Bir Barcelonalı olamazsın!
Türkiye’deki yabancı takım hayranlığını anlamaya çalışıyorum, belli tespitlerim de var aslında; fakat bir türlü kabul edemiyorum.
İnsan duygusunu hissedemediği, cismen her an ulaşması zor olan, kültürünü yaşamadan, sadece okuduklarından bilebildiği bir kulübe nasıl taraftar olur sizce?
Birkaç olasılıktan bahsedebiliriz.
Örneğin gerçekte tuttuğu takım, yani ülkesinin takımı son derece başarısızsa böyle bir taraftarlık duygusu içine girebilir.
Taraftarıyım dediği yabancı takım müthiş bir dönemsel başarıya sahipse; ki Barcelona son dönemde bu yüzden Türkiye’de çok sempatizan topladı.
Ya da bu kulübün ikon olan bir oyuncusu varsa, hissettiğimiz hayranlık/saygı bize taraftar olduğumuz şeklinde yanıltıcı bir duygu yaşatır.
DUYGUSUNU HİSSETMEK
Oysa taraftarlık hissetmek, duygusunu içine almak, somut olarak onu görmek, renklerine-formasına saatlerce bakmayı gerektirir. Bir insan nasıl olur da duygusu kendinden, sesi binlerce kilometre ya da daha fazla uzakta olan, başka kültürün, başka yaşayış biçiminin sahip olduğu bir kulübe taraftarlık eder.
Hayran olur, sempati besler, saygı duyar; ancak bana göre taraftar olamaz. Bu olsa olsa son derece sığ bir özentiden ibarettir. Ya da en hafifinden bir yanılgıdır.
Benim futbolla tanıştığım dönemde, yani kendi jenerasyonumda Real Madrid, Bayern Münih her zamanki gibi birinci sınıf kulüplerdi; ancak bir AC Milan fırtınası vardı.
Şimdi esamesi okunmasa da 1990’ların ilk bölümünden başlayarak elde ettiği başarılar sebebiyle Türkiye’den çok hayran kazanmıştı. Futbolla ilgili gittiğim her yerde Milan’a ait bir çıkartma, amblem vs. gördüğümü hatırlıyorum. Bunu bir pazarlama başarısının sonucu olarak da kabul edebiliriz; fakat bu etkiyi bırakın doğru algılamayı, tersine etkileyenlerin istediği gibi, taraftarlık duygusuyla anlatanların, “Benim takımım Milan” sözlerini duyduğum günlerden bu yana, bu işe tepki duyuyorum.
LIVERPOOLLU OLAMAZSIN
Sen Milan taraftarı olamazsın! Barcelona, Real Madrid, Liverpool ya da Arsenalli de olamazsın. Londra ya da İngiltere’de yaşayan Arsenalli, Liverpool’lu, ya da fanatik Evertonlı olur. Sen olamazsın; sadece sempatiyle bakarsın. Hissettiğin şey bundan ibaret. O nedenle kendimizi kandırmamız gerekir.
Tuttuğumuz takımın başarısız olması; futbolun başarılı olanla daha güzel gözüktüğü gerçeği bu anlattığımı ortadan kaldırmaz. Aksine bir yönüyle doğrular. Çünkü başarı konusunda noksanlık yaşıyorsa kulübünüz, onu tarihiyle, rengiyle size aktardığı duygu ve özellikleriyle seversiniz.
AİDİYET DUYGUSUYLA TARAFTAR OLURSUNUZ
Biz bir kulübün taraftarıysak, bu kulübümüzün bize verdiği aidiyet duygusu, renklerinin içimize düşürdüğü aşk nedeniyledir. Onu tüm gücüyle hissedebiliriz; yaşarız. Ancak bu şekilde taraftar oluruz.
Ben renklerinden dolayı ve İspanya iç savaşında kralcıların karşısında duranlar tarafından kurulması, ayrıca Real Madrid ile Barcelona’ya oranla mütevazı olması/son dönemdeki başarısından ötürü Atletico’ya sempatiyle bakıyorum; ancak ben Atletico taraftarı değilim; olamam.
Üstelik bu satırların yazarı Vicente Calderon’da onlarca maç izledi; Majadonda’da (Atletico’nun tesisleri) pek çok antrenmanı, taraftar ortamını gördü. Buna karşın Atletico taraftarı olamam; çünkü ona ait hissedemem.
Siz gerçekten ait hissettiğiniz, yaşayabileceğiniz bir kulübün taraftarı olabilirisiniz. Ülkenizin kulübüdür size taraftarlık duygusunu veren.