'Beşiktaş'ın en büyük sorunu...'
Rotasyon nedir? Ne zaman yapılır? - Gökhan Dinç / Vatan
FUTBOLU oynamaya, yazmaya, anlamaya, konuşmaya başladığım dönemlerden beri şu rotasyon kelimesinin anlamını ve neden tercih edildiğini bir türlü anlamam. Sahip olduklarımızın, haddimizin bilincinde olmamız gereken tüm Avrupa sahnelerinde böyle kelimenin varlığını anlamaya çalıştım. Ne zaman bizim takımlarımız Barcelona, Juventus, Real Madrid seviyelerine gelir o zaman anlarım.
Avrupa’da zayıf rakiplerine karşı rotasyonlu kadro ile çıkarsın. Aksi halde elindeki en iyi kadroyu sahaya sürersin, çıkar oynatırsın, hem de en iyi bildiğin şeyi yaptırırsın. Oynarsın yani. Sen önce yönetimini ateşe atmaya çalışacak, kendi stadının zeminine sallayacaksın. Sonra iyi zemine gelince, Rize’nin 3 attığı F.Bahçe’ye 2 puan kaybedeceksin, senin lehine planlandığında susacak ama başka bir takımın lehine olunca fikstür diyeceksin. Olmaz, olmuyor besbelli.
1-0 mağlup duruma düşünce sahaya kement atacaksın ve G.Töre’ye, ‘Senden ötürü’ diyecek, sonra da rotasyon diye yedek beklettiğin Babel, Q7 ve Oğuzhan’a ‘Kurtar beni’ diyeceksin. Ha bir de rotasyon kadrosunun hazır olmaması da sana yazar hocam. Hazır olmalı, sen hazırlamalısın ve hazır değilse de oynatmayacaksın.
TAKIMIN baştan aşağıya maçı oynamak istemediğini sadece ben görmedim değil mi? İlk yarıda atamıyorsun, golü yiyorsun ama reaksiyon veren yok. Veren de fazla veriyor Caner gibi. Ne kadar gereksiz bir hamle ile takımını 2-0 geriye düşürdün be fişek! Biraz Pepe biraz biraz da Medel kaybetmeyi istemediğini gösterdi sadece o kadar. Buraya kadar Şenol hoca ödedi faturayı, son bir kelam da kaleci Karius’a. Resmen ‘Halbuki final değil’ dedirten lezzette bir gol oldu, yakışmadı.
ŞİMDİ bu moralsizlikle Konya deplasmanına gidecek takım. Hem de maçın hemen ardından, eyvah. Sahi Konya’da zemin nasıl?
Bu oyun Malmö'nün oyunu - Metin Tekin / Sabah
ZAMAN zaman ligle beraber Avrupa kupası oynamak sizi farklı tercihlere götürebilir.
Şenol hoca da öyle yaptı. İdeal diyebileceğimiz Beşiktaş kadrosundan Quaresma, Oğuzhan ve Tolgay kenardaydı. En golcü isim Babel de keza... Bu tip takımlara karşı oyunu tam da orta saha marifetiyle alabilirsiniz.
Dün kimle oynadı Beşiktaş?
Medel ve Necip'le... Necip kötü mü oynadı, hayır ama farklı oyuncularla oynamak farklı etki yaratır. Medel ve Necip'le orta saha direnci sağladım diyebilirsiniz ancak deplasmanda bile olsa orta sahayı ele geçirmeniz gerek.
Beşiktaş, çok tesadüfi ve şanssız goller yedi bu doğru. Oyun olarak baktığımızda da 3-4 pozisyon buldu ama istenen ve beklenen oyun kesinlikle bu değildi. İsveç takımları daha çok İngilizlerden etkilenerek 4-4-2 oynar ve yüksek top atarlar. Malmö bunu zaman zaman yaptı. Zaman zaman da kaptığı toplarla pas işleri yapmaya çalıştı. Artık günümüz oyunlarında fizik kaliteden çok teknik kalitenin galip geldiğini görüyoruz.
Dün akşamki oyunun kilit noktası buydu.
Oyunu mücadele maçına çevirmek Malmö'ye avantaj getirdi. Beşiktaş oyunu beceri oyununa çevirmeliydi.
Yani bireysel kaliteye...
Özellikle Ljajic çıktıktan sonra bir kenara Quaresma, bir kenara Babel'i atıp sonuç aramanın doğru olduğunu düşünmüyorum. Bu iç sahadaki bir maçın son bölüm oyunudur.
Böyle olunca 1-0'a da 2-0'a da Beşiktaş'tan beklenen tepki gelemedi. Bu grupta herkes şu anda 3 puanda... Takım kalitesine bakarsak bu grubun favorisi hâlâ Beşiktaş'tır.
