Zlatko Dalic Yönetimindeki Hırvatistan'ın Başarısının Sırrı
Hırvatistan'ın hocası Zlatko Dalic, "80 milyonluk Türkiye başarısızlığını kendisine sorsun" dedi. 3.5 milyonluk Hırvatlar'ın sırrı model değil miras.
Dalic: Türkiye kendisine sorsun sebebini
90'ların başında kurulan Hırvatistan, 1998'de Dünya Kupası'nda üçüncü oldu. 2018 Dünya Kupası'nın finalisti, 2022 Dünya Kupası'nın da üçüncüsü Hırvatistan Milli Takımı Teknik Direktörü Zlatko Daliç, "Biz, 3,5 milyonluk bir ülkeyiz, siz 80 milyon nüfusa sahipsiniz. Sizde daha kolay yeni oyuncu çıkabilir fakat 3,5 milyonluk ülkede her an kaliteli oyuncu çıkması biraz daha zor. Bursa 3 milyonluk bir şehir biz ülke olarak 3.5 milyonuz. Biz Dünya Kupası’nda 3’üncü olduk. Nasıl olduğumuzu siz kendinize sorun?" dedi.
Aslında yetiştirme ve sürdürülebilir başarı konusundaki soruları yıllardır soruyoruz kendimize. Cevapları da biliyoruz. Temel sorunumuz çözümleri ısrarlı bir biçimde hayata geçirecek ve arkasında durabilecek sistematik bir irade. Mevcut iradeler likayatsiz, bir yerlere angaje, özerkliğini yitirmiş ve üreterek ülkeyi sevme kültüründen uzak hamaset kafasına sahip olduğu için başaramıyoruz.
Örnek alacağımız yeni bir model yok
Dalic, başarısızlığımızı kendimize sormamız gerektiğini söylese de biz yine de önce Hırvatlar'ın başarısının sırlarının peşinde koşacağız. Ama çok şaşırıcağız! Çünkü karşımıza alkışlanacak bir model çıkmayacak! Yani bir ara manşetleri süsleyen bir 'Belçika modeli' yok veya Fransa'nın 'banliyoda yaşayan göçmenler'in keşfine dayanan sistemi de... Bilakis Hırvatistan, devlet desteğinden ve özel sektör yatırımından yoksun olduğu halde başarılı.
Hırvat akademisyen Ivan Tomic, futbol sayesinde ülkenin turizminin geliştiğin vurgularken, buna karşın siyaset ve özel sektörün oyuna yatırım yapmadığını dile getiriyor.
Hırvatlar'ın tesis ve statları çok eski
Tomic, Hırvatistan'ın ilk cumhurbaşkanı olan Franjo Tudjman'ın sadece futbolu uluslararası alanda kabul görmenin bir aracı olarak gördüğünü ama sonrasında siyasetin futbola destek konusunda çok ilgisiz olduğunu söylüyor. Tomic, Dinamo Zagrep hariç, kulüplerin hem altyapısının hem de genel mali durummlarının kötü olduğunu kaydediyor. Bu nedenle de genç yeteneklerini erken elden çıkarmak zorunda olduklurını vurguluyor. Ülkenin en büyük stadı Maksimir'in en son 1990'da yenilendiğine dikkat çeken Tomic, futbolun ülkenin ekonomisinin ve endüstrisinin önünde olmasına rağmen gerekli yatırımı alamadığını anlatıyor.
Hırvatistan'ın yeni stratejiye ihtiyacı var
Tomic, Hırvat futbolunun altyapı tesislerinin yanı sıra liginin de Avrupa'nın gerisinde olduğunu ve az ilgi gördüğünü vurgularken, bunun da yayın gelirlerinin düşük kalmasına neden olduğunu söylüyor. Hırvatistan'da sporun Yugoslavya döneminden kalan bir anlayış sayasinde okullara dayandığını hatırlatırken, devletin yatırım içeren bir strajiyle yeni bir yaklaşım getirmesinin şart olduğunu da vurgluyor. Tomic'in ifadelerine de baktığımızda Hırvat futbolunun başarısının dayandığı yeni bir model falan yok. Ülke Yugoslav mirasını yiyor.
