'Dolmabahçe'deki stadın sahibi şimdi Beşiktaş değil, Galatasaray olacaktı'
İsmi önce “İnönü” olan, sonra “Mithatpaşa” yapılan, derken yine “İnönü”ye çevrilen, şimdinin “Vodafone Arena”sı yahut “Park”ı olan ama halkın dilinde “Dolmabahçe” diye kalan stadyumun geçmişi hakkında yeni bulduğum bir belge: İstanbul’da Fransız Dışişleri Bakanlığı’nın gözetiminde faaliyet gösteren bir Fransız kuruluşu, stadın bulunduğu araziyi 1923’te Galatasaray’a verdirmek istemiş!
DAHA önce de bazı vesileler ile birkaç defa yazmıştım: Futbol ile hiç alâkam yoktur, sadece birkaç klübün ismini şöyle-böyle bilirim, hepsi o kadar ama spor yazarlarını ve yorumcularını oldum olası kıskanmışımdır!
Neden mi? İster köşe yazarı, ister TV yorumcusu olsunlar işleri gayet kolay, hattâ kolaydan da öte olduğu için! Bilgisayarın başına yahut kameraların önüne geçecek, “Dominico denilen o beceriksizi defansta oynatana ben salak derim! Herif aslında salaktan da öte ya, neyse! Kurtluköy o kaleciyi çok mu aradı allasen? 35 milyon Eeuroyu fazla bulup Hüsrev’i Şinanayka’ya kaptırırsan aha işte böyle dıngıllara kalırsın! Bu başkan olacak herifi de deviremediler bir türlü, yuh ulan beceriksizler, Allah sizin...!” gibisinden sözler edeceksiniz... Dünyanın en iyi oyuncusuna “yeteneksiz”, en başarılı hocasına da “beceriksiz” demenizi engelleyecek hiçbir kural yok, üstelik fanlarınız bütün kerametlerinizi zaten huşû içerisinde dinleyecekler!
İŞİN ZOR TARAFI DA VAR
Kıskanmamın sebebi bu işin okuma, araştırma, vesaire gibi yorucu faaliyetlere ihtiyaç göstermeyen tek iş olması! Gerçi futbol yorumculuğunun da zor tarafı var; düzinelerle oyuncunun isimlerini, geçmişlerini ve falanca maçta ne yapıp ettiklerini hatırınızda tutmaya mecbursunuz ama zorluğun böylesine can fedâ...
Dedim ya, futboldan anlamıyorum, heves de etmiyorum, bu konuda yazıp konuşanlara işlerini hiç zahmet çekmeden yapabildikleri için haset duyuyorum fakat arşivlerde çalışırken yahut gazete kolleksiyonlarını tararken şimdiye kadar ortaya çıkmamış belgelere yahut haberlere rastlayınca heyecanlanıyorum...
Bugün, işte futbolla, daha doğrusu Galatasaray ile ilgili yeni bulduğum iki ayrı belgeyi yayınlıyorum.
Belgelerden ilki, şimdi Beşiktaş Klübü’ne ait olan Dolmabahçe’deki stadyumun arazisini Beşiktaş’tan önce Galatasaray’ın talep etmesi hakkında...
‘MUHTEŞEM STAD’ HAYÂLİ
Ama, talebi klüp değil, 1913’te Fransız Dışişleri Bakanlığı’nın gözetiminde kurulan “Comité France Orient”, yani “Fransız-Şark Komitesi”nin Türkiye delegesi André Lacroix yapıyor. Büyük Millet Meclisi Hükümeti’nin o sırada hâlen işgal altında bulunan İstanbul’daki diplomatik temsilcisi Adnan Bey’e, yani Halide Edib’in kocası Adnan Adıvar’a 6 Ocak 1923’te bir mektup gönderen Lacroix spor işleri ile de meşgul olduğunu, Fransız federasyonlarının ve hükümetinin desteği ile Türk klüplerine yardıma çalıştığını anlatıyor. Lacroix daha sonra sözü “büyük bir klüp” diye bahsettiği Galatasaray’a getiriyor, o zamana kadar entellektüeller ve meşhur sporcular yetiştiren klübün bir stada sahip olamadığı için artık “felç geçirdiğini” söylüyor ve Dolmabahçe’de, Gazhane’nin arkasında bulunan, eski veliahd Yusuf İzzeddin Efendi’nin vârislerine ait olan ve aile adına Sâbık Maliye Bakanlarından Tevfik Bey tarafından bahçıvanlara kiralanan arazinin üzerinde “muhteşem bir stadyum” inşa etmesi için Galatasaray’a kiralanması konusunda Adnan Bey’in yardımını istiyor.
