Çizgileri kim çiziyor?
Bu tür yazıları sevmiyorum çünkü bıktırıcı bir kabızlık içeriyor. Her hafta en azından 4-5 kulübün yöneticisi, hakemlerin aleyhlerine hatalar yaptığını ve bu yüzden kaybettiklerini anlatmaya çalışıyor. O kadar ki, araştırsanız, bunların tümünde kullanılan ifadelerin bile aynı olduğunu görürsünüz.
Bu tür açıklamaları etkili kılabilecek olan zeka, yaratıcılık, anlatım becerisi gibisinden niteliklerin hiçbirine sahip olmayan vasat birtakım yakınmalar sanki çok önemli şeylermiş gibi medya gündeminde yer bulabiliyor. Medyanın batışında bu tür umursamazlıkların da önemli bir payı bulunuyor.
Olayın öteki boyutlarını da gözönüne aldığınızda karşınıza şöyle bir tablo çıkıyor: Memlekette spor kulübü yöneticiliği o kadar ilkel biçimde yapılıyor ki, bunun karşısında sessiz kalabilmek zor. Artık bu durumun değişmesi gerekiyor. Hem de hiç vakit geçirmeden.
Galatasaray maçı sonrasında Kayserispor kulübü başkanı, standart denilebilecek türden açıklamalar yapıyor. Efendim, işte yine her zaman olduğu gibi haksızlıklara uğramışlar ve puanları çalınmış. Zaten hakemler bunu hep yapıyormuş ve onlar böylesine zor koşullarda ayakta durmaya çalışıyormuş…
Tabii gelecek haftalar için hakemlere aba altından sopa gösterme boyutu da ihmal edilmiyor bu açıklamaların. Öfkeli taraftarın yüreğine su serpecek yönleri de eksik bırakılmıyor. Hepsi o kadar bildik ve alışıldık durumlar ki. Bunların nasıl futbolu zehirlediğini de kimse görmek istemiyor.
Gelecek hafta bir başka 5-6 kulübün yöneticisi aynı müsamereyi tekrarlıyor ve futbol hayatımızın en vazgeçilmez unsurların biri olarak sahnedeki yerini koruyor bu saçmalıklar…
Oysa çoğu zaman gerçek bunun tam tersi. Buyrun, Fenerbahçeli olduğunu gizlemeye gerek görmeyen bir meslekdaşımız bunu şöyle anlatıyor:
“Şaka gibi, öyle bir algı oluşturuyorlar ki sanırsın hatalar Galatasaray lehine. Bir Fenerli olarak objektif olarak söylüyorum; tam tersi, GS’nin yediği ikinci gol faul, Emre eyyamdan atıldı, Galatasaray’ın 2 golündeki ofsaytlar ilginç…”
Evet, maçla ilgili gerçek bu. Böylesi tartışmalara asla girmem ama ilk kez bu maçta çekilen ofsayt çizgileri, ‘Bunları kim çiziyor?’ diye sorduracak nitelikteydi. Çünkü geçmişteki ofsayt çizgileriyle ilgili olarak bu işlerin içindeki meslekdaşlarımızın anlattığı çok eğlenceli durumlar vardı.
“O çizgileri ben çiziyordum” itirafında bulunan bir kardeşimiz şu anda İstanbul’dan uzakta emeklilik günlerin keyfini çıkarıyor. Dolayısıyla ‘Hayır, VAR düzeninde böyle birşey olamaz. Çizgiler düzgün çiziliyor’ savunmasına inanabilmek kolay değil.
Sonuçta Cim Bom, doğru hakem kararlarıyla farklı kazanabileceği bir karşılaşmada galibiyeti son saniyelerde gelen golle alabiliyor ve bundan yakınan da evsahibi takım oluyor. Hem de ne yakınma! Korkunç birtakım haksızlıklara uğrayıp varlarını-yoklarını kaybettiklerini sanırsınız…
Harcanan akılalmaz paralarla öteki imkanlara karşın ülkemizde futbolun bir türlü gelişmeyişinin en önemli sorumlusu elbette ki yöneticiler. Siz bugüne kadar hangi Avrupa kulübü yöneticisinin herhangi bir maç sonrasında bu ya da başka türlü bir açıklama yaptığına tanık oldunuz?
Görevinin ne olduğunu iyi bilen bir başkan kendisine böyle bişey sorulması halinde en fazla şunu söyleyebilir: “Bir maçta 3 oyuncumuzun birden kırmızı kart görmesini yadırgadım. Maçla ilgili öteki konulardaki sorularınızı elbette ki teknik direktörümüz yanıtlayacaktır.”
Böylesi bir kalite düzeyinin ne kadar uzağında olduğumuzu bilmiyor değilim. Peki, sonsuza kadar böyle mi kalacağız? Her maçın ardından bu saçmalıkları dinleyip yetmiyormuş gibi bunun yarattığı gerginlik içinde mi kalacağız? Bunun futbolumuzu mahvettiğini ne zaman göreceğiz?
Televizyonların bunları vermeye başlamasından bu yana kulüp başkanlarının bu türden açıklamalarına muhatap oluyoruz. Bu konuda elbette ki medya herhangi bir duyarlılık göstermiyor. Kulüp başkanlarının bu tür açıklamalar yerine, kulüplerini nasıl mali bataklığa düşürdüklerini açıklamalarını bekliyoruz. Kendini her konunun uzmanı sanan başkanların kulüplerine verdikleri zararlar dehşet verici boyutlarda. Böyleyken aynı insanlar her maçın ardından, ona-buna tehditler savuruyor, dünyaya nizamat vermeye çalışıyor. Bu daha ne kadar devam edecek?
Yöneticiler için de bir kırmızı çizgi çekmenin zamanı çoktan gelip geçmedi mi?