Bu düzende maçı robot da yönetse adalet olmaz!
Ajansspor Haber Müdürü Kenan Başaran, son günlerde yaşanan hakem hataları ve VAR kararları ile ilgili bir yazı kaleme aldı. Başaran, "Bu düzen değişmedikçe bir teknik direktör, VAR'ın başında kendi babası bile otursa, beğenmediği bir karardan ötürü şüphe edecektir" dedi. Ayrıca, mevcut anti-demokratik futbol yapısı değişmedikçe, Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray, Trabzonspor robot futbolcularla oynasa ve maçları da robotlar yönetse bile, komplo teorilerinin bitmeyeceğini söyledi. İşte detaylar.
Tartışmanın baş rol oyuncusuysa hakemdir
Futbolun yeryüzünün en popüler oyunu olmasının nedeni basit olması, herkesin onu her şartta oynayabilmesi ve oyuna dair dair herkesin ahkâm kesebilmesidir. Bu oyun tartışmadan beslenir. Her şeyinin sürekli tartışılması onun, günlük hayatın her yerine ve anına nüfuz etmesini sağlıyor.
Tartışmanın baş rol oyuncusuysa hakemdir. Hakemin bir saniyede vermesi gereken karar, medyada günlerce tartışılıyor. Televizyon ekranlarındaki programların yüzde 90'nı hakem kararlarına ayrılıyor. Ve bu kararlar da hakemin hatalı olup olmaması eksenin tartışılmıyor. Tamamen hakemin niyeti üzerinden tartışılıyor:
"Hakem bir takımı tuttuğu için mi bu kararı böyle verdi?"
"Hakem bir takımı tuttuğu için mi bu kararı böyle verdi?" Soru bu ama cevap somut değil. 'Benceli menceli' muğlak yanıtlar...
Hakikat mi isteniyor, rezil olmak mı?
Bu topraklarda herkes hakemlerin namusundan şüphe duydu, duyuyor. Bu yargıyı her puan kaybından sonra onları hedef tahtasına oturtanlarla eski hakemler oluşturdu. Düne kadar sahada lime lime edilen hakem, yorumcu olduktan sonra baş cellatlığa soyunmaktan geri durmadı:
"Hakemin kafasının içinde ne olduğunu ben çok iyi bilirim arkadaş!"
Peki yorumcular? Özellikle dijital çağda şöhrete hakikati savunmakla ulaşamıyorsunuz. Çünk hakikat çoğu zaman sıkıcı olur ve sizi de sıkıcı gösterir. Sıkıcı birini de kimse izlemez. İzlenmeyen kişi de etkileşim almaz ve çaptan düşer!
O halde yorumcunun ihtiyaç duyduğu şey hakikat değil, etkilişim alacağı bir kendi gerçeğidir. Ortalığı karıştıracak bir 'gerçek'. Olumlu olumsuz etkileşim alacak, onu TT yapacak bir ihtiyaç duyulan gerçek!
Ez cümle, şairin dediği gibi; "Ne kadar rezil olursak o kadar iyi..."
Farazi bir diyalog yazayım bir de:
-Belgeye, bilgiye dayanarak hakemi suçlasanız ya?
-Geçiniz efendim. Belgesini nereden bulacağım ki zate?
-Gazetecilikle?
-O ne yahu!
Eşitlik mi adil olmak mı?
Her şeyin başı güvendir. Güvenin olmadığı yerde hiçbir binayı kuramazsınız. Güven de adaletle sağlanır. Adalet de çoğulcu demokratik bir ortam ve denetleme mekanizması ister. Temel meselemiz 'adil olmak' olmalıdır.
Eşitlik değil, adil olmak diyorum. Eşitlik tartışmalı bir konudur, hele ki sporda. Sonuçta birisinin 500, diğerinin 100 milyonluk bütçeyle yola çıktığı bir yarış söz konusu. Eşitlik daha en başta çelme yiyor. Ama bu benzemezler arasında adil davranarak, rekabeti daha kabul edilir bir hale getirmek mümkün. Fakat siz eşitsizlerin yer aldığı bir yarışmada bir de adil olmazsanız, dükkanı kapatın gitsin.
Atanmışlarla adalet olmaz
Konumuz olan futbol üzerinden top sürerersek; güven iyi niyetle sağlanmaz. Güven için çoğulcu bir yapı ve olmazsa olmaz denetim lazım.
Denetim için de bağımsız sac ayakları kurmanız şarttır.
