Devler Ligi ve biz
Ajansspor köşe yazarı Ahmet Çakır, Şampiyonlar Ligi maçları sonrası Türk futbolunun durumunu özetleyen bir yazı yazdı. Usta yazar, hakem Cüneyt Çakır'ın Türkiye'yi Avrupa'da temsil ettiğine dikkati çekti.
Ahmet ÇAKIR
Şampiyonalar Ligi maçlarını büyük bir keyif içinde izliyoruz. Özellikle Bayern Münih’in Barcelona’yı 8-2 yendiği karşılaşma, uzun yıllar unutulmayacak bir olay olarak futbol tarihine yazıldı. Real Madrid, Juventus, M.City gibi devlerin elenmesi şaşkınlık yarattı. Burada ve UEFA Avrupa Ligi’nde oynanan futbol da parmak ısırttı.
Bu tür maçların ardından ülkemiz futboluyla bağ kurmak için ‘Onların oynadığı futbolsa bizimkine ne ad vereceğiz’ gibisinden birtakım laflar edilirdi. Bu kez böylesi ‘boş laf vecizelerinden’ çok hoşlanan milletin soluğu kesildi, kimse böyle bir manasız muhabbete girişme gücünü kendinde bulamadı.
Kuşkusuz ki bu karşılaşmaları keyif içinde izlerken, gevezelik olsun diye değil ciddiyetle, kendi durumumuzu da düşünmeden edemiyoruz. Bırakın Bayern Münih, Paris Saint Germain seviyelerini çok daha aşağılardaki takımların bile epeyce gerisindeyiz. Hatta Devler Ligi’ni geçin, UEFA’daki takımlar arasında bile ‘Şunu geçebilirdik’ diyebileceğimiz var mı? Shakhtar’dan 4 yiyen Basel’i yenebilecek bir takımımız olduğunu düşünüyor musunuz? M.Başakşehir’i ezip geçen Kopenhag’ın bu başarısının rastlantı olmadığını M.United direnişinde görmedik mi?
Bundan sadece 3,5 yıl önce Beşiktaş gruptaki iki maçta da Leipzig’i yenerek lider olarak çıkarken Porto ve Monaco’yu geride bırakmıştı. Şimdi o Leipzig Devler Ligi yarı finalinde, Beşiktaş ise bir kez daha Şampiyonlar Ligi’ne ne zaman ve nasıl katılabileceğini derin derin düşünmek zorunda…
***
Bizim neyi anlamadığımızın ve yapamadığımızın en çarpıcı örneğini Leipzig oluşturuyor. Bir proje takımı sadece 10 yılda zirveye ulaşırken elbette ki maddi açıdan da alabildiğine güçleniyor. Dolayısıyla bilinçli ve planlı bir çalışma sonucunda istediklerini fazlasıyla elde etmiş olacaklar. Sonrasında da bunu sürdürmek onlar için zor olmayacak.
Biz yıllardır yabancı oyuncu sayısından başlayan bir yığın gereksiz işle uğraşırken sadece 5 büyük futbol ülkesi değil Portekiz, Rusya bir zamanlar bizim göz diktiğimiz 6.'lık ve 7.'liği kapmış durumda. Belçika, Avusturya, İsviçre gibi ülkeler de önemli bir aşama yaptı. Hollanda zaten her zaman bizden yukardaydı. Ukrayna da oralardaki yerini korumayı başarıyor. Arkamızdaki ülkelerden Danimarka, Çek Cumhuriyeti, İskoçya gibi ülkeler bizi geçme potansiyeline sahip. Kısacası, tam anlamıyla tepetaklak bir gidişat içindeyiz.
Şampiyonumuzun Devler Ligi’ne doğrudan katılabilme olanağını gerçekte kaybettik ama birtakım durumlara göre 2021-2022 sezonunda da böyle bir şansımız olabilir. Sonrasında daha berbat bir düşüş bizi bekliyor. Uğur Meleke kardeşimizin aylar önce yazdığı, artık rakiplerimiz Belçika-Hollanda filan değil Kıbrıs Rum Kesimi durumu çok çabuk gerçekleşiyor. Böyle gidersek, 20.'liğe doğru yol alacağız.
Hal böyleyken biz çok yanlış işler peşindeyiz. Küme düşmenin kaldırılması feci bir karar! Bunun yol açacağı sorunlar ve öteki hatalarımız, futbolumuzu tam olarak bir batağa saplayacak kadar ağır sonuçlar verecektir. Bitmez tükenmez iç kavga, yayıncı kuruluşla yaşananlar, Özkaynak düzeni ve oyuncu yetiştirme konusunda söylenen yalanlar geleceğimizi karartıyor. Milli Takımın Avrupa Şampiyonası'na katılma hakkı kazanmış olması, bunların üstünü örtmeye yetmez!
***
Bu kapkara tablo içinde tek ışık Cüneyt Çakır. Memleket dahilinde hemen herkesin ne kadar kötü bir hakem olduğunu kanıtlamaya çalıştığı Çakır, Devler Ligi’nde ülkemizi temsil eden tek kişi. Bu açıdan, futbolumuzun zirvesinde onun bulunduğunu söylemek de hiç abartı olmaz.
Bizim berbat bir hakem olarak göstermeye çalıştığımız, sürekli birtakım hakaretlerle aşağıladığımız Çakır’ı, UEFA’nın önemli maçlarda görevlendirmesini nasıl yorumlamak gerekir acaba? Aslında futbol toplumunun Cüneyt Çakır’la hastalıklı ilişkisi, niçin bu halde olduğumuzu da anlatıyor. Başka ülkelerde onun gibiler baştacı edilip yenileri yetiştirilmeye çalışılırken, biz ne yapsak da hakemliği bıraktırsak diye çırpınıyoruz.
Dünyanın gidişine bu kadar ters yönde duruyorsanız, bugünkünden daha iyi durumda olmanıza da olanak yok demektir.