Nüfusa göre Olimpiyat'ta üçüncü
1990'da Yugoslavya trajik bir şekilde dağıldı. Çok kanlı bir savaş yaşandı Balkan coğrafyasında. En büyük trajediyi de Boşnaklar yaşadı. Diğer yandan dağılma sonrası bocalasalar da Hırvatistan, Sırbistan, Bosna Hersek başta olmak üzere eski sosyalist Yugosvlavya bileşeni ülkeler, kısa sürede toparlandı. Çünkü Yugoslav sportif kültürü bir kere coğrafyanın genlerine ayrımsız işlemiş durumda.
Hırvatistan özeline dönersek... Bu ülkeyi sadece futbol üzerinden tanımlamak büyük yanlış olur. 2020 Yaz Olimpiyat Oyunları madalya sıralamasında 3 altın, 3 gümüş ve 2 bronzla; toplam 8 madalya ile 26. oldular. Türkiye ise 2 altın, 2 gümüş ve 9 bronzla 35. sırada yer aldı. Nüfus yoğunluğuna göre bir hesap yapılsa aramızdaki fark çok daha büyüyor.
Hırvatlar'ın spordaki başarısının sırları
Nitekim 2016 Yaz Olimpiyatları için böyle bir hesap yapıldı. Hırvatlar, Rio'da 5 altın, 3 gümüş ve 2 bronzla toplam 10 madalya aldı ve oyunları 17. bitirdi. Nüfusa oranlayarak yapılan sıralamadaysa üçüncü oldular!Croatiaweek haber sitesinin bu anlamda çok güzel bir benzetmesi var: Hırvatistan, ağırlığının üzerinde yumruk atabilen bir ülke. Peki bunu nasıl başarıyor? Yugoslav sportif kültürünün detaylarıyla:
-Genetik
-Kaliteli Antrenörlük
-Tutku
-Kültür
-Yurtseverlik
Jozak'a göre genetik ama bir de çok çalışmak
Bu detaylı tanımları Hırvatistan'ın eski futbol federasyonu başkanı Romeo Jozak veriyor. Doktora sahibi olan ve Dinamo Zagreb'in gençlik akademisinde de görev almış bir isim olan Jozak, Balkanlar'daki insanların genetik yapısının doğuştan spora yatkın olduğunu söylüyor. Bunun, soyut, tanımlanamaz bir etken olduğunu kaydeden Jozak, "Bu özelliği şişeleyip satmanın yolunu bulsaydık dünyanın en çok araranın ürünü bu olurdu" diyor. Jozak, üst düzey bir kaliteye sahip antrenörlerin ham yetenekleri elit bir seviyeye taşıma başarısı göstermesinin de Hırvatlar'ın başarısındaki bir diğer önemli etmen olduğunu vurgluyor. Futbol, basketbol, hentbol, su topu, kayak ve teniste bunun yansımasını daha fazla gördüklerini de kaydediyor.
En büyük faktör kök salmış tutku
Türkiye'de spora büyük bir tutkuyla bağlı olduğumuz söylenir ancak bu esasen futboladır. Ve ayrıca da başarıyla paralel bir tutkudur. Jozak'ın Hırvatlar'da var olduğunu söylediği tutkunun yelpazesiyse çok daha geniş ve sadece kazanmaya endeksli değil. Jozak, Hırvat insanında derinden kök salmış olan bir spor tutkusu ve sevgisi var. Bu her şeyi birbirine bağlayan kısımdır. Rekabet ederken en görünür şekilde ifade edebileceğimiz şey ülke sevgisidir" diyor. Eski milli futbolcu Igor Stimac da başarıda sporun ülke açısından taşıdığı öneme dikkat çekiyor: "Farklı sporlarla dünyaya var olduğumuzu gösterme şansı buluyoruz. Sporcularımız bizim için en iyi elçilerdir."
Yıldızları keşfedip kaptırmamak lazım
Konuya daraltıp futbol özeline gelelim: 3.5 milyonluk Hırvatistan, 80 milyonu aşkın Türkiye'ye göre neden daha başarılı? Yine Jozak'a kulak verelim:
-Yugoslavya tarihindeki her büyük takımın çekirdeğini Hırvatlar oluşturdu.Boban, Stimac, Prosinecki ve Suker gibi...
-Genetik, antrenörlük, tutku ve yurt sevgisi dışında ayrıca çok çalışmak.
-İster Hırvatistan'da ister dünya çapındaki Hırvat diasporasında büyük futbolcu potansiyeli taşıyan gençleri kaçırmamak.
