Büyüka: "Adam futbolu unutmuş!"
Orman'ın istifası...
Beşiktaş Başkanlığı’ndan istifa eden Fikret Orman’ın yedi yıllık döneminde her gününü “günahlarla dolu” saysak bile bir “sevabı” bütün günahlarını siler süpürür. Beşiktaş tarihine anıt gibi dikilen stadı ne çabuk unuttuk? O stadı yapmak için, o günün şartlarında işe başlamak için paradan önce “mangal gibi yüreğe” ihtiyaç vardı. Fikret Orman bu cesareti gösterdi.
Ahmet Nur Çebi ile kol kola girdi, “yokluktan” muhteşem bir stat yarattı. O günleri hatırlarım. Ayağında çizmeler, kafasında baret, bazen sabahın 06’sı, bazen gecenin yarısı bir işçi gibi, o statta nasıl çalıştığını, nelere katlandığını, hangi engelleri aştığını çok iyi bilirim.
Ama ne yaparsanız yapın, hangi kalıcı ve unutulmaz esere imza atarsanız atın, her şey sahada alınacak sonuca bağlı... Ülke olarak öyle bir futbol ortamı içindeyiz ki, bazen bir gol bin ayıbı örtüyor. Bazen bir kötü sonuç, yapılan her şeyi silip süpürüyor.
Unutulmasın, belki de Metin-Ali-Feyyaz’dan sonra kurulan en iyi kadronun mimarı Fikret Başkan’dı. İki şampiyonluk, unutulmaz futbol, Şampiyonlar Ligi’nde yenilgi almadan gruptan çıkış, Avrupa’nın birbirinden önemli yıldızlarının Beşiktaş forması giymesi hep Fikret Orman döneminde oldu.
Elbette stat yapımı, pahalı kadrolar Beşiktaş’ın da belini büktü. Her kulübün yaşadığı sıkıntıyı Beşiktaş da yaşamaya başladı. Son yapılanmada bazı kulüpler % 100 yararlanırken, Beşiktaş yapılanma anlaşmasına rağmen ancak bu imkanın % 30’undan yararlanabildi. Daha fazlası şu ana kadar verilmedi.
Başkan Fikret Orman’ın elbette yanlışları olmuştur. Son dönemlerde “paralar nerede?” diye tempo tutulmasının kendisini son derece rahatsız ettiğini biliyorum. “Paralar nerede?” diye bir endişe varsa, bu kulübün mali genel kurulu var, bu kulübün Divan Kurulu, genel kurulu var. Buralarda hesap sorulmuyor mu, başkan ve yönetim buralarda ibra edilmiyor mu?
Başkan Fikret Orman’ın istifa kararı almasının Başakşehir maçındaki tepkilerle ilgisi yok. Başkan istifa kararını pazar günü aldı ve bunu başkan yardımcısı Serdar Adalı’nın annesinin cenazesinde yakın çevresine söyledi. Başkan kendisini yıpratmak için takımı ve Abdullah Hoca’yı hedef alanlara daha fazla fırsat vermemek için bu yolu seçti.
Başkan bugün Divan Kurulu Başkanı Tevfik Yamantürk ile görüşecek. Büyük ihtimalle Yamantürk, “Olağanüstü genel kurula kadar göreve devam et” diyecek. Başkan Fikret Orman’ın buna karşı çıkması kolay değil... Yeni genel kurula kadar bir - bir buçuk ay göreve devam edecek. Bu arada Başkan’ın bankalarda Beşiktaş adına milyonlarca dolar kişisel kefaleti bulunuyor. Şunu ısrarla belirteyim, başkan olağanüstü genel kurulda asla yeniden aday olmayacak.
