Beşiktaş odalarından bildiriyorum!
Beşiktaş, Sergen Yalçın ile imza atmayı bekliyor. Bir aydır Beşiktaşlılar, kurdeşen döküyor. Sosyal medyadaki odalarda yönetim ve teknik direktörü destekleyenler ikiye ayrıldı. Odalardaki tartışmalar ve çarpıcı iddilalar...
HERKESİN BİR ODASI VAR!
Godot'yu beklercesine Sergen Yalçın'ın imzasını bekleyen Beşiktaşlılar için, bu odalardan aldığım verilerle bir yazı yazmak istiyorum. Siyah beyaz, Beşiktaş'ın rengi ancak şu aralar iki ayrı cepheyi de temsil ediyor.
Bir yanda Sergen Yalçın'cılar, diğer yanda yönetimciler! Odalardaki konuşmacılar ve dinleyiciler var. Arada yöneticiler ve gazeteciler de katılıyor; her iki konumda. 'Konuşmacı'lar ağırlıkla kongre üyesi. Fakat geneli öyle konuşuyor ki, sanırsınız başkan, yönetici veya teknik direktör gibi! "Başkanla dün gece konuştum" diyen de var, "Yarın yemek yiyeceğiz" diyen de... Ha keza teknik direktör için de aynı lafları edenler çıkıyor, çokça.
ODALAR SAVAŞINDA KİM NE DİYOR?
Kimi odalarda teknik direktörün cephesi savunuluyor kimisinde yönetimin... Tribündeki yer kavgası misali, birbiriyle atışan odalar oluyor. Ortalamayı alırsam, peşinen şunu söyleyeyim: Çifte kupalı Beşiktaşlılar, bir ayda büyük bir huzursuzluk içinde. Yani şampiyonluğun tadını çıkartamadılar. Neden? Çünkü Sergen Yalçın ile yeni sözleşme yapılamadı.
Odalardan tespit ettiğim bir kaç başlık vereyim:
-Yönetim bölünmüş durumda
-Yönetimde hocayı istemeyenler var
-Kulübün bazı profesyonelleri sınırı aşıyor
-Hocanın sevdiği adamlara engel konuluyor
-Hoca çok para istiyor
-Hocanın önceliği para değil, kadro yapılanması
-Transferi kimin yapacağında anlaşamıyorlar
-Hoca bazı yöneticileri istemiyor
-Bazı yöneticiler hocayı istemiyor
-Hoca Fenerbahçe'ye gidecek!
-Hoca anlaşamazsa bir yıl dinlenir
-Hoca geçen sezonki parayı almamış daha
-Hocanın tüm parası; hatta fazlası ödendi
-Yöneticilerin Whatsapp konuşmaları sızdırılıyor
Bu liste uzar gider...Buna sosyal medyanın klasik araçlarını da kattığımızda ortada büyük bir garabet var, Beşiktaş açısından. Hakikaten de kulüpte bölünmeler var. Birileri Sergen Yalçın lehine, birileri de aleyhine sosyal medya üzerinden kamuoyu oluşturmaya çalışıyor.
Tüm bunlar olup biterken başkan Ahmet Nur Çebi, görünüşe bakılırsa olayları izliyor. Şu ana kadar bildiğimiz bir yüz yüze görüşmesi olmadı Sergen Yalçın ile. Çebi, Yalçın'ın kendisiyle yapacağı görüşmeye, anlaşmayı kabul etmiş olarak gelmesini istiyor. Yani aralarındaki görüşme formaliteye dönecek.
20'YE ANLAŞTI AMA ERTESİ GÜN...
Bu aşamaya geçen cuma günü de gelindi. Cumartesi, Çebi ile Yalçın buluşup, 5 dakikada imzayı atacaklardı. Fakat, bir kez daha bu görüşme ertelendi. Yarın buluşmanın gerçekleşmesi bekleniyor. Peki cumartesi görüşme niye olmadı? Yine tarafların 'odaları'nda farklı konuşmalar yapılıyor. Yönetime yakın olanlar, "Hoca cuma akşamı kabul ettiği rakamı, cumartesi sabahı artırdı" diyor. Yalçın'a yakın odalarsa, "İçeride hocaya direnenler var" diyor.
Benim aldığım bilgilere göre cuma günü taraflar 20 milyon lira maaşta anlaştı. Ama cumartesi hoca, "25 olsun" diye yeni bir talepte bulundu. Bunun üzerine görüşme ötelendi. Açıkçası Fatih Terim ve Şenol Güneş'in kazançları düşünüldüğünde Sergen Yalçın için 25 milyon verilmesi gereken bir tutar. Ne var ki Beşiktaş'ın kasası buna pek cevap vermiyor. 20 liralık SMS atmak yerine, bolca Beşiktaş hamaseti içeren tweet'ler atanlar, Çebi yönetimini bol keseden harcamaya zorluyor.
Valla en kolayı olmayan parayı harcamak. Çebi de 'CometoBesiktas' yapar, alkışı hem gazeteciden hem taraftardan alır, sonra da ceketini alıp Miami'ye gider.
