Bu düzen nasıl değişir? Çebi'ye kopya
BU DÜZEN NASIL DEĞİŞİR?
ÇEBİ'YE KOPYA
KENAN BAŞARAN
Ligin ilk devresi bitiyor ama büyüklerden biri dahi 30 puanı bulmuş değil. Futbol kalitesi açısından berbat bir lig izliyoruz. Buna karşın her sezonki gibi yine herkes "Adalet" diye bağırıyor. Ve elbet bu bağıranlar da şampiyonlukları paylaşanlar.
Türkiye'de istisnalar hariç, ezelde beri adalet diye aranan şey, aslında şudur: "Onu kayırıyorsan, beni de kayır..." Futbol yönetimi de tam da bu şekilde hareket eder.
Pazar akşamı derbiyi stattan izledim. İlk 45 dakika, Beşiktaşlılar için tam bir ızdırap oldu. Fenerbahçe, baskılı oynayıp alanı istediği gibi kullanarak, Beşiktaş'ı dakika dakika acemileştirdi. Premier Lig görmüş Elneny, 80'lerden kalma topçular gibi topu tribünlere
atıyordu, uzaklaştırmak adına...
Atiba'nın sürpriz golü, maçın ikinci devresini Beşiktaş için anlamlı kıldı. 2-0'a kadar çıkamayan Beşiktaş, ikinci devreyle beraber yüklendi. Burak Yılmaz, karşı karşıyada golü kaçırdı. Bu maçın kırılma anıydı. Zaten biraz sonra skor 3-1 oldu.
Maçın toplamında arzulu ve daha iyi mücadele eden Fenerbahçe'ydi. Beşiktaş, kötü oynadı. Ve fakat siyah beyazlıları gölgede bırakan daha kötü bir ekip vardı: Sahadaki Cüneyt Çakır ile VAR'daki Mete Kalkavan...
Rebocho'nun monitörlerden 1.5 dakikada ancak tespit edilen elini görüp penaltıyı veren ikili, Beşiktaş'ın iki penaltı pozisyonunu izleme ihtiyacı bile duymadı. Kıyamet de burada koptu.
Bir takımın kötü oynaması ona yapılan haksızlıkları görmezden geleceğimiz anlamına gelemez. Kötü oynayıp kazanmak da mümkün. Çünkü bu oyunun adı futbol. Her şey mümkün. Bir çok derbide Fenerbahçe, daha kötü olduğu halde Galasaray'ı yenmiştir. 6-0'lık tarihi maç da dahil. Aynı şekilde Beşiktaş da 10 kişi ve son bölümünde Pancu'nun kaleyi koruduğu muazzam 4-3'lük maçta Fenerbahçe'den çok iyi oynamadı. Aksine sarı lacivertliler sayısız fırsattan yararlanamadı. Ama 100 yılda bir görülecek maçı Beşiktaş kazandı. Örnekleri çoğaltmak mümkün...
İKİ SÜRÜM CÜNEYT ÇAKIR
Bu hafta Beşiktaş yandı, önceki haftalarda da Fenerbahçe yandı vs... Mesele bu değil. Mesele, hakemlerin çifte standardıyla oyuna duyulan güveni sarsması. VAR'a rağmen nasıl oluyor da insanların gözlerinin içine baka baka bariz hatalar yapıyorlar? Bu lüksü ve buna karşı koyma gücünü nereden buluyorlar? Yoksa onların da iradesinin dışında mı, bu hatalar.
"Cüneyt Çakır yurt dışında iyi, yurt içinde kötü maç yönetiyor" iddiası pazar akşamı bir kez daha teyit edildi, ne yazık ki...
Karşımızda 'iki ayrı sürüm Çakır' var yani! 2018 Dünya Kupası'ndaki Nijerya-Arjantin maçında Afrikalılar lehine verdiği penaltıyı, pazar akşamı Beşiktaş'a vermedi. Vida'nın pozisyonuyla birebir aynı. Uluslararası bir hakem olan Çakır'ı bir kuralı farklı uygulamaya iten neden VAR'ın başındaki Mete Kalkavan. Zira Çakır'ı uyarma ihtiyacı duymuyor.
Peki neden? En iyi ihtimalle, Türk hakemlerinin kafasının arkasında ayrı bir düşünme merkezi var! Bu ikinci düşünme merkezi, futbol idaresinin ihtiyaçlarına göre karar veriyor! Anlayacağınız hakemler çekiniyor. Oluşan güç dengesini gözetip, bir sonraki hafta maç almayı garantilemek istiyorlar. Yoksa VAR'a rağmen kural ihlalini görmemenin bir açıklaması olamaz.
KOÇ, YILDIRIM ÇİZGİSİNE DÖNDÜ
Derbi sonrası Ali Koç, hakemlerin maçı çok iyi yönettiğini ve böyle devam ederlerse şampiyon olacaklarını söyledi. Ahmet Nur Çebi ise "Bu düzen böyle gitmez" diyerek, isyan bayrağı açtı.
Çebi yanılıyor. Bu düzen aynen böyle devam eder! Daha geçen günlerde TFF Başkanı Nihat Özdemir ve Zekeriya Alp ile görüştüğü ortaya çıkan Koç, belli ki hakemleri şikâyet etmiş. Geçen sezon da Mustafa Cengiz ve Göksel Gümüşdağ, gidip MHK Başkanı ile görüştü. Ama bu görüşme davul zurnayla duyuruldu adeta.
