Çağlar, Bundesliga'nın farkını çarpıcı örneklerle anlattı!
Daha 4 sene öncesine kadar BAL Ligi’ndeydi, şimdi ise dünyanın en iyi liglerinden biri olarak gösterilen Bundesliga’da... Seyit Mehmet Özkan’ın Altınordu’ya getirdiği, teknik direktör Hüseyin Eroğlu’nun en kritik dönemde şans verdiği genç stoper, önce milli takımın sonra ise Almanya’nın yolunu tuttu. İstanbul’u görmeyi bırakın, Süper Lig’de bile oynamadan Freiburg’da formayı sırtına geçiren bir hikayeden söz ediyoruz; Çağlar Söyüncü’den. 21 yaşındaki oyuncuyla Avusturya’da bir araya geldik. Bizi samimiyetle karşıladı ve sorularımızı cevapladı:
‘Bundesliga çok zor’
“Alışma sürecim geçti artık. Takım arkadaşlarımla aile gibiyiz. Freiburg’un misyonu da öyle. Mütevazı bir yer, egolu bir kulüp değil. Çok fazla zorlanmadım alışırken. Bundesliga’yı takip ediyorduk eskiden, zor bir lig olarak görüyorduk ama oynayınca insan ne kadar zor olduğunu çok daha iyi anlıyor. Her takımın taraftarı var. Tribün kapasiteleri hep dolu.”
‘Türkiye’yi düşünmüyorum’
“Freiburg’a gelirken 3 büyüklerden de ciddi isteyenler vardı. Ama burası çıkınca değişti işler. Avrupa şansı çıktı önüme. Geldiğim zamanı çok doğru buluyorum. Kariyer planlamam var. Performansa bağlı tabii ki bu. Kulübün menfaatleri doğrultusunda her şey olabilir. Şu anlık Türkiye seçeneğini düşünmüyorum. Burada bir fırsatımız var. Türkiye’yi temsil ediyoruz. Cengiz, Enes, Cenk Şahin... Bizim sorumluluğumuz var. Gençler olarak ülkeyi temsil ediyoruz. Bu bana gurur veriyıor.”
‘Malzemeciyle başkan aynı masada’
“Alman disiplini çok önemli. Ben 25 yaşımdan sonra buraya gelseydim alışamazdım. Çünkü Türkiye’de futbolcular üzerinde inanılmaz bir rahatlık var. Burada öyle değil, herkes işini yapıyor. Her gün idmana giderken telefon arabada kalıyor. Soyunma odasında telefon kesinlikle yasak. Ben gencim ama İspanya’dan 32-33 yaşında gelenler var. Onlar da aynı uyuyor bunda. Malzemeyi kendin götürüp getiriyorsun. Hocalar da dahil. Ayrım yok. Kıdem gibi şeyler yok. Kimse kimseyi ezmiyor, herkes eşit. Malzemecisinden hocasına kadar herkes aynı. Mesela geçenlerde başkan ile malzemeciyi karşılıklı yemek yerken gördüm.”
‘İçeride 3-0 yenildik stattan çıkamadık’
“Wolfsburg maçı vardı içeride. İyi oynamamıza rağmen 3-0 yenildik. Talihsiz bir maçtı. Gomez atmıştı iki gol. Çok yağmurlu bir gündü. Maç bitti, direkt soyunma odasına yöneldim, ‘Nereye gidiyorsun, taraftara gitmeliyiz’ dediler. Bütün tribünler alkışladı. Çıkışta arabama gidecektim. 50 metrelik mesafeyi neredeyse 1 saatte gittim. Fotoğraflar çekiliyorlar, konuşuyorlar, moral veriyorlar. En çok buna şaşırdım. Burada bir kültür bu.”
‘Menacerime teklif getirme dedim’
“Transferde adım anıldı ama Almanlar bu konuda çok hassas ve profesyonel. Hiç futbolcuya yansıtmıyorlar bunu. ‘Sen buraya gidiyorsun, sen burada kalıyorsun’ gibi şeyler yok. Menacere söylüyorlar. Futbolcunun kafasının karışmaması için hassas davranıyorlar özellikle. Ayrı yürüyor o iş. Zaten menacerime de söyledim, ‘Bana çok transferle gelme’ dedim. O da sağolsun baskı yapmadı hiç.
‘Burada iğneyle oynamak yok!’
