"Bundan sonraki maçlar artık Valbuena maçları. Karabük'te yüzde 1000 oynamalı"
Tutuculuk - Tayfun Bayındır (Milliyet)
Aykut Kocaman yatsın kalksın Fırat Aydınus’a dua etsin. Aydınus, Titi’ye o kırmızı kartı çıkarmasa, Kocaman’ın oyun anlayışıyla ne kadar golcü var onların hepsini sahaya sürse bile Fenerbahçe gol atamazdı. Bırakın 5-10 dakikayı iki 90 dakika dahi oynansa hiçbir değişiklik olmazdı... Aykut hocanın bu ısrarını aslında ısrar demek yanlış, bu tutuculuğunu anlamak mümkün değil.
/* */
Alper oyunda, Valbuena kenarda. Alper’in oynadığı ilk 45 dakikada tek bir pozisyon yok. İkinci devrede Valbuena oyunda, pozisyon üstüne pozisyon, bir o kadar da hücum zenginliği var. İşin ilginç yanı, Alper’in kaybettiği top sayısıyla Valbuena’nın ki neredeyse aynı. Bu maç Valbuena varken daha farklı oynandı. Ve gerçekçi konuşalım Fenerbahçe’de Valbuena varken o maçların tamamı da farklı oynandı.
Yiğidin hakkı yiğide, elbette futbol sonuç oyunu. Üç puanı kazanan alıyor. Ama bu maçta alkışı alacak taraf hiç tartışmasız Bursaspor’dur. Haftayı yarım yamalak antrenmanlarla, hatta son iki gün neredeyse hiç idmansız geçiren, bir hafta önce ligde kalmayı garantileyerek hedefsiz kalan ve bu nedenle müthiş bir rahatlama içine giren Bursaspor’dan, belki kendi camiası bile böylesi bir reaksiyon beklemiyordu.
İlk yarı kontrollü, ikinci yarı ise olağanüstü bir tempoyla oynadılar. Sezonun en güzel golünü bize izlettirdiler. Bu maç öncesi kendileriyle ilgili yapılan çirkin dedikodulara da muhteşem bir yanıt verdiler. Onlara sadece ‘helal olsun’ demek lazım...
Bu arada eski Fenerbahçeli Sow’un golü üzerinden de kim bilir ne türlü senaryolar uydurulacaktır... Pozisyonu iyi izleyenler hem Bursaspor’a hem de Sow’a ciddi haksızlık edildiğini çok rahat anlayacaklardır. Bu nedenle Sow için söylenenlere gülüp geçin ben öyle yapıyorum.
Arka arkaya maç kazanan Fenerbahçe’de Guilano, Aatıf ve özellikle de Alper’deki düşüş çok dikkat çekici. Bu üç oyuncuyla ilgili ligi ikinci bitirme yolundaki en önemli iki maçta kalıcı geri dönüşlere ihtiyaç var. Kenarda oturan Valbuena, Mehmet Ekici ve kalan iki maçın mutlak kazanılması gerektiği düşünülürse çift santrfor uygulaması da akla en yakın çözümler gibi görünüyor.
80. dakikaya kadar mukemmel maç yöneten Fırat Aydınus son 10 dakikada maçın kaderini etkileyen düdükler çaldı. Kırmızı kart pozisyonuna çok yakındı, uzaktan bakınca sarı yeterli gibi görünüyor, bu noktada Aydınus’a saygı duymak lazım.
Kocaman F.Bahçe - Gökhan Dinç (Vatan)
F.BAHÇE, şampiyonluk maçına Bursa karşısında taraftarından yoksun çıktı ama sahadaki mücadele eden futbolcular kazanmak adına ellerinden geleni yaptı, Aykut Kocaman da dahil. Her iki takım da maçı kadrosunun el verdiği ölçüde istedi. Özellikle Hasan Ali hücumda takımını ayağa kaldıran isimdi. Ancak ne var ki F.Bahçe her iki kanattan geliştirdiği ataklarla hem kanat ortalarında isabet sorunu hem de aynı zamanda son pas ve şutlarda beceriksizliği ile şanslarını kullandı. F.Bahçe oyunu rakip bölgede oynadı, Bursa ise eline geçirdiği ender kontratak şanslarını denedi. F.Bahçe, sezon başından bu yana olduğu gibi duran toplarda üstün olan taraftı.
