Dünya'ya Asteroid yaklaşıyor! Asteroid nedir? Dünyaya asteroit mi çarpacak?
NASA'nın verdiği son dakika haberine göre Dünya'ya asteroid yaklaşıyor. Uzay Dairesi'nin açıklamasına göre dünyaya 5 adet asteroid yaklaşacak. Bu açıklamalardan sonra merak içine girenler Asteroid nedir ve ne nasıl bir şey gibi araştırmalar yaparken Asteroid ne anlama gelir ve görünümü nasıl gibi araştırmalar da yapıyor. Peki Asteroid dünyaya mı çarpacak ve dünyaya çarparsa ne olur? Asteroid yaklaşma anını nasıl izlerim? İşte Asteroid hakkında tüm detaylar...
Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi NASA, bu hafta içerisinde Dünya'ya 5 asteroid yaklaşacağını duyurduktan sonra meraklar artmaya başladıç İşte asteroid hakkında tüm detaylar...
Asteroid nedir?
Asteroid ya da asteroit,yörüngeleri çoğunlukla Mars ile Jüpiter gezegenleri arasında kalan ve görünüm itibariyle yıldızlara benzeyen gök cisimleridir. Haziran 2014 itibarıyle Küçük Gezegen Merkezi (Minor Planet Center) tarafından iç ve dış Güneş Sistemi'nde 1 milyonun üzerinde asteroid olduğu duyurulmuştur. Hatta uydusu olan asteroitler de mevcuttur.
Asteroitlerin keşfi, gezegenlerin matematiksel bir diziye göre sıralandığını öngören (fakat Neptün'ün keşfiyle geçerliliğini yitiren) Titius-Bode yasası sayesinde başlamıştır. Bu formül J. D. Titius tarafından 1766 yılında, J. E. Bode tarafından ise 1778 yılında belirtilmiştir. Formüle göre, Mars ile Jüpiter arasında keşfedilmemiş bir gezegen olmalıdır. 1801'de, formülün öngördüğü uzaklıkta Giuseppe Piazzi tarafından Ceres keşfedilir, ve başlangıçta yeni bir gezegen olarak kabul edilir. Fakat zamanla benzer yörüngelerde başka gökcisimleri de keşfedilir. 1802'de İngiliz bilim adamı Sir William Herschel tarafından 1 Ceres ve 2 Pallas'ı tanımlamak için ortaya atılan kavram, sonradan Mars ve Jüpiter yörüngeleri arasında keşfedilen çok sayıda küçük gökcismini içine almış, ardından Mars'ta daha içte ve hatta Jüpiter yörüngesinden daha dışta yer alan cisimleri de kapsayacak şekilde genişletilmiştir. Asteroit kelimesi Yunanca asteroeidēs (yıldız gibi, yıldız şekilli) kelimesinden gelir.
20. yüzyıl ortalarından itibaren Güneş Sistemi'nin dış sınırlarında henüz saptanamamış çok sayıda gökcisminin bulunabileceği öne sürülmüş ve olası yörünge özelliklerine göre bu cisimleri içine alacak kuramsal Kuiper kuşağı ve Oort bulutu terimleri tanımlanmıştır. 1992 yılında Kuiper kuşağı tanımına uyan ilk cisim (1992 QB1) keşfedilmiş, 2012'ye kadar keşfedilen Kuiper kuşağı cisimleri sayısı 1000'i aşmıştır. Pratik nedenlerle Kuiper ve Oort bulutu cisimlerinin Neptün ötesi cisimler tanımı altında toplanmaktadır. Böylece Güneş çevresinde dönen cisimler genel olarak "gezegenler", "cüce gezegenler", "kuyrukluyıldızlar", "asteroitler" ve "Neptün ötesi cisimler" olarak gruplandırılmaktadır.
İngilizce gökbilim terminolojisinde yakın tarihlerde yaşanan yeni bir gelişme, uzun süredir yaygın kullanımdan kalkmış olan minor planets kavramının yine pratik nedenlerle yeniden canlandırılmaya çalışılmasıdır. Güneş sistemi üyelerinin daha tutarlı bir sınıflamasını yapmak amacıyla atılan bu adım, gezegenler ve meteorlar dışında kalan tüm cisimleri tek bir çatı altında toplamaya dayanmaktadır. Fakat asteroitler ve Neptün ötesi cisimleri kapsayacak şekilde genişletilen bu kavram, Türkçeleştirme açısından sorun yaratmaktadır. Küçük gezegenler şeklinde Türkçeye çevrilebilecek olan minor planets tanımı, "asteroit" sözcüğünün eş anlamlısı olan "küçük gezegen" kavramı ile çakışmaktadır.
Dünyaya asteroit mi çarpacak?
Güneş Sistemi haritasına bir göz atmak, gezegenlerin iki gruba ayrıldığını görmek için yeterlidir. Mars ve Jüpiter'in yörüngeleri arasında 480 milyon kilometreyi aşan bir boşluk vardır. 18. yüzyılda Titius'un bulduğu ve Bode'un tanıttığı bir matematiksel bağıntı, güneş sisteminin bu bölümünde bir gezegen bulunabileceği düşüncesinin doğmasına neden oldu. Amatör Macar gökbilimci Baron von Zach'ın girişimiyle bir gözlemciler grubu, "gezegen avcıları" birliğini kurdu. Birlik üyeleri düzenli bir araştırma yöntemi bulmaya çalıştılar; ama başarıya ulaşamadılar. 1 Ocak 1801'de Palermo'da Piazzi, yeni bir yıldız kataloğu için olağan gözlemlerini yaparken, yeni bir gökcismine rastladı ve bu gökcisminin aranan gezegen olduğu ortaya çıktı. Bode yasasına uygun olarak ortalama 411,2 milyon kilometre uzaklıkta Güneş çevresinde dolanan bu gezegene, Ceres adı verildi.
Ne var ki, "gezegen avcıları" bu gökcismini aranan gezegen için yeterli bulmadılar; Ceres tam anlamıyla bir gezegen büyüklüğünde olmadığından (günümüzde çapının 952 km olduğu bilinmektedir), başka gezegenler bulunabileceğini ileri sürdüler. 1802-1808 yılları arasında üç gezegen daha (Pallas, Juno ve Vesta) bulundu; sonra başka gezegen olmadığı kanısına varan "gezegen avcıları" birliği dağıldı. Ne var ki 1845'te Alman amatör gökbilimci Hencke, beşinci küçük gezegen Astraea'yı buldu ve 1848 yılından sonra her yıl birkaç küçük gezegen bulundu. Çağımızda asteroitler otomatik bilgisayarlı sistemlerle saptanmaktadır.
Asteroit kuşağının en büyük gökcismi, ilk bulunan asteroit olan, aynı zamanda bir cüce gezegen olarak da sınıflandırılan Ceres'tir. 952 kilometrelik çapıyla Ceres, tek başına tüm asteroit kuşağının kütlece üçte birini oluşturur. İkinci ve üçüncü büyük asteroitler olan Pallas ve Vesta'nın da çapları 500 kilometreyi geçer. Asteroit kuşağının dördüncü en büyük gökcismi olan 10 Hygiea ise ilk asteroidin keşfinden 48 yıl sonra, 1849'da keşfedilmiştir. Bu gökcisimlerinin hiçbirinin kütlesi bir atmosferi tutabilecek boyutlara ulaşamaz; birçoğu birkaç kilometrelik, hatta birkaç yüz metrelik kütlelerdir ve en büyük birkaçı hariç küre şeklini alacak kadar kütleçekimleri yoktur.
Asteroit kuşağındeki gökcisimleri kümelenme eğilimi gösterir ve bazı bölgelerde bulunmazlar. Jüpiter'in dolanım süresinin bir kesiri kadar sürelerde dolanımını tamamlayacak uzaklıkta yer alan (özellikle 1:2, 1:3, 1:5 oranlarında) bir asteroitin yörüngesi, Jüpiter'in genel çekimi nedeniyle kararsızlaşır. Bu kuşaktaki boşluklara Kirkwood Boşlukları adı verilir. Bazı asteroitlerin yörüngesi çok eğik (Pallas'ın eğikliği 34ºtür), bazılarınınkiyse eşmerkezlidir; ama şimdiye kadar, geri dönme hareketi yapan bir asteroite rastlanmamıştır.
En ilgi çekici asteroitler, ana kümeden ayrılanlardır. Bazı asteroitler Dünya'ya çok yaklaşırlar: Biçimi düzensiz, en uzun çapı yaklaşık 24,8 km olan Eros, 1931 ve 1975 yıllarında Dünya'ya 24 milyon kilometre uzaklıktan geçmiştir; çapı 1,6 km olan Hermes, 1937'de Dünya'ya 776.000 km'ye kadar yaklaşmıştır. Dünya'ya 6,4 milyon kilometreye kadar yaklaşabilen Icarus, Güneş'e Merkür'den daha çok yaklaşır. Yörüngesi çok basık olan Hidalgo, günöte noktasında Satürn'ün yörüngesinin yakınlarından geçer. Trojan asteroitleri Jüpiter'le aynı yörüngeyi izler; ama Jüpiter'le aynı hızda ve ondan 60º açısal uzaklıkta dolanması nedeniyle bir çarpışma söz konusu değildir.