Türkiye futbolunun temel mimarisine kabaca bakalım:
- 1-Futbolu yöneten Türkiye Futbol Federasyonu (TFF)
- 2-Seçimlerde tek aday yarışıyor
- 3-Genel kuruldaki oylama göstermelik oluyor
- 4-Tüm kavga, yönetimde dört büyükleri tutan yönetici dağılımının nasıl olacağı üzerine
- 5-Yönetimde faal olarak siyasi partilerde görevli isimler dahi oluyor. Talimatlarda bir engel yok ama biçimsel olarak bu etik değil. Kimse de bundan rahatsızlık duymuyor
- 6-Seçimden ziyade, bir nevi tayinle belirlenen yönetim, futbolun hukuki kurullarını da belirliyor
- 7-PFDK da Etik Kurulu da Tahkim Kurulu da UÇK da ve MHK da, TFF yönetim kurulunca atanıyor
- 8-Bu kurullarının varlığı, TFF yöneticilerinin iki dudağı arasında
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), hukuk kurullarının verdiği kararları tanımayacağını açıkladı. TFF ise, hâlâ daha, AİHM'in istediği değişikliğı yapmadı.
Yapacak mı? Bir gün yapar ama göstermelik düzenlemeler yapar! Ambalajlar yani.
Çünkü 1 Eylül'deki mali genel kurulda 'AİHM'in istediği düzenlemler' diye getirilen değişiklikler, hukukçular tarafından göstermelik bulundu.
Zaten genel kurulda çoğunluk sağlanamadığı için, söz konusu göstermelik değişiklik bile yapılamadı.
Özerkliği elleriyle teslim ettiler
Futbolu yöneten kurum böyle de kulüpler nasıl? Dört büyüklerde şükür ki hâlâ birden fazla aday yarışabiliyor. Üyeler, yönetimleri belirlemede aktif rol üstleniyor. Anadolu kulüplerindeyse 100-200 kişiyle yönetimler belirleniyor. Bir çok kulüp de artık şirket olduğu için, bir odanın içinde yönetimlerini seçiyor.
Kulüpler, öncelikle camia içinde sağlıklı şekilde denetlenmiyor. Genel kurullar, başkanları seçmenin ötesinde çok işlevsel değil. Denetleme girişiminde bulunanların da sesi bastırılıyor. Yargıya taşınan davalar da uzun yıllar boyunca sonuçlanmıyor.
Futbolun patronu da kulüpleri denetleme konusunda yeterli değil . Sahip olduğu gücü kullanamıyor. Kulüplerin, ekonomik nedenlerden ötürü devletin şefkatine mecbur kalması da ayrı bir büyük sorun. Kulüpler ve federasyon, futbolun özerkliğini gönüllü olarak fiilen elden çıkartmış durumda.
Teknik direktör babasından da şüphe eder!
Toplamda, bağımsız bir denetim mekanizmasının olmadığı bir yapıdan çıkan kararların adil olduğuna kimseyi inandıramazsınız.
İnsanlar adaletin tesis edilemediği bir yapının her uygulamasından şüphe eder.
- 1-MHK Başkanı'nı kimin seçtiğinden de şüphe eder
- 2-O MHK Başkanı'nın atadığı hakemden de şüphe eder
- 3-Hakemin çaldığı düdükten de şüphe eder
- 4-VAR'daki hakemin çağrısından da, çizdiği ofsayt çizgisinden de şüphe eder
- 5-Yayıncı kuruluşun ekrana verdiği-vermedği görüntüde den şüphe eder
- 6-En nihayetinde kendi yöneticisinin haklarını savunduğundan da şüphe eder
Çoğulculuk-denetim-adalet-güven ekseni yaratılmadıkça, bu yapıda hiç kimse bir diğerinin verdiği karara güven duymaz. Güvensizliğine dair ortaya somut bir delil atma ihtiyacı da duymaz. Şahsi inancını, fikrinin 'hakikat' diye sana dayatır: "Bu hakem onun bunun güdümünde" der ve kenara çekilir. Bunu neye dayarak demiştir? Ne o söyler, ne de kimse merak eder?
Su bulanır da bulanır...
Robotun yazılımıyla oynanmış!
Yani bu düzen değişmedikçe bir teknik direktör, VAR'ın başında kendi babası bile otursa, beğenmediği bir karardan ötürü şüphe edecektir!
Güveni sağlayacak olan hukuk düzeni oluşturulmalı. Şahısların değil, hukuki prensiplerin belirleyici olduğu bir yapı... Yoksa Ahmet'ten X kulüp memnun olur, Y olmaz... Y'nin memnun olduğundan da X olmaz. "Bana göre, sana göre" düzeni de sürer gider. 60 yıldır şampiyonlukları paylaşan mağrurlar, en mağduru oynamaya devam eder. Kazandığında kendisinden, kaybettiğindeyse başkasından bilmeye de devam edecekler.
Hasılı kelam: Mevcut anti-demokratik futbol yapısı değişmedikçe, hukuki düzen tesis edilmedikçe Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray, Trabzonspor robot futbolcularla oynasa ve maçları da robotlar yönetse bile, komplo teorileri bitmeyecek.
Tartışma şu boyutta devam edecek bu kez de: "Maçı yöneten hakemin yazılımıyla oynamışlar", "O robotun yedek parçasını X kulübün başkanının şirketinden alınmış", "Robot hakemler görüntülerle oynadı..."