Dumlupınar seri katilleri kimler ve isimleri nedir? Belgesel izle
Acun Ilıcalı'nın yeni platformu Exxen'de programlar belli olmaya başladı. Dumlupınar seri katilleri belgeseli Exxen'de yayınlanacak. Bununla birlikte izleyici kitlesi Dumlupınar seri katilleri belgeseli ne zaman yayınlanacak. oyuncu kadrosunda kimler olacak, exxen de mi yayınlanacak, ücretli mi olacak, kaç bölüm yayınlanacak? Dumlupınar seri katilleri belgeseli kaç bölüm, kaç saat ve konusu ne olacak? İşte tüm detaylar...
İddialara göre, 1 Ocak'ta yayınlanması beklenen Exxen'de Dumlupınar seri katilleri belgeseli yayınlanacak haberleri gündeme geldi. Bilgileri henüz yayınlanmadı. Kısa zaman içinde yayınlanması bekleniliyor. Yayınlandığı zaman detaylar haberimizde yer alacak.
Ted Bundy
Theodore Robert Bundy (24 Kasım 1946 - 24 Ocak 1989), Amerikalı seri katil ve tecavüzcü. 1974 ve 1978 yılları arasında (cinayetlerine muhtemelen 1970 öncesinden başladığı tahmin ediliyor), Amerika Birleşik Devletleri'nin çeşitli yerlerinde çok sayıda genç kadını kaçırmış, tecavüz etmiş ve öldürmüştür. Kurbanlarının kesin sayısı bilinmeyen Bundy, 10 yılı aşkın inkar süreci sonunda 1989'da infaz edilmeden önce, 1974 ve 1978 arasında yedi eyalette işlediği 30 cinayeti itiraf etti. Gerçek kurban sayısı bilinmiyor ve muhtemelen daha yüksek. Bundy, sıklıkla Amerikan seri katillerinin öncül örneği olarak kabul edilir. Gerçekten de seri katil terimi ilk defa onu tanımlamak için ortaya atılmıştır.
Bundy'nin bir sosyopat olduğu düşünülmektedir. İşlediği vahşi cinayetlere rağmen eğitimli, etkileyici ve kibar bir genç adam olarak tanımlanır.
Bundy, kurbanların ve toplumun güvenini kazanmak için yakışıklı ve karizmatik oluşunu kullandı. Kurbanlarını genelde sopayla döverek, boğarak ve/veya tecavüz ederek öldürmüştür. Kurbanlarını tenha yerlere götürmeden önce halka açık yerlerde, yaralanma veya sakatlık taklidi yaparak veya bir otorite figürünü (polis vb.) taklit ederek yaklaşırdı. Bazen kurbanlarını öldürüp bıraktığı yeri tekrar ziyaret ederek vahşi hayvanlar ve çürüme nedeniyle tanınmayacak hale gelen cesetlerle cinsel eylemler gerçekleştirirdi. En az 12 kurbanın başını kesti ve kafataslarını dairesinde hatıra olarak sakladı.
1975'te Bundy, Utah'ta adam kaçırma ve ırza tecavüz girişiminde bulunduğu nedeniyle ilk kez hapsedildi. Daha sonra, birkaç eyalette çözülmemiş cinayetlerde giderek uzayan şüpheliler listesine girdi. Colorado'daki cinayet suçlamalarıyla yüzleşerek iki dramatik kaçış tasarladı ve 1978'deki son yakalanmasından önce Florida'da saldırılar gerçekleştirdi. Florida cinayetleri için, iki ayrı davada üç ölüm cezası aldı. Bundy, 24 Ocak 1989'da Raiford, Florida'daki Florida Eyalet Hapishanesinde elektrikli sandalyede idam edildi.
Pedro Lopez Monsalve
Pedro Alonso López (d. 8 Ekim 1948, Santa Isabel), “Andes Canavarı” lakabıyla tanınan seri katil. 1970'li yılların sonunda ve 80'li yılların başları boyunca Güney Amerika (Kolombiya, Peru ve Ekvador)'da üç yüzün üzerinde çocuğa tecavüz etmiş ve öldürmüştür. López bu üç ülkede öldürdüğü bu genç kızların her biri için bir aydan daha az hapis yatmıştır.