-Oyuncuları erken keşfetmek ve sonra da onları uygun şekilde geliştirecek sportif altyapı eğitimi vermek. Antrenörlerin anahtar rolü de bu noktadadır.
En çok Hırvatlar Batı'da eğitim aldılar
Hırvatistan'ın başarısını komşusu Bosna Hersek'in futbol federasyonu başkanı olan ve geçen yıl hayata veda eden Ivica Osim de Yugoslavya ile açıklıyor: "Eski Yugoslavya devletleri içinde en fazla Hırvat oyuncular Batı'ya gitti. Hırvatlar, diğerlerinden daha becerikliydi. Hırvatistan Teknik Direktörü Zlatko Dalic'in sıkça ifade ettiği gibi, mütevazılık, yıldız hastalığına yakalanmamak açısından bölgemizde büyük önem taşıyor."
Savaşın çocuklarının başarıya etkisi
Hırvat futbolunu dünya zirvesine iki nesil taşıdı. 98 Dünya üçüncüsü yapan nesil Suker, Boban, Stimac ve Prosinecki'liydi. 2918 ve 2022'deki dereceleri getiren ikinci altın nesil de Modric, Rakitic, Mandzukic, Presic, Kovacic, Kalinic, Kramaric, Brozovic, Corluka, Lovren ve Srna gibi çok geniş oyuncu grubunu içeriyor. Birinci nesil eski Yugoslav ekolünden geliyor. Dağılan birleşik bir üleden homojen küçük bir ülkenin kuruluşunda futbol oynayan bir nesil. İkinci nesilin çocukluğu savaşın izlerini ve zorluklarını taşıyor. İki nesil için de savaşın yarattığı koşullar, belki de başarıyı mecbur kılan bir motivasyondu; kurtuluş için.
Başarıyı güce ve paraya çevirmiyorlar
Milli takımı 2017'den beri Zlatko Dalic yönetiyor. Onun getirdiği ikincilik ve üçüncülük, federasyonun başkanı olan eski efsane Davor Suker tarafından gerek ülke içinde gerekse dışında çok fazla bir 'pazarlama' unsuru olarak kullanılmıyor. Elde edilen başarılar sanki işin doğasında olması gereken bir şeymiş gibi yaklaşıyor. Böyle bir başarının bizim federasyon başkanlarınca nasıl bir maddi ve manevi çıkara tahvil edilebileceğini tahmin etmekte zorlanmayız!
Hırvatlar da mirasyediliği bitirmeli
İşin özeti; Türkiye, Hırvatistan'a bakarak sihirli bir model aramasın. Hırvatlar, eski sosyalist bir devletin zamanında çok iyi ektiği tohumların sayesinde hâlâ daha ürün alabiliyor. Ancak uzmanların da belirttiği üzere bu mirasyedilikle de bir yere kadar gidilebilir. Futbola startejik bir yaklaşımla yatırım yapılması şart. Halihazırda ülke nüfusunun yaklaşık yüzde 3'ünün futbolcu lisansına sahip olması ve okul sporlarının gücü sayesinde tabanda bir doğallaşmış sporcu yetiştirme kültürü var.
Türkiye, başarı için ne yapmalı?
Türkiye'nin Hırvatlar'a bakıp soracağı temel soru şudur: Maddi olarak büyük kaynaklar aktarılan, altyapısından üstyapısına kadar tesisleri yenilenen, bir çok avantaj sağlanan, yayın ve sponsorluk gelirleri de çok yüksek olan futbolumuz neden sürdürülebilir bir başarı çizgisine kavuşmuyor? Bu soruyla dersimizi çalışmaya başlamalıyız. Cevap da şuraya çıkacaktır:
-Antrenöründen TFF Başkanı'na kadar liyakatli yöneticiler
-Özerklik alanının korunması, siyasi müdahaleye izin verilmemesi
-Kulüplerin mali ve idari açıdan kayrılmadan sıkı şekilde denetlenmesi
-Demokratik bir futbol ortamı sağlanması
-Futbolun tüm kurumlarının bağımsız şekilde karar alabilmesi
-Oyuna olan güvensizliğin ortadan kaldırılması için şeffaflığın sağlanması
-Gücün ve lobilerin değil her kadamede hukukun gücünün hakim kılınması.