"Demirören bu açıklamayla Fatih Terim'i..."
"Yıldırım Demirören ile anı pencereden bakmıyoruz"
TFF Başkanı Yıldırım Demirören değil de Türkiye Futbol Direktörü Fatih Terim’in bakış açısından olaya bakmak bize biraz daha sempatik geliyor. Demirören ile aynı pencereden bakmıyoruz. Bu kesin. Demirören oyuncuyu(Arda) affeder ama makamı affeder mi? Bulunduğu bir pozisyon ve temsil edilen bir değer var. Fatih Terim, ”Bir metinde uzlaştık ve halledecektik.” demişti. Özür ve pişmanlıkla birlikte Ukrayna maçına kadar zaman olduğunu ve bir araya gelinebileceğini, durumun kurtarılabileceği tarzında yapıcı ve affedici bir tavır gösterdi. “Oyuncunun öyle konuşacağını bilseydik biz ona milli formayla basın toplantısında çıkma izni vermezdik” diyordu. Demirören ise “Bıraktığına üzüldüm. Biz göndermedik” dedi. Biz burada 1 hafta ne konuştuk? “Sen çık bunu uygun şekilde konuş. Sonrasını kurtaralım” bakış açısından bir anda dönüldü. TFF Başkanı bu açıklamalarla Fatih Terim’i yalanlamıştır. Demirören, “Arda’nın Milli Takımı bırakma lüksü yok” dedi ve bunları daha dün söyledi. Bundan önce oyuncu, “Ben yaptığıma pişman değilim, yine olsa yine yaparım.” demişti. Bunların üstüne bu ifadeleri tekrarlamak benim özümseyebileceğim bir yaklaşım değil. Demirören’in bunu bilmesi gerekir. “Dünya markasıdır, milli değerimizdir ne yapsa yeridir” demiş oluyor. O makam, o büyüklüğü gösterme durumunu veriyor mu? Tartışılır.
"Topluma verilecek mesaj bu mudur?"
Sayın Yıldırım Demirören, TFF Başkanı. Böyle bir makamı var. Bir de Milliyet Gazetesi’nin patronu. Bilal Meşe de bir spor adamı, duayen gazeteci ve aynı zamanda Milliyet çalışanı. Bu olayın Volkan Babacan olayı ile arasında ciddi bir fark var. Orada Başakşehir özür diledi. PFDK ve Tahkim kararlarının ne kadar etkili olduğu elbette tartışılır. Ama Başakşehirli futbolcular gidip özür diledi. Tarih bunu yazdı. Emre Belözoğlu’nun da özrü zayıflatan bir lafı vardı. Arda olayından önce bunu göstermiş oldu. Bu taraftaki ise “kuş gibi hafiflediğini” söylüyor. Sayın Demirören’in de adını ağzına alarak küfretti. Arda Turan bizim markamız da, formamız neyimiz? Gençlere örnek olma konusunda bakıldığında bu yapılanlar markaya zarar vermiyor mu? O zaman bizim medya ve toplum olarak, hepimizin toplanıp, çiçeğimizi alıp, oyuncuya özür dilemeye gitmemiz gerekir. “Sen dünya markasısın, ne yapsın yeridir.” Bu mudur? Topluma ve gençlere verilecek mesaj bu mudur? Benim bunu kabul etmem mümkün değildir.
"Bu işi büyüten oyuncudur"
Oyuncunun yaptıklarıyla referandumun ne alakası var? Bazı insanlar bunu yapmış olabilir ama hepimizi aynı kefeye koymamak gerek. Bu işi konuşmaya devam edenler mi işi büyütüyor? Biz maçı konuştuk. Biz mi bunu Arda’ya yaptırdık da aldık ve konuyu büyüttük? Böyle bir olay olmasa neyi konuşuyorduk? Prim konusunu da bir kenara bırakmıştık. Sorumluluğumuzu kamu menfaati adına yaptık. Prim konusunu tekrar açan biz değiliz, büyüten de biz değiliz. Büyüten Arda’dır. Kim konuşuyordu referandumu ya da primi? İnsaf. İnsan elini vicdanına koyar.
Ergin Ataman'ın ayrılması hakkında...
Can Topsakal, Ergin Ataman konusunda, ortada bir güvensizlik olduğunu ifade etti. “Para dahi almadan çalışırım” ifadesine de değindi. Ataman’ın, “Samimiyetsizlik ve ihanet” ifadelerine baktığımızda Can Topsakal’da bir geri adım atma durumu yok. Bunu görüyoruz. Bebek’teki ofiste her daim konuştuklarını söyledi. Yönetim olarak bundan sonra 4 milyon dolarla işi yürüteceklerini ve Ataman’ın bu bütçeyle devam edebileceğini düşünmediklerini açıkladı. Kadın Basketbol Takımı’nı da örnek veriyor. “4 milyon doların antrenörü Ergin Ataman değil, Erman Kunter” diyor. Söyleyecek bir şey yok. Erman Kunter, Galatasaray Lisesi mezunu olabilir. Önceden tanışıklığının ne kadar etkili olduğu bence çok önemli bir konu değil. Kunter ile öncesinde konuşuldu ve bir tasarruf uygulandı. Tercih sebebi ; Erman Kunter’in bahsedilen bütçeyi Ataman’dan daha iyi yöneteceğidir.
