Büyüka'dan şok sözler: "Moral depolamak için ünlü otellere giden hakemler..."
Beşiktaş Başkanı, aynı zamanda Kulüpler Birliği Vakfı Başkanı Fikret Orman, “Hakemler ellerinde hesap makinesi kaç maça gideceğim, kaç VAR’a gideceğim, kaç para alacağımın peşinde” diye açıklama yaptı.
Fikret Başkan maalesef haklı... Keşke haklı olmasaydı ama haklı...
Elbette hakemler, hatta herkes çok daha fazla para kazansın. Ayrıca futbol ekonomisinin bu kadar büyüdüğü bir ortamda hakemler elbette hak ettiklerini almalı...
Amaaa... İşin gerçekten aması var. Hakemler birkaç yıl öncesine kadar amatördü. Bir-ikisi dışında kalanlar 2-3 bin lira maaşla başka işlerde çalışıyor, hafta sonu çok küçük paralara, adeta amatörlüğün içinde kalarak maç yönetiyordu.
Sonra profesyonel hakemliğe geçildi. Maaş bağlandılar, maç başı paraları çok ciddi anlamda arttı, bir de şimdi VAR’dan aldıkları paralar eklendi.
Günümüze uygulanan hakemlerin tarifesi şöyle... Önce maaşları... Maç yönetseler de yönetmeseler de bu maaşları tıkır tıkır alıyorlar. FIFA kokartlı ya da daha önce FIFA kokartı takan hakemler: Ayda 17 bin lira net... FIFA kokartı takmayan hakemler: Ayda 16.500 lira net... 5 yıllık tecrübenin altındaki hakemler: Ayda 10.700 lira net...
Bunlar maaşlar... Bir de yönettikleri maç başı paralar var. Burada bir ayırım yok... Hepsi aynı parayı alıyor. Maç başı: 10.000 lira net... VAR hakemi: Maç başı 4.400 lira...
Arslanboğa örneği
Sadece bir örnek olarak veriyorum, hedef seçerek yazmıyorum, iyi anlaşılsın diye yazıyorum. Suat Arslanboğa geride bıraktığımız hafta cuma-cumartesi-pazar VAR hakemliği yaptı. Maç başı 4.400 x 3= 13.200 lira aldı. Şimdi kupa finalini yönetecek, 10.000 lira daha alacak.
Sonuçta cumadan çarşambaya 3 VAR hakemliği, bir kupa finali, 6 gün içinde Suat Arslanboğa’nın eline 23.200 lira geçecek.
Tekrar ederek, üstüne vurgu yaparak sıkça yazıyorum, helal hoş olsun. Bir hakem her ay 3 maç yönetirse 30 bin lira alıyor. 3 de VAR hakemliği yaparsa 13.200 lira daha alıyor. Bir de maaş, eline ayda 60 bin lira net geçiyor. Daha fazla yönetip, VAR görevi yapıp daha fazla alanlar da var.
İşte sıkıntı burada başlıyor. Yaklaşık 2-3 yıl önce hakemlik dışında mütevazı bir işte çalışıp 2-3 bin lira aylık alan hakemler (bir-ikisi hariç), birden ayda 60-70 bin liraları almaya başladılar.
Elbette her insan huzur içinde, imkanlarını genişleterek yaşamak ister. Hakemler 2-3 bin lira aylıktan 60-70 bin lira aylığa geçince doğal olarak kendilerine büyük ihtimalle, araba-ev almaya başladılar. Bu da son derece doğal... Sonuçta çalmıyorlar, çırpmıyorlar. Emeklerinin karşılığını alıyorlar. Helal hoş olsun...
Hakemlerin bu maaşları almaya başlayınca bir bölümü kafalarını sokacak bir ev almak, altlarına bir araba çekmek için krediler çektiler. Bu da son derece doğal... Herkesin yaptığını yaptılar.
Ama maç yönetip hata yapanlar, MHK’den bazen kısa, bazen uzun süreli dinlendirme alınca, her ay ellerine geçen para, özellikle uzun süreli ceza alanlar için ciddi anlamda azaldı. Kredileri ödemekte zorlanmaya başladılar.
Esas nokta şu: Dinlendirmelerdeki dengesizlik, hakemlerin ayarını ve mali durumunu bozdu.
Hakemler genellikle yaptıkları hatanın “Büyüklüğüne-küçüklüğüne” göre değil, “Büyük takıma mı-küçük takıma mı” yaptığına göre ceza aldılar.
O zaman hakem taktir hakkı kullanacağı bir pozisyonda, “Küçüğün aleyhine verirsem fazla bir şey olmaz, büyüğün aleyhine çalarsam kıyamet kopar” diye düşünmez mi? Küçüğün aleyhine hata yapan bir-iki haftada geri döndü. Yani parasal kaybı çok az oldu. Büyüğün aleyhine hata yapan yandı. Haftalarca, hatta aylarca maç alamadı, maaşın dışında tek kuruş para kazanamadı.