Beşiktaş'ın en büyük sorunu hâlâ santrfor bölgesi ve Love yine beklenen performansta değildi.
Yine de Şenol hocanın en az 2-3 maç daha ona 11'de şans vereceğini düşünüyorum.
Karius’un hatasıyla oyundan düştük!. - Ali Sami Alkış / Star
Bir maçta, topa sahip olma oranının rakipten yüksek olması; tek başına belirleyici bir üstünlük değildir. Ama eğer, bir Avrupa kupası maçında ve üstelik deplasmanda oynuyorsanız; topa sahip olma oranında öndeyseniz, bunun bir anlamı/önemi/hatta değeri vardır... Beşiktaş, maçın başlarında da olsa; bunu sağladı.
Sağlamakla kalmadı, bu oran yüksekliğini; oyunun ve rakibin hakimi de olma başarısıyla taçlandırdı. Sıkça pozisyon bulduk. İyi ve etkili bir başlangıç yaptık.
Gerçi, son lig maçının virtüözü konumundaki Quaresma’nın, kulübede tutulma gerekçesini pek anlayamadık. Aynı şekilde, Babel’in de kenarda bırakılma tercihini garipsedik. İş işten geçtikten sonra oyuna alındı.
Aslında, takımımız fena değildi... Sahaya iyi yayılıyor, set oyununu ve sprint çıkışları yeterli kıvamda sergiliyorduk. Ama Wagner Love’ın, çalışıyor görünmek için çoğu kez sonu boş kalan çabalara yönelme si; onu aslında başarısız gösteriyordu. Üstelik her ikili mücadelede hep yerdeydi... Varlığı, ayağımıza pranga oldu.
İkinci yarının hemen başında Karius’un yediği gol, acemi işiydi. Topun Caner’den sekmiş olması, kaleciyi şaşırtacak bir durum değildi. Top uzun mesafeden ve yavaş geliyordu. Yani Malmö gol atmadı, biz yedik. Bir çuval incir berbat oldu.
Aslında Malmö, öne geçmeyi hakedecek kıvamda ve etkinlikte değildi. Gole onlar bile şaşırdı... Sonrasında sarsıldık.
Bir maçta, bir düzine sayıda ofsayta düşmek de; sağlıklı bir istitistik değildir. Futbolcuların pozisyon takibi yoktu.
Kısacası... Aynı G.Saray’ın Porto mücadelesi gibi; rakipten dahi iyi oynadığımız maçı verdik. İnsan kahroluyor!
Takoz Recep - Ertem Şener / Fotomaç
Beşiktaş'sın sen. Beraberliğe niye oynuyorsun ki?
Senin ölün bile Malmö'ye top göstermeden 5 atması lazım.
Büyük takım "idare edeyim" dercesine maça çıkar mı? Nasıl bir vizyonsuzluk bu?
Quaresma'sız Beşiktaş, savunmada idare eder ama hücumda vasatın ötesine geçemez.
Babel olmadığı zamanlarda oyun hep onu çağırıyor. Ama Şenol hoca dün geç kaldı hem Babel'de hem Quaresma'da! Neden, niçin? Babel olmasa siyah-beyazlılar süper ligde ilk 3'e giremez!.
Lens rüyada gibi sahada. Rüya da değil, komada sanki!
Vagner Love'ın ayağına taş bağlamışlar sanki. Her gol pozisyonunu ağır çekimle izler gibiydik.
UEFA listesine adı yazılmayan, tenezzül edilmeyen Atiba, acil klonlanmalı. Yoksa siyah beyazlılar gelecek haftalarda, aylarda, yıllarda acile kalkar..
Gerçek sorun şuydu;
Ruhunu ortaya koyarak oynardı.
"Elini taşın altına koymak" deyimini hepimiz biliriz. O elini, ayağını değil, tüm gövdesini taşın altına koyardı. Yorulmazdı. Küsmezdi.
Kazandığında herkesten çok sevinir, kaybettiğinde kahrolurdu.
Kendisini öyle kaptırmıştı ki Malmö maçında yıllarca unutulmayacak bir gol atmıştı.
Kendi kalesine olmuştu ama o gole benzer bir golü bugün Zlatan, Ronaldo, Messi, Neymar'dan henüz göremedik. Dün gece Recep'i aradı gözlerim. Çetince bir mücadele izlemek istedim.
Beşiktaş'ta bir şey eksikti; Takoz Recep ! Necip gibi değil Takoz gibi Takoz.
Ayrıca bu yenilgi biraz da orta sahadaki inanılmaz yanlış oyuncu tercihi ve geç kaldığı değişiklikleri sebebiyle Şenol Güneş hocama yazar..