1980 yılında dokuz ile on iki yaşları arasındaki López'in öldürdüğü 53 çocuğun cesetlerinin toplu mezarı polis tarafından bulunmuştur. 1983 yılında Ekvador'da 110 genç kızı tek başına öldürmekten suçlu bulunan seri katil, komşu Peru ve Kolombiya'da kayıp 240 çocuğun daha katili olmakla itham edilmiştir. Yeniden cinayetler işleyeceğine dair yemin etmesine rağmen 1998 yılında Ekvador hükûmeti tarafından serbest bırakılmış ve Kolombiya'ya sürgün edilmiştir. 1999 yılı Ocak ayında yapılan bir röportajda, kendini "yüzyılın adamı" olarak tarif etmiştir ve "iyi davranış" sergilediği için serbest bırakılması gerektiğini söylemiştir.
Pedro hakkındaki pek çok bilgi foto muhabiri Ron Laytnerın 1994 yılında López ile hücresinde yaptığı röportajdan edinilmiştir. López hakkında haberler ilk olarak 13 Temmuz 1980'de Chicago Tribune'de yayımlanmıştır. 21 Temmuz 1980 tarihinde Toronto Sun ve Sacramento Bee basınında daha sonra da pek çok Amerikan basınında haberleri yer almıştır.
Ed Gein
Edward Theodore Gein (27 Ağustos 1906 – 26 Temmuz 1984), Amerikalı katil ve mezar hırsızı. Cinayetleri birçok filme ilham kaynağı olmuştur: Sapık (1960), Teksas Testere Katliamı (1973) ve Kuzuların Sessizliği (1991) en bilinen örnekleri.
Ed Gein dört kişilik bir ailede büyür: alkolik bir baba, dominant ve aşırı dindar bir anne ve abisi Henry. Annesinin kendisine olan etkisi çok büyüktür. Babası ve abisinden sonra, 1945’te annesi de vefat ettiğinde, Ed dünyada tek başına kalır.
Bu yalnızlık, insanların zaten garipsediği Gein’i, iyice deliliğe iter. Merhum annesini tekrar diriltebilmek için, anatomi bilimini incelemeye başlar ve mezarlıklardan çaldığı cesetler üzerinde öğrendiklerini uygulamaya koyulur. Kendisini özellikle büyüleyen, kadın vücududur.
Annesini diriltmeyi başaramadığını anlayınca, annesinin yaşında bir kadının cesedinin derisini yüzmeye karar verir ve arada sırada bu deriyi (annesinin eski elbiseleriyle birlikte) elbise niyetine giyer.
Hayatı boyunca cinsel ilişkide bulunmamış olan Gein, kadınlara karşı hissetiği karmaşık duyguları pek anlayamaz ve bir kadın olma isteği geliştirir. İlk başlarda kendi kendini hadım etmeyi düşünen Gein, bir kadın derisinin kendisini yeterince kadınsı gösterdiğine inanarak, bu düşüncesinden vazgeçer. Kadın vücutlarına duyduğu isteği gitgide daha da büyüyen Gein, bir süre sonra sadece mezarlardan ceset çıkarmakla kalmaz, 1954 yılından itibaren bir cinayet işlemeye karar verir ve kurbanını annesinin öldüğü yaştan seçer.
Deri işlemesinde gün geçtikçe daha da hamaratlaşan Gein, bir süre sonra meme uçlarından kemer, kafatasından bardak ve diğer süs eşyaları yapmaya koyulur.
İlk cinayetinden sonra kasabanın şerifi Ed Gein’in izini bulur ve tutuklar. Evde arama yapan polis, birçok kadavra, insan dudaklarından yapılmış kolyeler ve diğer garip nesnelerle karşılaşır. Gein’in birden çok daha fazla cinayet işlemiş olması gerektiğini düşünür ama daha sonra yapılan incelemelerle bu ceset parçalarının yakındaki mezarlıktan çıkarılan yaşlı kadın cesetlerinden kesildiği anlaşılır. Gein, ölü sevicilik ve yamyamlık gibi suçlamaları şiddetle inkar eder: kendisine göre cinayetleri sadece evini süslemek için işlemiştir.
Doktorlar Gein'e kronik şizofreni tanısı koymuşlardır. Ayrıca yaptıklarından yola çıkarak, onun, gizli eşcinsel olabileceği de düşünülmüştür.
Deli raporu sayesinde hapse konulmayan Gein, geri kalan hayatını ıslahevlerinde geçirir ve 1984 yılında 77 yaşında uzun zamandır çektiği kanser hastalığı sonucu yaşamını yitirir.