"Yönetim, Kunter'in bütçeyi daha iyi yöneteceğini düşünüyor"
Galatasaray’da bir kere liseci bir kafa var. Bu bir realite. Galatasaray’da Derin Galatasaray var. Duygun Yarsuvat, Galatasaray’ın neresine düşüyor? Derin Galatasaray’a… Yarsuvat, Ergin Ataman’a sahip çıktı. “55 milyon dolar 5 yılda harcandı ama kupalar geldi. Parasal konuları bizim önümüze argüman olarak getirmeyin” diye eleştirdi. Derin Galatasaray’ın etkisiyle, liseci bir kafayla Ataman’ı görevden alıp, Kunter getirildi demek, bu işin altını doldurmuyor. Yönetimden net bir ifade var. “Şubeyi biz yönetiyoruz, hesabını da biz veriyoruz” dediklerinde kimse bir şey diyemez. Başarısızlık riski olduğu ve Ataman’ın dar bütçeyle çalışabileceğine inanmıyorlar. Genç oyuncuları yönetme konusunda Kunter’den daha iyi bir netice alacaklarını söylüyorlar. Bunun arkasından “lise” konusu konuşulamaz. Galatasaraylılar bekler, neticeye bakar. Yönetimi ve şubeyi başarılı ya da başarısız bulabilirler. Bunlar daha sonra konuşulacak konular.
"Gomis isim ve kariyerli bir oyuncu ama..."
Gomis adı ilk geçtiği andan itibaren konuşuyoruz. Galatasaray’ı farklı bir seviyeye taşıyacak diye bir durum bence yok. Marsilya’da kiralandığı dönemdeki performansı var. Kronik bir rahatsızlığı olmadığını görüyoruz. Bu veriler sakatlık iddialarını yalanlar. Gomis bir isim ve kariyerdir. Geçen yıl 21 gol attı ama bir arkasına da bakmak lazım. Marsilya almak istiyor mu? Swansea, futbolcunun haklarını elinde bulunduruyor. Premier Lig’de küme düşen takım bile La Liga’daki takımlardan fazla kazanıyor. Kiraladığın futbolcu şahlanıp geri dönmüş. Niye oynatmıyorsun? Verdiği para da ortada. Böyle bir oyuncuyu kadroya alayım demiyor, Marsilya da almıyor. Galatasaray’dan başka isteyen de yok. İsteyen olsa zaten rakam yükselir. Menajerler takım arıyor. Galatasaray ise hesabını dikkatli yapıyor. Galatasaray, Arap şeyhlerinin kulübü değil. 4 milyon dolarla basketbolu döndürme noktasında küçülen bir yapıdalar. Bruma’nın transferinden gelecek parayla transfer yapacaklar. Böyle bir yapıdaki Galatasaray, menajerleri heyecanlandırmaz. Hatta arabama talip olsalar, fiyat öldürürler diyebileceğin bir alıcı gibi.
"Belhanda iyi transfer olur"
Gomis’in kalitesinden endişe etmiyoruz. Gelir, oynar, goller atar. Mesela ; Valbuena Fenerbahçe adına mali açıdan da büyük bir transfer. Galatasaray’da Podolski, Bruma gitti. Sneijder’i ise Igor Tudor “oynatmam” diyor. Gomis ve Belhanda ise gerekli transferler. İtirazım yok. Ama iyi hesaplama yapmak lazım. Sağ bek almak istiyorlar. Stoper lazım. Orta sahaya oyuncu lazım… Galatasaray’da o kadar çok ihtiyaç var ki… Belhanda, Gomis… Bu isimler çok pahalı değil. Önemli işler ve önemli transferler. O bütçelerle dönmek de kolay değil. Sneijder ve Belhanda ile devam edebilirler. Belhanda kanatlarda da oynayabiliyor. Aynı takımda da oynayabilirler. Ekici ve Valbuena’yı aynı anda oynatabilirsen, bu durum Belhanda ve Sneijder için de geçerli. Belhana’nın ayrıca bir piyasası var.
"Gomis ile Belhanda arasında fark var"
Bizden oyuncular gitmek istiyorlar. Orada öyle bir durum var. 5-6 milyon Euro düşük görünebilir. Ama kulüplerin “15’den aşağı vermem” deyip bu sebepten bitmeyen transferler de var. Oyuncu yönetime “Ben gitmek istiyorum” diyorsa işler değişir. Yönetim hayır derse takımda bir mutsuzluk oluşabiliyor. “Bu paralara yenisini bulurum” diyorsan gitmesine izin veriyorsun. Belhanda, Gomis’ten farklı. Belhanda’ya talipler çıkar. Sürekli oynayan ve 27 yaşında bir futbolcu. Her zaman talibi çıkabilir. Bir tek Galatasaray talip değil.
