Çağlar Söyüncü: 'Gönlüm Beşiktaş'tan yana'
Avrupa’nın en iyi liglerinden Bundesliga’da Freiburg formasıyla sürekli üzerine koyan Çağlar Söyüncü, Milliyet’e özel bir röportaj verdi, çok önemli mesajlar gönderdi...
Avrupa futboluna çok erken yaşta transfer oldun. Henüz 21 yaşında Avrupa’nın en üst düzey liglerinden biri olan Bundesliga’da forma giyiyorsun, bu kariyer planlaman, futbolculuğuna ve karakterine nasıl yansıdı ve etkiledi?
“İlk başlarda biraz heyecan vardı ama kendime güvenim tamdı. Doğal olarak başlangıçta her şey biraz zordu. Şehir değil, ülke değiştiriyorsunuz. Fakat kulüpteki herkes uyum sürecini atlatmam konusunda çok destek oldu. Şimdi artık ülke değiştirmek ve daha zor liglerde oynamak konusunda kendime güvenim tam.
SC Freiburg’a ilk transfer olduğumda geçen yıl kimse bu kadar çok süre alacağımı düşünmüyordu. Böylesine yüksek tempoda oynanan bir oyunda her zaman doğru kararlar vermek zorundasınız. Yeteneklerinizi, baskı altında doğru karar verme alışkanlığı ile birleştirmeniz gerekiyor. Bu konuda biraz daha geliştiğimi düşünüyorum.”
Planlar örtüştü
Freiburg transfer süreci nasıldı? Menajerinle nasıl bir çalışma yaptınız? Menajerinin bu konuda önemli bir katkısı olsa gerek?
“Menajerim Mustafa Doğru ile çok uzun süredir birlikteyiz. Birbirimizi iyi tanıyoruz. Önemli kararlar almamız gerektiğinde bütün olasılıkları masaya yatırırız. İyi, kötü senaryolar üzerinde düşünürüz. Kendisi bana önerisini nedenleri ile birlikte anlatır. Son kararı tabii ki ailemle birlikte veririz. Freiburg’a transferimde de benzer bir süreç yaşadık. Bu transferdeki en önemli nokta; bizim kariyer planlamamız ile, Freiburg kulübünün benimle ilgili gelecek planlamasının örtüşmesi idi.”
Streich etkisi
Freiburg’daki antrenörün Christian Streich ile de iyi bir ilişkin olduğunu biliyoruz. Özellik le Freiburg’a ilk transfer olduğunda seninle kurduğu başarılı bir iletişim ve diyalog vardı. Şu an nasıl iletişiminiz?
“Christian Streich, oyuncu ile bire bir ilişki kuran bir antrenör. Freiburg’a transferim öncesinde kulübü ziyaretimizde tanıştım kendisi ile.
İlk görüşmemizde, beni neden transfer etmek istediğini, benimle ilgili planlarını, bütün açıklığı ile paylaştı benimle. Transferimin karar verme sürecinde onun yaklaşımı ve hakkımda düşüncelerinin ciddi etkisi oldu diyebilirim. Bu arada buradan kendisini sizin aracılığınız ile tebrik etmek istiyorum, zira kendisi 2016-17 sezonunda yılın antrenörü seçilmişti.”
Türkiye’deki futbolseverlere neler söylemek istersin? Kariyerinde bir gün Türkiye’ye dönüş olur mu?
“Futbol sadece bir şölen; yenmek ve yenilmek içinde var. Bugün kazanırsınız yarın kaybedersiniz. Futbolseverler her ne şartta olursa olsun takımlarını ve özellikle de genç futbolcuları desteklesinler. Onlar destekler ise gençler daha kolay şans bulur.”
Beşiktaş, Bayern Münih ile Şampiyonlar Ligi’nde eşleşti. Bayern Münih’i liginizde olduğu için en iyi tanıyan isimlerden birisin, bu eşleşmeyi nasıl yorumlarsın?
“Tabii ki her iki taraf içinde zor eşleşme. Bir Türk olarak gönlüm Beşiktaş’ın tur atlamasından yana. Bence seyir zevki çok yüksek bir maç olacak. Beşiktaş sahaya kendi oyununu yansıtabilirse, tur atlama şansı artar diye düşünüyorum.”
