Bu nasıl Beşiktaşlılık?
Ajansspor muhabiri Kartal Yiğit, "Bu nasıl Beşiktaşlılık" başlıklı bir yazı kaleme aldı.
1990'da mesleğe başlamadan önce bu kez taraftar olarak maçlara erkenden giderdim. A takım maçı öncesi aynı statta oynayan PAF takımını izlerdik. O dönem bir anda kulaktan kulağa 'Sergen' diye bir isim yayılmaya başladı. Birçok kişi "kepçe" lakaplı bir gençten söz ediyordu. Müthiş bir sol ayağı vardı. Hakikaten ilk izlediğimde hayran kaldım. Daha sonra Sergen Yalçın'ın özel seyircisi oldu. Sonrası malum zaten... Türk futbolu, Sergen Yalçın diye bir isimle tanıştı ve yıllarca onu konuştu.
1990 yılında Milliyet'te spor muhabirliğine adım attım. Beşiktaş'ı takip ediyordum. Mesleğe ilk başladığımda Beşiktaş Başkanı, rahmetli Süleyman Seba, teknik direktör ise Gordon Milne idi. Ben, çaylak bir muhabir, Sergen Yalçın da acemi bir A takım oyuncusuydu. O genç, kısa vadede kendini kabul ettirdi ve yıllar sonra Beşiktaş'ın başına hoca olarak geçti.
Bırakması yerinde karar
Sergen Yalçın futbolculuğunda da şimdiki gibi isyankar ve insanları çok takmayan bir kişiliğe sahipti. Bunun neticesinde Seba yönetimi ile ters düşüp, o zaman büyük paralar saçan İstanbulspor'a gitti. Daha sonra bütün Türkiye'yi dolaştı. Futbolu bıraktı, Beşiktaş altyapısında stajını yapıp, hocalığa adım attı. Kısa vadede çıkış yapıp, Beşiktaş'ın başına geçme başarısını yakaladı ve nitekim, geçen sezonda siyah beyazlıları şampiyon yaptı.
Sergen Hoca'nın çalıştırdığı takımlara bakıldığında şu görülür, ilk geldiği dönem takım uçar fakat sonra düşüşler olur. Zaten kendisi kariyeri boyunca hep tek yıllık kontrat istemiştir. Bunun en önemli nedeni, rahat oluşu ve çok zora gelememesidir. Beşiktaş'ta da böyle oldu ve en sonunda ayrılmak zorunda kaldı. Bence kendisi adına doğru karar verdi. Çünkü "Çözüm yolunu bulamıyorum" diyen bir teknik adamın, o kulüpteki ömrü maalesef bitmiştir. Sergen Yalçın kalsaydı, Beşiktaş'ın düzelme şansı, bu sezon yoktu. Kan değişikliği şarttı ve öyle oldu.
Sosyal medyadaki troller
Beşiktaş tarihinin o 80'lerdeki halinden sonraki en vahim tablosuyla karşı karşıyayız. 'Aldırma' sesleri yine çıkıyor. Gün geçtikçe takım eriyor. Ama bir bakıyoruz, kendini Beşiktaşlı olarak gören bir Twitter güruhu, 5 farklı yenilgi sonrası bile Sergen Hoca'ya methiye düzüyor.
Sosyal medyadaki bu kişiler istemeseler bile, Sergen Yalçın'ın aleyhine çalıştılar. Bugüne kadar görülmemiş bir sonuçla karşı karşıya kalan, Şampiyonlar Ligi'nde sıfır çekmiş bir Beşiktaş yarattılar. Bu hareketleriyle hem Sergen Hoca'yı hem Beşiktaş'ı girdaba soktular. Bu kişilerin içinde Sergen Yalçın'ın yakınındaki isimler de var. Bana göre Sergen Hoca, çok daha erken bırakmalıydı. Bu kadar kalması Beşiktaş'a daha çok zarar verdi.
Beşiktaş'ın başarısız olmasını istiyorlar
Şimdi de aynı troller, yönetime vurmaya başladı. Eminim takımın kötü gitmesini, yeni hocanın başarısız olmasını istiyorlar. Bu kez yönetim ve Başkan Ahmet Nur Çebi'yi hedef alıyorlar. Bunu açık açık dile getirenleri gördüm sosyal medyada. Bu nasıl Beşiktaşlılık Allah aşkına. Ne Sergen Yalçın ne Ahmet Nur Çebi ne bir başkası Beşiktaş'ın üstünde. Sergen Yalçın profesyonel bir insan. Geçmişte yaptığı gibi bir başka büyük takıma gidebilir. O zaman siz takım mı değiştireceksiniz? Sergen Yalçın bugün gitti, yarın gelir. Sizin Beşiktaşlılığınız Sergen Yalçın gidene kadar mı?
Bunu yapmayın. Beşiktaş'a zarar veriyorsunuz. Bitmiş bir kulübe Başkan olarak yüreğini ortaya koyan Çebi'nin gitmesi fayda getirmez. Geçmişte "O gitsin, bu gelsin" anlayışıyla sonucun ne kadar acı olduğunu gördük. Ahmet Nur Çebi'nin tabii ki hataları var. Sergen Hoca'nın tam istediklerini yapamamış da olabilir. Mesela istediği oyuncularından bazılarını alamamıştır. Başkan Ahmet Nur Çebi, sezon başında Sergen Hoca'nın ayağına giderek sözleşme imzalatması bana göre yanlıştı. Ama futbolcuların paralarını zamanında ödeyerek geçen sezonun şampiyonluğun mimarlarından olduğu ortadadır.
Divan Kurulu üyesi olarak, gazeteci kimliğimle bu tip olaylara girmek istemesem bile sosyal medyada yazılanları görünce dayanamadım. Beşiktaş'ın Kayserispor maçı ile birlikte, takım ve tribün kenetlenmeli. Maçın sonucu ne olursa olsun, aykırı bir ses çıkmamalı. Kimse Beşiktaş'tan büyük değildir... Bu bilinmeli.