Albert Fish
1875 yılında babasının ölümünden sonra, kimsesiz çocukların bakıldığı bir çocuk bakımevine yerleştirilen Albert Fish, 7 yaşına kadar kaldığı bu kuruma uyum sağlayamadığı için ruhsal yapısı bozuldu. Annesinin yanında cinsel istismara uğradıktan sonra aşırı baş ağrılarından yakınan Albert Fish, lise öğreniminin ardından bir yandan gezip bir yandan geçici işlerde çalışmaya başladı. 1882 yılında eşcinsel eğilimleri ortaya çıktı. Küçük suçlara bulaşan Fish, 1910 yılında ilk kez cinayet işledi. Çeşitli sapkınlıklara olan ilgisi giderek artıyordu. Dine olan eğilimi belirginleşti.
Genellikle küçük ve savunmasız çocukları kurban seçen Albert Fish, cinayetlerinde mutlaka işkenceler uyguluyor, tecavüz ediyor, etlerini yiyor, kurbanlarına acı çektirmekten büyük zevk duyarak, bunları din adına yaptığını düşünüyordu. 1920 yılına kadar yaklaşık 15 cinayet işlediği varsayılmaktadır. Seri katil, aynı zamanda kendi kendisine de çeşitli işkenceler uyguluyor, kendi idrarını içip, çivili sopayla kendini dövmek, kasıklarına iğne batırmak gibi cinsel ve fiziksel işkencelerle kendi günahlarını cezalandırdığına inanıyordu. İşkence yaptığı ve öldürdüğü çocukları "Tanrı'ya verilen kurbanlar" olarak düşünüyordu.
1898'de evlendi ve 6 çocuk sahibi oldu. Karısının başka biriyle kaçarak kendisini terk etmesinden sonra başka kadınlarla da birlikte oldu. "Gri Adam", sürekli adres değiştirdi, her gittiği yerde yüzlerce çocuğu taciz etti ve bazılarını öldürdü.
1928'de Budd ailesiyle yakınlaşan Fish, onların güvenini kazandıktan sonra küçük kızları Grace Budd'ı, yeğeninin doğum günü eğlencesine götürmek bahanesiyle kaçırarak boş bir eve götürdü. Grace'in cesedini parçalayan Fish, bazı parçaları kaldığı pansiyona getirdi ve 9 gün boyunca hiç dışarı çıkmadan bu parçaları pişirip yiyerek mastürbasyon yaptı. Daha sonra kaçmaya başlayan Fish, 1934 yılında kendi hatası yüzünden, kendisini yakalamayı kişisel bir konu haline getiren polis William King'in eline düştü. "Brooklyn Vampiri", Budd ailesine, kızlarını nasıl öldürüp yediğini anlatan mektuplar göndermesi nedeniyle yakalandı.
1935 yılında yargılanmasının sonunda deliliğine kanaat getirildiyse de elektrikli sandalyede idam cezasına çarptırıldı. Kararı duyunca "Hiç tatmadığım bu büyük zevki tatmaktan mutlu olacağım" dedi. Albert Fish'in idam cezası, 16 Ocak 1936 tarihinde Sing Sing Hapishanesi'nde bir elektrikli sandalyede gerçekleşti.
Aileen Wuornos
Aileen Carol Wuornos (d. 29 Şubat 1956, Rochester, Michigan – ö. 9 Ekim 2002, Florida Eyalet Cezaevi, Bradford County, Florida), ABD'nin en ünlü kadın seri katillerinden biri olarak görülen hayat kadını. 1989-1990 yılları arasında cinsel ilişkiye girdiği bazı kişileri öldürdüğü, ve cesetlerini ormanda sakladığı ortaya çıkmıştır. 7 kişiyi öldürdüğü iddia edilse de, iki kişinin cesedi bulunamamış ve 5 kişiyi öldürmekten yargılanmıştır. Aileen Wuornos'un annesi Diane Wuornos, babası ise Leo Dale Pittman'dır.
Çoğu kişiye göre Amerika’nın ilk kadın seri katili, çoğu kimseye göre de yalnızca şiddet gördüğü için vahşileşen bir kurbandır. Kişilik gelişiminde "Nurture" çıkmazının etkisi söz konusu olduğunda, bariz bir biçimde bu durumun, yani yetiştirilme şartlarının olağan dışılığını ispatlayacak bir hayatı olmuştur.
