Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Tevfik Özlü: "Kimse güvende değil"
Kovid - 19 salgını ülkemizde ve dünyada yayılmaya devam ediyor. Dünyadaolduğu gibi ülkemizde de her gün yeni tip koronavirüse bağlı can kayıplarıartarken salgının önüne geçilebilmesi adına her gün yeni önlemler alınıyor. Türkiye'de Kovid - 19 pandemisi ile mücadelede en önemli topluluk ise SağlıkBakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın başkanlıkettiği danışma kurulu, alanında uzman tıp bilimcilerinden oluşuyor. Bu kuruldakiönemli isimlerden biri de Karadeniz Teknik Üniversitesi'nden Göğüs HastalıklarıUzmanı Prof. Dr. Tevfik Özlü. Özlü, bir yandan koronavirüsle bir doktor, bir biliminsanı olarak mücadelesine devam ederken bir yandan da olabildiğince halkıbilgilendirmeye çalışıyor. Bu kapsamda da bugün Radyo Trafik ortak yayınındaKovid - 19 salgını ile ilgili sorularımızı yanıtladı.
"AMACIMIZ ALINAN TEDBİRLERLE AVRUPA'DAKİ GİBİ OLAYIN KONTROLDEN ÇIKMASINI ENGELLEMEK
Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Tevfik Özlü salgının hala ciddi orandaülkeleri zorladığını söylüyor. Özlü, "Çin biraz bu işi, yangını söndürmüşe benziyor.Onun dışında Almanya'da yangın devam ediyor ama hasar çok daha az, onlardaha kontrollü bu süreci götürüyorlar. Güney Kore gibi, Singapur gibi ülkelerde deyine bu süreç az hasarla atlatılabildi." derken Avrupa ve ABD'de ise sürecin çokdaha hasarlı olduğunu anlatıyor: "Genel olarak Avrupa'ya bakıldığında İtalya başta olmak üzere İspanya, Fransa,İngiltere gibi ülkelerde hatta ABD'de sürecin çok hasarlı geçtiğini ve yangın yerinedöndüğünü söyleyebiliriz." Türkiye'de ise salgın sürecinin çevre ülkelerle karşılaştırıldığında nispeten dahakontrollü gibi göründüğünü söyleyen Prof. Dr. Özlü şöyle devam ediyor: "Türkiye çevredeki bu ülkelerle karşılaştırıldığında nispeten daha sakin ve dahakontrollü gibi görünüyor şu an itibarıyla. Tabi geç de olsa biz de arkadan olayıtakip ediyoruz. Şimdi bütün amacımız bu alınan tedbirlerle Avrupa'daki gibi olayınkontrolden çıkmasını engellemek. Çünkü şu an itibarıyla hastalarımızıyönetebiliyoruz, hiçbir hastamız açıkta değil ama tabi hasta sayıları çok artarsasüreç kontrolden çıkabilir, onun için bu kısıtlamaların olumlu olarak sürece etkietmesini umuyoruz. İnşallah önümüzdeki günlerde vaka sayılarımızdaki artış vekaybettiğimiz hastalarımız olmaz ve daha sağlıklı günlere hep birlikte evriliriz."
"İYİLEŞENLERDE BAZEN KALICI HASARLAR OLABİLİYOR"
Prof. Dr. Tevfik Özlü genç ve kronik bir rahatsızlığı olmayanların hastalığı dahahafif atlatabildiğini söylüyor. Ancak iyileşenlerde kalıcı hasarlar kalabildiğine dedikkati çekiyor:"Şimdi tabi ki bu virüse yakalanan kişilerin büyük çoğunluğu özellikle genç vekronik bir rahatsızlığı yoksa hafif olarak ayakta atlatabiliyor, bir hasar oluşmuyor.Hastaneye yatan olguların da %15 kadarı yine tedavi ile iyileşiyor ve bir hasaroluşmadan evine sağlıklı olarak dönüyor. Ama %5 - %6 kadar kritik hastamız var,onlarda maalesef olay o kadar iyi seyretmiyor. Ölümler daha çok bu %5'likgruptan çıkıyor ve maalesef iyileşenlerde de bazen kalıcı hasarlar olabiliyor. Amabu virüsle mücadelede en önemli konu aslında bu virüse bulaşmamak,yakalanmamak... En güvenli olan bu. En çok odaklanılması gereken de bu konudabulaşmaması için neler yapılması gerektiği."
