Beşiktaş efsanesi anılarını anlattı...
Beşiktaş'ta hem kaleci hem de teknik direktör olarak görev yapan Türk futbolunun unutulmaz isimlerinden Rasim Kara, anılarını Anadolu Ajansı'yla paylaştı.
Kariyerine doğduğu Eskişehir'deki Işıkspor'da başlayan ve Uşakspor ile Bursaspor'da forma giydikten sonra Beşiktaş'a transfer olan Rasim Kara, 9 yıl siyah-beyazlı ekibin kalesini korudu.
Beşiktaş'a 1996-1997 sezonunda teknik direktör olarak hizmet veren 65 yaşındaki Kara, şu an Türkiye Futbol Federasyonu Futbol Gelişim Direktörlüğü Bölgeler Sorumlusu olarak görev yapıyor.
Teknik direktörlük yaptığı dönemde Beşiktaş ile çok önemli başarılar kazandıklarını dile getiren Rasim Kara, siyah-beyazlı takımdan ayrılmanın kendisini çok üzdüğünü ve bunu hala unutamadığını ifade etti.
Görev yaptığı sezonda Süper Lig'i ikinci bitirdiklerini ve UEFA Kupası'nda da üçüncü tura kadar yükseldiklerini hatırlatan Kara, şunları kaydetti:
"Beşiktaş 113 yıllık tarihinde 88 gol atmadı, artı 62 averaj tarihinde yok. Hiç derbi kaybetmedik. Bir sene önce Daum dönemiydi. Kırmızı kart, sarı kart ve fair-playde sonuncu olan takım, fair-play birincisi oldu. Fatih Terim ile 6 sene çalışmıştık milli takımda. O Galatasaray'a ben Beşiktaş'a gittim. Galatasaray birinci, biz ikinci olduk. Bazı hatalar yaşandı. Mesela Vanspor maçında Sergen'in frikiğinde rakip oyuncu smaç yaptı ama kafasına çarptı diye penaltı verilmedi. Böyle sıkıntılı maçlar oynadık. O formayı giymiş, o takımda 7 sene kaptanlık yapmış biri olarak çok başarılı olmak istedim, olduk da."
Beşiktaş Kulübü yönetimiyle yaşadığı bazı sorunlar nedeniyle görevinden ayrılmak zorunda kaldığını belirten Kara, "Devam etme imkanımız olabilirdi fakat yönetimle bazı sorunlardan dolayı, ipe sapa gelmeyen sebeplerden dolayı ayrılmak zorunda kaldım. Huzurluyum, görevimi yaptığımı düşünüyorum. Hala takdir ediliyorum. Devam etseydik, çok iyi şeyler olabilirdi. Belki dördüncü yıldızı takma imkanını sağlardık. Fatih hoca devam etti çok da başarılı oldu." diye konuştu.
- "Bizim dönemimizde fair-play vardı"
Rasim Kara, futbol oynadığı dönemde rakip takım taraftarların maçları birlikte izlediğini ve fair-play ruhunun üst seviyede olduğunu anlatarak, "Fenerbahçe ile oynuyorsak tribünün yarısında Fenerbahçe, yarısında Beşiktaş taraftarı olurdu. Galatasaray ile oynuyorsan tribünün yarısı Galatasaraylıydı. O ambiyans daha güzeldi, fair-play vardı. Çok nadir kavga olurdu. Maçtan çıktıktan sonra iki taraf da kol kola gidebiliyorlardı. Bunun özlemini çekiyoruz." ifadelerini kullandı.
Kaleciliği dönemde zor şartlarla karşı karşıya kalmalarına rağmen o günleri özlediğini dile getiren Kara, sözlerini şunları kaydetti:
"Şeref Stadı'nda yağışlı havada çamur içinde kalırdık. Vücudumuzdaki yaralar bir sezonda hiç kapanmazdı. Bir antrenmandan sonra kenarda kantar vardı. Orada tartıldım, üstümdekiler tam 20 kilo geldi. Biz 20 kilo ağırlıkla antrenman yapmışız. Hiç de şikayetçi değildim. Yerli malzeme toplar vardı, basketbol topu gibiydi. Topa iyi vurulduğu zaman parmaklarını kırar içeri giderdi. Ama çok güzeldi. O antrenmanları ve şartları çok özlüyorum. Biz hiç şikayetçi değildik. Şimdi bakıyorum kaleciler antrenmanda kısa kollu kaleci kazağıyla çalışıyorlar. Şortla çalışıyorlar. Biz astronot gibi giyiniyorduk. Şimdiki futbolcular daha şanslı."
Rasim Kara, zaman içinde futbolun oynayış şeklinde de önemli değişikliklerin olduğunun altını çizerek, "Futbol alanı aynı kaldı ama toplu hücum, toplu savunma çıktı. Bizden önceki dönemde sağ bek santrayı geçmezmiş, sağ açık santradan geri gelmezmiş. Çok nadir olurmuş ama şimdi toplu hücum toplu savunmayla herkes her yerde oynayabiliyor. Bu dar alanda çabuk karar verebilen ve oynayan oyunculara ihtiyaç var." değerlendirmesinde bulundu.
- "Paltomun ölçüsünü isteyen imalatçılar oldu"
Teknik direktör olarak Beşiktaş taraftarının karşısında çıktığı günlerin özlemini çektiğini aktaran Kara, "Bazen o görüntüleri görüyorum, çok hoş şeylerdi. Mesela giydiğim palto ve pardösünün model ve ölçüsünü isteyen bir sürü imalatçı oldu. Verdim de. Bizim sayemizde Kolombo pardösü modası da çıkmıştı. Güzeldi. Taraftar ortaya koyduğumuz oyunu benimsemişti." şeklinde görüş belirtti.
