Derbi haftası
Türk futbol tarihinin en enteresan haftalarından birini yaşadık. Uzun yıllar sonra ilk kez şampiyonluk için 4 tane aday var ve bu adaylar aynı hafta birbirleriyle oynuyorlar.
Büyük derbi ile başlayalım. Öncelikle futbolcuları ve teknik direktörleri maç içinde sakin kalabildikleri için çok tebrik ediyorum. Son yıllarda futboldan çok, olayların konuşulduğu maçlara tanık oluyorduk. Gönül isterdi ki kaliteli futboldan da bahsedebilelim, fakat Fatih Terim’in içinden Aykut Kocaman çıkınca maçın skoru belirlenmişti bile. İki korkak takım, iki önce beraberliği sağlama alalım kontradan atarsak atalım ana fikri. Bir taraftan 19 yıldır yenilmemenin ya da kazanamamanın vermiş olduğu baskı, bir taraftan Pazar günü oynanacak Başakşehir-Beşiktaş maçı.
Aykut Kocaman’ı anlamak gün geçtikçe zorlaşıyor. Mehmet Ekici’yi sol kanada bağlayarak adeta tek hücum opsiyonu bırakmıştı ekibine. İlk yarı boyunca tek atak gelişmeyen sol kanatta sıkılan Mehmet de sık sık sağa inince Fenerbahçe’yi durdurmak hiçte zor olmuyordu. Nagatomo fizik güç olarak oldukça zayıf, Galatasaray için oldukça yetersiz buldum. Belki Kocaman bu açığı kullanmak istedi ama bunu alternatifsiz yapmayı deneyince, takım savunma Galatasaray da sola kayarak bu açık rahatlıkla kapatıldı. Fenerbahçe’nin çift ön libero sistemini bozmayacağı kesinleştiği için bu konuyu bir daha açmaya gerek yok sanıyorum.
Açıkçası ikinci yarının çok daha farklı olacağını düşünüyordum. Bu farklılık beklenildiği gibi galibiyet isteğiyle değil de, orta sahaların yorulmasından dolayı oluştu. Maçta kısım kısım orta sahalar kayboldu, iki takımda çok net pozisyonlar üretti. Bir gol bize bambaşka bir ortam yaratacaktı ama kaleciler buna müsaade etmediler. Maçtan önce sarılarak selamlaşan Volkan ve Muslera adeta ikimizde gol yemeyelim maçı berabere bitirelim demişler. Bu ikilinin yanında bir kişi daha vardı maçı berabere bitirmek isteyen. Kartlarını kullanmakta sürekli çekinen, maçı sorunsuz bitirmek derdinde bir hakem vardı sahada. Hep diyoruz ya futbolcular kötü niyetli ama bu sefer ne yazık ki en kötü niyetli kişi maçın hakemiydi. Fenerbahçe’nin 3 tane penaltısını görmezden akıl alır gibi değildi. Ekici’nin sarı bile görmeden maçı bitirebilmesi de ona verilmiş bir hediye gibiydi. Bu penaltılardan biri gol olsa, bambaşka bir maç izleyebilirdik.
Fatih Terim, sakinliğini korumaya devam ediyor. Bu sakinliği maçı da Tolga’nın pozisyonuna kadar getirdi. O golle 20 yıllık sıkıntıyı kırıp, gururla çıkacaktı stattan. Umarım bu sessizlik fırtına öncesi değildir. Yıllardır kötü örnek olduğu gençlerimize, her hatadan dönmek gerekiri anlatabilir. Aykut Kocaman yalnız adam. Arkasında yönetim yok, taraftarı kaybediyor, hakemlerle haklı olarak başı dertte, basın destek vermiyor. Kendi de buna tuz biber ekiyor ve inadına devam ediyor. Sevgili Ersun Yanal’ın sözünü bir daha hatırlatalım. Fenerbahçe defans yapmaz, yaptırır.
Artı parantez açmak istediğim iki oyuncu var. Birisi Serdar Aziz. Futboldaki savunma sertliğini çok yanlış anlamış. Bu kadar kötü niyetli, bu kadar saçma sapan futbol oynayan birini daha görmedim. Acilen kendine çeki düzen vermesi gerekiyor. İkinci isim ise Giuliano. Kusura bakmasın ama Talisca, her tarafıyla ondan daha yetenekli. Sorumluluk almıyor, olmadık golleri kaçırıyor, sürekli panik halinde, savunmaya yardım etmiyor. Atıf’tan sonra Aykut Kocaman’ın ikinci tezatı. Israrla 90 dakikayı bitirmesi inanılmaz gerçekten. Alex ve Valbuena’nın hakları nasıl ödenecek bilmiyorum. Gelelim ikinci derbiye. Başakşehir şampiyonluk yolunda en az şans verdiğim takımdı geçen hafta. Fakat şampiyonluğa en çok inanan ekip olduklarını çok net kanıtladılar. Ligin en iyi futbol oynayan, en geniş kadrosuna sahip takımına 10 kişi kalana kadar, üstünlük kurdular. Beşiktaş inanılmaz panik. Rakip 10 kişi kalmış ve savunması nispeten zayıf bir takıma karşı uzun toptan çok daha iyi alternatifler olduğunu bize öğreten takım gitmiş, yerine sanki tüm hedeflerinden kopmuş son dakika bir golle direnelim takımı gelmiş. Şişir babam şişir. Quaresma’nın yokluğunun takımı bu kadar etkileyeceğine hiç ihtimal vermezdim. Adebayor önderliğinde şampiyonluğun en güçlü ikinci adayı artık Başakşehir.
Peki şampiyonluk şansları bu hafta itibarıyla ne durumda?
Galatasaray: Bugün itibariyle şampiyonluğun en büyük adayı. İnanmış ve tecrübeli bir takım var. Fikstür dezavantajı olduğu bir gerçek. Fakat Trabzonspor, Beşiktaş ve Başakşehir maçlarının hepsini iç sahada oynayacaklar.
Başakşehir: Şampiyonluğu ikinci adayı. Takımlar arasında en çok inanan ve mücadele eden takım bunhafta onlardı. Fikstürleri Galatasaray’a göre biraz daha kolay. Deplasmanda Galatasaray ile oynayacaklar ve herşey kendi ellerinde.
Beşiktaş: Bu hafta aldıkları mağlubiyet ile sıralamadaki yerleri şampiyonluk adaylığı ile aynı. İnançları eksilmiş durumda. Fenerbahçe maçlarında fiziksel, Bayern maçlarında zihinsel olarak çok yorulmuşlar. Fenerbahçe’den sonra fikstürü en kolay ekip. Galatasaray deplasmanına kadar puan farkını korurlarsa
şampiyonu belirleyen maçı oynayabilirler.
Fenerbahçe: Ne fikstür ne rakiplerinin zamansız puan kayıpları onları ilgilendirmiyor gibi görünüyor. Tek rakipleri kendileri. Sanki bu yıl bitmiş, akıllar Haziran ayındaki seçimlerde. Aykut Kocaman hem tek başına inanç aşılıyor, hem hakemlerle mücadele ediyor hem de kendi eliyle puanları itiyor. Durum çok zor.