Büyüka'nın Carole şaşkınlığı! Cenk Tosun için neler dedi?
Kalan sağlar bizim
Kabul, kulüpler altyapıya eğilmiyor. Kabul, gençleri kurumsal anlamda yetiştirecek bir sistemimiz, düzenimiz yok. “Saldım çayıra, mevlam kayıra” anlayışı içinde “Kalan sağlar bizimdir” diye gidiyoruz ama baktığımızda “kalan sağlar” bir elin parmaklarını bile geçmiyor.
Biz bugüne kadar hep düzeni eleştirdik. Ama kabul edelim ki, bu gençler kişisel gelişimleri adına hiçbir şey yapmadılar. Profesyonellikle tanıştıklarında, A takımlarına adımı attıklarında ilk işleri, saçlarının ve arabalarının modellerini değiştirmek, kuaförlerden, galericilerden, sahte dostlarından kendilerine bir “sanal alem” yaratmak oldu.
Nimet ve külfet!
Futbolun nimetlerinden tüm cömertliğiyle yararlanmak isterken, futbolun külfetlerine hiç katlanmadılar. “Külfet” dediğiniz iyi çalışacaksın, iyi yaşayacaksın. Ölçülü yaşayacaksın. Hepsi o... Maç akşamı kamptan kaçıp sabahında dönmeyeceksin. Şişli’de sigara dumanının alçak bulutlar gibi çöktüğü mekanın kapısına sabahın beşinde, abartısız sabahın beşinde magazinciler dayanınca arka kapıdan kaçmayacaksın. Sonuçta adam gibi yaşayacaksın, ölçüyü kaçırmayacaksın, olağanüstü çalışacaksın. Başka çare yok.
Dünya markası Adebayor’u dinliyorum, “33 yaşındayım, çoğu gençten çok daha fitim, bu işte bir yanlış var” diyor. Gomis’e bakıyorum, maçın ertesi günü özel çalışma yapıyor. Valbuena’nın açıklamasını okuyorum, “33 yaşına geldim... Param, şöhretim, her şeyim var ama futbola doyamıyorum. Yenilgiden nefret ederim” diyor.
Kaç futbolcu var?
Bizde antrenman sonrası eksik olan bir tarafını geliştirmek için özel antrenman yapan, bu eksiğini gidermeye çalışan kaç oyuncu tanıyorsunuz? Futbolu kendine yaşam tarzı seçen, ona göre yaşayıp, çalışan kaç genç biliyorsunuz? Genç takımlardan A takımlara geçişlerde hep mi kulüpler suçlu? Maalesef insan kalitemiz bu... Futbolun bozuk düzeni bu kalitesizliği besleyince başakların boynu bükük kalıyor, kuruyup gidiyorlar.
Yeter ki biz iyi olalım
Başarı da başa dert... Beşiktaş, Avrupa arenasında ciddi anlamda saygı duyulan, çekinilen, hatta korkulan bir takım konumuna geldi. Bundan sonrasında Beşiktaş karşısına çıkacak takım hiç kuşkusuz çok daha dikkatli, çok daha kontrollü olacak. Ama rakipten önce kendimize bakmamız lazım... Biz iyiysek, Beşiktaş iyiyse, özellikle gruptaki rakiplerin çok da önemi yok. Yeter ki biz iyi olalım.
Final yakışır
UEFA, Avrupa kupalarındaki final maçlarının oynanacağı statları bugün belirleyecek. Adaylar arasında Vodafone Park da var. Vodafone Park’a gerçekten bir final yakışır. Beşiktaş’a da kendi sahasında final oynamak...
Fırsatı kaçırdılar!
Beşiktaş, geçen haftaki Porto maçına alışılmışın dışında değişik ve güzel bir forma ile çıktı. Allah korusun, kötü bir sonuç olsa, hiç kuşkusuz “bu formalar nereden çıktı” diye elli türlü eleştiri olurdu. Maç iyi bitince formaya laf atma şansı kalmadı ve futbola “eleştirisel” açıdan bakmayı alışkanlık haline getirenler önemli bir fırsatı kaçırdı.
Cenk Tosun artık Avrupa’ya açılmalı
Beşiktaş’ın Konya maçından sonra Cenk Tosun’u dinliyordum, “Her yıl kendime yeni bir hedef koyuyorum” dedi. Bu sezonki hedefi Avrupa’ya açılmak olmalı diye düşündüm. Üstelik bu kadar talibi varken ve değeri her geçen gün milyonlarca euro artarken...
Yetmez ama evet
Överken de döverken de ölçüyü gerçekten kaçırıyoruz, müthiş abartıyoruz. Fenerbahçe’nin farklı deplasman galibiyetinden sonra medyaya bakıyorum, sanki her şey kusursuz gibi... Elbette Fenerbahçe’de özellikle hücum anlamında çok olumlu gelişmeler var. Ancak savunma sıkıntısı bütün gerçekçiliğiyle ortada duruyor.
Aykut Hoca’ya sorsanız bile belirlediği ve hedeflediği takım için henüz zamana ihtiyacı var. Fenerbahçe’nin son maçındaki futbol kalitesi için “yetmez ama evet” diyorum.
Janssen’den sonra süper emekli!