Önce mali dengesi, sonra huzuru ve morali, motivasyonu bozuldu, kredilerini ödeyemez, kendisini maça hazırlayamaz duruma geldi. Bütün bunlardan sonra hakem niye büyüğün aleyhine hata yapıp yansın, on binlerce lira gelirden uzak kalsın. Bu durumda kararsız kaldığı pozisyonlarda genellikle büyüğü yakmak yerine, küçüğü yaktı.
Sosyalleşenler!
Bir de parayı görünce, en hafif ifadesi ile yazayım, “sosyalleşenler” var. Yönettiği maçta kıyamet kopmasına rağmen umursamayan, ünlü otellere moral depolamaya gidenler... Üstelik eski MHK’nin haberi var.
Bu işin düzelmesini istiyorsak, hakemlere verilen ceza sistemine yeni bir denge getirilmesi gerekiyor. Eğer bir ceza verilecekse, eğer dinleneceklerse, bunu aldıkları para darbe yemeden, başka türlü yapmak gerekiyor. Nedir o, ne olabilir diyorsanız, o da hakemleri yöneten MHK’nin işi... Sonuçta “para çıktı, mertlik bozuldu.” Gene yazıyorum ve öyle bağlıyorum... Hakemlerin paralarına dokunarak, kazandıklarını ellerinden alarak disipline etmeye çalışmayın, bu uygulama ters tepti. Hakemler kazanmaya devam etsinler ki, sahada kazanmayı hak edenin hakkını yemesinler.
Avrupa’daki Çakır ile bizdeki Çakır
Liverpool-Barcelona maçında müthiş bir Cüneyt Çakır izledik. Yenenin, yenilenin hayran kaldığı bir maç yönetti. Deniyor ki, “Cüneyt Çakır, Avrupa’da bu kadar iyi maç yönetiyor da, Türkiye’de niye yönetemiyor?” Futbol iklimiyle çok ilgili bu... Liverpool-Barcelona maç öncesine ve maç sırasında yaşananlara bakalım.
n Maçtan önce taraflardan kimse, “Biz bu hakemi istemiyoruz. Şunu yaptı, bunu yaptı” diye ortalığı germedi. Bildiri yayınlayıp, açıklama yapmadı.
- Forma giymiş kalemşorler medyada taraflı yazılar yazmadı.
- Cüneyt Çakır’a maç öncesi taciz telefonları açılıp, mesajları atılmadı. Küfür yağmadı.
- Maçta her fırsatta taca bile itiraz eden, eli - kolu havada futbolcuya rastlanmadı.
- En ufak darbede yere yatan çıkmadı.
- Yalandan dakikalarca yerde kıvranan olmadı.
- İki taraf da maçı kazanmak için hakeme sığınmadı.
- Sahadaki herkes futbol oynamaya çalıştı. Bizdeki gibi çeneleri çalışmadı...
Sonuç: Türkiye’de futbol iklimi düzelmeden, kötü tohumlar ayıklanmadan hiçbir şey düzelmez.
Sinan Engin: MHK’nin başına kayyum atansın.
Abdullah Avcı: Haksızlık yapanın sefaleti, haksızlığa uğrayanın sefaletinden daha fazladır.
Metin Tekin: Biz ortada olandan en fazlasını almaya çalışıyoruz. Ortada olanı büyütmeye çalışmıyoruz.
Aykut Kocaman: Nereden çıktı bu “Süper Lig” ismi... Bu ligin ismi “güçlüler ligi” olsun.
Haftanın bir maçı daha var
Tehlike bölgesinde geçen hafta “kurtulma” konusunda Göztepe avantajlıydı. Ancak kendi sahasında Sivas ile berabere kalınca bu şansını iyi kullanamadı. Antalya’da kazanan Bursa yeniden ciddi bir ümit yakaladı. Hep Galatasaray-Başakşehir maçını konuşuyoruz. Haftanın bir başka büyük maçı da Bursaspor ile Göztepe arasında... Biz ekran başında bu kadar heyecanlanıyoruz, taraftarlara Allah yardım etsin.
Metal İş ve Beşiktaş!
Beşiktaş’ta başkan adayı olan ve kısa sürede önemli bir destek ve oy toplayan Hürser Tekinoktay, Metal İş sendikası üyelerinin seçimde oy kullandığı gerekçesiyle mahkemeye başvuracaklarını ve bu seçimin iptalini isteyeceklerini söyledi. Hatta Tekinoktay, “Kendimizi Metal-İş sendikasına kaybetmiş olarak görüyoruz” dedi.
Bu konuda Beşiktaş kongre Divanından, sicil kurulundan ya da Beşiktaş Yönetimi’nden inandırıcı, vicdanları rahatlatacak bir açıklama bekliyoruz. Doğruysa, ne işi var Metal-İş sendikasının Beşiktaş genel kurulunda...
Futbolu öldürmeyin
Ey kulüpler... Ey Başkanlar... Bu futbol sizin... Bu marka sizin... Kendi ellerinizle yücelteceğinize, kendi ellerinizle küçültmeyin, hatta öldürmeyin. Öldürülmesine izin vermeyin.
Kulüpler Birliği Vakfı’nın 21 Mayıs’ta toplantısı var. Belli ki hakemler, VAR sistemi, hakça bir yarış ve 2 Haziran’da yapılacak TFF genel kurulu konuşulacak.
Kulüplerin yerinde olsam;
-Konuşurum, tartışırım, kendi federasyon başkanı adayımı kendim seçerim. Bunu da gidip nezaket içinde Sayın Cumhurbaşkanına anlatır ve onayını alırım.
- MHK’yi ve kurullarını mutlaka kendim belirlerim. Son 10 yılda sürekli gelip gidenlerle adil bir yarış olamayacağı için, “Denenmişleri” bırakıp, çok radikal bir isim etrafında birleşirim.
n Federasyon yönetimi belirlenirken, dört büyükten dört başkan yardımcısı gibi son derece yanlış bir görevlendirmenin yapılmasına asla izin vermem.
- Hukuk kuruluna, disiplin kuruluna, kulüplerle aidiyet duygusu olanların, tarafsız kalamayanların girmesini engellerim.
- Federasyonun tarafsızlığı, büyük-küçük ayırımının ortadan kalkması konusunda azami titizliği gösteririm.
-Kulüp başkanlarının, teknik adamların ortalığı yay gibi geren demeçlerinin yasaklanması konusunda mutlaka bir çare ve uygulama bulurum.
- Futbol dünyamızın kötüden beslenmesi yerine, iyinin güzelin daha fazla gündeme getirilmesi konusunda samimi bir çalışma yapıp hemen uygularım. İster içinizden, ister medyadan olsun, marka değerini düşürenlere izin vermem.
- Futbolu bırakanların hızlandırılmış kurslarla hakem olmaları konusunda hemen çalışma başlatırım …
- VAR sisteminde özellikle ofsayt çizgilerinin manuel çizilmesi yerine dijital ortamda çizilmesi konusunda gerekli girişimleri yaparım.
***
Ey kulüpler... Ey Başkanlar... Bu futbol sizin... Bu marka sizin... Kendi ellerinizle yücelteceğinize, kendi ellerinizle küçültmeyin, hatta öldürmeyin. Öldürülmesine izin vermeyin.
Favori: G.Saray, plase: G.Saray!
Aslantepe’den kim galip çıkarsa şampiyon o olacak, bize de alkışlamak düşecek. Şimdi yazmıyorum, Galatasaray sekiz puan gerideyken yazıp söyledim. Favori: Galatasaray, Plase: Galatasaray, Sürpriz: Başakşehir
Aylarca süren bir şampiyonluk yarışı, geldi bir haftaya düğümlendi. Galatasaray mı, Başakşehir mi? Aslantepe’den kim galip çıkarsa şampiyon o olacak, bize de alkışlamak düşecek.
Peki kim kazanır?
- Bir kalede Muslera, diğer kalede Mert... Ligin en iyileri... “1” numarada bir takım lehine avantaj yok. Böyle kalecilerle iki takım da avantajlı...
- Galatasaray’da kenarlar çok etkili... Sağda Mariano-Feghouli, solda Nagatomo-Onyekuru... Bu konuda Galatasaray’ın çok ciddi üstünlüğü var.
-Başakşehir’de Edin Visca... Ligin en iyisi... Robinho oynayacaksa solda oynamalı... Ama vızır-vızır işleyen Galatasaray kenar adamlarını kovalar mı?
- Galatasaray’a Belhanda dönüyor. Rize’de de gördük, eksikliği belli oluyor. Başakşehir’de Emre... Oynarsa fark yaratır, oynamazsa orta alanda Galatasaray sazı eline alır.
- Galatasaray göbeğinde iki dev adam... Luyindama ve Marcao... Başakşehir hücumda yüksek toplarda bu ikiliyi nasıl geçecek? Başakşehir, Galatasaray’ın yüksek toplarında öne çıkan bu ikiliyi nasıl durduracak? Hava toplarında üstünlük kayıtsız-şartsız Galatasaray’da...
- Galatasaray, Aslantepe’de kaybetmiyor. Bir başka oynuyor ve bu maçların tecrübeli takımı... Kupa finalinden yıpranarak çıkar mı? Hiç sanmam.
- Başakşehir’in şansı şu olabilir: O maç, bu maç... Çünkü kazanırsa şampiyon ve tarih yazacak.
- Şimdi yazmıyorum, Galatasaray sekiz puan gerideyken yazıp söyledim. Favori: Galatasaray, Plase: Galatasaray, Sürpriz: Başakşehir