"Bütün maçlar, tenis maçına döndü"
3 saatte biten bir basketbol maçından bahsediyoruz. 2,5 saatten aşağı biten maç olmuyor. Futbolda ve basketbolda durum böyle. Bütün maçlar tenis maçına döndü. Bu kabul edilebilir bir tablo değil. Önlem alınmadığını görüyoruz. OHAL olan bir ülkede, ses bombaları, meşaleler saha içlerine kadar sokuluyor. Fenerbahçe zaten Fenerbahçe’dir. Futbolda Beşiktaş, basketbolda Fenerbahçe diyebiliyorsun. Euroleague sonrasında Türkiye’de de şampiyon olacaklar. Beşiktaş Basketbol Takımı ise Obradovic’in takımıyla başa baş bir oyun oynuyor. Düşük bir bütçeyle oynuyorlar. Ufuk Sarıca’yı tebrik etmek gerekiyor. Biz hiç böyle beklemiyorduk. Ülker Arena’da Beşiktaş maçı neredeyse alacaktı.
"Olay çıkaranlar Beşiktaş'ı baltaladı"
Ortada bir realite var. Ses bombaları ve küfürlü tezahüratlarla maç sabote edildi. Başa baş oynayan bir Beşiktaş sabote edilmiştir. Maçtan umudunu kesersin, kendini tatmin etmek için olay çıkarırsın, biz de taraftar profilini konuşuruz. Ama oyunun sürekli durması kime yarıyor? Fenerbahçe daha kaliteli ve tecrübeli bir takım. Konsantrasyonu dağıtırsan kim daha çabuk döner? Beşiktaşlı oyuncular büyük bir performans ortaya koyuyor, sen önünü kesiyorsun. Daha kaliteli olan takım daha çabuk geri döner. Tribünler tamamen boşaldı ve Fenerbahçe o zaman güle oynaya kazandı. Siz olay çıkararak kulübe hizmet mi ediyorsunuz, takımı mı baltalıyorsunuz? Takımı baltalamak için gitmiyorlar ama dayanamıyorlar. Taraftarın bir duruşu elbette olacak ama takım menfaati daha önemli. Taraftar, kendisinin takımın performansına yan etki eden bir unsur olduğunu unutmayacak. Önce takımın başarısı, sonra taraftarın egosu gelir. Türkiye’de taraftar profilinin durumu maalesef budur.
Beşiktaş, Şenol Güneş ile sözleşme uzattı...
Şenol Güneş konusunda iyi bir gelişme var. 1 ay önce de bunları konuştuk. Ortak bir yerde buluşulacağını, kontratın revize edilmesi gerektiğini, kontrat revize edilmezse Şenol Güneş’in göreve devam etmeyeceğini konuştuk. Bizi Beşiktaş düşmanı ilan ettiler. Bizim ne günahımız var? Bu kontrat bitiyor, KAP’a bildirim yapılıyor. Şenol Güneş “Evet ben de okudum” diyor. Bunlar normal şeyler değil. Bundan 1,5 ay önce bunu yapamaz mıydınız? 2,5 milyon Euro’yu bile telaffuz etmiştik. “Bu konuyu bu kadar uzatmaya gerek yok. Bu jesti, revizeyi yapmak lazım” diyorduk. Bizi Beşiktaş düşmanı olarak ilan ettiler. Ne oldu?
"Anketimize katılanlar Burak'ı istemiyor"
Burak ile Şenol Güneş arasında bir geçmiş var. Burak Yılmaz, Aboubakar’ın yerine bir B planı olarak konuşuluyor. Program öncesinde biz bir anket yapmıştık. Yaptığımız ankete katılanların %61’i Burak Yılmaz Beşiktaş’a alınmamalı diyor. Burak’ın alınıp alınmaması konusu tabi ki derinleştirilebilir. Genel oyuncu profili, milli takımda yaptıkları konusu var. Ankete katılanların çoğunluğu Burak Yılmaz’ı Beşiktaş’ta istemediğini belirtiyor.
"Trabzonspor ve Başakşehir akıllı adımlar atıyor"
Bongonda’nın yaşı 21… Celta Vigo kariyeri var ve istikrarlı bir oyuncu. Ersun Yanal işin bu tarafını da takip ediyor. Bir teknik adam olarak fena takip etmiyor. Kiralık da olması durumundan çok fazla tartışılacak bir durumu yok. Yaşının da genç olması itibarıyla değerlendirilebilir. Bu tip transferler sessiz sedasız gerçekleşiyor. Trabzonspor biraz arka planda kalıyor ama bu onlar için bir avantaj. Aynı şey Başakşehir için de geçerli. Akıllı adımlar atıyorlar. Başakşehir ve Trabzonspor’un transferleri takım oyununa uygun ve nokta atışlar gibi görünüyor. “Büyüklerin” derdi ise daha büyük.
YASAL UYARI : BU HABER AJANSSPOR.COM TARAFINDAN YAZILMIŞTIR. KAYNAK GÖSTERİLMEDEN KULLANILAMAZ.