Doğan Hakyemez yaşamayı hak ediyordu
Beynimin elçisi ayaklarım, ilk kez emirleri “saymaz geliyor”. Laf dinlemez oldu. Tonlarca yük altında sürünüyor! Adımlarım, bir ileri, iki geri, yollar her türlü araba ve insanla tıklım tıklım. Kimse kimsenin umrunda değil, yalnızlığa lanetli, metruk “tatlıcılar gökdelenlerinin” önünden geçerken, sanki “koca metropol” bu caddeye yığılmıştı. Saat 16 civarı korna sesleri çılgınlığında kendimi “Zincirlikuyu Mezarlığı” kapısında buldum. “HER CANLI BİR GÜN ÖLÜMÜ TADACAKDIR” ne kadar gerçek ne kadar doğru ve “BAM DİYE İNSANIN İÇİNE İŞLİYOR” mezarlığın kapısında kocaman harflerle yazan bu cümle, milyonlarca, bina ve gökdelen kapılarından ayıran en önemli cümle. Çünkü her canlı doğduğu gün, ya da o an! Eline, “MEZARLIKTAN İZİN BELGESİ ALMIŞ OLUYOR.” Yaşın kaç olursa olsun, tükettiğin yaşam anları aldığın izin belgesinin süresini azaltıyor! Caminin kapısından girdiğim an yine basketbol ailesi bir araya gelmişti. Türkiye’nin dört bir köşesinde ki, basketbol ailesi “DODO” için bir araya geliyordu. Gözü yaşlı ya da nemlenmemiş tek dost yoktu.
Yorgun ve bitkin bir şekilde Filiz göründü, nice yılların yaşanmışlıkları bir anda kabusa dönüşmüştü! Kontrole giderken, ölümün soğuk yüzü sarıp sarmalayıp “izin gününe noktayı koymuştu”. Elif Şafak’ın “AŞK” kitabının içinde en çarpıcı cümlelerden biri: “Dünyanın en iyi saat ustası Tanrıdır. “O, öyle bir saat ustasıdır ki! Doğum, aşk ve ölüm saatini milimetrik bilir ve gerçekleştirir.” Tik tak, tik tak, hop doğum. Aynen: Tik tak aşk ve: Tik tak, Tik tak ölüm saati.” Hiç yakışmadı, hele spor salonu yerine hastanede kontrole giderken, ameliyat masasında kalmak hiç olmadı, hiç yakışmadı DODO’cum. Seni son yolculuğuna uğurlamaya gelen hiç kimse inanamadı zaten senin izin belgeni doldurduğuna. 9 ay önce aort damarımdan ameliyat olduğumda aradığında; “Zoru başardın. Aramıza hoş geldin. İkinci yaşamın hayırlı olsun” demiştin. Keşke aynı cümleyi ben de sana söyleyebilseydim. Acıttın herkesi ama en çok eşin Filiz’i ve kızların Burcu ile Deniz’i… O kadar çok dostun ve arkadaşın var ki, en çok şu demem mümkün değil! İsim yazsam, başkalarını kırar mıyım bilemem! Ancak Aydın Örs ve Alaattin Yakan’ı hiç böyle ağlarken görmemiştim. Bir de Murat Murathanoğlu…
Önemli not: Sen o günde; hepimizi acılarla baş başa bırakırken, seni yalnız bırakan biri vardı! Maddi, manevi sana borçlu biri, hem de herkesin tanıdığı biri acaba neden gelmedi? Yoksa utandı mı? O anlarda seninle karşılaşmaktan