“Bu sezonla ilgili farklı bir anı da... Köln maçı öncesi hastalığım vardı. Bayağı ateşim vardı, 38 dereceyi buldu. Hoca, ‘Oynayabildiğin kadar oyna’ dedi. Devrede 3-0 geriye düştük. İki hatam vardı ve hoca beni oyundan aldı devrede. Ama kesinlikle hata yaptığım için değil. Soyunma odasında bunu kendisi söyledi. Almanlar çok dikkat ediyor, iğneymiş hapmış oynatmaya bakmıyorlar. Sonrasında bir çıkış yaşadım. Hatalar yapacağız elbette ama şans buldukça bunu değerlendirmek için elimizden geleni yapacağız. Devamlı hatalardan ders çıkarmalısın, gelişmelisin.”
Kendi stilim neyse ben oyum’
“Örnek aldığım kimse yok. ‘Şunun gibi oynayayım, bunun gibi yapayım’ diye bir şeyim yok. Futbol karakterim nasılsa onu yansıtmaya çalışıyorum. TFF 1. Lig’deki stoperden de bir şey öğrenebilirsin, Real Madrid’dekinden de. Ben mesela BAL Ligi’nde oynarken 10 yıl Bursaspor’da oynamış adamla oynadım, Mustafa Er ile... Öğrenmenin yeri ve yaşı yok. Kendi stilim neyse onu iyi yapmaya çalışıyorum.”
"Cengiz'le karşılaşmak istemem"
Roma’ya transfer olan Cengiz’in oynayacağına inandığını dile getiren Çağlar, “Onunla karşılaşmak istemem. Çünkü o kadar kaliteli ki idmanda bile sizi zor durumda bırakabiliyor. Ayrıca inanılmaz bir karaktere sahip” dedi.
“Cengiz Ünder’le 2010’dan beri arkadaşız. Hep beraberdik, oda arkadaşımdı. Dünya takımlarından birine, Roma’ya gitti... İnşallah çok iyi bir sezon geçirir. Kimsenin kalbini kırmak istemez. Dünya iyisidir. O da benim gibi transferle pek ilgilenmek istemez. İsteyen birkaç takım vardı onu. Bizim takım Freiburg da istedi. Olmadı, biraz gitgel yaşandı bu süreçte. Tatildeydi o da belki biraz kafası karışmıştır ama çok iyi bir takımda artık. Karşılıklı oynamak istemem açıkçası. Çünkü antrenmanda bile ne yapacağı belli olmayan, çok farklı özelliklere sahip bir oyuncu. Sürekli kendisini geliştiriyor. Ben güzel işler yapacağına inanıyorum.”
‘Futbolunu değil karakterini sordular’
“Cengiz transferinden pay geldi Altınordu’ya mesela. Bu pay başkanın hesabına değil, gençlerin yetiştirilmesine harcanıyor. Bu yüzden bizim sorumluluğumuz büyük. Freiburg, Cengiz’i istediğinde bana sordular. Ama yalnızca karakterini sordular, çünkü adamlar, ‘Biz futbolculuğunu zaten görüyoruz’ diyorlar. İnanılmaz bir insan olduğunu söyledim onlara da. En çok baktıkları şey de zaten karakter. İnşallah ilerleyen zamanlarda aynı takımda oynarız onunla.”
Çağlar’dan altyapıdaki oyunculara mesaj:
“Altınordu’nun üstlendiği misyon çok önemli. Türkiye’deki altyapılara bakınca oradaki oyuncuların ne kadar şanslı olduklarını anlarsınız. Bunun değerini bilmeliler”
“Altınordu’da her imkan var. Orada iş futbolcularda biraz da. Sadece futbolla da bitmiyor. Yabancı dil, iletişim çok önemli. Altınordu’da insanı buna hazırlıyorlar. Bucaspor’a 2009-2010’da girdim, Seyit Mehmet Özkan başkanımızın ekibine. İlk senemde oynayamamıştım. İkinci sene oynadım. U16’da Türkiye 3.’sü olduk. Sonra başkanımızla Altınordu’ya geçtik ve ben Pilot takıma BAL Ligi’ne gittim. Orada bitti altyapım. Sonrasında hep A Takım. Yani altyapım fazla olmadı.”
‘Her imkana sahipler’
“Ama şimdi bakıyorum Altınordu’ya futbolcuyu her anlamda eğitiyorlar. Konuşma kursu, yabancı dil, psikologlar, yabancı hocalar... Türkiye’deki altyapılara göre çok şanslılar oyuncular. Deplasmandaki sahaya göre bile idman sahası var, ötesi var mı! Avrupa standartlarındaydı hep çalışmalar. Bu da buraya fiziksel olarak adaptasyonumu sağlad
‘Eroğlu’nun payı büyük’
Hüseyin Eroğlu hocamla her zaman görüşürüz. Bana destek olur hep. Buraya gelmemde onun çok büyük katkısı var.