DIŞARI ÇIKMAK ZORUNDA KALANLAR İÇİN ÖNERİLER
Türkiye'de Kovid - 19 salgını ile mücadele için birçok önlem alındı. Belli yaşgruplarına sokağa çıkma kısıtlaması getirilirken bazı noktalar ise giriş - çıkışlarakapatıldı ya da karantinaya alındı. Sosyal izolasyonun salgınla mücadelede enkritik başlık olduğu biliniyor. Ancak ülkemizde hala çokça vatandaş başta işsebebiyle dışarı çıkmak zorunda. Prof. Dr. Tevfik Özlü de dışarı çıkmak zorundaolanlara şu önerilerde bulunuyor: "Öncelikle yapılması gereken evden sadece zorunlu durumlar için çıksınlar,zorunlu durum olmadığı sürece çıkmasınlar. İş için, görev için, ihtiyaç için çıksınlartabi ama onun dışında keyfi çıkmasınlar. Birincisi bu. İkincisi; bu çıktıkları süreiçerisinde diğer insanlarla yakın mesafeye gelmemeye çalışsınlar, 1 - 2 metrelikmesafeyi mutlaka ve mutlaka korumaya çalışsınlar. Yani bu 1 - 2 metrelik mesafebulaşmayı %100 değil ama büyük oranda engellemek için yeterli, güvenli birmesafe. Ve mutlaka ve mutlaka eğer diğer insanlarla bu 1 - 2 metrelik mesafeyikoruyamayacak bir ilişki kurmaları gerekiyorsa ki olabilir iş icabı. O zaman hemkendileri hem de karşıdaki kişinin maske takması için dikkatli olsunlar, karşıdakikişiyi de uyarsınlar. Eğer maske takmıyorsa; 'Lütfen ağzını kapat, burnunu kapat!',o anda maske olmayabilir ama bir kaşkol ya da eşarp ya da bir bez parçası ya dakağıt mendille ağızlarını ve burunlarını kapatmalarını istesinler. Kendileri demutlaka maske kullansınlar. Çünkü bu, konuşma sırasında bile geçebiliyor, çokkolay bulaşabilen bir virüs, hiç farkına varmadan hemen hastalığı alabilirler. Onundışında çok önemli, başkalarının dokunabileceği yüzeylere dokunmamayaçalışsınlar. Herkesin bir şekilde dokunabildiği yerlere dokunmamaya çalışsınlareğer dokunurlarsa ki - dokunmak zorunda kalabilirler ister istemez - o zamanellerini suyla ve sabunla mutlaka hemen yıkasınlar, ellerini ağzına, burnuna veyüzüne götürmemek için gayret etsinler. Paplik yüzeyler, paplik alanlar çokgüvenli değil. Herkesin oturup kalktığı restoranlar, benzin istasyonları, umumituvaletler, başkalarının kaldığı oteller vesaireler bu açıdan çok dikkat edilmesigereken alanlar. Bunlarla ilgili yüzeylere dokunduklarında lavabo gibi, bataryagibi, kapı kolu gibi, asansör düğmesi gibi alanlardan elleri kirlenebilir, enfekteolabilir. Ellerini suyla, sabunla yıkasınlar, yıkamadan ellerini gözüne, ağzına, burnuna temas ettirmesinler. Evlerine döndüklerinde hemen banyoya gidip duşalsınlar üstlerindeki elbiselerini çıkartsınlar, yıkanıyorsa yıkasınlar yıkanmıyorsaassınlar balkona ve havalandırsınlar. Aileleriyle, hane halkıyla olan temaslarınıbundan sonra yapsınlar, bundan önce kimseye dokunmasınlar.Eğer evde yaşlı anne, baba, hastalıklı kimse varsa, bağışıklık sistemi zayıf kişilervarsa mümkünse onlarla evlerini ayırmaya çalışsınlar. Çünkü kendileri dışarıdanvirüsü alabilir, kendileri hasta da olmayabilir sağlıklı da olabilir ama evdekikişilere bunu bulaştırma riskleri var, o açıdan kendi yakınlarını korusunlar."