ÜSTÜN oynaman veya futbolu rakip sahada oynamanın hiçbir önemi yok. Futbol sonuç odaklı bir oyun derken bundan bahsediyordum. İyi oynayan F.Bahçe’ydi ama ilk golü bulan Bursa oldu. Ardından şans golüyle skor 1-1’e geldi. Son dakikalar kıyasıya bir mücadeleye sahne oldu. Fırat Aydınus’un Titi’ye gösterdiği kırmızı son derece haklıydı.
F.BAHÇE ARAP ATI GİBİ!
ARTIK ligin son iki haftasına geldiğimiz bu zamanlarda elindeki tüm pozları sahaya süren Aykut Kocaman, rakibin 10 kişi kalmasına da iyi değerlendirince sahadan üç puanı haklı bir oyunla iyi bir futbolla almış oldu.
ADINA ve her iki takımın hedefine uygun futbol oynadı çok keyifli bir 90 dakika izlettiler bize. Bu anlamda hem F.Bahçe hem de Bursaspor’u tebrik etmek lazım. Bir tebrik de oyuna sonradan girmeyi alışkanlık haline getiren Valbuena’ya. Hücum bölgesinde hemen hemen herkese topla buluşturdu ve üzerine düşen görevi yapanlardan oldu.
KOCAMAN’IN F.Bahçe’si sonradan açılan ‘arap atı’ gibi. Bu seriyi galibiyetleri haftalar öncesinden alsaydı şimdi F.Bahçe’nin bambaşka olurdu.
Karabük'te yüzde 1000 Valbuena - Rıdvan Dilmen (Sabah)
Karşılaşma tam 104 dakika oynandı... Oyun çok sık durdu, yedek kulübesi kırmızı kartları, sakatlıklar. Bu süre normal, şu ana kadar oynatmayanlar düşünsün.
Titi'nin atılması gerekiyordu, karar doğru. Valbuena ikinci sarı karttan atılmalıydı. Aydınus atamadı.
Bu kadar yatan oyuncular sahada tutulmalıydı. Bunların çoğunluğu oyunun son bölümlerinde oldu. İlk yarıda hakemlik bir problem yoktu zaten. 32 bin taraftarıyla, hücum oynamak isteyen yüzde 71'lerde oynayan bir takım vardı sahada.
Aykut Hoca maça çıkmadan önce "Şampiyonlar Ligi ön elemesini cebime koyayım" diyordur. "Kupada zaten favoriyim" düşüncesi hakimdir. Şampiyonluk gelirse de katmerli olur onun için. Kocaman, skor almak için maça başladı. Ben olsam ne yapardım; maçın tamamında risk alırım. 50 dakika 0-0 gitti. Oyuna hakimim. Tekrar tekrar izledim Volkan ile Yusuf'un pozisyonunu... Topa son dokunan Volkan olduğu için verilen karar doğru.
Aykut Kocaman'ın istemediği, taraftarın istediği oyun sistemine geçildiğinde maç rus ruletine döndü. Onun futbolunda 4 forvetle oynamak yok. Josef ve Mehmet gibi bir gerçek var. Son 3 hafta ve kazanmak zorundasın. Kendi felsefesindeki 11'le çıktı sahaya. Kontrollü başladı... İkinci yarıdaki takım da Fenerbahçe taraftarının takımıydı. Artık 3 hafta kalmışsa Valbuena ile başlamalısın. 0-0 giden oyunda Valbuena'yı sokacağını biliyorduk. 1-0 olsa girmeyecekti. Sevmediği oyunda da Aykut Kocaman golü yedi.
Futbol öyle bir oyun ki top Fernandao'ya gelmese Mehmet Topal'a gelse ofsayt...
Moussa Sow arkası dönük gol atmayı sevdiği için bu kez arkası dönük kendi kalesine gol attı. Bursaspor'un attığı gol muazzamdı ama Volkan Demirel olmaması gereken yerdeydi. Golün güzelliğine yardım etti. Bursa aman aman oynamadı ama mücadele etti.
