Beşiktaş başarılıdır!
Sonuçta bu kadar sıkıntı içinde Beşiktaş bana göre başarılı ama şampiyon değildir. Çok önemli bir hata; Ziraat Türkiye Kupası’na anlamsız havlu atmalarıdır..
Okurlarımız bilmez! Zira medyada sadece benden olma ayrıcalığı var! Bu öykünün başlangıcı ben Eyüpspor’da Sportif direktör iken Belediye başkanı İsmail Kavuncu dönemine dayanır. Hakan Şükür ile İstanbulspor karşılaşmasına çıkarken soyunma odama gelen ve daha sonra Hamza Hocanın Mersin İdmanyurdu ile oynanacak kupa karşılaşmasında futbolculara tanıtılırken çıkılan bir yolun başlangıcı geleceğe hazırlıktı!
Daha sonra Denizlispor, Rizespor, Akhisar’da olgunlaştırılan teknik ekibiyle Yıldırım, Fuat ve Mert hoca bütünleşmesi Hamza Hamzaoğlu’na açılan başarı yolunun gerçeğidir…
Futbol Federasyonu’nda Fatih Terim ile tamamlanan kariyer gücü bu sezon başında Prandelli ile darmadağınık edilen Galatasaray’a Hamza Hamzaoğlu’nun gelmesi ile tarihi bir süreç başlarken, anlamlı bir şampiyonluk dün gece noktalandı sayılır…
Tüm ümitlerini bu karşılaşmaya haftalar önce kodlayan ve yanlış strateji seçen Bilic ve öğrencileri, futbolun mucize takımı olma şansını Galatasaray'a 10 günde oynadığı üç karşılaşma ve kaybedilen 7 puanla teslim etti. Önce Galatasaray'ı ve sonra da tüm samimiyetimle Hamza Hamzaoğlu ve ekibini kutluyorum. Ama tam bir tarafsızlık içinde Beşiktaş’ı da kutluyorum.
Gönüllerin mağdur takımı siyah beyazlı takımdır.
Hiç bir şekilde üç büyük olup da sahası olmadan 4 ayrı alanda iç saha maçlarını oynama zorunluğu olan bir kadro bu kadar sıkıntı ile bu başarıyı gösteremezdi. Beşiktaş ‘Gönüllerin şampiyonu’ olurken, sosyal çalkantılar nedeniyle her şeyi olan tribün gücü Çarşı’yı küstürmüş, seyircisiz oynama zorunda kaldığı maçlarından özellikle Avrupa’da ülkenin en iyisi olmuştur.
Bilic takımı kendi anlayışına göre yönetirken arkadaşlık, samimiyet, sevgi gerçeğini önde tutmuş ancak zaman zaman saha içi oyunu okuma hataları ona olası bir tarihi zaferi kaybettirmiştir! Bu satırların sahibi olarak defalarca belki fısıltı olarak da işitir diye çok yüksek sesle ona uyarılarda bulundum oyunla ilgili! En önemli yanlışı rakip tuzaklara düşen gençleri idi. Aynı kendisi gibi iyi niyet elçileri olan bu ekip futbol şeytanımıza (!) çare üretemedi! Bizim Ulusal karakterimizi ancak idealist Türk hoca bilebilirdi. O anlamda farklı ülkenin adamı olarak yolun başında olduğundan yetersiz kaldı.
Belli ve Demba Ba' ya dayalı bir oyun tarzı kolay çözüldü.
Öncelikle yorgun savaşçıların takımı olan bir sürece girmeleri finalde ortaya çıktı. Orta alanda bozulan omurga Veli - Atiba ikilisinin gücü geç fark edildi.
İki kanat Olcay ve Gökhan en önemli süreçte havlu attılar bilinmeyen nedenlerle!
Şampiyonlukta Muslera Galatasaray adına harikalar yaratırken, Beşiktaş genç Günay'a kaldı.
