Eddie Newton, Türk futbolu hakkında ne düşünüyor?
Trabzonspor'un yeni teknik direktörü Eddie Newton, Türk futbolu hakkında ne düşünüyor? Peki Eddie Newton kimdir? Futbol kariyeri nasıl başladı? Futbolculuk döneminde şampiyonluk yaşadı mı? Türk takımlarına karşı oynadı mı? Unutamadığı bir anısı var mı Türkiye’de yaşadığı? Türk futbolcular çalışmayı sevmiyor mu? Sınırsız yabancı olayına nasıl bakıyor? Türkiye Ligi’nde en farklı görünen takım hangisi sizce? İngiltere’de en çok tanınan Türk takımı hangisi? İşte detaylar...
Eddie Newton, Türkiye’deki ilk röportajını henüz Chelsea’de görevliyken Sporlig’den Selahatin Ekrekli’ye vermişti.
Sayın Newton öncelikle Türkiye’ye hoşgeldiniz. Chelsea’nin kiralık oyuncularını takip ediyorsunuz, o nedenle birçok pazara hakim durumdasınız. Türkiye pazarı İngiltere’ye göre cazip mi?
Chelsea açısından bir sorun yok. Tabii ki benim de Türkiye ile ilgili tecrübelerim olduğu için oyuncuların kafalarındaki soru işaretlerinde onlara yardımcı oluyorum. Aslında genç oyuncular için Türkiye iyi bir gelişim ülkesi değil. Olgunlaşmış ya da belirli bir yaşa gelmiş oyuncuları Türkiye’ye yollamak açısından bir problem yok. Ama genç oyuncuları buraya yollamak bence doğru bir fikir değil. Çünkü kendisini geliştirecek hoca da yok burada. Ayrıca hem ekonomik hem de taraftar yapısından dolayı genç oyuncuların burada olmaması lazım.
Peki Türk futbolunun kalitesini nasıl buluyorsunuz?
Büyük ekonomik problemler olduğu için kulüpler eski yaptıkları düzende iş yapamıyorlar. Parayı verip eskisi gibi A takım seviyesine oyuncular yetiştiremiyorlar. Altyapıdan oyuncu çıkaracak hoca olmadığı için üretim de olmuyor. Maddiyattan dolayı kaliteli oyuncu da getiremiyorsun. Şu anda bence en büyük problem bu. Diğer liglerden, Bundesliga, Seri A, La liga’dan örnek verirsek finansal durumlarının iyi olmasının yanı sıra oyuncu da yetiştiriyorlar. Çünkü onların altyapı hocaları çok iyi. Bu noktada bence Türkiye’nin en büyük problemi bu.
Türkiye’den yurt dışına gidecek oyuncu var mı? Cenk Tosun için neler söyleyeceksiniz?
Büyük takımlarda, genç yaşta, Şampiyonlar Ligi, Avrupa ligi ve üst düzey maçlarda oynayabilen oyuncular Avrupa takımları için önemli bir oyuncu gibi görünebilirler. Şimdiden kendilerini orada gösterebilirler. Gördüğüm kadarıyla Türk oyuncuların kafa yapısı da değişmeye başlıyor. Yeni ülkelere ve yani takımlara gitmeye, yeni yarışmalara, yeni mücadelelere daha açıklar. Biraz daha cesaret geldi diyebilirim. Bizim için en önemli kriter ise oyuncuların daha üst düzey takımlardan gelmeleri! Çok genç yaşta Ozan Kabak gibi Şampiyonlar Ligi’nde oynamalı mesela. Bu gibi oyuncular göze çarpmaya başladı.
CENK YANLIŞ TAKIMDA OYNUYOR
Cenk Tosun konusuna geline, Cenk çok çalışkan bir oyuncu bunları biliyoruz ama şu an ondan daha hızlı ve güçlü defans oyuncuları var. Bu oyuncularla savaşması lazım. Onlar canavar gibi. Cenk’in yanlış ligde değil ancak ligdeki yanlış takımda olduğunu söyleyebilirim.
İngiltere’de en çok tanınan Türk takımı hangisi?
Tabii ki Galatasasaray. Bunun nedeni de benim oynadığım dönemlerde Manchester United maçında ”cehenneme hoş geldiniz” pankartları ve stattaki muhteşem ambians… Hafızalarda bu kaldı.
Türkiye Ligi’nde en farklı görünen takım hangisi sizce?
Başakşehir’i diğerlerinden farklı olarak görüyorum çünkü kulüp yapısı çok iyi. İyi yönetiliyor. En sistematik kulüp diyebilirim. Bence insanların örnek alması lazım. Kulüp yapılanmalarındaki en önemli sorun ise şu; kısa, orta ve uzun vadeli planlarının olmaması. Hep günü kurtarma peşindeler. Anlık düşünüyorlar. Bir anda patlıyor sonra dibe vuruyorlar. Ancak bu olay sadece Türkiye’de olmuyor. Bu dünya, Avrupa ve diğer ülkelerdeki kulüplerde de var. Yani herkes kendine göre kısa, orta ve uzun vadeli plan yapmalı. Sistem ancak böyle yürür. Anlık iniş ve çıkışlar insanlara birşey kazandırmaz.
Her kulüp kendi çapına göre hareket etmeli. Yani ayağını yorganına göre uzatmalı. Kendilerine hedef koyarken basamakları yavaş yavaş çıkmalı. Bir örnek vereyim. Mesela ben daha alt sıralarda mücadele eden bir takımım. Benim kendime göre bir plan yapmam lazım. O takımın ya da kulübün kapasitesine uygun bir plan olmalı bu. Ona göre takım içinde bir operasyon yapıp uzun vadeli bir hedef koymam gerek. Evet belki bir gün Avrupa Ligi’ne veya daha sonrası için Şampiyonlar Ligi’ne katılabilirsin ama bizden örnek verirsek hiç bir zaman Chelsae, Liverpool veya Manchester United gibi hareket etmeye çalışmamalıyım. Ben kendimi o takımlarla kıyaslayıp, onlar gibi davranarak başarılı olamam.
