"Bir türlü susmuyor!"
Milliyet Spor Yazarı Attila Gökçe, Galatasaray ve Beşiktaş gündemi hakkında açıklamalarda bulundu.
Galatasaray Başkanı Mustafa Cengiz, bir türlü susmuyor. İddiaları, eleştirileri son bulmuyor. Anlaşılan o ki sosyal medyada estirilen öfke fırtınası Başkan’ı fena halde etkilemiş. Kin ve nefret söyleminden sonra basın toplantısında Hukuk Kurulu’nun (Hukuk Müşavirliği demeye çalışıyor) derhal istifa etmesini istiyor. Gerekçesini de şöyle açıklıyor: “Niye bizden 13 kişi de karşı taraftan (Fenerbahçe) sadece 2 kişi?”
Ne yapacaktı Hukuk Müşavirliği? Fenerbahçe’den yedek kulübesi de dahil, 13’ü tamamlayacak isimlere sevk dosyası mı açacaktı? Bunu anlamak zor. Asıl hedefinde Fırat Aydınus var: “Hakem oyunu durdurmadığı için hatalıdır. Serdar Aziz’e yapılan penaltı. Ben Fırat Aydınus’un yerinde olsam artık Galatasaray maçlarına gelmem.
Tavsiye etmiyorum!”
Derbi sonrası herkes bir tarafta toplandı. Ortada sadece Fırat Aydınus kaldı. Sayın Başkan, biraz dikkatli baksanız... O son dakikada Galatasaray hücum ediyordu. Hücumu kesip Belhanda-Soldado itiş-kakışına müdahale edip faul vererek oyunu soğutsaydı, Galatasaray’ın gol şansını perdelemiş olmaz mıydı? Kavgayı önlemek için gereğini yapmamış... Bu da başka bir iddia.
Her şeyden önce Aydınus’un orada bakıcı-bekçi kadrosuyla görev yapmadığını, özel güvenlikçi de olmadığını tekrar hatırlatmakta yarar var. Milyonlar kazanan futbolcuların da kendilerini kontrol etmesi gerekmez mi? Sayın Cengiz şunu da unutmamalı: 6 ay önce yine TT’de oynanan şampiyonluk maçını (Galatasaray 2 - Beşiktaş 0) Fırat Aydınus yönetmişti. Fırat Aydınus bu ülkenin en iyi hakemidir. Haksızlık etmeyin. Ayıplı dosyayı kapatın ve lütfen susun!
Geçen yıl, Temmuz ayında Milli Takım teknik direktörlüğü kadrosu boşaldığında TFF’nin adaylarından biri de Şenol Güneş... 2002 Dünya Kupası üçüncülüğünden sonra Beşiktaş’ta peş peşe iki şampiyonluk kazanan Şenol Hoca, gelen teklifi kabul etmek istiyor. Ancak sözleşmesi var. Zaten o sözleşmenin yenilenmesi de tartışmalı. Başkan Orman ve yönetimi, ilk sözleşmedeki opsiyonu kullanarak hiç masaya oturmadan görev süresini uzatıyorlar. Bu durum Şenol Hoca’nın canını sıkıyor. Daha da can sıkıcı olanı, kulübün Milli Takım teknik direktörlüğü için izin vermemesi.
Şenol Hoca’nın kalbi kırılıyor, motivasyonu dağılıyor. Motivasyonunu dağıtan başka şeyler de var: Hoca çalıştığı her kulüpte futbolcu haklarının gecikmeden ödenmesini önemsiyor. Beşiktaş’ta iki şampiyonluk ve geçen yıl gerçekleşen Şampiyonlar Ligi başarısının gelirleriyle muhasebe rahatlığı yaşanıyor. Marcelo, Cenk Tosun, Tosic, Fabri ve Negredo ise peş peşe gidiyorlar. Beşiktaş dış satışlardan da elde ettiği gelirle sıkıntısını bir süre daha erteliyor. O gelirlerle önemli bir transfer de yapılamıyor.
Kadro kalitesi, özellikle Talisca’nın gidişinden sonra, azalıyor. Maaş ödemeleri aksıyor. Şenol Güneş’in sorunları daha da artıyor. Elindeki kadro yaşlanıyor. Tecrübe ile fizik güç dengesi bozuluyor. Takım yorgun ve moralsiz. Şenol Güneş’in yardımcıları da sorunlu. Guti Hernandez, Real Madrid genç takımını bırakıp Güneş’e yardımcı kadrosuyla Beşiktaş’a geliyor. Yanı sıra İlhan Mansız. Başkan’ın açıklamasına göre Guti esas yardımcı... İlhan Mansız da antrenörlüğü öğrenmek için (!) çalışıyor. Kulübelere baktığınızda Guti’yi orada göremiyorsunuz.
Hoca’nın yanında oturan İlhan Mansız. Şenol Güneş’in öteden beri ‘birlikte çalışma’ sıkıntısı var. Yardımcı kadroyu kendi oluşturmak istiyor. Tavsiyelerle, atamalarla ya da dayatmalarla çalışmak istemiyor. Her şeye rağmen, şampiyonluk sevinçlerini paylaştığı gibi sıkıntıları da paylaşıyor Güneş... Son Sivasspor maçında bazı taraftarların olumsuz tezahüratına tribünlerin önünde karşı çıkıyor: “Yönetimi, futbolcuları bırakın. Bağıracaksanız, bana bağırın!” Özet: Güneş’in önündeki bulutlar bir türlü dağılmıyor. Beşiktaş’ta o bulutları dağıtacak güçlü bir rüzgar gerek. Maalesef yaprak kımıldamıyor.
Başakşehir kulübündeki dostların verdiği bilgiye göre, her maçın sonunda ikram edilmek üzere iki takım için de yemek hazırlığı yapılırmış. Pilav ve et özel benmari küvetlerinde ısıtılarak servise hazır hale getirilirmiş. Yedek kulübesinde bekleyen Tolgay Arslan, devre arasında Başakşehir’in açtığı sofraya katılan ilk oyuncu olmuş. Şenol Hoca durumu görünce sinirlenmiş. Tolgay da “Hocam zaten beni oynatmıyorsunuz” diye kinayeli bir yanıt vermiş.
Kasımpaşa doktoru Cem Ergenç, “Yedek oyuncular devre arasında elma ve muz yiyebilirler ama, pilav çok sakıncalı. Biz dört saat önceki maç yemeklerinde bile pilav vermiyoruz” diyor. Tolgay, günü geçmiş alacakları için TFF’ye başvurmuştu, biliyorsunuz. Bu iş sadece beslenme ve disiplin sorunu değil...
Pasolig Genel Müdürü Ceyhun Kazancı, kulüplerin geçen yıl elde ettiği ticari gelirler sıralamasını açıkladı: Beşiktaş, 279 milyon TL ile açık ara lider. Fenerbahçe 254, Galatasaray 219, Trabzonspor 78 milyon TL kazanmışlar. Tablo yine de açıkları kapamıyor. Futbolcusuna maaş ödeyemeyen, personel maaşlarını geciktirerek ödeyen kulüpler var. Banka kredileri de tıkanmış durumda. O yüzden factoring firmalarına borçlanıp 3-5 puan fazladan faiz yükünün altına giriyorlar. En önemlisi, kulüplerin elinde artık gelir sağlayacak enstrüman kalmaması. Şirket sermayesini artırarak yeni bir kaynak sağlamak da o kadar kolay değil. Bilançoları değerlendirdiğinde SPK’nın bu işe izin vermesi mümkün görünmüyor.