Dopinge karşı doğru ödül sistemi!
Türkiye Dopingle Mücadele Komisyonu Genel Koordinatörü Prof. Dr. Rüştü Güner, dopingle mücadelede en önemli konunun, doğru ödül sistemi olduğunu söyledi.
2012 Londra Olimpiyat Oyunları'nda altın madalya kazanan milli atlet Aslı Çakır Alptekin'e, doping yaptığı gerekçesiyle 8 yıl men cezası verilmesiyle yeniden gündeme gelen konuyla ilgili olarak AA muhabirine açıklamada bulunan Rüştü Güner, "Dopingle mücadele için, başarıda süreklilik ödüllendirilmeli" dedi.
Tek bir şampiyonluğa verilen yüksek ödül rakamlarının, sporcuları yasal olmayan madde kullanımına yönlendirebildiğini kaydeden Güner, şu ifadeleri kullandı: "Ben, başarıda istikrarın, sürekliliğin ödüllendirilmesinden yanayım. Çok basit bir örnek; 2013 Akdeniz Oyunları'nda elde edilen bir şampiyonluğun ödülü, bir Avrupa Şampiyonasıyla aynıydı. Verilen rakam da o zamanın parasıyla 350 bin lira civarındaydı. Bu gerçekten genç bir sporcu için önemli rakam. O dönemde dopingli çıkan bazı sporcularla yaptığım görüşmelerde, 'O para benim hayatımı kurtaracak. Doping yapmasaydım da ne yapsaydım hocam' ifadelerini kullanmışlardı. Düşünün, kazanabileceği ödül, benim profesör olarak 10 yıllık maaşıma denk geliyordu."
"Yapanın yanına kar kalmamalı"
Prof. Dr. Güner, doping yaptığı tespit edilen sporculara verilen ödüllerin, mutlaka geri tahsil edilmesinin de güçlü bir mesaj olacağını vurguladı.
Gerekirse haciz yoluyla tüm ödüllerin geri alınması gerektiğini aktaran Güner, "Dopingden ceza alan bazı sporcuların ödüllerinin geri tahsil edilmediği konuşuluyor. Ben bir vatandaş olarak suç işlediğim zaman, o suçun parasal karşılığı benden alınıyorsa, sporcu da işlediği suçun cezasını çekmeli. Sporcular arasında, 'yapanın yanına kar kalıyor' tartışması da var. Yapanın yanına kar kalmamalı" değerlendirmesinde bulundu.
Doping cezası alan sporculardan, kazandıkları ödüllerin geri tahsil edilip edilmediği bilgisinin kamuoyuyla paylaşılması gerektiğini dile getiren Güner, "Yoksa sporcular farklı şeyler düşünmeye başlayacak. Örneğin Aslı Çakır Alptekin, hem devletten hem sponsorlarından ödüller aldı. Ödüllerinden hiçbiri geri istenmezse, diğer sporcular büyük bir adaletsizlik olduğunu düşünecekler. Bence, sponsorlar da imajları zedelendiği için tazminat istemeliler. Bunun örneği, ABD'li efsane bisikletçi Lance Armstrong'dur. Sponsorları kendisinden yüklü bir tazminat talep etmiştir" ifadelerini kullandı.
WADA'nın IAAF'a önerisi
Rüştü Güner, Dünya Dopingle Mücadele Ajansı'nın (WADA), Uluslararası Atletizm Federasyonları Birliği'ne (IAAF) yaptığı, belli sayıda dopingli sporcusu çıkan ülkelere süreli men cezalarının verilmesi önerisini doğru bulduğunu söyledi.
Uygulamaya konulması durumunda, IAAF tarafından ülke federasyonlarına uluslararası organizasyonlara katılım yasağı getirilebileceğine dikkati çeken Güner, sözlerini şöyle sürdürdü: "Ben bu öneriyi uygun buluyorum. Bu durum, bazı ülkelerdeki dopingle mücadele çalışmalarını tetikleyecektir. Dopingle mücadele çalışmaları çok zayıf olan ülkeler var. Bu öneri ülkelerin daha yoğun mücadele vermelerini gerektirecektir. Türkiye'nin ise bu konuda riski yoktur. Dopingle mücadele konusunda Türkiye, özellikle 2013 yılından bu yana yaptığı tüm faaliyetlerde, uluslararası kuruluşların, özellikle IAAF'in ve WADA'nın takdirlerini almaktadır. Şu andaki göstergeler, takdirle karşılandığımız ve örnek gösterildiğimiz yönünde. Bu konuda zaten nisan ayında Norveç ve WADA ile üçlü ortaklaşa mücadele anlaşması da imzaladık. Hatta çevremizdeki ülkelerle de aktif olarak birlikte çalışmalar yapmayı hedefliyoruz."
"Biyolojik pasaport, en önemli dopingle mücadele yöntemi olacak"
Rüştü Güner, sporcuların vücutlarındaki biyolojik değişimlerin düzenli olarak kaydının ve takibinin yapıldığı sporcu biyolojik pasaport uygulamasının, dopingle mücadelede en önemli yöntem olduğunu vurguladı.
"Sporcu biyolojik pasaportu, önümüzdeki yılların en önemli dopingle mücade yöntemi olacak" diyen Güner, "Şu anda sporcu biyolojik pasaportunun hematolojik ve stereoid modülleri doping kontrollerinde aktif olarak kullanılmakta. Önümüzdeki dönemde endokrin ve genetik modüller de devreye sokularak, doping kullanımının tamamen önüne geçilmesi hedefleniyor. Doping kullanımında zaman aşımı süresinin 10 yıla çıkarılması da bir başka önemli adım. Gelecek yıllarda geliştirilecek olası yeni analiz teknikleri, doping tespitini uzun bir döneme yayabilecek. Bu da önemli bir caydırıcılık anlamı taşıyor" şeklinde görüş belirtti.
Sporcu biyolojik pasaport takibiyle, kan değerleri ve vücuttaki bazı değişikliklerin, hangi maddenin kullanıldığına işaret ettiğini anlatan Güner, sözlerini şöyle tamamladı: "Doping maddesinin kendisi vücuttan uzaklaşsa bile, vücutta bıraktığı biyolojik etkiler devam ettiği için, sporcu bu biyolojik bulguların doping dışındaki nedenlerle oluşmadığını bilimsel olarak ispatlayamadığı sürece, doping yapıldığı yüzde 100'e yakın bir şekilde saptanabiliyor. Şu ana kadar 100'e yakın sporcu biyolojik pasaport takibiyle doping suçlaması ile karşı karşıya kaldı ve hiçbir sporcu da bu bulguların doping olmadığı konusunda bilimsel bir açıklama getiremedi. Bu da sporcu biyolojik pasaport sisteminin güvenilirliğini artıran çok önemli bir gösterge."