Anne babası doğmadan önce boşanır. Babası daha sonra çocuk tacizinden suçlu bulunur ve hapishanede kendini asar. Aileen henüz 6 aylıkken annesi bir not bırakıp çeker gider. Büyükannesi ve büyükbabası bakımını üstlenir. Ancak 13 yaşındayken tecavüze uğrar, gayri meşru bir çocuk dünyaya getirdiği için o evden de kovulur. Hayatta kalmak için hurda bir arabada barınır, para için fahişeliğe başlar, uyuşturucuya alışır, çoğu zaman da ortalıkta sarhoş olarak gezer. Yine de 20 yaşındayken 70 yaşında bir adamla evlenmeyi başarır ama kocasını bastonla dövdüğü için evliliği sadece bir ay sürer.
Nihayet 1986 yılında hayatının aşkı Selby Wall adında bir lezbiyenle karşılaşır. 4 sene beraber yaşarlar. Ancak Wuornos'a en son darbeyi de sevgilisi vurur ve yakalandıktan sonra aleyhine tanıklık eder.
Mahkeme kararıyla Aralık 1989 ve Kasım 1990 arasında toplam 5 kişiyi öldürmekten suçlu bulunur ve ölüme mahkûm edilir. Rivayete göre, kararı duyunca "Ben masumum. Umarım size de tecavüz ederler bok çuvalları" diye bağırmıştır.
Önceleri öldürdüğü insanların kendisine saldırdığını öne süren Wuornos, idamdan hemen önce ise "Yaptığım her şeyin altında korkunç bir öfke yatıyor. İdam edilmem gerek çünkü eğer hapisten çıkacak olursam yine cinayet işlerim." diyerek suçunu itiraf etti.
Wuornos, 9 Ekim 2002 Çarşamba günü idam edilmiştir.
2003 tarihli Monster filmi dışında 1993 yılında New York Film Festivali'nde bir bölümü gösterilen Aileen Wuornos: The Selling of a Serial Killer isimli belgesele de konu olmuştur.
H. H. Holmes
Herman Webster Mudgett (16 Mayıs 1861 – 7 Mayıs 1896), daha çok Dr. Henry Howard Holmes lakabıyla bilinen, kayıtlara geçmiş ilk Amerikalı seri katildir. 1893 Şikago Dünya Fuarı zamanında Chicago'da zihninde kurduğu cinayetleri işlemek için özel tasarladığı bir otel açtı. Dördü kesinleşen itiraf ettiği 27 cinayet olmasına rağmen, öldürdüğü insan sayısı 200 civarındadır. Bilinmeyen sayıda pek çok kurbanını "Dünya Fuarı" otelinden birkaç kilometre uzaklıkta bulunan 1893 Şikago Dünya Fuarı'ndan almıştır.
H. H. Holmes'in cinayetleri o dönemin en çok konuşulan konularından biri oldu ve William Randolph Hearst'ın gazetelerinde dizi halinde yayınlandı. 2003 yılında Erik Larson bu cinayetleri konu alan "The Devil in the White City: Murder, Magic, and Madness at the Fair That Changed America" isimli çok satanlar listesine giren bir kitap yazdı. Holmes'in hikâyesi öncesinde de David Franke'in "The Torture Doctor (1975)", Harold Schechter'in "Depraved: The Shocking True Story of America's First Serial Killer (1994)", ve Herbert Asbury'nin "The Monster of Sixty-Third Street of Gem of the Prairie: An Informal History of the Chicago Underworld (1940)" eserlerinde işlendi.
Andrei Cikatilo
Andrey Romanoviç Çikatilo (Rusça: Андрей Романович Чикатило; Ukraynaca: Андрій Романович Чикатило; 16 Ekim 1936 — 14 Şubat 1994), Ukrayna doğumlu Sovyet seri katil. 1978-1990 yılları arasında 53 kesinleşen cinayet işlemiştir. Ekim 1992'de 52 kişiyi öldürmekten suçlu bulunmuş (kendi itirafına göre 56 cinayet teşebbüsünde bulunmuş ve bunların 53'ü cinayetle sonuçlanmıştı) ve 14 Şubat 1994'te kafasına kurşun sıkılarak infaz edilmiştir.1963 yılında Tatyana adlı kız kardeşinin dostu Faina ile evlendi. 1970'te Rusça ve edebiyat öğretmeni olarak çalışmaya başladı. 1978'de ailesiyle Şahtı, Rostov Oblastı'na geçip eğitmen olarak çalıştı. 22 Aralık 1976'da ilk kurbanı, 9 yaşında bir kız olan Yelena Zakotnova'yı öldürdü. 1984'te cinayet zanlısı olarak tutuklanır; ancak kan grubu tahlilinde yapılan hata sonucunda idam edilmekten kurtulur. Andrey Çikatilo, 25 yıllık hayat arkadaşı Faina Çikatilo ile evliliğini aksatmaz, torunlarının güler yüzlü dedesi olarak bilinir. Aynı zamanda Komünist Parti üyesi olan Çikatilo'nun edebiyat ve mühendislik fakültelerinden çifte diploması bulunmaktadır.