Sınırsız yabancı olayına nasıl bakıyorsunuz?
Yabancı kuralında önemli iki sorun var. Birincisi alt yapıdan oyuncuları yetiştirecek hocaların olmaması, diğeri ise sistemli bir işleyiş ve sabrın olmaması…İngiltere’de son 2 yılda 2 turnuvada U17 İngiltere milli takımı dünya kupasını aldı. ve U 21 de Toulon diye bir turnuva vardı orada şampiyon oldu. Bu İngiltere’de şu ana kadar olmayan bir şeydi. Bizim ülkede yabancı sınırı belli, alttan yetiştirmeye başladık. Bunları kendi arasında rekabet ettirdik. Örneğin şimdi Alman kulüpleri, İngiltere’den genç İngiliz oyuncu alıyorlar. Çünkü hem fizik, hem de taktik olarak iyi oyuncular yetiştiriyoruz. Asıl olay bu. Bunları harmanlamanız lazım. Oyuncuları kendi aralarında yarıştıracaksın. Maalesef Türkiye’de bu yok. Yani sabır yok.
Türk futbolcular çalışmayı sevmiyor mu?
Ekstra çalışma olayını Avrupa’da yapmayan oyuncular da var. Mesela bir örnek vereyim. Zola ile beraber oynadım. Dünyanın en iyi oyuncularından biriydi ama her antrenman bittiğinde ekstradan frikik çalışıyordu. Bu bir kulüp kültürü, hocanın kültürü, oyuna bakış açısı, bu bir iş. Sonuçta kimse oraya eğlence için gelmiyor. Ay sonunda herkes parasını alıyor. Paranı alıyorsan bu işin karşılığını da vermek zorundasın. Bu işin karşılığını verirken de yerine getirmekle zorunluğu olduğun bir kültür var ama bu sadece oyuncunun kendi başına yaratabileceği bir kültür değil. Bunu, kulüp kültürü ve hocanın oyuna bakış açısı da destekliyor.
Başka bir örnek ise; 23 yaşında banka hesabı oldukça sağlam olan bir oyuncu, kendini istese salabilir ancak mesela oyuncunun bir eksiği vardır hoca olarak senin bu oyuncuyu yönlendirmen lazım. Örneğin biz Chelsea’de iken onlar için bir ortam kurduk. Tesisin iyi olacak, dinlenme yerin olacak. Maçın kriteri ve analizi olacak.
Peki Eddie Newton kimdir? Futbol kariyeri nasıl başladı?
U 12 oyuncusu olarak Fulham’dan deneme yoluyla Chelsea’ye geldim. Daha sonra profesyonel sözleşme teklif edildi. Sözleşme sonrasını takiben kiralık olarak Cardiff City’ye gittim, sonra final oynayamadan döndüm. Kariyerimde 5 tane final var. Bunların dördünü kazandım. Birinde ise yoktum. Daha sonraki süreçte U10 hocası olarak başladım. U11-U12 hocası çalıştıktan sonra da Akademi’de ve A takım bazında görevler yaptım.
Futbolculuk döneminde şampiyonluk yaşadın mı?
1994 yılında M.United’a karşı FA Cup’ta oynadım. FA Cup bildiğiniz gibi İngiltere’nin en prestijli kupası fakat kaybettik. Kazandıklarım arasında ise 1997 FA Cup var. Finalde Middesborgh karşı oynadım ve 2-0 kazandık. İlk golü Di Matteo attı, ikinci golü de son dakikalarda ben attım. 1998’de İngiltere Lig Kupası’nı kazandık. 1998-99 sezonunda Süper Kupa finalinde Real Madrid’i yendik. Bir de Kupa Galipleri kupasında Stutgart’ı yendik. Kariyerim boyunca 4 kupa kazandım.
Türk takımlarına karşı oynadın mı?
İngiltere ümit milli takımında Türkiye’ye karşı forma giydim.
Unutamadığın bir anın var mı Türkiye’de yaşadığın?
1991 yılında İstanbul’da maçımız vardı. Antrenman esnasına Steve Mc Manaman’la duran top çalışıyorduk. Bir adam kenardan sürekli küfür ediyordu. Onu hiç unutmuyorum. Biz gülmekten kırılıyorduk. İlginç yanı ise küfrü İngilizce söylüyordu. Bir de A milli maça giderken otobüsün perdelerini çekmek zorunda kaldık. Cam kenarına oturmak yasaktı. Ama ben dinlemedim cam kenarına gittim, perdeyi açtım, bir tane tank gördüm. Arkadaşlara dönüp dedim ki; “Savaş alanına giriyoruz.”(gülerek) O gün yaşadıklarımızı unutamıyorum. Türk taraftarları arasında ayrı bir bölüm yapmışlardı bizim için. Orada oturmak zorunda kalmıştık. Stadı hatırlamıyorum. Bir meşale attılar. Steve McManaman’ın üzerine düştü meşale, Mc Manaman yanmaya başladı.Hep berber söndürmeye çalıştık. (gülerek) En sonunda da sahanın ortasına bir Türk bayrağı diktiler. Ian Wright ısınmadan sonra soyunma odasına giderken para attılar. O da paraları toplayıp cebine koymuştu. Çok anılarla hatıralarla dolu bir maçtı. Hayatımda unutamayacağım bir anıydı benim için…