Özdemir-Koç-Alp görüşmesi ise basına sızdıktan sonra mecburen duyuruldu. Özdemir'in ofisindeki bu görüşme, sezon boyunca F.Bahçe'nin prangası yapılacak. Hele yarışa G.Saray daha güçlü şekilde dahil olursa, siz görün o zaman tantanayı...
Bu görüşme neden gizlendi? Her şeyden önce sarı lacivertli futbolcuların sahadaki emeğine yazık değil mi, spekülasyonlara maruz bırakmak?
Geçen yıl başkanlığa seçilen Koç, derbideki Cüneyt Çakır yönetimini asla övmezdi. Ama başkanlıkta ikinci yılını geçiren Koç, övdü.
Çünkü Koç da bu düzenin değişmeyeceğini gördü. Oysa "Bu düzen değişecek" diye kolları sıvamıştı.
Ne var ki 3-5 ayda yeldeğirmenlerine karşı bir Don Kişot olduğunu gördü ve Aziz Yıldırım'a yakın bir çizgiyi benimsemeye başladı;
takım yönetiminden hakem ve TFF ilişkilerine kadar... Çünkü bu düzen demokratik değil. Öyle olmayınca da tüm değişim enerjileri emilip yutuluyor. Soruyorum size: TFF seçimlerinde en son ne zaman iki aday yarıştı? Başkan adayından yönetim kurulu listesine kadar, içindekilerin hür iradesiyle belirlendiğini söyleyebilir misiniz?
ÇARE BÜKÜLMEZ BİR TAKIM
TFF özerk bir kuruluştur ama özerk davrandığını iddia edebilir misiniz? Adalet arayan büyük kulüpler! Bu kadar borç batağındayken kim size 'adil' davranır? Bir yanda Bankalar Birliği'nin yapılandırma anlaşması diğer yandan TFF'nin harcamalara limit koyan talimatı varken, sizin kime sözünüz belirleyici olur mu? Düzenden gerçekten muzdarip olan ve değişmesini isteyen, önce düzene kafa tutabileceği bir 'öz kaynak' gücü yaratır. Bu özkaynak, kasadaki paradan sahadaki futbol takımına kadar 'öz' olan bir 'kaynak'tır.
Çebi başkanlığındaki yeni Beşiktaş yönetimi, istediği kadar basın toplantısı düzenlesin, bu düzeni değiştiremez. O düzen, istediği gibi işler. Çebi ve arkadaşlarının yapması gereken en önemli şey, tez zamanda takımını ve maliyesini dönüştürmek. Nasıl? Bu sorunun cevabı mazisinde. Metin-Ali-Feyyaz'lı efsane kadro düzeni değiştirmişti. Tek tek yıldızları yoktu o Beşiktaş'ın. Ancak o Beşiktaş, bir 'takım yıldızı'ydı. Bir bütün olarak çok yüksek profilliydi. Pazar akşamı Kadıköy'de sahaya çıkan Beşiktaş'ta Buak Yılmaz, Vida, Gönül, Karius, Ljajic ve Caner gibi yıldızlar vardı. Fakat toplamda 'düşük profilli' bir takım görüntüsü verdi Beşiktaş. Kırılgandı; hem rakibine karşı hem hakeme karşı...
Bu topraklarda en büyük haksızlıklara uğramış ekiplerin olan Metin-Ali-Feyyaz'lı takım, kaybettiğinde de bükülmedi. 100. yılın yenilmez denilen takımı dahi, bir maçta nasıl dağılıp gitmişti, hatırlarsanız. Gerçekten güçlü olsaydı, içten ve dıştan gelen
yıkıma ve haksızlıklara karşı öyle bir maçta bitmezdi. Ama bitti...
Beşiktaş, her anlamda dibe vurmuş durumda. Fakat bu tükeniş aynı zamanda yeniden sıçramak için de büyük bir fırsat taşıyor.
Çebi ve ekibi, düzene direnebilecek bir yapılanmanın içine girmek için devre arasından itibaren radikal dönüşüm başlatmalı.
Harcayacak parası ve iyi bir kadrosu olmayan Beşiktaş'ın daha fazla zaman harcama şansı da kalmadı.
Stratejik davranıp herşeye karşın devre arası bir iki takviye yaparak, yarışı sonuna kadar zorlayabilir. Ama bence gelecek sezon başlatılması planlanan dönüşümün nüveleri de ekilmeye başlanmalı.
UILENBERG'İN HİÇ Mİ SUÇU YOK
Hakemleri tartışıyoruz da onları eğiten Jaap Uilenberg'i hiç masaya getirmiyoruz. Merkez Hakem Kurulu'nun hakem eğitmeni olan Uilenberg'in verdiği eğitimler sorgulanmalı. Hakemlerin bu sezon çelişen kararlarında Hollandalı eğitmenin rolü büyük.
TFF'den ayda 20 bin Euro maaş alan Uilenberg'in hakem camiasında rahatsızlık yaratmaya başladığını biliyorum.
Esasen TFF, hakem eğitimini Uilenberg'e yaptırmak zorunda değil. Pekale, kendi eski hakemlerinden bir komite de kurabilir.