EVDE GÜVENDE MİYİZ?
Virüsten kaçınmak için en önemli kural sosyal mesafe ve zorunda olmadıkça evdekalmak. Peki, evde tamamen güvende olduğumuzu düşünebilir miyiz? Prof. Dr.Tevfik Özlü'nün bu soruya yanıtı şöyle oluyor:"Eğer evdeyseniz güvendesiniz ama kapıyı açarsanız güvende değilsiniz. Yanikapınızı biri çaldığında... Aile eşrafınızdan, hane halkından bahsetmiyorum, genişaileden akrabanız, arkadaşınız, komşunuz herhangi sevdiğiniz bir kişi olabilir...Eğer ona kapıyı açarsanız güvende değilsiniz. Çünkü bu virüs size pencereden,bacadan girmez. Bir başka sizi bunu size getirecek. O getiren kişi de ensevdiğiniz, en yakın dostunuz, akrabanız olacak. Uzaktan biri bunu size getirmez.Ancak kargocu ya da tüp gaz getiren kişi de getirebilir. Onun için kapınızıaçmayın, ya da açmak zorundaysanız maske takın. Karşıdaki kişi de maskeli olsunve aradaki 1 - 2 metre mesafeyi koruyun. Keyfi kimseyi eve almayın, artık odönem değil. Yani; oturma, arkadaşlarla beraber olma, ev ziyaretleri zamanıdeğil."
HANGİ AŞAMADA SAĞLIK KURULUŞUNA BAŞVURMALIYIZ?
Yeni tip koronavirüsün yayılma hızı endişe verici düzeyde. Bir anda bu kadar çokvaka ve hasta olması ise sağlık sistemlerini zorluyor. Alınan tedbirlerin iseyayılımın önlenmesine ek olarak sağlık sistemini felç etmeden tüm hastalarabakabilmek adına alındığı biliniyor. Böyle bir aşamada kendisinde Kovid - 19 semptomları olduğunu düşünen biri nasıldavranmalı? Bir sağlık kuruluşuna başvurmak için neyi, ne kadar beklememizlazım? Bu sorular bugünlerde birçok vatandaşın aklında önemli bir yer tutuyor.Prof. Dr. Tevfik Özlü bu sorulara şu yanıtı veriyor ve yapılacakları şöyle anlatıyor: "Şimdi hepimizde zaman zaman ufak tefek sorunlar, şikâyetler olabilir. Bunlarhemen Kovid hastası olduğumuz anlamına gelmez. Ve bu dönemde de her türlü şikâyette hastanelere, sağlık kuruluşlarına gitmek de riskli. Çünkü o anda Kovidolmamış olsanız bile gittiğiniz hastaneden bunu kapma olasılığınız var. Obakımdan haklısınız, neye dikkat etmememiz lazım? Öncelikle Kovid hastalarınınhepsinde aşağı yukarı ateş oluyor. Başlangıçta olmasa bile ilerleyen 1 gün, 2 güniçerisinde ateş gelişiyor. Ateş olması, sadece ateşle olmuyor öksürük çok sık var.Öksürük olması, kuru öksürük rahatsız edici bir öksürüğün olması... Ve tabi sizdebu öksürüğü yapacak önceden bir hastalık yoksa yani yeni başlamışsa bunlar,ateş ve öksürük son 1 - 2 gün öncesinde ortaya çıkmışsa hele hele buna solunumsıkıntısı, nefes alamama gibi şikâyetler de eklenmişse mutlaka ve mutlaka sağlıkkurumuna gitmelisiniz. Ama bunların üçünün beraber olması gerekmez. Ateş veöksürüğün olması başvuru için yeterli. Peki, ateş ve öksürük olmadan olabilir mi?Olabilir. Bazen sadece öksürükle başlayabilir. Ama genel durumunuz iyiyse,yüksek ateşiniz yoksa çok rahatsız edici inatçı bir öksürük değilse, solunumsıkıntınız yoksa yaşınız gençse, altta yatan kronik bir hastalığınız; şeker hastalığı,hipertansiyon, kalp yetmezliği gibi bir hastalığınız yoksa yine de bu durumdaevde kalmanız güvenli. Yani hastaneye başvurmakta biraz beklemeniz, yani ateşçıkacak mı diye kendinizi gözetlemeniz güvenli. Çünkü bu grupta genel itibarıylaağır seyretmiyor ve ayakta atlatılıyor ve herhangi bir tedavi de gerekmeyebiliyor.Ama dediğim gibi ateş ve öksürük hele hele solunum sıkıntısı üçüncü semptomolarak olabilir ya da olmayabilir bu durum varsa ya da siz ileri yaşlıysanız ya dakronik hastalığınız varsa o zaman beklemeden başvurmak daha güvenli."YAZ
YAZ AYLARINDA SALGININ BİTECEĞİ YA DA YAVAŞLAYACAĞI NE KADAR GERÇEĞİ YANSITIYOR?