Fenerbahçe’de belli ki artık Janssen birinci santrfor... Arkasında Soldado ve sakatlığı geçen Fernandao bekliyor. Bu tabloya baktığınızda Robin van Persie olsa olsa “emekli” olur. Ancak sezon sonuna kadar dünyanın en yüksek emekli maaşını alır.
Ayıkla pirincin taşını
Fenerbahçe kalesinde, son Alanya maçında Kameni oynadı. Cumartesi günü Beşiktaş maçı var ve henüz Kadıköy’de derbi yenilgisi görmeyen Volkan Demirel kadroda... Aykut Hocam, ayıkla pirincin taşını...
Ndiaye gollerde ciddi katkı yapar
Galatasaray’da işler “tıkır tıkır” gidiyor. Ancak kalıcı başarı için işler iyi giderken eksikleri görmek gerekiyor. Galatasaray’da beşinci hafta sonunda gol yükü Gomis’in omuzlarına çökmüş durumda... Gomis’in yükünü paylaşmak lazım... Özellikle Belhanda ve Ndiaye... Hele Ndiaye... Osmanlıspor’da peynir-ekmek gibi gol atan Ndiaye, Tudor tarafından biraz daha ofansif görevde kullanılırsa gol sayısına ciddi anlamda katkı yapar.
Carole’ü görünce...
Galatasaray’ın beğenmeyip gönderdiği Carole geçen hafta Girona-Sevilla karşılaşmasında, maçın adamı seçildi. Bunları gördükçe aklım karışıyor. Ya biz oyuncudan anlamıyoruz ya da bize gelen oyuncular, bizi ve oynadıkları takımı anlamıyorlar.
Gökten taş yağsa Yanal’dan bilinecek
Trabzon’da gökten taş yağsa Ersun Yanal’dan bilinecek. O kadar çok kadro mühendisi var ki, Yanal ne yapsa kabahat... Trabzonspor, yarıştaki en güçlü iki rakibine İstanbul’da yenilmeden evine dönüyor, bu bile işe yaramıyor. Oysa bu yıla kadar Trabzonspor İstanbul deplasmanlarında yenilgiye “abone” değil miydi? Sonra Ersun Yanal gitse ne olacak? Ara dönemlerde hangi hoca geldi de, Trabzonspor’u giden hocadan daha ileriye taşıdı? Geleceği kurtarmak için, geçmişi unutmamak lazım...
Antalya’nın işi çok zor
Antalyaspor geçen sezon takım disiplini, takım oyunu ile tarihinin en büyük başarısını yakaladı. Bu sezon dünya markası yıldızları çoğaldı, doğal olarak takım disiplini, takım oyunu ciddi yara aldı. “Horozun bol olduğu yerde sabah zor olur” misali, bu güçlü kadroya rağmen Antalyaspor’un işi geçen yıla oranla çok daha zor ve sıkıntılı...
Sonuç ortada
Osmanlıspor’un kendi sahasındaki son Sivasspor yenilgisine baktım, fırtına gibi esen sol bek Pinto, orta alanının ele-avuca sığmaz adamı Oumaru, balyoz gibi şutların oyuncusu Regatten, üçü birden kulübede... Açıkçası şaşırdım, zaten sonuç ortada... Kendi sahanda, kendi ağlarında dört gol...
Böyle Hakan’ı görecek miyiz?
Milanlı Hakan Çalhanoğlu, Austria Wien’e fark attıkları maçta bir gol, iki asistle oynadı ve haklı olarak İtalya basınını ayağa kaldırdı. Böyle bir Hakan’ı hiç olmazsa bir defa olsun A milli takım formasıyla görebilecek miyiz acaba?
Ayıp oluyor
Sakarya’nın yeni stadı için 2013 yılında sözleşme yapıldı. Teslim tarihi Eylül 2015 olarak belirlendi, imza altına alındı. Aradan iki yıldan fazla zaman geçti, stat hâlâ teslim edilmedi. Sakaryaspor her hafta kendi sahası yerine bir başka statta gurbete çıkıyor. Sakaryaspor’a ve Sakaryalıya bunu yapmaya hakkınız yok. Ayıp oluyor, artık bitirin ve eksiksiz teslim edin şu stadı...
Atsan atılmıyor, satsan satılmıyor
Avrupa liglerinde ilk beş hafta sonunda maç başına en fazla gol atılan ülke Türkiye... Ortalamalar şöyle:
Süper Lig: 3.19, Serie A (İtalya): 2.89, Ligue 1 (Fransa): 2.53, Premier Lig (İngiltere): 2.44, La Liga (İspanya): 2.44, Bundesliga (Almanya): 2.42.
Süper Lig’deki bu maç başı yüksek gol ortalamasında yabancı oyuncuların katkısını inkar edemeyiz. Yabancı sayısı tartışılıyor ama atsan atılmıyorlar, satsan satılmıyorlar.
İşi bitmişler!
Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, “işi bitmiş yabancıların gelmesine karşıyım” dedi. Sayın Cumhurbaşkanı haklı... Aslında sorun yabancı sayısından çok, “işi bitmişleri” bulup getirmemizde... Zaten “işi bitmemişleri” getirdiğimizde, maçlarda işi nasıl bitirdiklerini görüyoruz.