Çikatilo, 50'den fazla kadın ve çocuğu vahşice doğrayıp kanını içmesi bir yana; dillerini, mahrem yerlerini kesip yemesiyle akıllarda kalmıştır. 20 Kasım 1990'da, son cinayetten iki hafta sonra tutuklandı. 14 Şubat 1994'te kafasına sıkılan tek kurşunla öldürüldü.
Elizabeth Bathory
Elizabeth Báthory, (7 Ağustos 1560 - 21 Ağustos 1614), Macar seri katil.
Báthory, kendinden "Kanlı Kontes" olarak bahsettirmiştir. Kocası öldükten sonra büyücülükle uğraşmaya başlamıştır. At ve türevleri hayvanların kurban edildiği ayinlere katıldığı da söylenmektedir.
40 yaşına geldiğinde, yaşlanıp güzelliğini kaybedeceği telaşına düşen "Kanlı Kontes", bir gün hizmetkarı olan genç bir kızın saçlarını tararken canını acıtması üzerine ona öyle bir tokat atmıştır ki, genç kızın yüzünden düşen bir damla kan Kontes'in ellerine dökülmüştür. Kontes bu kanla, kızın gençliğini ve güzelliğini aldığını zannetmiş ve uşağına emir vererek kızın bütün kanını bir küvete doldurtup "kan banyosu" yapmıştır.
Sonrasında iyice yoldan çıkan Kontes, 612 bakire kızı kaçırtıp, bu kızlara tepesinden asılı bir kafeste, işkence çektirmiş; kafesten akan kanlarla ise duş almıştır.
Yaptıkları anlaşılan Báthory hücreye kapatılmış, 1614 yılında ise hücresinde ölü olarak bulunmuştur. Şizofreni hastasıdır.Aynı zamanda Bram Stoker'in Dracula isimli romanının, III. Vlad'dan sonraki en büyük esin kaynaklarından birisidir.
Ayrıca kanlı kontes olarak da bilinen Madam Bathory'nin küçüklükte yaşadığı öne sürülen bir rivayet vardır Bathory annesiz ve babasız amcasının evinde yaşamaktadır Bathory küçüklükte kişilik bozukluğu yaşamıştır bunun sebebi amcasının ve yengesinin işkenceye düşkün insanlar olması ve küçük kız Bathory önünde bir adamı işkence için bir atı ikiye bölüp içine o adamı soktukları ve yine Bathory'nin önünde bu atı tekrar diktikleri ve bugünden sonra Bathory'nin işkenceye meraklı normal çocukların oynadığı oyunlardan uzak ve herkesin yapmaya korktuğu bazı uygulamaları vardır bu yüzden madam Bathory küçüklükten gelen bir kişilik bozukluğu yüzünden ruhsal olarak üzerine sıçrayan kanın onu güzelleştirdiğini düşünmektedir.
William Bonin
William Bonin veya bilinen adıyla The Freeway Killer (8 Ocak 1947 - 23 Şubat 1996), bir kamyon sürücüsü ve seri katil. Sırf zevk için erkek kurbanlarına tecavüz etmiş ve öldürmüştür. Son beş ayında, tutuklandıktan kısa süre sonra kendini asmış olan, kolay etkilenebilen Vernon Butts'dan yardım görmüştür.
William Bonin, 5 Ocak 1982'de 10 genç erkeği tecavüz ve öldürmek suçundan ölüme mahkûm edilmiştir. Hiçbir pişmanlık belirtisi göstermeyen Bonin'in en azından 21 kişiyi öldürdüğü tahmin edilir. Bonin, ceza olarak 23 Şubat 1996'da Kaliforniya'da zehirli iğne ile infaz edildi.