Beşiktaş'ın hakkını yedi mi? Bülent Yıldırım ilk kez konuştu
Bu üçlü yola ilk çıktıklarında en büyük beklenti Bülent Yıldırım'dandı. ODTÜ mezunu, iyi derecede İngilizce bilen, devlette müfettişlik yapan ve bu anlamda yüksek pozisyonlara gelmesi kuvvetli bir memurdu aynı zamanda.
Tüm bunlar bir yana Bülent Yıldırım, kariyerini noktalamasına daha bir sezon varken, düdüğünü asmak zorunda kaldı. Bunun da temel sebebi geçen sezon Türk Telekom Statyumu'nda 5 Mayıs'ta yönettiği Galatasaray-Beşiktaş derbisiydi. Şampiyonluk yolunda önemli bir viraj olan ve Galtasaray'ın 2-0 kazandığı derbide Yıldırım'ın Beşiktaş aleyhine verdiği ve akabinde golle sonuçlanan taç atışı, adeta sonu oldu. Zira, maçtan sonra Beşiktaş cephesi büyük tepki gösterdi. Ve bu sezon öncesi Merkez Hakem Kurulu kendisinden istifa ederek görevi bırakmasını istedi. O ise maçta hata yapmadığını beyan ederek, reddetti. Sonuçta Bülent Yıldırım, kendi rızası olmadığı halde hakemliği bırakmak zorunda kaldı.
Bülent Yıldırım, kariyerini etkileyen derbiye dair ilk kez konuştu. Yıldırım, Ajansspor Yotube kanalında Kenan Başaran ve Hüseyin Özkök ile uzun bir söyleşi yaptı.
Her türlü eleştiriye saygı duyduğunu belirten Bülent Yıldırım, herkesin kendi bulunduğu noktadan olaylara baktığını belirterek, yargıları skorun belirlediğinin altını çizdi.
İşte Bülent Yıldırım söyleşisinin çarpıcı bölümleri:
O meşhur fotoğrafın hikâyesini anlattı
Hocam, malum Galatasaray-Beşiktaş derbisine dair çok tartışma var. Üzerinden aylar geçse de verdiğiniz taç kararı konuşuluyor. Söz sizde...
Madem bu kadar talep var, o taç olayını aydınlatalım. Taç pozisyonunda ben topun kırıldığını gördüm. Çapraz bir şekilde bacaklarını açıp topa müdahale etmeye çalışıyordu Caner Erkin. Topun oradan kırıldığını gördüm. Çünkü topun pasa verildiği yere doğru hem havada hem yerden bir ivmelenme oldu. Tabiri caizse, en kötü ihtimalle sürtmüştü top. Dolayısıyla bir tarafa (Galatasaray) taç verdim. Topun kırıldığını hissettim. Benim o anki algım yok. Bir tereddütüm de yok. O kadar eminim ki ben şaşırdım, o kadar itiraza. Allah Allah. Verdim tacı bu tarafa. Hatta yardımcı hakemim de görmemişti. Yani benimle Allah arasındaydı. Yani bakın konuştuğumuz şey ne kadar trajikomik. Taç pozisyonunu konuşuyoruz. Neyse! Tacın yönünü gösterdim. O esnada birkaç arkadaş (Beşiktaşlı futbolcu) bana doğru yönlenip tacın kendileri atması konusunda herhalde kafalarında bir şey vardı ve yerlerini kaybetti. Yani net bir şekilde oyunda değiller ve konsantrasyon kaybı var. Bu da normal. Ev sahibi baskıyla başlamış, çıkamıyorsunuz, 3-4 pas yapamıyorsunuz. Yani evsahibinin iyi, misafirin kötü başladığı bir maç. O taç tartışmasından ötürü bir kaçı herhalde algılarını kaybettiler, hızlı bir atak iki pas, tık tık gol! Herkes üzerimde!
Beşiktaşlı futbolcular etrafını neden sardı?
Şimdi tartışma şu: Tacı kim atmalıydı? Ve o sahne. 7-8 oyuncu üzerime gelmiş, toplanmış. Bu sahne sosyal medyada sürekli paylaşılıyor. Bundan keyif alanlar varsa, canları sağ olsun. Şimdi VAR daha yeni gelmiş, kimse nasıl uygulandığını bilmiyor. Sonucu gol olmuş tartışmalı bir pozisyonda bütün futbolcuların bana itirazı ne biliyor musunuz?
