Cumhuriyetimiz ve Kurumsal Futbolumuz 100 Yaşında!
Ajansspor yazarı Fatih Cumhur Sarıkan, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nın 100. yılı vesilesiyle Türk futbolunu kaleme aldı.
Letafet apartmanında temeller atıldı
İlk 100 yılını Tamamlayacan Cumhuriyetimiz, her alanda olduğu gibi futbolda da Türk milletinin potansiyelini ortaya koymasını mümkün kılan kurumsal yapıyı, geliştirici ortamı sağlamış... Türk sporunun ilk teşkilatı olan Türk İdman Cemiyetleri İttifakı’nın kurulmasının ardından ilk Türk Futbol Federasyonu 1923 yılında Şehzadebaşı’ndaki Letafet apartmanında yapılan toplantıda, “Futbol Heyet-i Müttehidesi” adıyla kurulmuş̧. İlk federasyonun başkanı Yusuf Ziya Öniş. Ele alınan ilk konulardan biri FIFA’ya başvurmak olmuş ve Türkiye 21 Mayıs 1923 tarihinde FIFA'nın 26. üyesi olarak kabul edilmiş.
Türkiye'nin futbol tarihindeki ilk milli maçı
İlk milli maçımızı Cumhuriyetin ilanından üç gün önce, 26 Ekim 1923’te İstanbul Taksim Stadı'nda Romanya ile oynayıp 2-2 berabere kalmışız. İlk gollerimizi Fenerbahçeli Zeki Rıza Sporel atmış. Ardından Milli Takımı 1924 Paris Olimpiyatlarına hazırlaması için İskoç̧ Billy Hunter getirtilmiş̧. Böylece Türk futbolcular, teknik direktör eşliğinde çağdaş̧ futbol ile tanışarak, sistemli bir şekilde çalışmaya başlamış. 1924 Paris Olimpiyatlarında Çekoslovakya ile oynanan ve 5-2 kaybedilen maç̧, kayıtlarda Milli Takımın yurt dışındaki ilk maçı olarak geçer.
Hamdi Emin Çap tarihe geçti
İlk Türkiye Şampiyonası Ankara'da yapılmış ve şampiyon Harbiye olmuş. 1924'te FIFA'nın isteğiyle Sovyetler Birliği-Türkiye maçını, Hamdi Emin Çap yönetmiş. Böylece bir Türk hakem ilk kez bir milli maçta görev yapmış. Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü’nün Türk futbolunu yöneteceği 1938 yılına kadar süren bu dönemde, ilk kez hakem ve antrenör kursu açılmış; ilk deplasmanlı lig kapsamında Milli Küme maçları düzenlenmiş.
Türk sporuna Atatürk katkısı
Genç Cumhuriyetin gelişimine paralel olarak futbolun ülke çapında hızla yayılması ve kurumsal bir yapıyla yönetilip organize edilmesinde Atatürk’ün sporcu kişiliğinin büyük etkisi var. Küçük yaşlarında güreştiği, orduda ileri düzeyde binicilik eğitimi aldığını biliyoruz. Sonraki yıllarda devlet işlerinden fırsat buldukça yüzme ve kürek ile ilgilendiği de kayıtlarda mevcut.
Ta 1915 yılında, kendisi “Osmanlı Genç Dernekleri Genel Müfettişi” iken dönemin hükümetine sunduğu raporda, okullarda beden eğitimi saatlerinin artırılması gerektiğine vurgu yaparak, daha o zamanlarda sporun tüm ülkeye yayılması ve yapılanmasına öncelik vereceğini göstermiştir.
"Yenilmeyen takım yoktur"
Kılıç Ali’nin oğlu, Türk futboluna oyuncu ve antrenör olarak büyük hizmetler vermiş Gündüz Kılıç’a, sporda başarıyla ilgili söyledikleri günümüz sporcuları için de ilham verici nitelikte: “Dünyada yenilmez kimse, yenilmeyen takım, yenilmeyen ordu, yenilmeyen kumandan yoktur. Yenilgilerden sonra üzülmek de doğaldır. Ancak bu üzüntü insanın maneviyatını yok edecek, onu çökertecek düzeye varmamalıdır. Yenilen, toparlanarak kendini yeneni yenmek için olanca gücü ile azimle daha çok çalışmalıdır.”
Daha çok yolumuz var
Futbolumuzda sürekli başarı sağlayacak kurumsal yapıyı geliştirmek, hem yetiştirici hem yarışmacı nitelikte kulüplere sahip olmak için daha gidilecek çok yolumuz var. Daha ileri gitmek, daha yükseğe sıçramak için zemine sağlam basmak şart; işte basacağımız o zemin Cumhuriyetimizdir. Kat ettiğimiz mesafeyi, edindiğimiz deneyimleri küçümsememek lazım.
"Ben sporcunun zeki, çevik aynı zamanda ahlaklısını severim"
Cumhuriyetimizin Kurucusu, Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün spora dair şu sözleri ile bitirelim: “Spor yalnız beden kabiliyetinin bir üstünlüğü sayılmaz. İdrak, zeka, ahlak da bu işe yardım eder. Zeka ve kavrayışı sınırlı olan kuvvetliler, zeka ve kavrayışı yerinde olan daha az kuvvetlilerle başa çıkamazlar. Ben sporcunun zeki, çevik aynı zamanda ahlaklısını severim.”
Cumhuriyetimiz 100 yaşında, en büyük bayramımız hepimize kutlu olsun...