Aykut Kocaman "Ya herro ya merro" dedi. Bugüne kadar Kocaman'ı "Niye Valbuena'yı oynatmadın" diye eleştirmedim ama bundan sonraki maçlar artık Valbuena maçları. Karabük'te yüzde 1000 oynamalı. Aykut Kocaman'ı çok severim ama Valbuena konusunda artık son 2 haftaya girilirken ters düşerim.
Son sözün sahibi - Gürcan Bilgiç (Sabah)
Son haftalar oyunu da unutturdu sahadakilere, sezon ezberlerini de... Başakşehir'in kendi oyununu kaybetmesi ve iki kırmızı ile maçı tamamlaması, Kadıköy'deki Fenerbahçe kadrosunu da "elikolu titreyenler" haline getirdi.
İlk 45'i yine boşa geçirip, orta sahada rekor top kaybı ile tamamladılar. İki 'altı' numara Josef ve Topal, stoperlerini rahatlatamadıkları gibi öne doğru, hızlı pas üretemediler. Bursaspor'un dirençten bir an bile vazgeçmeden oynaması, adam eksiltmenin önemini de ortaya çıkardı.
Aykut Kocaman'ın hemen Valbuena'yı sahaya atması, takımın da, tribünlerin de havasını değiştirdi. Ofansif olarak daha etkili ve çabuk gelmeye başladı Fenerbahçe ama Bursa da orta sahayı rahat geçip, çok oyuncu ile pozisyon üretti. Mustafa Er yaşadıkları sorunlara rağmen tüm oyuncularını maçın içinde tutup, kazanmayı isteyen akılla oynatıyordu.
Bu yüzden Valbuena opsiyonu, kayıp toplar, orta sahadaki baskının gecikmesi, gol de getirdi. Maçın artan zorluk derecesi, bu noktada seyircinin devreye girmesiyle aşılabilirdi.
Rakiplerinin bu silahı Aykut Hoca da yoktu. Aksine bir hata sonrası Volkan'ın kabusu da oldular. Bir yandan rakip, bir yandan skoru tutmaya başlayan kendi tarafı.Fırat Aydınus'un Titi'ye gösterdiği kırmızı kartla birlikte Bursaspor kalecisi Harun ile olan maç başladı. Pozisyondaki kırmızı kart yorumuna katılmadığımı da belirteyim. 90'da Şampiyonlar Ligi için ilk bileti ceplerine koydular. 6'da 6 yaptılar. Son sözü kimseye bırakmadan yollarına devam ediyorlar. Maçı teknik olarak, kararlar açısında tartışacağız elbette. Ancak fırtınaların içinden geçerek geliyor Aykut Kocaman ve oyuncuları. İyidir-kötüdür fakat kazanmak dışında çareleri olmadığını bilerek sonuna kadar mücadele ediyorlar. 32. maç bittiğinde müthiş bir "tekzip" metni var ellerinde. Detayını konuşuruz.
Bravo Aydınus! - Kemal Belgin (Türkiye)
Maçın teknik taktik analizinden önce şunu belirteyim ki; ben bu Fırat Aydınus denen hakemin göğsündeki FIFA kokardını neden aldıklarını dün akşam daha iyi anladım. Aatıf’ın Barış’a, Souza’nın rakibine tokadına, Valbuena’nın topu kaptırdıktan sonra ters ayağıyla rakibinin bileğine basışına bırakın kırmızı kart göstermeyi, düdük bile çalamadı bu hakem. Bursaspor’un as oyuncularının birbiri peşine sakatlanıp çıkışına Yusuf’un koca oyunda sıfır çekişi, Batalla’nın 60. dakikadan sonra ayağını kaldıramayışı, Fenerbahçe’nin evinde rakibine karşı 11’e karşı 7 oynadığının açık görüntüsüdür.
Balkondan konuşma üstadı olan Aykut Kocaman’ın bu maça son Kasımpaşa on biriyle çıkışı doğru bir tasarruf idi ama dakikalar geçtikçe ne Alper, ne Aatıf ne de Giuliano’nun sanki maçı oynamak istememeleri gibi hâllerini göremedi. Şener ile Hasan Ali sanki dün akşam bir değil, üç maç oynadılar diyebiliriz
Bursaspor’un parasızlıktan idmana çıkmayan takımının Kadıköy’de böylesine hem de çok büyük eksikliklerle oynayabileceği hiç aklıma gelmemişti. Ama oynadılar. Puanı da alacaklardı ama emekli Sow’un kendi kalesine attığı golün yanı sıra bir de sözüm ona hakemden kırmızı kart yardımı eklenince Fenerbahçe zirve yarışının içinde kaldı.