'Gidip izle şunu. Hocam niye bakmıyorsun, hocam niye bu pozisyonu izlemiyorsun? Hocam bak yanlış olabilir?' Bütün tartışma bu! O fotoğraf esnasında oyuncu grubunun bana yapmaya çalıştığı baskı 'Hocam lüften kadın şunu kontrol eder misin?' Yani o veya bu da değil. Bir tek Loris Karius geldi bana dedi ki İngilizce 'Ya merak ediyorum, niye kontrol etmiyorsun? 'Bunların canlı şahidi de var. Çünkü hem maç ekibi dinliyor hem VAR hakemleri dinliyor, bütün kayıtlar ortada.
Dedim ki 'Loris, tartışmalı taç pozisyonu VAR protokolüne göre incelenemez. Elimde olsa ben de gidip incelemek istiyorum. Ama oraya gitmem demek VAR protorolüne aykırı bir tavır öğretmem demek. Ben oraya giyedemem' dedim. Loris Karius da 'Ama bu şu anda Türkiye'nin en önemli maçı yok mu bunun bir yolu?' 'Loris benim bunu gidip izleme şansım yok' dedi.
"Hakem protokole karşı hareket edemez"
Hakem protokole karşı hareket edemez. Bunu söyledim Karius anlayış gösterip gitti. Birkaç futbolcu duruyor. Ben gidip izlemeyince iyice sinirlendiler. Anlatmama rağmen, işte Burak Yılmaz yaşıyor. 'Ya Burakcığım benim gidip izleme yetkim yok, sahada onu öyle gördüm. Kontrol etme şansım yok' dedim. Bu arada sinirlendi Adem Ljajic, topu 4. hakeme doğru vurdu. 4. hakem uyardı, Ljajic sarı kart gördü. Ondan sonra oyunu bir türlü başlatamıyoruz. Gökhan Gönül, 'Gitmiyorsan başlamıyoruz' diyor. 'Oynamıyorum' gibisinden topa vurdu. Bir sarı kart da o gördü. 2'ye 5'ti sarı kartlar. Bunun 2'si sırf taç tartışmasından oldu. Geriye dönüp baktığımda samimiyetle şunu söylüyorum: Luyindama-Atiba pozisyonu var. Maçtan sonra baktığımda Luyindama'ya sarı kart göstermem gerekiyormuş. Atlamışım. Her derbide olabilecek bir şey bu. Bir çarpışma pozisyonu var. Marcao'nun burnundan kan gelince Lens'in el kolla sert vurduğunu sandım. Maçtan sonra bakınca bu çarpışmaymış. Sarı kartı vermemem gerekiyormuş. İki sarı kart hatası, o kadar. Maçta siyah beyaz hata yok.
Galatasaray'ı Diagne'nin Rize'deki gol şampiyon yaptı
Hata yapmadığınızı söylediğiniz halde hakemliğiniz neden sona erdirildi?
TFF ve MHK'ya sormak lazım. Benim fikrim var ama tek taraflı. Çok önemli değil. Kuvvetle muhtemele oradaki en önemli dayanak benim yaşım oldu. Bir sezonum kalmıştı falan. Ama diğer hakem ve sistem üzerindeki yaratacağı kurumsal ve psikolojik etkileri çok fazla umursamadılar. Arkadaki motivasyon farklıydı. Bir izleyici "Bülent Hoca'ya Galatasaray'ın nasıl şampiyon olduğunu sor" diye yazmış.
Cevaplıyorum: Bence Galatasaray'ı şampiyon yapan gol, 90 artı 6. dakikada Feghouli'nin ortaladığı Diagne'nin kafa vurup, 2-2'lik maçı 3-2'ye getirdiği gol. Bence sezonun dönüm noktası o goldü.
Ben 2 yıl önce Türk Telekom'da yönettiğimde Beşiktaş, Talisca'nın golüyle kazandı ve Beşiktaş şampiyon oldu. Bir hakemde art niyet olsa, bu kadar süre bu kadar maç yönetmeniz mümkün mü? Müsabaka ev sahibinin hakimiyetinde olunca, rakip takımın agresyonu biraz yükseldi. Baskıyı yiyince pas yapamadılar, faul sayıları dengesiz göründü. Arada oynattığı avantajlar oldu. Günün sonunda toplamda hiçbir şey. Necip'e faul verdiğim bir pozisyon var.
Kendime kızdığım tek şey...
