından kadınları yönetime dahil ettikleri için kutluyorum. İnşallah sayımız artar. Olaya kadın-erkek değil, iyi-kötü yönetici açısından bakmalıyız.
"Diyalogla hallettik"
Tabii kadınların duygusal zekası da var, bu bilimsel bir şey olduğu için söylüyorum. Detaylara dikkat etmemiz, biraz daha merhamet, şevkat, annelik içgüdüsü. Belki ben de bazı futbolcularla sorun yaşayabilirim. Zaten en başta çok tepkililerdi! Ama bana değil, eskilerden kalan bir miras bu: Yöneticiye güvenmeme. Tepkilerini şevkatle, diyalogla hallettik. Dillerini konuşabiliyor olmam, birebir ilişkilerim onlar için önemliydi. Çünkü onlar personele bile selam vermeyen Başkan’lardan buralara geldi! Fark yarattık yani.
"Oyunculara sahip çıktık"
Mensah’a iki ciddi teklif geldi. Takımın durumundan dolayı ‘boşta kalacak’ beklentileri oluştu. Ben ona müsade etmedim, ne Artem de ne Mensah’ta. Kalmasını istediğimiz oyunculara sahip çıktık.
"Her şeyle yarışıyoruz"
Zamana karşı yarışıyoruz. Hocamız yeni, 9 futbolcumuz yeni, zaman kısıtlı. Maddiyatla, rakiplerle, fikstürle... Her şeyle yarışıyoruz. Burada başka bir kültür vardı. Benden önceki başkan, ondan önceki başkanla sürekli kavga halindeydi. Takım, medya da artık bunu kanıksamıştı! Oyuncular, benimle birlikte bu konuda boşluğa düştüler! Korkunç bir değişim içindeler!
"Sosyal medyada aktifim"
Demeç vereceksem ‘Twitter’ kullanıyorum, çok aktifim. Hiç alışık olunmayan yeni bir başkan tarzı. ‘Ulusal medyaya konuşuyorsun, yerel medyaya konuşmuyorsun’ diyemezler. Ben koyuyorum oraya, ‘almak isteyen alır’.
"Buyrun beyler...!"
Destek çok ama maddi desteğe de ihtiyacımız var. SMS kampanyalarına reaksiyon alıyoruz. Lig bitene kadar kendi yağımızda kavrulacağız. Fakat lig bittikten sonra başlıyor esas işimiz. Çünkü geçmişten çok fazla borç var, transfer yasakları olacak. Bunlar gündeme geldiğinde ‘Buyrun beyler, herkes yaptığını temizlesin’ diyeceğim. Ben bir kere kurtardım, ama her sene bunu başaramam!
"Kapılar kapalı değil"
Çok açığız, diyalog halindeyiz. Eskisi gibi kapılar kapalı değil. Eşiyle, sevgilisiyle sorun yaşayan futbolcuyu da bilirim. Benimle her konuda direkt iletişim kurarlar. Asla futbolla ilgili konuşmam, bu hocanın işi. Bir hoca getirdiysek, kararları o verir. Kimi oynatır, kimi oynatmaz, karışmam.
Kayserispor için zor süreç
Asla siyasi kariyer düşünmedim. Bu nedenle reklam yapıyor diyenlere şaşırıyorum. Ben bu şehirde doyuyorum. Şehrin kulübü zora düşmüş, ben de elimden geleni yapıyorum, mücadele ediyorum. Tabii yüzde 50’sini kontrol edemiyorsun, sahaya girip oynayamıyorsun! Düşersek ona göre hareket ederiz, ligde kalırsak ona göre.
"Lütfen adalet"
Sahada futbol oynansın istiyorum. Maç başlamadan soyunma odasına iner, takımla konuşurum. Orada hakemlere denk geldiğimizde “Lüften adalet. Başka bir şey istemiyoruz” diyorum. Galatasaray maçında Pedro’ya verilmeyen penaltıdan sonra “Beni de konuşturdunuz ya” dedim! Her takım iyi futbol oynasın, hakem de maçı iyi yönetsin. O zaman herkes hakettiği yerde olacak. Aslında tüm başkanların istediği bu. Herkes aynı şeyden şikayet ediyorsa, o zaman sistemde bir sakatlık var. Herkes ‘VAR’ı konuşuyor. Orada ne konuşuluyor, bilinsin. Konuşmalar açıklansın.
"Zarar etmesi mümkün değil"
Düzgün yönetilen bir Süper Lig takımının matematiksel olarak zarar etmesi mümkün değil. Sezon sonu tabloyu daha net ortaya koyacağız. Sponsorlar, yayın gelirleri, performans paraları. Transferi düzgün yönetirsen, olur. Ben menacerliğe yüzde 5 verdim, tarihte hiç böyle bir şey yokmuş. Çok yorulduk. Başkan seçildiğimde 10 gün fabrikaya gidemedim. 15 gün kampta kaldım. Sabahlara kadar çalıştık, yemek yiyemedik. Saat farkları, pazarlıklar... “Menacerler benden korksun” demiştim. Çünkü ben uluslararası ticaret yapıyorum, burada komisyon yüzde 3’tür. Yüzde 10’lar, 15’ler havada uçuşuyor bu sektörde. Olmaz...
"Diego ağladı"
Son kazandığımız maçtan önce futbolculara kendi kariyer ve özel hayatımdan bahsetmiştim ‘pes etmemek’ üzerine... Maç sonunda Diego hüngür hüngür ağladı. Sonra bana yazdı: “Pes etmediğimizi size gösterdiğim için ağlıyorum...” O duyguyu birlikte yaşamak bambaşka, takım ruhu oluştu.