Bir seçim şovu, bir Portekizli rüya: Mourinho’nun gidişi ve Türk futbolunun aynası
Ajansspor köşe yazarlarından Adil Yıldız, Fenerbahçe'de Teknik Direktör Jose Mourinho değişikliği ile ilgili bir yazı kaleme aldı... İşte detaylar...
O gün, Türk futbolu bir rüya gördü. Fenerbahçe taraftarı umutlandı. “Artık biz de Avrupa’nın devleriyle yarışacağız” dediler. “Sadece sahada değil, kulübede de yıldızımız var” dediler. Ama rüyalar, sabahın ilk ışığında dağılır. Ve bu rüya, sabah olmadan karardı.
Saha içinde bir sis perdesi
Mourinho’nun gelişiyle birlikte Fenerbahçe’nin oyunu, beklentilerin çok uzağında kaldı. İrfan Can Kahveci gibi formda oyuncular kızağa çekildi. Yusuf Akçiçek gibi genç yetenekler bir oynatıldı, bir unutuldu. İlk 11’ler çiçek falı gibi belirsizdi. Hatta bir basın toplantısında “Yazı tura ile kadro kuruyorum” diyerek futbol kamuoyuyla alay etti.
UEFA Avrupa Ligi’nde final hayalleri erken elenmeyle sona erdi. Süper Lig’de ise ezeli rakip Galatasaray’a açık ara şampiyonluk kaptırıldı. Ne bir sistem, ne bir istikrar, ne de bir katma değer… Mourinho’nun gelişiyle Türk futbolu ne kazandı, ne öğrendi. Sadece hayal kurdu ve hayal kırıklığı yaşadı.
Futbolda geçmiş yoktur
Ve gün geldi… Şampiyonlar Ligi play-off maçında Benfica’ya elenildi. Ali Koç, ipi çekti. Mourinho, tarifeli uçakla İstanbul’dan ayrıldı. Ne bir veda, ne bir teşekkür. Geldiği gibi gitti. Ardında sadece bir sezonluk hayal, birkaç basın toplantısı repliği ve bir Yusuf Akçiçek bıraktı.
Futbolda geçmiş yoktur. Bugün ne yaptıysan, onunla anılırsın. Mourinho’nun geçmişi kupalarla doluydu ama bugünü, Türk futboluna yakışmadı. Ne Fenerbahçe’ye umut oldu, ne Türk futboluna vizyon. Bir seçim şovunun figüranı olarak geldi, bir hayal kırıklığının başrolü olarak gitti.
Bu hikâye bizim aynamız
Mourinho’nun gidişi, sadece bir teknik direktörün ayrılığı değil. Bu, Türk futbolunun sabırsızlığının, plansızlığının ve gösterişe olan zaafının hikâyesidir. Biz hâlâ isimlere, CV’lere, şovlara inanıyoruz. Oysa futbol, sahada kazanılır. Emekle, sabırla, sistemle…
Bu hikâyeden ders çıkar mı bilinmez. Ama bir gerçek var: Türk futbolu, Mourinho’dan çok daha fazlasını hak ediyor. Ve belki de en büyük kazanç, bu hayal kırıklığından doğacak uyanıştır. Dünya Mourinho'dan Fenerbahçe'yi ve Türk futbolunu ve ülkemizi tanıdı belki ancak nasıl tanıttığı önemli.