Kim hangi eleştiriyi yaparsa yapsın, benim kendimce bir görüşüm var. 40 yılı aşkın meslek hayatımda futbol dünyasının içinde ne insanlar, ne başkanlar gördüm. Öyle başkanlar vardı ki ne insan, ne başkandılar. Bazıları insan oldu, başkan olamadı. Bazıları başkan oldu, insanlıktan nasibini alamadı. Gene söylüyorum, maksatsız, plansız, programsız eleştirilere saygılıyım. Ama kendi açımdan son noktayı koyayım; Fikret Orman’ı iyi insan, iyi başkan olarak hatırlayacağım. Ne demişler; at ölür meydan kalır, yiğit ölür nam kalır.
NOKTA... NOKTA...
-Türkiye’de bugüne kadar penaltılar, ofsaytlar tartışılırdı. Artık bununla da yetinmiyoruz. Tartışma kültürümüze “taç” atışları da katıldı.
-Trabzonsporlu Sörloth ilk haftalarda golleri leblebi gibi atıyordu. Şimdi penaltıyı bile atamıyor.
-Kasımpaşa’da ilk yarıda Popov, Veysel ve Quaresma gibi üç önemli oyuncu ilk yarıda sakatlanıp çıktı. Üç adamı zorunlu çıkan Kasımpaşa, Antalya’ya üç attı. Açıkçası önemli bir iş başardı.
-Tolga Ciğerci, Galatasaray’dan söz ederken, “Orası” dedi. Doğru bir ifade değil bu... Kulüpleri adıyla anmak kimseye bir şey kaybettirmez.
-Göztepe-Konya maçı öncesi ünlü “Baba” filminin müziği “Godfather” çaldı. Bu müziği hangi anlamda çaldılar, anlamadım.
-Beşiktaş tribünleri “Sergen Yalçın” diye bağırıyor. Bu kaçınılmaz bir buluşma... Belki yarın, belki yarından da yakın...
Korkaklık mı, hoşgörü mü?
-Başakşehirspor, 1-0 öne geçtikten sonra maçı kopartacak pozisyonları ve oyun üstünlüğü yakaladı. Ama bu dakikalarda futbola yeterli ciddiyeti ve saygıyı gösteremedi. O zaman kendi düşen ağlamaz.
-Beşiktaş’ta sonradan oyuna giren Orkan Çınar, sadece çıkarken görünen Diaby’den çok daha iyiydi. Oğuzhan derseniz herkesten iyiydi.
-Beşiktaş için kötü olan şu; Beşiktaş rakipleri karşısındaki “Caydırıcı güç” olmaktan hızla uzaklaşıyor.
-Fenerbahçe’nin bıraktığı Skrtel ilk kez Başakşehir forması giydi. Buna rağmen Fenerbahçe’nin toplam stoperlerinden çok daha iyi göründü.
-N’Koudou çok hızlı, çok bireysel... Öyle olunca aşırı top kaybediyor. Biraz daha takım için oynasa...
-Başakşehir takımı, henüz bu güçlü kadronun hakkını veremiyor. Guldbrandsen’de biraz hareketlenme var ama yetmez.
-Hakem Suat Aslanboğa maçı oynatmaya çalıştı. Ancak özellikle ilk yarıda verdiği kararlarla sonucu damardan etkiledi.
-Ljajiç ve Douglas’ın oyunda kalması Aslanboğa’nın korkaklığı ya da hoşgörüsünün sonucuydu.
Beşiktaş, Başakşehir’i ağırladığı 11 Süper Lig maçının sadece 1’ini kaybetti. Siyah-beyazlılar, 4 galibiyet 6 beraberlik alırken, son 7 maçta da rakibine yenilmedi, 2 galibiyet 5 beraberlik elde etti.
Terim'in nefesi yeter
Galatasaray’da son yılların en iyi kadrosu var. Ama sahada son yılların en iyi Galatasaray’ı yok. Bu olabilir, futbolda var böyle şeyler. Benim şaşırdığım, Galatasaray takımımının yeterli coşkusu, hevesi, hırsı, öfkesi yok. Fatih Terim takımlarında her şey olur, bu olmaz. Terim’in takımı coşkusuz olmaz. Boğuşur, dövüşür kaybeder. Ama böyle duygusuz oynamaz, oynayamaz, en azından hoca buna izin vermez. Fatih Hoca’nın kulübede olmayışı, futbolcuları olumsuz mu etkiliyor acaba? Hani “gözden ırak olan, gönülden de ırak olur” mu diye düşünüyorlar?
