'Daha önce bu kadar büyük bir kulüp görmedim'
- Önemli bir kariyerin ardından Galatasaray’da yedek kaleci olmayı seçtin. Kolay verilen bir karar olmamalı…
- Aslında bu kararı almak benim için oldukça kolay oldu. Kendi açımdan baktığımda, yeni bir şeyler keşfetmem gerekiyordu. Galatasaray gibi büyük bir takıma gelmek ve Muslera gibi büyük bir kaleciyle oynamak bu düşüncemle örtüşüyordu. Galatasaray’da oynamak, geçmişteki kariyerime rağmen aldığım kararın kolay olmasını sağladı.
- Hafta sonu forma giymek için takım içinde bir mücadele var ama yedek kaleci forma yarışına biraz daha uzak, bu psikolojiyi nasıl yönetiyorsun?
- Ben profesyonel bir oyuncuyum ve profesyonel olarak 18 sene kalecilik yaptım. Tüm bu süre boyunca doğal olarak bir kaleci olarak oynadım ve kendimi motive etmek doğal bir refleks haline geldi. Sahaya çıktığım zaman en iyi performansımı sergilemek isterim, bu nedenle Türkiye’de hala bu mesleği yapmaya devam ediyorum. Eğer çalışmak için motivasyon bulamasaydım ve her zaman formayı giyip sahaya çıkan kaleci olmayı tercih etseydim, futbol kariyerime son verirdim.
- İstanbul’a ve Galatasaray’a gelmeden önce mutlaka kafanda bir organizasyon vardı. Geldikten sonra gördüklerin ya da yaşadıklarınla karşılaştırırsan neler söylersin?
- Tabii ki bazı farklılıklar var. Galatasaray'ın büyük kulüp olduğunu biliyordum ancak bunu gözümle görmemiştim. Daha önce bu kadar büyük kulüp görmedim. Bugün burada karşılaştığım şeylerden dolayı çok mutluyum. Galatasaray'ı kendime benzetiyorum. Ben de tüm kariyerim boyunca bir şeyleri kazanmak için çok fazla mücadele ettim. Ayrıca kulüp içerisindeki çalışan insanların da mükemmel olduğunu söylemeliyim. Burada çalıştığım her günden keyif alıyorum. Stat konusuna girmiyorum bile çünkü taraftarlar muhteşem bir atmosfer yaratıyorlar. Burada geçirdiğim zaman boyunca böylesine mükemmel bir aile içinde olmak çok keyifli bir duygu.
- Birçok takımda oynadım ve bu takımların tribünlerindeki atmosferi Galatasaray'daki atmosferlerle karşılaştırdığında ne gibi farklar var?
- Stattaki ambiyansa ve taraftara baktığımız zaman bu yapının Fransa'da en çok Marsilya'ya benzediğini düşünüyorum. Marsilya'nın 60 bin kişilik bir stadı var. Onlar da takımlarına çok bağlılar. Bu nedenle taraftar açısından Galatasaray’a en çok benzeyen takım Marsilya. Ancak Galatasaray, Marsilya’ya göre bir üst seviyede. Fransa'dan takip edebildiğim kadarıyla Türk taraftarların ne kadar coşkulu olduğunu biliyordum ancak buraya geldiğimde ve ilk çıktığım maçta Galatasaray taraftarının nasıl bir atmosfer yarattığını gözlemledim. Fransa'da yaşadığım deneyimlerin çok daha üstünde olduğunu açıkça söyleyebilirim.
- Yazar Peter Handke penaltı anını kurşuna dizilmeye benzetir, bu benzetme için ne düşünüyorsun?
- Bu konuda onunla görüşlerimiz farklı. O kurşuna dizilmek gibi görüyor ama benim için satranç gibi. Penaltıyı kullanacak olan oyuncunun tüm özelliklerini satranç tahtasının başındaymış gözümün önüne getiririm. Rakip topun önüne geçtiğinde ne şekilde koştuğunu, hangi ayakla nereye vurduğunu düşünürüm. Teknik bir oyuncu olup olmadığını değerlendiririm. Söz konusu oyuncunun en ideal penaltı vuruşunu gözümün önüne getiririm. Başta söylediğim gibi kurşuna dizilmekten çok farklı bana göre. Karmaşık şekilde, çok farklı ele alırım penaltıları.
- “İyi kaleciler, kötü goller yer” denir. Katılır mısın?
- Evet, buna katılıyorum. Tüm iyi kaleciler, hatadan kaynaklanan ve sonunda pişmanlık duydukları goller yer. Herkesin başına gelebilir ama önemli olan uzun dönemde elde edilecek sonuçlardır. Kaleciler için geçerli istatistik, oynadıkları maç ve bu maçlarda yedikleri goldür. Bugüne kadar 473 maça çıkmışım ve 478 gol yemişim. 170 maçı ise gol yemeden tamamlamışım. Maç başına 1 gol ortalama ile devam ediyorum. Bu rakamların kaleci kariyeri için iyi bir performans olduğunu düşünüyorum.
- Muslera hakkında ne düşünüyorsun?
- Muslera ile 2010 Dünya Kupası’nda tanıştım. Fransa ile Uruguay aynı gruptaydı ve onlara karşı oynadık. Muslera bence Avrupa’nın en iyi kalecilerinden. Gelecekte hangi konumda olacağını kendi istekleri belirleyecektir. Bunun için kendisine iki soru sorması gerekir. Galatasaray’da devam etmeli miyim ya da Avrupa’da diğer liglerde oynasam nasıl olur? Bu iki soruya vereceği cevaplar kariyerinin gidişini belirleyecek.
Gomis, Drogba, Yusuf Yazıcı ve dahası...
Bu sezon senin gibi takıma katılan bir diğer isim Gomis. Lige çok iyi bir giriş yaptı. Bekliyor muydun?
Onun uzun süredir tanıyorum. Her zaman gol atar. O yüzden bu çıkışı bekliyordum. Bir golcü olarak Türkiye Ligi’nin zayıf ve güçlü yanlarını inceleyecek oynuyor. Galatasaray’ın gücünü yanına alıp rakiplerin artı ve eksileri gördükten sonra gol atmak için hamlelerini gerçekleştiriyor. Çok zeki bir oyuncu… Bu çıkışı çok normal…
Ligde takım deplasmanlarda sorun yaşadı. Sen sezonun geri kalanı için neler düşünüyorsun?
Bence durumumuz oldukça iyi. Deplasmanda kayıplarımız oldu ama diğer maçlarda iyi iş çıkardık. Galatasaray’ın zirvedeki konumu sağlam... İkinci yarı için ideal başlangıcı yakalamalıyız. Daha o aşamada değiliz. Bunu o zaman göreceğiz.
Kariyerine dönüp baktığında seni en çok zorlayan forvet kim oldu?
Drogba. Çok üst seviyede bir oyuncu… Çok güçlü ve bir o kadar seri. Bütün bir oyuncu. Tekniği var, kafa toplarına hakim, hızlı koşuyor ve çok güçlü. Bütün iyi özellikleri üzerinde toplamış bir oyuncu.
Türkiye Ligi’nde en çok hangi oyuncudan etkilendin?
Şu ana kadar rakip olduklarımıza bakarak söyleyebilirim. Trabzonspor’dan Yusuf Yazıcı... İyi bir solak... Çok iyi bir oyuncu ve daha da iyi olabilir.