Yeni tip koronavirüsle ilgili gündeme gelen önemli iddialardan biri de virüsün yazaylarında etkisini yitireceği oldu. Hatta dünyadaki kimi liderler, salgın Avrupa'yayayılmaya başladığında virüsün yaz aylarında ortadan kalkacağını bile iddia etti.Peki, bu bir ihtimal mi yoksa tamamen uydurma bir söylem mi? Prof. Dr. Özlü buihtimalin iki uç arasında bir yerlerde olduğunu söylüyor: "Bilimsel değil ama asparagas da değil. Bir umut var burada, onu söyleyeyim. İkiuç arasında bir yerde bu. Çünkü şunu biliyoruz ki, daha önce tekrarlayankoronavirüs enfeksiyonları insanlarda genelde kış aylarında ortaya çıkar ve yazınbiterler. Hep böyle olur, her sene tekrarlanır bunlar. Ama bunlar yeni Kovid değiltabi diğer Koronavirüsler. Yine SARS bu koronavirüse çok benzeyen bir hastalıktı.O da yine yazın gelmesiyle beraber bitti. Dolayısıyla bu koronavirüs için de böylebir beklenti, böyle bir umut var. Bu tabi sadece hava sıcaklığıyla da ilişkili değilama sıcak olunca genelde havada güneş de oluyor, güneş aynı zamandaultraviyole ışığıyla bu virüsün canlılığını, bulaştırıcılığını azaltıyor, yok ediyor kısabir süre içerisinde. Yine nem önemli, kuru ortamlarda daha çabuk virüs inaktiveoluyor. Dolayısıyla yazın gelmesiyle, havaların ısınmasıyla böyle bir beklenti çokda gerçek dışı değil. Ama hani bunun bir bilimsel varsayım olarak bir matematikmodelleme olarak değil de sadece bir umut olarak böyle bir beklenti hemenherkeste, bütün dünyada var.
"BENZER SALGINLAR, TEHDİTLERLE KARŞI KARŞIYA KALABİLİRİZ"
İnsanoğlu bugüne kadar birçok pandemi ile yüzleşti. Acı kayıplar verilse de hepsiatlatılabildi. Kovid - 19 pandemisi de henüz bilemeyeceğimiz bir gelecekte geridebıraktığımız bir olay olacak. Peki, sonrasında dünya hala bildiğimiz şekilde olacakmı? Bu travmadan sonra aynı alışkanlıklar ve aynı davranış şekilleri ile devamedebilecek miyiz? Prof. Dr. Tevfik Özlü'nün bu konudaki görüşleri şöyle: "Aslında bu virüs bence şu anda yaşadığımız, kurguladığımız dünyada işlerin çokda yolunda gitmediği, her şeyin çok da iyi olmadığını gösteren bir bulgu, bir alarmbence. Bu tabi sadece yeni koronavirüs hastalığı ile de sınırlı kalmayabilir. Bundansonra da benzer salgınlar, tehditlerle yine karşı karşıya kalabiliriz. Bence buyaşadığımız deneyim, dünyadaki şu anda yaşamakta olduğumuz hayatınnerelerinde sorun, nerelerde zayıf noktadayız bunu bize yanlışları göstermesiaçısından önemli. Çünkü bundan sonra bence hayat bundan önceki kadar kolayolmayacak. Bundan sonra birçok değişiklikler olması gerekecek hayatımızda.Herkes, ister istemez bütün ülkeler, bütün halklar, bütün insanlar öncelikle böylebir biyolojik tehdidin kendileri için çok ciddi sonuçlara yol açabileceğini ve bütünhayatlarını değiştirebileceğini gördüler. Onun için bundan sonra ben artık budeneyimin kalıcı olacağını düşünüyorum. Çünkü insanlar yaşadıklarınıunutabilirler ama duygularını unutmazlar. Şu anda yaşanan