Fatih Hoca sahada olsa nefesi bile yeter. O elleri-kolları bile yeter. Zaten futbolcuların tek gözü saha kenarında... Fatih Hoca, haklı ya da haksız elbette tartışılır ama, mutlaka daha fazla kulübede olmalı... Hatta her maçta kulübede olmalı... Tribündeki Fatih Hoca’nın ne kendine, ne takıma yararı var... Sahaya in, sahada kal Hocam...
İki isim ön planda
Fikret Orman’ın istifasından sonra gözler yeni başkan adaylarında... Şu anda Beşiktaş kulislerinde iki isim öne çıkıyor. Birisi eski başkan yardımcısı Ahmet Nur Çebi, diğeri Beşiktaş eski Belediye Başkanı İsmail Ünal... Bu saatten sonra bir aday çıkar mı bilemem. Ama çıksa bile bu iki adayı geçebileceğini düşünmüyorum.
Çanlar bizim için çalıyor
Yumurta kapıya dayandı. Ülke puanı yerinde sayıyor. Böyle devam ederse, iki sene sonra şampiyon takımımız da eleme turları oynamaya başlayacak. Çanlar bizim için çalıyor, çanlar kulüpler için çalıyor, çanlar Türk futbolu için çalıyor.
Türk futbolu, Avrupa kupalarında takımlarımızı iftiharla (!) takdim eder; Club Brugge-Galatasaray: 0-0, Slovan Bratislava-Beşiktaş: 4-2, Getafe-Trabzon: 1-0, Roma-Başakşehir: 4-0...
Hadi, Roma eski Roma olmasa bile gene de Avrupa futbolunda bir yeri var. Ya diğer takımlar? Bütçeleri ne, kadroları ne, kaliteleri, imkanları ne? Hepsi bizden geride... Ama futbolu da bizden iyi oynuyorlar, sonucu da bizden daha iyi alıyorlar.
Para harcıyoruz, borca batıyoruz, transfer yapıyoruz, yabancıları alıyoruz. Buna rağmen Avrupa maçı oldu mu, iyi oyuna ve iyi sonuca yabancı kalıyoruz. Tam bir hayal kırıklığı...
Bu kadar imkana rağmen bir adım ileri gidemiyorsak, demek ki, yanlış yapılan, eksik yapılan şeyler var. Paraları harcayanlar; yönetimler... Paraları harcatan, kadroları kuran kimler: Hocalar... O zaman başkanlar ve yönetimler düşünecek, tartışacak, özeleştiri yapacak. Bu iş niye yürümüyor diye kafa yoracak. Hocalar, transferde mi yanlış yapıyorlar, kadroyu mu yanlış kuruyorlar, hızımız, tempomuz, futbol anlayışımız mı gelişmiyor? Ne oluyor da, sıradan Avrupalılar önünde bile bu işi beceremiyor, başaramıyoruz?
Yumurta kapıya dayandı. Ülke puanı yerinde sayıyor. Böyle devam ederse, iki sene sonra şampiyon takımımız da eleme turları oynamaya başlayacak. Belki de Şampiyonlar Ligi bizim için hayal olacak. Çanlar bizim için çalıyor, çanlar kulüpler için çalıyor, çanlar Türk futbolu için çalıyor. Bu sesi duymak için daha ne bekliyorsunuz?
Susarsan camia baskısı konuşursan disiplin...
Galatasaray Başkanı Mustafa Cengiz göreve başladığının ilk dönemlerinde “Fenerbahçemiz-Beşiktaşımız” ifadelerini kullanıyordu. Başkan bu barışçıl dili çabuk terk etti ve işi “hayvanlara” benzetmeye kadar getirdi. Hatta Galatasaray tarihinin en fazla ceza alan başkanı oldu.