Necip tabanla geliyor. Temassız gelişine faulü çalıyorum. Atmosferden ötürü anında çaldığım düdük duyulmuyor. Taa 4-5 saniye sonra, top Galatasaray ceza sahasına gidiyor, kameraman ondan sonra fark edip dönüyor. Ekrandan izleyenler 'Bak atağa çıkıyorduk, atağımızı kesti' diyor. 4 saniye önce verdiğim faulden kimsenin haberi yok! Vicdanen de kalben de gerçekten çok müsterihim. O gün daha iyi olan takım maçı kazandı. Kendime kızdığım tek şey şu: Maçı sıfır hatayla bitirmek için bilinçaltımda o kadar uğraştım ki belki de beni kitledi o. Daha durgun bir görüntü yarattı. Aşırı motive olmuştum, sıfır hata yapmak için. O maç 0-2 olsaydı bu defa da diğer takım aynı tepkileri gösterecekti. Mutlaka birşey bulacaklardı. Bu böyle, sonuca göre hareket ediliyor.
Bana hakem arkadaşlarım 'Derbiyi kabul etme' dedi
Peki siz derbiye nasıl hazırlanıyordunuz?
Öyle bir derbiydi ki, daha maça atanma ihtimali doğduğu andan itibaren beni seven eşim dostum, hakem arkadaşım hepsi ne dedi, biliyor musun? "Mazeret ver. Sakatlandım numarası yap. Sakın maça çıkma. Kim kaybederse, ihale sana kalır. Bak adın geçiyor, başkaları görünmüyor çıkma bu maça"... Verdiğim cevap şu: "Ya siz manyak mısınız? Ben bunun gibi yüzlerce maç yönettim. Demirden korkan trene binmez. Yapacak bir şey yok. Alnımızda bu yazıyorsa, bunu da yaşarız."
Az önce bahsettiğimiz taç pozisyonu var ya, Caner'in... Bu elle taşınan kameralar var, çizgide. O kamerada topun Caner'in ayağına sürterek temas ettiği görünüyor, biliyor musunuz? Ama bu hiçbir zaman hiçbir şekilde verilmedi. İki tane uzak çekim verildi ve onlarda temas görünmedi. Markayı yapıştırdınız, tamam gitti! Anlatabiliyoru muyum? Satış tekniği açısından belki de bir şey vardı! Hatta tarafsız olup maça izleyen, o tarafta oturan futbolcu arkadaşlar da vardı. Birkaçıyla konuştum ve topun kırıldığını söylüyorlar.
Cüneyt Çakır'ın network'ü daha iyiydi
Bülent Yıldır'ın kariyeri neden Cüneyt Çakır gibi parlak olmadı? Neden Dünya Kupası ve Şampiyonlar Ligi finali görmedi?
Çok değerli bir soru. Cüneyt Çakır, Fırat Aydınus ve ben ciddi bir ekolüz. Fırat benim devrem. Cüneyt de çok iyi arkadaşımız. Cüneyt Çakır, bizden 1 yıl önce gelmiş ve 1 yıl önce de FIFA kokartı takmıştı. En temel faktör yaş oldu. Cüneyt Çakır'ın bizden 3-4 yaş avantajı vardı. Artı bizden 1 yıl önce Süper Lig'e çıkmış olması, 1 yıl önce FIFA kokartı takması... Elbette gelişmesi, çalışması ve network'ü gibi çok fazla detayı var. Kendini bu işe adamıştı. Ayrıca maalesef biz FIFA'da UEFA'da çok güçlü değiliz. Dolayısıyla kurumsal olarak da içeriden hiçbir desteğimiz yoktu. Bizim kontenjanımız belliydi. Birdi. Ben Fırat ile birinci kategoriye kadar yükselmiştik ama Cüneyt bizden hep öndeydi ve sonuçta da ipi o göğüsledi. Hakkını teslim etmek lazım. Üst düzey çok fazla müsabaka yönetti. Kırmadığı hiçbir rekor kalmadı. Sayılı kariyerlerden birini yakaladı. En büyük şansı birincisi yaşı, ikincisi adanmışlığı üçüncüsü de gerçekten işin hakkını verdi. Hak vererek bu aşamaları aştı.
Ve network.. Babasının hakem olmasının da Cüneyt Çakır'a bir katkısı olmuştur, değil mi?
Ona bakarsanız, benim Ankara'da olmam, müfettişlik yapıyor olmam.. Bunlar kolay şeyler değil. Ben memur zihniyetiyle yaşamış bir insanım. Medyadan yıllarca kaçtım. Hiç kimseyle ne bir network'üm ne birşeyim oldu. Ve uzaktasınız. Federasoyunun merkezinin İstanbul'da olması, İstanbul'un futbolun başkenti olması elbette bir ayrıcalık. Coğrafik olarak da bu arkadaşlarımıza şans yarattı. Biz Fırat ile ne yaptık? Viyana'ya kadar gittik, fethedemeden geri dönmüş olduk!