panik, kaygı, endişe,korku... Bunların unutulması mümkün değil. Bunlar kalıcı değişikliğe yol açacaktırdiye düşünüyorum. Hijyen konusu sorgulanacaktır, kalabalıklar sorgulanacaktır.Artık maçlara giderken, mitinglere giderken, konserlere giderken, kapalısinemalara, spor salonlarına giderken daha dikkatli olacağız veya isteksiz olacağızveya bu konular, bu organizasyonlarla ilgili alışkanlıklarımız değişecek. Toplutaşıma, böyle büyük metropoller 15 - 20 milyon insanın yaşadığı kentler,kalabalık, sıkı sosyal mesafenin korunamadığı bir yaşam sorgulanacak bundansonra diye düşünüyorum. Tarım, her zaman için önemliydi ama daha da önemlihale gelecek. Tedarik sektörü, lojistik önem kazanacak. Dijital dünya daha dabence insanlar için önemli hale geliyor. İnsanlar daha bireysel, daha evinekapanık belki daha bencil olmaya başlayacaklar. Ülkeler kendi kendine yeterliolmak için ilaç sektörüne, tıbbi sağlık sektörüne, tarıma daha çok yatırımyapacaklar. Yani birçok şey, birçok algı değişecek diye düşünüyorum tabi. Amabunlar tabi birer varsayım."
"KİMSE GÜVENDE DEĞİL"
Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Tevfik Özlü'nün vatandaşlara ayrıca şuuyarı ve önerileri de oluyor: "En önemli şey şu anda Türkiye'de, çok kritik bir dönemden geçiyoruz. Bu iki haftaçok önemli önümüzdeki ve hepimizin bu konuda durumu, tedbiri ciddiye almamızlazım. Lütfen hiç kimse 'Bana bir şey olmaz!' demesin. Çünkü benim pek çokmeslektaşım, arkadaşım, çalışan şu anda yoğun bakımlarda yapay solunum
cihazlarına bağlı yaşam kavgası veriyor. Daha 3 gün önce onlar benim gibiayaktaydılar. Sizin gibiydiler. Yani bunun hiç şakası yok, çok kolay bulaşıyor vebazen çok ağır seyrediyor. Onun için şu anda herkese büyük sorumluluk düşüyor. Dediğim gibi kapınız çalar ve kapınızı açarsınız açtığınız anda birisi bu virüsühediye edebilir. Size bir şey olmasa, eşinize olabilir, eşinize olmasa babanızaolabilir, annenize olabilir, çocuğunuza olabilir. İtalya'da videoları seyrettim. 8 - 10yaşlarındaki o çocukların nefes alamadıklarını, boğulduğunu gördüm. Bu beni çokrahatsız etti, çok üzdü yani. Gerçekten kimse güvende değil. Ben onun içinsesimin duyulduğu herkese şunu söylemek istiyorum: 'Lütfen evde kalın, lütfenevde kalın!' Çıkmayın, öyle keyfi çıkmayın. Evinize de kimseyi almayın. Akrabanızda olsa, arkadaşınız da olsa, komşunuz da olsa almayın. Kapınızı lüzumlu değilseaçmayın. Açarsanız da 1 - 2 metrelik mesafeyi koruyun. Bunlar çok önemli.Bunlarla ancak korunabilirsiniz. Evde kalırsanız güvendesiniz, hiçbir şey olmaz.Onun için 'Evde kal Türkiye!' diyorum ve tabi bütün illerimizdeki yöneticilere,Valilik, Kaymakamlık, Belediye Başkanlıklarına, kolluk kuvvetlerine de buradanseslenmek istiyorum: Ne olur, bu alınan kısıtlayıcı tedbirlerin denetimleriniyapsınlar ve uymayanları ikaz etsinler. Yaptırımları uygulasınlar ve bu şekilde busüreci en az hasarla ulusça atlatalım inşallah."