-"Hiçbir senet anlaşması yapmadım"
Rasim Kara, sporcuların başarıya ulaşmasındaki en önemli etkenin amatör ruh olduğunu vurgulayarak, "Hangi sporu yaparsanız yapın içinizdeki amatör ruhu taşımak zorundasınız. O olmadan başarı gelmez. Bizim zamanımızda biraz daha amatörlük vardı. Kontratlarımız sadece söze, karşılıklı güvene dayalıydı. Ben 20 sene amatör ve profesyonel oynadım, hiçbir senet anlaşması yapmadım. Ne kadar peşin verirlerse o kadar peşin, ne zaman taksitleri öderlerse o zaman alırdık." ifadelerini kullandı.
- "Gol yemeyeyim ölürsem öleyim"
Rasim Kara, A Milli Takım'ın 1975 yılında SSCB ile yaptığı ve kendisinin kaleyi koruduğu maçta yaşadığı ilginç anları da anlattı.
Kara, 1970'li yılların başında teknik direktör Lobanovskiy yönetiminde önemli bir çıkış yakalayan Dinamo Kiev'in SSCB adına milli takım olarak sahaya çıktığı karşılaşmanın İzmir'de oynandığını hatırlattı.
Kadrosunda Blokhin, Konkov, Kolotov, Muntyan gibi oyuncuların olduğunu Dinamo Kiev'in o yıl UEFA Süper Kupa maçında Beckenbauer ve Maier'in kadrosunda bulunduğu Bayern Münih'i mağlup ettiğini anlatan Kara, maçta SSCB'nin farklı kazanacağı görüşünün hakim olduğunu belirtti.
Karşılaşmanın yağışlı bir havada oynandığını aktaran Kara, şunları kaydetti:
"Ben degaj yaptım, Ali Kemal Denizci ortaladı, Cemil Turan onların stoperiyle kafaya çıktı ve gol attık. Kimin gol attığı biraz karambole gitti. Bu arada pozisyonlar oluyor, kurtarıyoruz. Daha sonra bakıyorum skorborda 88. dakikada Türkiye 1-SSCB 0. Ben dua ediyorum, 'Allah'ım gol yemeyeyim maçtan sonra kolum kırılsın.' 90. dakika oynanıyor ve ben yine dua ediyorum, 'Allah'ım gol yemeyeyim ayağım kırılsın.' dedim. Uzatmalar oynanıyor, ne kadar ilave oynanacağını bilmiyorduk. Uzatmaları hakem oynatıyordu. O zaman, 'Allah'ım gol yemeyeyim ölürsem öleyim' dedim. Yani bu gerçekten içten gelen durum. Ne para ne de başka bir şey düşünüyorsun. Sporcu amatör ruhu ne zaman kaybederse o zaman sahadaki başarısına etki ediyor. Şimdi bakıyorsun, Ronaldo, Messi inanılmaz bir mücadele veriyorlar. 'Ben yıldızım' deyip kalmıyorlar. Amatör ruhu hissediyorsun."
-"(Ahmet Dursun, Seba gitsin) sloganı Beşiktaş taraftarına yakışmadı"
Rasim Kara, Beşiktaş'ın efsane başkanlarından Süleyman Seba ile de çok güzel anıları olduğunu ifade etti.
Siyah-beyazlı ekibe geldiğinde Süleyman Seba'nın genel kaptanlık görevini yaptığını dile getiren Kara, şöyle konuştu:
"Futboldan geliyordu ve bir devlet memuruydu. Parasız başkan dönemini başlatan kişidir. Beşiktaş camiası ona inanılmaz güvendi. Efsane başkandır. Süleyman ağabey genel kaptan ve başkanken, 'maç sabahı herkes tıraş olsun' derdi. Ben Beşiktaş'a gelmeden önce de hiçbir maça tıraş olmadan çıkmadım. Sanki bir baloya, düğüne gider gibi tıraş olurduk. Şimdi bakıyorum herkes sakal bırakıyor, tabi saygı duyuyorum. Fakat gerçekten iyi giyinmiş, tıraş olmuş ve bakımlı birisi kendisini daha iyi hisseder. O yüzden Süleyman ağabey gelirdi, 'Rasim kaptan söyle Ulvi'ye sakal tıraşı olsun' derdi. Ben de 'Süleyman ağabey söylüyor' diyemezdim. 'Ya Ulvi insan iyi giyindiğinde ve tıraş olduğunda daha moralli olur, hadi koçum tıraş olalım' derdim. Böyle idare ederdik."
Teknik direktörlüğü döneminde Süleyman Seba ile huzurlu bir şekilde çalıştığını vurgulayan Kara, "Benden sonra neticelerin kötü gitmesi sonucunda taraftarların 'Ahmet Dursun, Seba gitsin' sloganı ne yazık ki o meşhur Beşiktaş taraftarına yakışmadı. Bu da belki birkaç kişinin önderliğinde yapılmış bir şeydir. Çıkar gözeten belirli bir kesimden kaynaklanmış olabilir ancak ne olursa olsun böyle bir slogan asla Beşiktaş taraftarına yakışmadı. Bu benim içim de bir ukdedir. Süleyman ağabey efsane olarak kalacak. Gönlümüzde taht kurmuş birisi." ifadelerini kullandı.