Golü kim attı peki? Direkt oynaması gerekirken altın makas yiyen Fernandao!
Yusuf başta olmak üzere yürüyen siyahilerin Bursa’ya pek bir şey veremeyecekleri ortaya artık açıkça çıkarken, hakemin doğrama makinasına girip kırmızı kartla sahadan atılan Bursa teknik heyeti de ne olacak acaba?
Tekrar işin özüne dönersek; iki kenar bekiyle oyunun yönetimini üstlenmiş iki Fenerbahçeliye, yani Şener ile Hasan Ali’ye şayet en üst düzey Avrupa biletlerinden biri alınırsa madalya takmak da gerekir.
MAÇIN ADAMI: Şener Özbayraklı
Kağıda sığmayan adam / Uğur Meleke - Hürriyet
MUSTAFA Er’in Bursaspor’u büyük takımların karşılaşmak isteyeceği türden bir ekip.
Malatya ya da Sivas gibi orta sahayı bolca defansifle kurup şeklini hiç bozmadan direnen tarzda bir takım değiller. Hep topu istiyorlar, top onlardaysa tehditkârlar, değilse avantaj rakiplerinde. Çünkü topsuz oyunda harika bir şema takımı değiller, boşluk veriyorlar.
Mustafa Er göreve geldikten sonra yaptığı en önemli hamle, orta sahaya Furkan takviyesi. Furkan Soyalp, Türkiye Kupası’ndaki performanslarıyla dikkat çekip lig 11’ine girmiş yetenekli bir genç. Gerçekten de top Bursa’dayken fark yaratıyor, ama basit oynamaması, sıkça “en iyiyi yapma” arzusu, ona top kaybı olarak geri dönüyor. Dün Bursaspor’un hem topu en iyi kullanan, hem de en çok kaybeden oyuncusu olması sürpriz değil. Dün kariyer maçını oynadı, 70’te de güzel oyununa yakışır şekilde süper bir gol attı genç adam...
YETENEK BELİRLER
Sanırım sadece Furkan Soyalp üzerinden bile Mustafa Er’le Aykut Kocaman’ın farkını açıklayabilirsiniz: Fenerbahçe’de Mehmet-Souza’nın oynadığı yerde görev yapıyor Furkan. Ve Aykut Kocaman’ın asla benimseyeceği türden bir oyuncu değil. Çünkü deniyor, risk alıyor, doğal olarak da hata yapıyor. Ama Paul Le Guen ve Mustafa Er, ona hata yapabilme kredisi tanıdıkları için bu noktaya geldi, yeteneğini sergileyebilecek cesareti kazandı. Fenerbahçe’deyse Souza-Mehmet Topal’dan birinin yerine Mehmet Ekici’nin oynamasını aklınızdan bile geçiremiyorsunuz.
Yetenekli futbolcu kullanmak, risk almak, hata yapmak Fenerbahçe’de günah gibi! Her şey kâğıda uygun olmalı, kimse yazılanın aksine bir şey denememeli. Deneyecek gibiyseniz, Ekici’nin, Valbuena’nın kaderini yaşarsınız Fenerbahçe’de. Ama siz ne kadar sistem adamlarına âşık olsanız da, yine neticeyi yetenekliler belirliyor. Valbuena yine 46’da girdi, yine iki gol de dahil, Fenerbahçe’nin ikinci devredeki bütün aksiyonlarında onun imzası var. Belki Kocaman’ın taktik kağıtlarına sığmıyor, ama Titi kararıyla beraber maçın kaderini belirleyen iki unsurdan biri oldu yine Valbuena.
MAÇIN ADAMI: VALBUENA
Duygusal bir adam. Küsmeye müsait bir karakteri var. Kendini atışı da çok çirkindi. Ama futbolu o kadar çok seviyor ki... Meşin yuvarlağa aşkını oynadığı her bir dakikada ortaya koyuyor.