ACABA NEDEN VERİLMEDİ?
Arşivde, André Lacroix’nın mektubu ile aynı dosyada bulunan bir diğer belge, Adnan Bey’in bu talebi yerine getirebilmek maksadıyla üç gün sonra, 9 Ocak 1923’te eski Maliye Nazırı Tevfik Bey’e bir mektup gönderip Lacroix’nın isteğinden bahsettiğini gösteriyor ama daha sonra ne olduğu, Galatasaray için yapılan bu talebin niçin hayata geçirilmediği konusunda herhangi bir kayda henüz rastlamadım.
Fransızlar’ın isteği kabul edilip Dolmabahçe’deki arazi Galatasaray’a verilmiş olsa idi stadyumların sahipliği konusunda ne varsa herşey şimdi nasıl tersyüz olurdu, bir tahmin edin...
Futbol tarihimiz hakkında yazının başında sözünü ettiğim diğer belgeyi de bu sayfadaki kutuda okuyabilirsiniz...
DEVLETTEN 700 LİRA BORÇ İSTEYEN GS’YE İSMET PAŞA’DAN İKİ KELİMELİK CEVAP: ‘PARA YOKTUR!’
BAŞBAKANLIK Cumhuriyet Arşivleri’nde 30-10-144-34-18 numarada muhafaza edilen bir belge, Galatasaray’ın 1924 Kasım’ında maçlardan elde edeceği meblâğdan ödemek üzere devletten 700 lira borç istediğini ama zamanın başbakanı İsmet Paşa’nın sadece iki kelime ile cevap verdiğini ve “Para yoktur!” dediğini gösteriyor.
SPOR TARİHÇİLERİNE İŞ DÜŞÜYOR
Belge, Millî Takım’ın 31 Ekim 1924’te oynanacak maç için Moskova’ya gitmeye hazırlandığı, Galatasaray’ın bu karşılaşma için bazı taahhütlerde bulunup borçlandığı ama müsabakanın ertelenmesi üzerine borcunu ödeyemediği ve haciz tehdidi altında bulunduğu yazılı. Klüp bunun üzerine Maarif’e, yani Millî Eğitim Bakanlığı’na telgrafla başvurup 700 lira borç istiyor, zamanın Maarif Vekili Vâsıf Bey konuyu Başbakanlık’a aktarıyor ama “Para yoktur!” cevabını alıyor!
Vâsıf Bey, Başbakanlık’a 5 Kasım 1924’te gönderdiği yazıda şöyle diyor:
“...Galatasaray Spor Klübü Riyaseti’nden bir telgraf aldım. Bunda, Millî Takım’ın Moskova’ya hareketi sebebi ile 31 Teşrinevvel’de (Ekim’de) icrası mukarrer iken (oynanmasına karar verilmişken) teehhür eden (ertelenen) maçtan dolayı klübün taahhüdâtını ifa edememesi (taahhütlerini yerine getirememesi) neticesinde dâyinler (alacaklılar) tarafından klüp eşyasının ve kupalarının haczine teşebbüs edileceği tarzında tehditlere maruz kaldıkları zikredilerek yedi yüz lira kadar bir meblâğ ile muavenet (yardım) istirhamında bulundukları dermiyan olunuyor (ileri sürülüyor). Maç hasılatından tediye edilmek (ödenmek) üzere taahhüt ettikleri bu masrafı itaya (ödemeye) klübün vaziyet-i maliyesi (malî durumu) gayrımüsait bulunduğuna ve Millî Takım’ın hükümetçe Moskova’ya i’zâmı (gönderilmesi) tensip edilerek maçın adem-i icrası (oynanmaması) bir emrivâki olduğuna göre bu paranın itâsına (verilmesine) müsaade-i devletlerini arz ve rica eylerim”.
Belgenin altında yeralan Başbakanlık’a ait notta önce “Para yoktur”, ardından da “Maarif Kalem-i Mahsusu’na mâlûmat” yani “Milli Eğitim Özel Kalemi’ne bilgi” yazılmış...
Galatasaray’ın eşyaları ile kupalarının haczedilip edilmediğini ortaya çıkartmak, artık spor tarihçilerimize düşüyor. (Habertürk)