Fenerbahçe Başkanı Ali Koç, barış adına yeni bir nefes, yeni bir hevesti. Nitekim öyle de başladı. Ama kısa sürede gördü ki, suskun kalmanın bir yararı yok. Bağıranın öne geçtiği ortama O da kısa sürede ayak uydurdu ve Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu ile erken tanıştı.
Sussanız camia baskısı önünüze çıkıyor, konuşsanız Disiplin Kurulu... Daha bu ikilemin dışına çıkan bir başkana pek rastlanmadı.
Olmayacak ikili Zanka-Adil Rami
Fenerbahçe stoperlerinden yana gerçekten çok sıkıntılı... Zanka ciddi anlamda risk, Adil Rami futbolu unutmuş gibi... Sadık yedek kulübesine alıştı. Serdar Aziz sakatlıktan kurtulamıyor. Bütün bunlara rağmen, eldekileri baktığınızda sakarlığına ve sürekli sakatlığına rağmen Serdar Aziz ilk on birde oynar gibi...
‘Turco’ sesini duyar gibiyim
Trabzonspor, kaleci Uğurcan’ın sözleşmesini uzattı. İyi de yaptı. Ancak Uğurcan, Avrupa kupalarında Getafe maçı gibi iki maç daha oynarsa, hiç kuşkunuz olmasın, en kısa sürede yeni ufuklara yelken açar.
Gönlüm Uğurcan’ın sıradan bir Avrupa takımına gitmesinden yana değil... Bu çıkış sürerse, iki İspanyol devi Real Madrid ve Barcelona niye olmasın? İngilizlerin Manchester’leri, Chelsea, Liverpool... Bir türlü dört dörtlük kaleci bulamayan PSG... Hayal değil bu... Hayal diyenler varsa, en azından Uğurcan müthiş performansı ile bunu hayal ettirip söyletebiliyor. Bu büyüklerde “Turco... Turco...” sesini duyar gibiyim.
Mossoro’ya bayıldım
Başakşehir’in Göztepe’ye kiraladığı 36’lık Brezilyalı Mossoro’ya Konya maçında bayıldım. 90 dakika inanılmaz bir tempo ve iştahla oynadı. Başakşehir, Mossoro’yu yaşı için kiraladıysa hata etti. Bugün Başakşehir on birinde Mossoro gibi bir orta saha oyuncusu yok.
Çok can yakar
Türkiye’de futbol ağır oynanıyor, yavaş ve temposuz oynanıyor. Bu bakımdan atletik bir takım Süper Lig’de çok ekmek yer. Özellikle deplasman maçlarında... Beşinci hafta sonunda bu atletik yapıyı en iyi kullanan takım Gazişehir... O kadar hızlı, o kadar sprinter oyuncuları var ki, bundan sonraki deplasmanlarda daha çok can yakarlar, daha çok puan alırlar. Yeter ki savunmada sağlam dursunlar.
Pes etmediler
Bizim Süper Lig’de 10 kişi kalan takım hemen teslim bayrağını çekiyor. Çöküyor, yenilgiyi kabul ediyor. Göztepe bir eksik kalmasına rağmen Konya maçında bu “teslimiyetçi” anlayışa isyan etti. Nitekim bir eksik oynarken bir gol attı ve ligde ilk galibiyetini aldı. Eksik kalınca “pes” eden takımlar, Göztepe’nin Konya’yı bir eksikle yendiği maçı unutmasın.
Helal olsun
Aykut Kocaman’a helal olsun. Kaybettikleri Göztepe maçından sonra, yenilginin faturasını çoğu hoca gibi başka adreslere fatura edeceğine “Lafı evirip çevirmeye gerek yok. Bu oyundan utanç duydum. Konyalılardan özür dilerim” dedi. Ohh be... Nihayet yenilgiyi kabul eden, bahane aramayan, doğruyu söyleyen bir hoca gördük.
HAFTANIN TOP 5 GOLÜ
1. Uğur (Sivasspor)
2. Murawski (Denizli)
3. Twusami (Gazişehir)
4. Muriç (Fenerbahçe)
5. Seri (G.Saray)