‘Lakabım Tuchel’den geldi’
Lakabın ‘Makine’ olarak biliniyor. Güçlü fiziğin ile Barcelona efsanesi Carles Puyol’a benzetenlerin sayısı da fazla. Ancak top tekniği ve pas yeteneği de yüksek bir stopersin...
“Evet Carlos Puyol’a benzetilmek çok güzel. İki ayağımı da kullanmam, daha önce orta sahada oynamış olmam top tekniğimin gelişmesine katkıda bulundu.
Bana ilk makine gibi diyenin ise Borussia Dortmund’da daha önce görev yapan teknik direktör Thomas Tuchel idi. Sahada sadece futbol oynamaya odaklanıyorum, onun dışında bir şey düşünmüyorum. Sanırım bundan dolayı.”
Freiburg’a giderken neler düşündün? Örneğin, belli bir süre sonra yeni ve daha büyük bir takıma transfer olma gibi bir plan yaptın mı?
“Tabii ki, daha önce de dediğim gibi, Benim kişisel kariyer hedeflerim ile Freiburg Kulübünün benimle ilgili planları paralel olduğu için tercih ettim. Daha iyi takımlarda Şampiyonlar Ligi’nde ve Premier Lig’de oynamayı istiyorum. Hazır olduğumda gideceğim. Bu konuda menajerim ile kulübüm birlikte hareket ediyor. Doğru zamanda gitmek çok önemli.”
Çağlar Söyüncü, Altınordu Başkanı Seyit Mehmet Özkan’ın başlattığı sistemin üzerinde büyük katkısı olduğunu söyledi, gençlerin kendisini örnek almasıyla gurur duyduğunu dile getirdi.
Altınordu, Türkiye’de çok önemli bir örnek ve sen de bu örneğin çok güzel bir parçasısın. Tabiri caizse şu anda Altınordu akademisindeki çocukların rol modelisin. Orada aldığın altyapı eğitiminin bugüne ne gibi faydaları var?
“Altınordu’da Başkan Seyit Mehmet Özkan, Türkiye’de kimsenin başarılı olacağına ihtimal vermediği bir sistem kurdu. Ben de bu sistemin bir sonucuyum. Oradaki altyapı eğitimimin, bana katkısı çok büyük. Şimdi orada oynayan arkadaşlarımın beni örnek alması gurur verici. Bu durum size daha büyük sorumluluklar yüklüyor. Bu konuda elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum.”
Bir de Bölgesel Amatör Lig’de de oynamıştın...
“Evet, o zaman ki adı Gümüşordu ile. Hem ciddi bir puan mücadelesinin içinde olmak, hem de kendimden yaşça daha büyük ve tecrübeli futbolculara karşı oynamak, gelişimime önemli katkılarda bulundu. Bu da Altınordu’nun futbolcu gelişim sürecinin bir parçasıydı.”
Türkiye’deki futbol ortamı ile Almanya’daki ortamı karşılaştırdığında ne gibi farklar göze çarpıyor? Özellikle genç bir futbolcu için artıları ve eksileri neler Almanya’da oynamanın?
“Almanya’da maç sahada bitiyor, maç sonrasında yenseniz de yenilseniz de sizi alkışlıyorlar. Futbol onlar için bir sosyal aktivite. Bütün takımların seyirci desteği çok yüksek. Bu durum futbolcu üzerinde çok olumlu etki bırakıyor. Orada genç futbolcuların hatalarına daha hoşgörü ile bakılıyor. Gerek kulübün gerekse taraftarın desteğini ve hoşgörüsünü hissediyorsunuz. Bu da saha içinde özgüvenle hareket etmenize katkıda bulunuyor. Eğer yeterince iyiyseniz, yaşınızın genç olması Almanya’da oynamanıza engel değil...”
Almanca’nın geliştirdiğini de biliyoruz… Yabancı dil ve farklı bir kültür öğrenmek bir futbolcu için ne kadar önemli?
“Dil, iletişimimizin ve kültürün en önemli ögesi. Yabancı bir ülkede, genç bir futbolcuysanız, futbolunuzu geliştirmek kadar dil öğrenmek de önemli. Doğal olarak başlangıçta biraz zordu. Ama şimdi Almancam fena değil ve öğrenmeye devam ediyorum.”