Orta alandan sürpriz golcü üretemeyen ve yüksek klasta adam eksikliği yaşayan Beşiktaş, topa sahip olmayı kazanmak olarak düşünse de karşı atak ve gol becerisi anlamında rakiplerinden uzakta kaldı son dönemde…
Dün gece gördük ki, altı haftadır sahasında gol yememeyi takım savunmasındaki gelişmeye yönlendiren Galatasaray aynı zamanda baskılı ve topun daha çok Beşiktaş’ta kalmasına izin verse de top ile kale arasında özellikle ceza alanında çok adamla etten bir duvar örerek gol yemeden oyunu kazandı. Az atak ama etkili vuruşlar ve dik paslar Beşiktaş’ın kaybetmesine neden oldu. Galatasaray Yasin’i yaratan Hamza hoca ile kritik goller kazanırken, Beşiktaş böyle bir yaratıcılık ortaya koyamadı. Cenk ve Mustafa çok az katkıda bulundu ve açıkçası yetersiz kaldı. Tolgay iyi futbolcu ama takıma katkısı önemli bir ihtiyaca ne kadar cevap verdi desek yeridir. Oysa Selçuk, Melo ve Sneijder form tutarak takımı hep uçurdu. Hatta dışlanan Sabri dahi! TT Arena Stadı hep gereken desteğin yeriydi. Yeni bir Ali Sami Yen oldu!
Beşiktaş aslında şampiyonluğu gelecek yılın planını askıda tuttuğu için kaybetti. Bilic bir ölçüde buna çanak açtı. Hiç gereği yokken İngiltere söylentisi ve devre arası gereksiz alınan dört futbolcu takımın armonisini bozdu. Bu bir ölçüde batı enstrümanları ile Türk müziği çalmak gibi oldu. Bunu en iyi bilmesi gereken “Müzisyen Bilic” olmalıydı!
Agresif olamadı Beşiktaş. Sahada olması gereken kadar istekli sert ve şampiyonluk adına biraz da dişini gösteren olamadı. Galatasaray öteki rakiplerine oranla daha etkindi. Hem saha dışında dahi! Bu anlamda da liderken dahi üçüncü sınıf bakılan Kara Kartal medyada yerini alamadı beklendiği kadar. Süleyman Seba sezonu Beşiktaş’ı yıprattı.
Hakemler bu sezona isim olarak duygusal ve samimi olmadılar.
Önce Yıldırım Demirören ve sonra Zekeriya Alp'e çok saldıranlar Yusuf Namoğlu gelince adeta sustular!
Başkanlar anlamında daha sessiz olan ve borçlar ile stat sorunu nedeniyle sıkıntı yaşarken, Çarşı grubunu da kaybetme tehlikesi coşkuyu Beşiktaş’tan aldı gitti.
Yani özetlersek rakip takım dün gece değil sayılan nedenlerin de büyük etkisi ile öne çıktı. Çünkü diğer dev Fenerbahçe de Galatasaray’a engel olacak performans gösteremedi. Sonuçta bu kadar sıkıntı içinde Beşiktaş bana göre başarılı ama şampiyon değildir. Çok önemli bir hata; Ziraat Türkiye Kupası’na anlamsız havlu atmalarıdır.
Şimdi son haftaya girilirken gelecek umutlar az da olsa, dün geceki oyun üstünlüğüne karşın ‘tamam’ diyen Bilic gitse de, Beşiktaş kadroyu fazla bozmadan ilave edilecek birkaç futbolcu ile gelecek yıla hazırlanmalıdır.
Öncelikle hareketli bir orta alan ve ileri uçta rakip defansların dengesini bozacak süratli, driplingi olan forvet oyuncusu şarttır.
Takımda yan pas ve çok pas ile atağa kalkma, düşük tempo ile oynama şekli değişmelidir. Takım savunması ve iyi karşı ataklara kalkan hızlı ve baskılı, agresif bir takım kurulmalıdır. Ve mutlaka bir yerli hoca seçilmelidir.
Galatasaray ve Beşiktaş’ı ben kendi adıma kutluyorum.