Can'sın, Can'ımsın, Can'ın çıksın!
Öncelikle kişileri değil ama şekli eleştirmek vicdani bir borçtur. Her dönemde "Futbol asla futbol olmadı!" ülkemizde. Mutlaka işin içinde bir kuşku, hile ve sakatlık konuşulur.
Bir yorumcunun da teyit ettiği net bilgi ile aydınlanan bir durum TFF seçimleri.. Kimlerin nasıl "KÜT!" diye indiklerini gösteriyor.
Öncelikle kişileri değil ama şekli eleştirmek vicdani bir borçtur. Her dönemde "Futbol asla futbol olmadı!" ülkemizde. Mutlaka işin içinde bir kuşku, hile ve sakatlık konuşulur. Bu kez de "Şeffaflık" adına geçmişte federasyon başkanı iken indirmek için topumuzu, tüfeğimizi(!) kullandığımız kişiyi tekrar seçmek için umut verenler oldu. 60 delegenin desteğini alamayan Haluk Ulusoy kongreye katılamadı! Yıldırım Demirören rakipsiz seçimle genel kurulda ter antrenmanı yaptı!
Şimdi Ulusoy'un mükerrer oy nedeniyle aday olamamasının ardından hukuki yola başvuracağını söylediği süreçteyiz. Bir sonuç alınır mı bilmem ama biz önce kendimize vicdani bir sorgulama yapsak iyi olur.
Öncelikle görevde bulunduğu süreçte başkanlar ne hikmetse futbol adamlarından daha çok voleybol veya basketbol dünyasından seçtikleri kişileri federasyonda neden görevlendirdiler? Dava arkadaşları olan futbol dünyasının gerçek emekçileri ve kariyer sahiplerinden niye uzak durdular bilinmez. Bunun cevabını vermek zorundalar. Yanlışın içinde yanlıştır bu! Futbola yapılacak seçimde futbol adına emek veren, kültür edinen, çağdaş başarılar kazananlara değil de bir başka spor dalından adamlara başvuruluyorsa futbol adamlarının da değişik spor branşlarına el atması gerekli demektir!
Seçim bana göre pazar günü bir TV programında netleşmişti. İzlediğim bu oturumda Haluk Ulusoy'un aday olma şansının elinden alınacağını açıklamalarında gördük ! Hatta seçim günü salona dahi girmekte zorlandığını da! Kişiliğim gereği her iki başkan adayı ile olan mesafem aynıdır. Ama Haluk Ulusoy; Samsunspor, Kuşadası, Antalyaspor'dan dolayı çeşitli süreçlerde temaslarımın olması nedeniyle bir adım öndedir. Yıldırım Demirören ise Beşiktaş Başkanı ve öteki görevlerinde bulunduğu süreçlerde karşı karşıya geldiğim kişidir. Her ikisi de bana teknik adam olarak en ufak bir yakınlık göstermiş değillerdir.
Benim sıkıntım futbolun özerklik gerçeğinden uzak olmasıdır. Bu mevkide kim olursa veya kim seçilirse seçilsin tek gerçek TFF'nin asla özerk olamadığıdır. Şikayet edilen, yerden yere vurulan bir yönetimin tek başına katılımcı olarak seçilmesinin sorumlusu onlar değildir. Futbolun temel taşları kulüplerdir. Şikayetçi oldukları federasyona Kulüpler Birliği olarak destek vereceklerini açıkladıkları gün seçim bitmiştir! Ayrıca son anda Trabzonspor yönetiminin istifası ve Ali Dürüst'ün yönetime girme kararı şaşırtıcı ve önemlidir.
Federasyonun başarılı olmasını bekliyor ve temenni ediyorum. Yönetimde bildiğim, tanıdığım ve güvendiğim kişiler var. Sadece şekil ve gelişen seçim ortamına ayakçılık yapıp son anda yer değiştirenleri yönlendiren manevralar tuhaf kaçtı. Futbolda bu günlerde yerimizin net belli olduğu süreçte seçimin oy torbasından bir oy için çıkan ilgi de dikkat çekmiştir. Bu güne kadar PFD ile hiç ilgilenmeyen ve birden bire ortaya çıkan taze futbol emekçilerinin dikkat çeken aktivitesi gözden kaçmamıştır. Aslında taban birlikleri etkisizleştirilmiş bir futbol yapısının kimi seçtiği önem taşımıyor. Önemli olan sistemdir. Ortalık sadece batık para, iflasla neredeyse çökertilen futbol gerçeğin dramatik hikayeleri ile çalkalanıyor. Bu alanda cirit atanların egemen oldukları birlikteliğin gücü ile serüvenleri, hatta yalanları ile umutsuzluk yaşanmaktadır. Kimi getirirseniz getirin sistem arızalıdır ve futbolu seven bir ülkenin kendi kaynaklarına bilimsel ve ciddi yaklaşım ile futbol rekabeti, üretim getirilmemiştir. Sadece skorlara göre odaklanmış bir futbol dünyamız vardır. Oyalanmamızın sonucu gerçekten emeklerimizi sömürenler ve naylon futbol fırsatçıları çoğalmıştır. Herkes koluna bir futbolcu takıp kulüplerle pazarlık ve çıkar kovalamaktadır. Gençlerimiz sözde eğitilseler de forma şansını elit anlamda yakalama sıkıntısı içindedirler. Aileler yetenekli çocuklarına sürekli yükselme ve para kazanma arzusu içinde yer ararken aynı zamanda sermaye olarak da bakıp kapı, kapı dolaşmaktadırlar. (canlı şahidiyim çalışmasam da!)
Hakemlik UEFA boyutunda başarı gösterirken öte yandan yerden yere vurulmaktadır. Kulüpler kendilerine federasyonca verilen destekler nedeniyle sorumsuz kişilerce bir sürü borç takarak yönetilmektedir. Spor programlarımız sadece dedikodu ve magazinsel yanı ile anılmakta olup gerçek futbol yorumcuları veya başarılı kişilere ne iş ve ne de söz hakkı verilmemektedir. Herkes oyundaki TOP'u unutup bir sürü naylon birlikteliklerle futbol adamı olup kendi reklamları ve yandaşlarını afişe etmektedir. Medya kulüpçülük ve fanatik boyutu ile sahadaki gerçeklerin dışına çıkmıştır !
Futbol federasyonu bir şekilde hepsinden sorumludur. Yeni anlayış ve ciddiyet bizim en çok sevdiğimiz bu alandan doğrularla başarıya koşabileceğimizi sağlar. Bu son anda Can'ım ve Can can'larla giderilecek nokta atışı olamaz. Futbol endüstrisi dünyada da yaralı iken, bizler de mahkeme kapılarında cezalarla yaşam kavgası vereceğimize, dürüst,prensipli ve çok geç de olsa sabırla doğru hedefe yönlenmeliyiz. Futbol ıskarta ve günlük düşünen çıkarcıların alanı olmaktan kurtulmalıdır. Zira bu kaos ve bu tür yapılar futbolu da, taraftarı da sosyal yapıyı ve ekonomisini de tüketmektedir.
Son gerçek 14 yabancı serbestliği ve yapılan statlaranı doldurmak için doldurmak için tükenmiş yıldızlara tutunan acıklı durumumuzdur: