Süleyman Hurma: "Çocuğum gibi emek verdiğim futbolcular bana düşman oldu"
Vavacars Fatih Karagümrük Kulübü Başkanı Süleyman Hurma, Türk futboluyla ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu. Hurma, Kayserispor dönemiyle ilgili olarak, "Çocuğum gibi emek verdiğim futbolcular bana düşman oldu"
Süleyman Hurma'nın Hürriyet Gazetesi'ne yaptığı açıklamaları şu şekilde;
Küçük yaşlarda futbolculuktan koptum, Turizm sektöründe çalışırken Karagümrük takımının hobi olarak 12-14 yaş grubunu çalıştırdım. O yıllarda beni A takıma yardımcı antrenör olarak çağırdılar. Önce çok sevindim ama bu virüs bulaşırsa, başarıyla yürüttüğüm ve ailemin geçimini sağladığım işi de kaybederim korkusuyla ikisini de bıraktım. Ama kaderden kaçılmıyor misali Sadri Şener’in acentesi ABC turizme transfer olunca Trabzonspor’un Turku maçına katıldım. Orada Faruk Özak’la tanıştım, seyahatte 3 gün boyunca futbol hakkında derin sohbetler ettik. Seyahatten döner dönmez bana menajerlik teklifi yaptı. Ailemin durumu çok iyi değil, zor bir hayatım var, 'Beni bu işin içine sokmayın çok iyi olan işimi kaybettirmeyin’ dedim ama dinletemedim.
Futbolla olan hikayem 3 dönem Trabzonspor, Süper Lig’de Samsunspor, Erzurumspor, 10 yıl Kayserispor, 1 yıl tekrar Trabzonspor ve Karagümrük macerasıyla 30 yılı geçtim.
"YÖNETİCİLER EMANETÇİ OLSA DA KEYFİ KARARLAR ALIYORLAR"
Sportif direktörlük yapmak için futbolu bilmek yetmez, yönetmeyi, işe alma tekniklerini, müzakere tekniklerini, pazarlama tekniği bilmek, ortalamanın üzerinde yabancı dil bilmek, entelektüel bir seviyede olmak lazım. Bu kriterlere sahip kişiye 3 bin dolar maaş verir, ‘Bana 20 milyon Euro’luk transferi yap' derseniz olmaz. Yönetici yetkiyi devretmek istemiyor, teknik direktörler birlikte çalışmaktan keyif almıyor, tek yetkili olmak istiyor. Sportif direktör futbolu yöneten kişi demektir. Teknik direktörü seçer-gönderir. Amatör anlayışla profesyonel kadrolar yönetilemez. Yöneticiler emanetçi oldukları halde kendilerini kulübün sahibi gibi görüp orada keyfi kararlar alıyorlar.
"DÖNEM DÖNEM PARLAMA OLABİLİR AMA YETMEZ"
Türkiye'de futbolun her departmanını yıkıp yeniden yapılandırmamız gerekir. Bunu yapamazsak ne kulüplerimizi ne de futbolumuzu arzu ettiğimiz seviyeye çıkartamayız, imkansızdır. Dönem dönem parlamalar olabilir ama ondan öteye gitmeyecektir. Futbolcu izleme, transferler, futbol ekonomisi, alt yapılar, tesisleşme, sponsorluk seviyemiz, bütçeleşme, ARGE, stadyum müdürleri yeterli kriterdeler mi... Tamamen yeniden yapılanma olmazsa yolun tıkandığı görünüyor.
"ÇOCUĞUM GİBİ EMEK VERDİĞİM FUTBOLCULAR BANA DÜŞMAN OLDU"
Kayserispor’da 2 kez şampiyon olabilecek düzeyde kadro kurdum ancak ne koruyabildim ne de takviye edebildim. Oysa şampiyon olup Avrupa kupalarına gidip futbolcumuzu satıp Ajax, Porto, Benfica gibi dünyada iz bırakmak istiyordum. Fakat oyuncum da teknik adamım da Liverpool’a gitmeyi değil F.Bahçe, Beşiktaş veya G.Saray’dan gelen ilk teklifi kabul etmemi istedi. Televizyonlarda her yorumda kendini pazarlar gibi konuştu. Başkan da ‘oyuncu satıp bir an önce kulübü daha rahat yönetelim’ dedi. En dramatik olanı ise kendim bulup milli takım seviyesine getirdiğim çocuğum gibi emek verdiğim futbolcular bana düşman oldular, “Beni yolla önüme kesme’ dediler.
"EVİMİ İPOTEK ETTİREREK KULÜBÜ SATIN ALDIM"
Kulüp almak istedim. Üst liglerden takım almaya bütçem müsait değilken, bunca bilgim ve tecrübemle alttan alacağım bir kulübü yukarı taşıyabileceğimi düşündüm. Sahip olduğum her şeyi sattım, oturduğum evi bankaya ipotek ettim ama şükürler olsun ki başardım, takımı Süper Lig'e getirdim. Evim hala ipotekli ama benim için para puldan daha önemlisi bir iz bırakabilmek.
"TESİS VE STAT YAPAMAZSAM BU İŞİ BIRAKIRIM"
Kısa vadedeki hedefim Kragümrük’le 1-2 yıl içinde Avrupa kupalarına katılmak, tesis ve stadum yaparsam çok daha büyük hedeflerin peşinde koşabilir, 3 yıl içinde Sporting Lizbon gibi takımların seviyesine gelebiliriz. Tesis ve stat yapmayı başaramazsam bu işi bırakırım çünkü ben bir iş adamı değilim, başka bir gelirim yok.
"CEVAP VERMEK ONURUMU KIRIYOR"
Geçen yıl dilenci gibi dolaşıp 10-12 ayrı sahada maç oynadık. Oyuncular yarın nerede çalışacağımızı soruyorlar. Dünyada çok yüksek seviyelerde Dünya Kupası, Şampiyonlar Ligi finali oynamış kariyerli futbolcularımızın bu sorusuna cevap vermek onurumu kırıyor.
"4 BÜYÜKLERİN SEYİRCİ POTANSİYELİ DÜNYADA YOK"
Dünyada hiçbir kulübün bizim 4 büyüğümüzün sahip olduğu kadar bir seyirci potansiyeli yok. Manchester şehri 1 milyon nüfuslu bir şehir. İki takımı var. Seyirci sayısı varsın 500 bin 500 bin bölüşsün. Ama ortaya çıkarttıkları başarı ve uluslararası yönetim biçiminden ötürün dünyanın en güçlü kulübü olmuş.
"İYİ YÖNETİLSELER DÜNYANIN 4 BÜYÜKLERİ OLURLARDI"
2013 yılından beri söylüyorum, Türk futbolu kendisini organize etse, doğru yönetilseydi bizim 4 büyük kulübümüz dünyanın en zengin 4 kulübü arasına girer, Real Madrid, Barcelona, Manchester United bizim kulüplerden sonra gelir. Ama bu asla mümkün olmayacak demek kendimizi inkar etmek demek ve acı verir. Bizim bunu yapacak potansiyel ve gücümüz var. Yeter ki herkesin isteği futbola ve ülkesine hizmet etmek olsun.
Türkiye’de taraftarlar kulüplerini değil sonuçları sahipleniyorlar bu yüzden uzun vadeli planlar yapılamıyor, taraftar bir dönem dönem kendi kulüplerine aşık, dönem dönem de kendi kulüplerine düşman oluyorlar.
"ANADOLU'DAN ŞAMPİYON ÇIKMASI İMKANSIZ"
Bu futbol düzeninde Anadolu’dan bir şampiyon takım çıkması imkansız. Şampiyon olsa bile o kulüp için iyi mi olur kötü mü olur tartışılır. Zira üretilen her başarı sizi bir üst seviyeye meydan okumaya iter. Buna hazır değilseniz o başarı sizin felaketiniz, sonunuz olur. Nitekim bunu Avrupa Ligi’ne katılan veya şampiyon olmuş takımlarımızda gördük. Oyuncularınızın tamamı fiyatını arttırır, hepsini kaybeder bir sonraki sezon yerine yenilerini koyamazsınız.
"FATİH TEKKE RONALDINHO KADAR DEĞERLİ"
Karagümrük’te bir zamanlar minik takım hocasıydım. Oktay Derelioğlu ve Serdar Topraktepe 10 yaşında, ben 21 yaşındaydım. Oktay inanılmaz bir yetenek dünya çapında bir santrafordu. Bence Oktay Real Madrid, Barcelona gibi yerlerde çok uzun süre oynamalıydı. Ülkemizdeki yaşam koşulları, eğitim, futbol iklimi yüzünden olmadı, çok yazık oldu. Fatih Tekke de benim gözümde Ronaldinho kadar değerli. Bercelona’da keşke 10 yıl o oynasaydı, oynayabilirdi. Hami de, Sergen de o düzeylerde oyunculardı.
"AVRUPA FUTBOLUNUN 20 YIL GERİSİNDEYİZ"
Türk futbolunun taktik seviyesi neredeyse sıfır. Burada futbol doğaçlama oynanıyor, yani günlük. Kendi takımımı da buna dahil ederek söylüyorum biz Avrupa’nın en az 20 yıl gerisindeyiz. Bir ülkenin futbolunun gelmesi için 1-2 takımın iyi olması yetmiyor. Bütün takımların futbol oynamayı istemesi lazım.
Türkiye’de rakip oynayamasın diye çimlerini bilerek kesmeyen, zemini bilerek rezalet seviyede tutan takımlar var. Gol attıktan sonra yerden kalkmayan, 78’de kazandığı frikiği oyalaya oyalaya 83’te kullanan takımlar, korner, taç, autu oyalayan, bilerek kendini yere atan, top kendisinden çıktığı halde yemin billah yalan söyleyen, rakibin ağzına vurduğu halde ‘dokunmadım’ diyen futbolcular var.
"HAKEM OYNAMAK İSTEYENDEN YANA TAVIR ALMALI"
Taraftar da 50 bin kişiyle hakemi baskı altına almak istiyor, sonunda da adalet istiyor. Hakem tavrını oynamak isteyenden yana koyması lazım. Kazanmayı bu şekilde istersek, bu şekilde kazanmayı hoş görüyorsak futbol gelişemez.
Avrupa’nın futbolda en geri ülkeleri bile sıralamada bizi geçti biz hızla geriye doğru gidiyoruz. Bazı şeyleri düzeltemezsek 3-4 sene içinde çocukluğumuzdaki gibi sadece Malta, San Marino’yu yenen ülke durumuna gelebiliriz.
"FUTBOLU NAMUS MESELESİ HALİNDEN ÇIKARMALIYIZ"
Avrupa’da futbol bir eğlence gibi, insanlar maça geliyor güzel bir gün geçirip eve dönüyorlar. Futbolu bir namus meselesi, bir ölüm kalım meselesi, bir hayat meselesi, intihar etme meselesi halinden çıkarmalıyız. Futbolcu çıkıp ‘Suç bizde’ diyor. Ortada suç yok ki, bu bir oyun. Futbolun neresini sorsanız diğer problemli yerle bir bağlantısı var. Bu yüzden birini çözmek hiç bir işi yaramıyor.
"RAKİBİ TAKTİK OLARAK ÇÖZECEK BİLGİYE SAHİP OLMADIĞIMIZI ANLAYAMADIK"
Hakan Çalhanoğlu’nu herkes milli takımda eleştiriyor. Bu olabilir mi hem Milan, hem İnter hem Bundesliga’da bu kadar başarılı olan bir oyuncu milli takımımızda iyi onayamıyor olmasında suçu kendimizde aramamızın bir anlamı olabilir mi? Bundan komik bir şey olabilir mi? Bir sürü yorumcu çıkıp ‘Bu Hakan Çalhanoğlu’nun ne oynadığını bir türlü anlayamadım’ diyebiliyor. Zaten sen anlayabilsen bizim futbolumuz bu noktada olmayacak. Sen anlamadığın için ve anlamadan yorum yaptığın için biz bu durumdayız.
Hollanda’ya yenildik, 6 gol yedik, kimse niye yenildiğimizi konuşmadı. Anlayamadık, kimsenin bir fikri yok. Birisi hocayı birisi oyuncuyu suçluyor. Biz taktik olarak rakibimizin sahada oynadığı oyunu anlayıp onu çözebilecek bilgiye sahip olmadığımızı anlayamadık.
"GECE 2'DE PASTIRMALI PİDE..."
İşler iyi giderken gece yarısı 02.00’de milli takım oteline pastırmalı pide geldiğini biliyorum ve bu ‘Helal olsun ne kadar iyi bir birliktelik var, uyumak yerine birlikte oturmayı tercih ediyor’ denir, işler kötü giderse ‘Bu saatte pastırmalı pide yersen yarın onayamazsın’ denir.
"FARIOLI'YE TEKLİF YOK, UZUN VADELİ PLANIM VAR"
Hocamız Francesco Farioli ile alakalı bir transfer bilgisi bana henüz ulaşmadı. Benim hocamızla çok ciddi, uzun vadeli planlarım var. Farioli'nin çok büyük başarılar elde edeceğini, dünya çapında bir hoca olacağını biliyorum. Yolu ve gidişatı çok iyi, çok iyi takımlarda olacağı aşikar. Onunla senelerce çalışmayı çok isteriz ama hoca kendisini başka bir yere hazır görüyorsa, onu burada tutmanın bana vereceği zararı daha önce yaşadım. Oyuncumuz Bertolacci'yi de yurt içi va dışından gelip izlediklerini biliyorum. Zamanı gelince her şey netleşir.