Sonra arkasından "Ahmet Nur Çebi paralar nerede" sorusu sorulur. Araki bulasınız ondan sonra Çebi'yi(!)
BAŞARININ PAYLAŞIM SORUNU VAR
Kupalar kaldırılır ve herkes sıcağı sıcağına "Başarının birlik beraberlikle kazandığını" söyler mikrofonlara. Ne var ki bir kaç gün geçer geçmez, o başarılı sezonda yaşanan tüm sancılar, kavgalar ve gürültüler yavaştan ortalığa sızmaya başlar. 'Off the record' denilen bir çok konuşma, orasından burasından bükülerek ayan beyan açığa dökülür. Ki o, 'Off the record' diyen de aslında şunu demek istiyordur: "Yaz ama benden duymuş olma..." Bu meslekte yıllardır bunu böyle tecrübe ettik.
Ama Sergen Yalçın, sıcağı sıcağına birlik beraberlik vurgusu yaptıktan sonra verdiği röportajda, off mof demedi. Açıkça söyledi: "Arkamdan kuyu kazanlar oldu".
Bir kez daha başarının paylaşım sorunuyla karşı karşıyayız. Zor koşullarda alınan iki kupanın tadı çıkartılamadı. Beşiktaş'ta iki kupa üzerinde iktidar savaşı yapılıyor. Bu savaş Beşiktaş'a büyük avantaj kaybettiriyor.
Bakın başkansız ve teknik direktörsüz Galatasaray'da dün itibarıyla her şey netleşti. Bu haldeki Galatasaray, 4 de transfer yaptı. Çifte kupalı şampiyonsa 'Evladımız' dediği teknik direktörüyle daha doğru düzgün yüz yüze bir görüşme yapamadı. Kusurun büyüğü kimin, bilmiyoruz. Ama kimin olursa olsun, olan Beşiktaş'a oluyor.
Taraftar, iki kupanın mutluluğuyla, sırtını geriye yaslayıp Euro 2020 keyfi yapacakken, bir aydır "Sergen Hoca ne zaman imza atacak" diye sorup, tırnaklarını yiyor, kurdeşen döküyor!
HERKES PARAYI SEVER, GEÇELİM BU MASALI
Benim sıralamam bu. Başkası tersine de çevirebilir. Bana göre endüstriyel futbolda para sorunu her zaman 1 numaradır. Kimse masal anlatmasın. Sergen Yalçın'a, ilk imzayı attığında "1.5 yıl için 9 milyon lira ödenecek" denildi. Son aylarda bu 10 milyon oldu. Geride kalan sezonda 7 milyon liraya çalışmış yani. Başarı primi olarak da 5 milyon lira ödendi. Başkan bir de jest yaparak, Türkiye Kupası için de 1 milyon liraya tekabül eden prim verdi. Yıl içinde kurdaki artış nedineyle Türk Lirası büyük değer kaybetti. Bu kaybı da başkan kendi hesabından tolere etti. Özetle, Yalçın geçen sezon yaklaş 15-16 milyon lira aldı.
Elbette bunu sonuna kadar hak etti. Hatta daha fazlasını da...
İşte Yalçın, yeni dönemde işte bu daha fazlasının da ücretine yansıtılmasını istiyor. Anarmol mi, değil. Profesyonelliğin gereği. Ne var ki işte o, "Benim için paranın lafı olmaz" türü demeçler, bu tür durumlarda bağlayıcı oluyor. Yanlış olan, paranın önemsiz olduğunun söylenmesi. Niye olsun ki? Bu futbol artık ticari bir oyun ve futbolcularla hocalar da iyi para kazanmak için çalışıyor. Yöneticiler de sosyal statü için emek veriyor.
'WHATSAPP KONUŞMALARI SIZDIRILIYOR'
Gelelim iki numaralı maddeye... Sözünü ettiğim odalar ve sosyal medya hesaplarına göre Sergen Yalçın, transferde son sözü söyleyen kişi olmak istiyor. Burada iki ayrı görüş var: 1- Hoca transferde her anlamda tam yetki istiyor 2-Transferde son karar veren olmak istiyor.
Makul olan ikinci şık. Başkan da yönetici de masaya bir futbolcu getirebilir. Ama hoca "İşime yaramaz" derse, kabul edeceksiniz. Zira mevcut yapıda Sergen Yalçın fiilen de sportif direktör... Transfer ve geçen sezon yaşanan sorunlar -hocanın arkasından kuyu kazanlar olduğunu söylemesi meselesi-, ikinci yarılma noktası. Ayyuka çıkmış bir durum var: İddialara göre Sergen Yalçın, Erdal Torunoğulları ve Mesut Urgancılar'ın kendisini istemediğini söylüyor. Odalardaki konuşmalara göre, Yalçın'a bu bilgiler yöneticilerin Whatsapp konuşmalarından sızdırılıyor! Tabii bir de geçen sezon işler kötü giderken, hoca arandığı iddiası var.
MESUT URGANCILAR'IN OLMAYAN OĞLU!
Torunoğulları'nın Bursa'daki bir dernek toplantısında "Yalçın zor biri. Bizim Ajax modeline geçmemiz lazım" şeklinde sözler sarfettiği iddiaları da, bu odalarda konuşuldu. Başkan Çebi ise verdiği demeçlerde bu ikilinin Sergen Yalçın'ın gelişine destek verdiğini söylese de, karşıtları ikna edemedi. Çünkü iki tarafın taraftarları da karşısındakini anlamak değil, yaralamak derdinde. Misal, dün bir sosyal medya hesabından Mesut Urgancılar'ın 'Sergen Yalçın düşmanlığı'na kanıt olarak, 'oğlu Mert Urgancılar'ın attığı tweet'ler paylaşıldı. Ancak sorun şu ki; Urgancılar'ın 'Mert Urgancılar' diye bir oğlu yok! İş böyle zıvanadan çıkmaya başladı...
SERGEN YALÇIN, ÇEBİ'Yİ ZORDA BIRAKMAMALI
Başkan Çebi ise, iki arada bir derede kalmış durumda. Bir yanda 37 milyon Euro'luk bir limit sınırı ve bankalarla yapılmış yapılandırma anlaşması çerçevesinde mali disiplini koruma çabası. Diğer yanda çifte kupalı teknik direktörü takımda tutma mecburiyeti. Bu mecburiyeti medya ve taraftar besliyor. Sergen Yalçın ile anlaşamamak, yeni sezonda başarısız olunursa, yönetime fatura edilecek. Yönetim bunu göze alamazsa, Yalçın'ın şartlarını kabul edecek. Makul olan, iki tarafın da barışık olacağı bir sözleşme. Sergen Yalçın, taraftarın rüzgârıyla Çebi'yi ilkelerini çiğnemeye zorlarsa bu Beşiktaş'a büyük zarar verir. Bakın bu kulübün bir yıl sonra 600 milyon liraya yakın faiz ödemesi olacak. Ama bugün itibarıyla bunu karşılayacak geliri yok.
Yalçın'ın maaş dışında, 'yönetici kellesi' istemesi de Çebi'ye haksızlık olur. Bir başkanın yola çıktığı yöneticilerini pasifize etmesi, kabul edilemez. 1997'de Süleyman Seba, yöneticisi Uğur Ekşioğlu ile futbolcusu Sergen Yalçın arasındaki kavgada, tavrını yöneticiden yana kullandı. Çünkü prensipler bunu gerektirir, acı olsa da...
Yalçın, Ahmet Nur Çebi'ye güvenip, kendisine sunacağı çözüme "Evet" demelidir. Yarınki görüşmede -eğer gerçekleşirse tabii-, herkesin kazandığı bir imza atılmalı. Bunun formülünü Çebi bulacak.
Benim bir gazeteci olarak çözüm analizim şudur:
-Baltalar toprağa gömülecek
-Hocaya 1.5 milyon Euro net maaş artı başarı primi
-Transferde ortak akıl ve ortak karar
FİKRET ORMAN'DAN DERS ALINSIN
Geçen sezon yapılan transferleri tek tek kimin yaptığını, başkan biliyor. Yapılamayanı da, engelleneni de... Başkan, geçen sezonunkilerin maliyet ve fayda hesabı yaparak puan verecek. Ve sonra da yeni transfer komitesini oluşturacak. Basit bir soru: Gomez transferinde yere göğe sığdırılamayan Erdal Torunoğulları'nın transfere karışmamasını isteyeyenler neyin hesabını yapıyor? Hani transfer sihirbazıydı! Geçen sezon kimi almış, ne harcanmış bakılsın. Karnesi kötüyse, zaten başkan gereğini yapar. Hocanın karar verdikleri de bellidir. Ben teknik direktörün transferin her yönüne girmesinin onu yıpratacağını düşünüyorum. Teknik adam ihtiyaçlarını belirleyecek, yönetim de o doğrultuda karşılamaya çalışacak. Fikret Orman'ın son iki sezonundan ders alınsın. Beşiktaş'ın yeni bir paylaşım kavgasını kaldıracak mali durumu yok!
YENİ FOTOĞRAF KAVGASI OLMASIN
Çebi, kendi dönemindeki transferlere verilen ücretleri gözeterek, toplamda en yüksek kazancı Sergen Yalçın'a önermelidir. İki taraf da macera aramamalıdır. Ama tüm bunlardan önce Beşiktaş Başkanı, yöneticisi ve teknik direktörünün birbiriyle konuşması gerekir. Sosyal medya üzerinde, ama kendilerinin konuşlandırdığı, ama onların adına kendilerine vazife edinip konumlanan kişilerle girişilen bu iletişim -aslında iletişimsizlik-, savaşı bitirilmeli.
Beşiktaş Başkanı da teknik direktörü de sosyal medya organlarında "Gece konuştuk" muhabbetlerine mahal vermemeli. 118 yıllık kulübün ağırlığı bunu gerektirir.
Ve başkan, yeni sezonda profesyonelinden yöneticisine kadar, herkesin pozisyonunu ve görev alanını çok kalın çizgilerle çizmelidir ki olası bir şampiyonluğun fotoğraf çekiminde yer kavgası olmasın!